Ynt: Kuddusi Kurbanzade ve Karavanı
KUDDUSİ KURBANZADE VE KARAVANI
V
Ertesi gün kalktıklarında Kuddusi Beyler hiç acele etmediler. Öğleden sonra karavanın ancak biteceğini düşündüklerinden bulundukları kenti dolaştılar. Büyük İran depreminde yıkılan kent yeniden yapılmıştı. Alçak binaları, trafiğe kapalı, yayalaştırılmış caddeleri, yeşil alanları ile güzel bir görünüme sahip ve aynı zamanda kendi şehirleri ile kıyasladıklarında oldukça ucuz olan bu şehri pek sevdiler.
Öğleden sonra atölyeye gittiklerinde karavan tabiî ki daha bitmemişti, ancak içerisinde ve etrafında 5-6 kişi çalışmaktaydı. Dünkü haline nazaran bayağı bir toparlanmış görünüyordu. Artık ustalarla birlikte karavanın içinde dışında, altında üstünde girip çıkıyor eğilip kalkıyordu. Belki de iyi olmuştu. Karavanın neresinde ne var kablolar nereden gidiyor ahşap aksam nasıl yerleşiyor hepsini gözleriyle görüyor karavanının yapımına tanıklık ediyordu.
Bu süreçte konfordan çok güvenlik kısmıyla daha bir ilgilenen Kuddusi Bey karavanı stabilizatörle kullanmak istediğini söylediğinde daha önce de söyledikleri gibi buna hiç gerek olmadığını karavanın savrulma sorununun olmayacağını belirttiler.
Ayrıca Kuddusi Bey daha ilk günden itibaren karavanını sabit yazlıkçı karavanı olarak kullanmayacağını, yaz aylarında 8-10 bin kilometreyi bulan uzun yurtdışı seyahatleri yapacağını her fırsatta tekrarlıyordu.
Mottaki Bey’de kendisinin karavanla böyle bir yurtdışı seyahatini daha yıllar önce yaptığını hiç problem olmadığını hatta bu çekme karavanların yolda fırtına gibi olduğunu motokaravanla bile peşinden yetişilemediğini söylüyordu.
Kuddusi Bey birden 70’li yıllara gitti ve çocukluğunun anılarında kalan “Havalı Apollo Servis” Magirus Otobüsleri hatırladı. Amagreb’e turist getirirken, vişne çürüğü rengi ile tıss tıss diye ses çıkararak kapılarının önünden hızla geçen o otobüsler.
Fırtına karavanlarıyla Mottaki Bey ve her şeyin kitabına defterine uygun olmasını isteyen titiz ve garantici Kuddusi Bey. Kader, dünyaya farklı perspektiflerden bakan iki ayrı kişiliği bir araya getirmişti. Ortak noktaları Karavandı. Ufak bir farkla birisi imalatçı, diğeri ise kullanıcıydı.
Çeki demirine takılacak emniyet telini de göremeyince ne zaman monte edileceğini sorduğunda ustalar emniyet telinin olmadığını karavanlara da takmadıklarını söylediler. Şimdiye kadar tüm yabancı karavanlarda gördüğü bu önemli aparata İran’da ihtiyaç bulunmuyordu demek ki.
Bu noktada Kuddusi Beyin anlatımlarına kısa bir ara verip bilmeyenler için emniyet telini açıklamak istiyorum.
Emniyet teli; serçe parmağı kalınlığında çelik bir teldir. Bir ucu el freni sistemi üzerinden mekanik fren çubuğuna bağlı olan telin diğer ucu karavanı çekiciye bağlarken arabanın çeki demiri topuzuna takılır. Çok ufak bir ihtimal olmasına rağmen yolda giderken eğer karavan çeki demiri topuzundan kurtulursa aracın çekmesiyle oluşan baskıyla gerilen tel, hemen fren çubuğuna asılmakta ve karavanın sağa sola savrulup gitmeden ve karavan çekiciden ayrılmadan en az zararla makul mesafe içerisinde karavanın durmasını sağlamaktadır.
