Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan SEVAL Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 91
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 25,492

SEVAL

www.sevalduban.com
Mesajlar
3,866
Tepkime Puanı
39
Web
www.sevalduban.com
Çok uzun zamandır yapmayı planladığım Lübnan gezisini 19 Mayıs tatili sırasında yaptım nihayet. Aslında niyetim Suriye, Lübnan ve Ürdünü gezmekti fakat Suriye’ deki karışıklardan dolayı sadece niyet olarak kaldı. İyi ki de öyle kalmış çünkü 4 günde hepsini gezemezmişim. 4 gün Lübnan için idealdi.

18 Mayıs akşamı iş çıkışı doğru Sabiha Gökçen Havaalanına gidip 20:30 uçağına atlayıp Beyrut’ a gittik. Tatil olduğu için havaalanı kalabalık olur diye düşünmüştüm ama hiç öyle değildi. Sakin sakin işlemlerimizi yaptık ve rötarsız bir şekilde yolculuk tamamlandı. Sorunsuz geçen yolculuğun ardından Beyrut havaalanına indik, bagajlarımızı beklemeye başladık. Toplamda 3 tane olan bagajlarımızdan biri eksik çıktı. Tüm bavullar gidene kadar bekledik ama geriye sadece biz ve sahipsiz iki bavul kaldı. Muhtemelen biri yanlışlıkla bizim bavulu aldı. Gidip kayıp eşya bölümünde tutanak tutturduk. Sonra da rezervasyonunu yaptırmış olduğum kiralık aracı teslim almak için Avis standına gittim. Otomatik vites vites bir Kia Rio Sedan. Şimdiye kadar ki yurt dışı seyahatlerinde hep Avis’ ten kiralamıştım. Bu sefer de öyle yaptım. Şimdiye kadar hiç pürüz çıkmadı. O yüzden firmayı önerebilirim. İşlemler tamamlandıktan sonra araç geldi. Aracın hasarlı olan yerleri işaretlendi. Aracın tamamında çizikler vardı. O yüzden komple çemner çizin yeter dedim. Ama sonradan anladım ki Beyrut’ ta trafik kuralı diye bir şey yok. O yüzden az bile olmuş o kadar çizik.

Biz arabanın ıvır zıvırıyla uğraşırken telefonum çaldı fakat yetişemedim. Baktım numara da görünmüyor, içime bir kurt düştü. Sonra gelen mail’ e bakınca arayanın kayıp eşya bürosu olduğunu anladım. Biz bavul geri gelmiş. Neyse ki getiren adamı göremedim yoksa kafasını gözünü kırmaya niyetliydim.

Tüm bunlar olurken saat oldu 00:30. Neyse bindik arabaya başladık oteli aramaya. Otelimiz Hamra caddesinin bir arka sokağı. Ama gel kör ki ne tabela var ne sokak adı. Manara, Unesco, Hamra civarında dolanıp duruyoruz. Telefonun GPS’ ine bakayım dedim, baktım “no data” yazıyor. İyice hüsrana uğradım. Yol soruyoruz millete tarih ediyorlar biraz sonra arap saçına dönüyor yine yollar. Mozart diye bir otel vardı, oraya gidip sordum yolu adam tarif etti ama ne mümkün anlamak. Sonra yüz ifademe bakıp halime acıdı sanırım, tekrar tarif etti. Bulamazsan gel, ben seni götürüp otele bırakacağım dedi. Yine düştük yollara ama saat oldu 02:00 ve ben sinirden cinnet geçirmek üzereyim. Tabii biz yine kaybolduk. Baktım ilerde 3 tane zırhlı askeri araç var. Yanlarında durup yolu sordum. Onlarda anlattı durdu, yüz ifademe bakıp güldüler. Sonra tepe lambalarını yakıp bizi takip et dediler. 3 zırhlı askeri aracın peşine düşüp nihayet bulabildik oteli. O şekilde gelince ister istemez lobideki görevli şaşırdı. Zaten uyku sersemi hatun, savaş çıktı sandı herhalde 

Otelin haritası :smiley: Ama ne mümkün oteli bulmak.

okhavaalan.png
 

Etiketler
Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

Öyleydi böyleydi derken çıkıp yerleştik odalara. Yanlız otel o kadar eski ki yıkılıyor neredeyse. Benim moral iyice bozuldu tabii. Hemen internete girip çevredeki otellere bakındım boş yer var mı diye. Ama ne mümkün sanki herkes bizi beklemiş. Her yer dolu ??? Söylene söylene yatıp uyudum tabii.

Sabah kalkıp kordon dedikleri “Corniche” denen sahil yoluna gittik. Fenerin dibindeki kafeteryaya gidip kahvaltı edelim dedik.

