Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Bu anıt sahilin kenarında vaktiyle mubadelede Midilli'ye gelen Yunanların karaya çıktıklara yerde yapılmış. Midilliler bu anıta “Mikra Asyalı” yani “”Küçük Asyalı Ana”; anıtı diyor. Anadoludan göç eden muhacirleri analatıyor. Benim ailem de Selanik göçmeni olduğu için beni biraz etkiledi bu heykel. Yazacak çok şeyim var aslında ama internette araştırma yaparken karşılaştığım bir yazı tam da benim anlatmak istediklerimi yazmış. Bir daha uğraşmaya gerek yok diyerek yazının kaynağını kopyalıyorum.
Bu minik kilisenin üzerindeki tasvir hoşuma gitti. Midilli haritasının üzerine basan kim bilmiyorum.Alttaki balık da ağzında bir kağıt getiriyor. Haritadaki iki körfezden daha önce bahsetmedim sanırım.Biraz iç deniz dibi aslında. İçinde bulunan iki kardeş körfezin adları Kalloni ve Gera. Özellikle Kalloni körfezinin etrafında çokça otel vardı. Ama yaptığım araşıtırmaya göre su durgun olduğu için biraz bataklık gibiymiş. Denize girmeye çok da müsait değilmiş. Bu iki körfezin olduğu bölgeye de günübirlik turlar düzenleniyordu.
Bu küçük kilisenin ve Asyalı Kadın heykelinin hemen yanında böyle bir kalıntı vardı. Yorgunluktan artık nedir ne değildir çok ilgilenmedik. Bir tiyatro kalıntısı tabelası vardı ama o mudur emin değilim.
Bir tane de gece fotoğrafı.Kordon boyundaki ışıl ışıl binaların tamamı bar ve kafe. Akşamları tıkabasa dolu oluyor. Her birinden ayrı bir müzik dökülüyor kaldırıma. Birkaç defa önünden geçmemize rağmen o kalabalığı fotoğraflamamışım. Akşam yorgunluğundan olsa gerek. Gece çekilmiş tek fotoğraf buydu.
Sabah erken vakitlerde daha şehir uyanmadan, tek başıma sokaklarda dolaşmayı her zaman çok sevmişimdir.Şehrin ruhunu ancak böyle algılayabiliyorum. Midilli de bulunduğum süre içinde iki sabah da gün ağarırken ve herkes uyurken şehri keşfe çıktım. Şimdiye kadar ki fotoğraflar hep şehrin liman çevresindeki eski şehir bölümündendi. Bundan sonraki fotoğraflar ise büyük kilisenin sol tarafında yer alan nispeten daha yeni yerleşim alanına ait. Şehrin bu kısmı tepeye doğru kurulduğu için oldukça tırmanışlı bir yolculuk gerçekleştirdim. Hatta bazı yollar o kadar dikti ki sanırım arabalar çıkamaz. Bu yüzden şehir motosikletlerin işgali altında.
Yunanlar Türk turistlerden oldukça memnunlar. Neredeyse her yerde Türkçe yazılar var. Lokanta menülerinin büyük çoğunluğu Türkçe. Hatta dükkan camlarında bile hoşgeldin yazıları var.Yalnız sanırım google çevirisi yaptırıyorlar çok kötü bir Türkçe tercümeleri var.
Midilli çeşit çeşit reçelleri ile meşhur. Aklınıza gelebilecek her sebze ve mevvenin reçelini yapmışlar. Karpuz kabuğu, havuç, domates, üzüm,kiraz, patlıcan vs. Bir çoğu bizim Akdeniz civarında da yapılıyor ama Antep fıstığı reçelini ilk defa burada gördüm. Sakız ağacı reçinesi ile de karıştırılan yabani fıstıklar ilginç bir lezzet olmuş. birkaç kişiye de hediye olarak bu reçelden getirdim.
Bir akşam yemeğimizi tur rehberimizin önerisi üzerine Kordon boyundaki Sopho Meydanı'nın arka sokağındaki Kaldırım Restoranda yedik. Masalar hakikaten kaldırıma kurulmuş ve mekan çok sade ve güzeldi. Özellikle başlangıç yemekleri çok lezzetliydi.Patlıcan musakka, acılı peynir ezmesi, baybun balığı ve kabak çiçeği dolması gibi ilk gelenlerin fotoğraflarını çekmişim sonra yemeğe dalıp gerisini bırakmışım. Kalabalık olunca bir çok çeşidin tadına baktık. Özellikle fotoğrafı olmayan peynir kızartması harikaydı. Hatta Bir sürü ada peyniri aldım.Vakumlu poşetlerde uzun süre dayanıyormuş. Kefalotiri peyniri diyor Yunanlar.Yumurta ve una bulayıp kızartılıyor. Geldiğimden beri kahvaltılarda kızartıp yiyoruz.Fiyatlar da oldukça uygundu. Bu fotoğraftaki farklı bir peynirin ızgarada pişmişi. Diğer peynir biraz kaşar gibi. Dışı çıtır çıtır içini kesince kaşar gibi uzuyor. Anlatırken bile ağzım sulandı şimdi.