2.png

3.png

Gidip deniz kenarındaki masaya yerleştik. Gündüz Beyrut çok başka görünüyordu. İnanılmaz güzel binalar var. Çoğunluğu sarı renk ve siyah ferforjeden balkonları var. İnsan hayran hayran seyrediyor etrafı.

Biz otelde kahvaltı etmeyip kafeteryada kahvaltı edelim demiştik. Neyse kahvaltı şiparişimizi verdik. Tabii sipariş verene kadar akla karayı seçtik. Netice fotoğrafını görmüş olduğunuz masa hazırlandı. Ben tatlı delisi bir insan olduğum için bal, reçel, nutella göremeyince moralman çöktüm. Bu adamlar ekmek de yemiyor. Her yerde poşetlenmiş lavaş veriyorlar :( Eskiden uçurtma yaptığımız naylonlara benziyor lavaşın yüzeyi. Bir de meşhur “lebneh” var. Nereye gitsek mutlaka koyuyorlar masaya. Bu lebneh aynı bizim labne peynirinin aynısı.

1.png
 

Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

Geri kalan peynir di zeytin di tanıdık.

Bu da meşhur fener.

4.png

Kahvaltımızı ettikten sonra ilk rotamıza doğru yola çıktık. Byblos. İlk gezeceğimiz yer orası. Navigasyon için harita bulamayınca google maps’ ten yol tarifi çıkarıp print almıştım. Onları çıkarıp yola düştük. Ama tabii yollarda levha olmayınca zor iş mekan bulmak. Byblos, Lübnan’ ın kuzeyinde, Tripoli yolu üzerinde. Biz Byblos’ u epey geçtikten sonra yolu sorup tekrar geri döndük. Sora sora bulduk nihayet. Ama yolda Byblos ile ilgili hiç tabela yok ???

Kent millattan önce 5000’ li yıllarda Fenikeliler tarafından bir liman kenti olarak kurulmuş. Önceki isimleri Gubla, daha sonra Gebal imiş. Daha sonra Yunanlılar buraya papirüs anlamında kullanılan Byblos ismini vermişler. Bügün kü modern Latin alfabesinin temeli de bu kentte atılmış. Byblos, Mısır’ın kontrolü altında iken (M.Ö. 3. ve 2. yüzyıllar arasında) tüm Fenike sahilinin dini ve ticari başkentiymiş. Şimdi ise antik limanı, minik çarşısı ve antik kalesiyle minik bir balıkçı kasabasını andırıyor.

5.png

6.png
 

Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

7.png

Çarşıda turistlere hitap eden şeyler satılıyor daha çok. Hediyelik eşyalar, danteller ve bitki çayları satan aktarlar. Çarşının yan sokaklarında ise şirin şirin küçük kafeler mevcut.

8.png

Çarşının bitiminde ki avluda ise antik kalenin girişi mevcut. Tüm arap ülkelerinde olduğu gibi Beyrut’ da da çok fazla dilenci var :(

9.png

10.png
 

Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

11.png

Kazılar sırasında çekilmiş fotoğraflar.

12.png

Kalenin içinde kazılarda çıkan eserlerin sergilendiği salonlar da var.

13.png

14.png

15.png
 




Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

İlk Latin alfabesi

21.png

Byblos gerçekten çok güzel bir kent. Evler, yollar, dükkanlar. O kadar güzel görünüyorlar ki alık alık bakarak sokaklarda yürüyor insan :smiley:

22.png

Beyrut’ ta da bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi minik ibadethaneler var. İşte onlardan bir tanesi.

23-1.png
 

Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

24.png

25.png

26.png

Kaleyi, çarşıyı, sokakları dolaştıktan sonra epey bi yorulduk ve acıktık. Gezi hazırlığı yaparken Byblos’ ta ünlü bir balık restoranı olduğunu da okumuştum. Tabii not ettim hemen. Sahile doğru yola koyulunca ilk karşımıza çıkan restoran Pepe oldu.

27.png
 

Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

28.png

Restoran çok eski ve çok ünlü. Bir çok ünlü kişi gelip orada yemek yemiş ve fotoğraf çektirmiş.

29.png

Restoranın bahçesinde bir de müze var. Burada Pepe’ nin kazılar esnasında veya denizde bulduğu antikalar var. İçerde fotoğraf çekmek yasaktı ama garson ricalarıma fazla dayanamadı ;)

30.png

31.png
 




Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

Müzeyi de tavaf ettikten sonra nihayet yemeğe oturabildik. Ama çok aç olduğum için yemekleri görünce aklım başımdan gitmiş ve hiç fotoğraf çekememişim :smiley: Ama şunu söyleyebilirim. Balık, kalamar, ahtapot, fattouch denen semiz otlu sumaklı salata, humus ve diğer mezeler gerçekten çok lezzetliydi. Tabii bir de maşhur rakıları :smiley: Crystal rakı ;) Ama onlar rakı değil arak diyorlar.

35.png

36.png

Yemeğimizi yedikten sonra tekrar turumuza devam ettik. Liman girişi durgun havada o kadar güzel görünüyordu ki, aklım gitti. İnsanın seyrederken içi eriyor.

37.png
 

Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

38.png

39.png

Tura devam edip Byblos kentinde daire çizerek arabayı parkettiğimiz yere doğru yürümeye başlıyoruz. Fakat o kadar güzel binalar var ki takılıp takılıyorum hepsine. Bir sürü kilise var bir birinden güzel.

40.png

Bu da Crusader Kilisesi

41.png
 

Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

42.png

43.png

Sokaklarda dolanırken mumya müzesinin önünden geçtik fakat kapalı olduğu için içini gezme şansım olmadı. Mısırlıların yaşadığı bir yerde olmasa şaşırtıcı olurdu zaten. Byblos’ ta çok fazla müze var. O yüzden oraya dolu dolu bir gün ayırmak gerek. Ama ben çok fazla müze dolaşmayı sevmeyen bir tip olduğum için bana kafii geldi :smiley: Yine de mumya müzesi içimde ukte kaldı :(

Mumya müzesi

44.png
 

Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

Bu da fosil müzesi. Buna da dışardan bakmakla yetindim. Bir günde bu kadar müze yeter.

45-1.png

Yemek yediğimiz her yerde lavaş verdikleri için ekmeğe hasret kalmıştık. Filiz yende bir kafeteryanın vitrininde ekmek görünce dayanamayıp daldı içeriye. Gözüne kestirip alıyordu ki garsonlar yetişti. Ekmek ne kadar diye sorduk. Biz bunları satmıyoruz sadece müşterilemize servis yapıyoruz deyince Filiz yenge çok bozuldu. Sonra da “bizim orda istesen verirler valla, ya bi yerim şişse şimdi. Bizim memlekette baksan bile göz hakkıdır diye istemesen bile zorla verirlerdi “ diye diye söylendi yol boyunca. O akşam ekmek bulmak farz oldu :smiley:

Byblos gezimizi bitirip tekrar yola koyulduk. Bu sefer ki rota Harissa tepesi. Ama hava durumu biraz nane molla. Yağmur yağdı yağacak. Öyleydi böyleydi derken Harissa’ ya gitmek için binilen teleferiklerin tellerini gördük. Sonra da havadan telleri takip edip yerini bulduk. Hemen biletlerimizi alıp sıraya geçtik. Harissa tepenin deniz seviyesinden yüksekliği 600 m. Teleferikle veya dağ yolunu takip ederek arabayla çıkabiliyorsunuz. Tabii biz teleferiği seçtik.

46.png
 

Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

Gelen kırmızı kabin bizim ki. Aklıma okulda söylediğimiz bir cümle geldi “ çalışan kazanır elması kızarır”. İlkokuldayken öğretmenimiz kocaman bir kartona elma ağacı çizip hepimize birer de elma yapmıştı. Her iyi not aldığımzda elmamızı bi lokmacık boyardı. Artık bilinç altıma nasıl işlediyse kırmızı yuvarlak bir şey görünce aklıma direk o geliyor. Neyse zevzekliği bırakıp konumuza dönelim. Elmaya binip tıngır mıngır yukarı çıkmaya başladık. Çıktıkça manzara harika görünüyordu.

47.png

48.png
 



Ynt: Lübnan Gezimiz (18-23 Mayıs 2011)

Elmadan indikten sonra şöyle bir durup aşağıaya baktık. Tam rakı balığa layık bir manzaraydı. Bir de sis olmasa :( Tabii bu kadarla bitmiyor. Bir tane daha alete binip bir üst kısma kiliselerin olduğu yere çıkılıyor. Bu havadan değil yerden gidiyora yalnız üstelik de balık istifi şeklinde doluşuyor insanlar. İtiş kakış gayet samimi bir şekilde çıktık kiliselerin olduğu yere.

49.png

Yukarıda 4 adet ünlü kilise var demişlerdi. Bir tanesi de bu modern olan, ama kilise değil Bazilika diyorlar buna. Ben girdiğimde dua ediyorlardı sonra çok güzel ayine tanık olduk. Hep büyülemiştir kilise koroları beni. O yüzden de Gregorian müziğe karşı bir hayranlığım var.

50.png
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,678
Mesajlar
1,522,021
Kayıtlı Üye Sayımız
166,527
Kaydolan Son Üyemiz
Selma Yörük

SON KONULAR



Geri
Üst