Tekrar Kuddusi Beyin anlatımlarına dönersek;
Kuddusi Bey bu emniyet teli işine oldukça önem veriyordu Mottaki Beyin oğluna da emniyet telini söylediğinde tele gerek olmadığı, olurmu yahu dediğinde de kafanın Avrupa olup asla topuzdan çıkmayacağını söyledi. Ya çıkarsa dediğinde de zaten o zaman karavanı telle, melle kontrol edemeyeceğini, karavanın ona büyük zarar verebileceği hatta devirebileceğini, söyleyerek
-Abi sen delimisin, eğer arkandan kurtulursa bırak şarampole gitsin. demişti.
Artık bu noktadan sonra Kuddusi Bey bir şey demedi ancak içinden de düşünmeden edemedi. İyi hoş ta eğer karavan arkamdan kurtulursa hep yolun sağına şarampole doğru gideceğine dair benle sözleşmemi yaptı. Allah korusun topuzdan kurtulduğunda ya yolun soluna doğru giderse ve akan trafikte karşıdan gelen bir araçla çarpışırsa ve birkaç ölü ve yaralısı olan bir kaza sonucu halim nice olur.
Kuddusi Bey, Mottaki Beyin oğlunun dediği gibi akıllı olmaktansa, deli olmayı yeğleyerek yurtdışı seyahatine çıkmadan önce bu tip şeyler de elinden geldiği için kendisi, biraz primitif de olsa karavanına bir emniyet teli taktı. Yolda karavan çeki demirinden çıkmadı ama hiç tahmin edemediği bir noktada emniyet teli gerçekten adına yaraşır bir şekilde iş gördü.
Avusturya’da kalacakları kamping, içerisinde çam ağaçları olan düz bir alanda kurulu, 2.5-3 hektarlık orta büyüklükte bir yerdi. Kampingin girişinin hemen kenarındaki asfalt alanda park ederek resepsiyonda giriş işlemlerini yaptırdıktan sonra karavanla konaklayacakları kısma gittiler. Geri manevrayla karavanı yanaştırıp uygun pozisyona geldiğini düşününce arabasının el frenini çekip arabayı stop ettikten sonra karavanı arabadan ayırma işlemine başladılar.
Zemin düz gibi duruyordu, pilot tekeri indirip kafa kolay kurtulsun diyerek hafifte yükselti verdi. Karavan yerleşme ve toplanma esnasında bütün aile bireylerinin iş bölümü içerisinde kendilerine düşen görevleri vardı. Nazlı’nın da görevlerinden biri karavanın destek ayaklarını indirmekti. Nazlı destek ayaklarını indirdikten sonra Kuddusi Bey boşluğunu alıp su terazisi yardımıyla nihai dengeleme ve sabitleme işini yapıyordu. Kuddusi Bey’in, kafayı topuzdan ayırmak için kilit mekanizma kolunu kaldırmasıyla birlikte karavanın, çeki demiri topuzundan kurtularak bir ok gibi arkaya doğru kayması ve emniyet telinin yay gibi gerilerek karavanı tutması arasında geçen zaman herhalde 1 saniyeydi. O sırada Nazlı karavanın arkasında denge ayaklarını indirmek için bekliyordu. Eğer emniyet teli olmasa karavan direk Nazlı’ya çarpacaktı.
İlk şoku atlatan Kuddusi Bey ne oluyor diye baktığında aslında düz gibi duran zeminin hiç de öyle olmadığını tam tekerleklerin altına gelen kısımda yaklaşık bir metrelik bir kısmın geriye doğru bayağı eğimli olduğunu gördü. El freni çekili olmayan karavan çeki demirinden kurtulur kurtulmaz tekerlekleri de tam bu eğime denk geldiği için geriye doğru kaymıştı.
Daha karavancılığının başında çabukluk ve aceleciliğin karavancılıkta bir maharet olmadığını, bereket sonu acı bitmeyen bir olayla öğrendi ve eğer karavancı olacaksa YAVAŞ, YAVAŞ, YAVAŞ ve DİKKAT, DİKKAT, DİKKAT kelimelerinin karavan yaşamının en önemli parçası olduğunu anladı.
Bu olayında etkisiyle artık Kuddusi Bey kamping alanına girdiğinde önce alanı yürüyerek dolaşıyor karavanla yerleşeceği parseli de gördükten sonra hiç acele etmeden yerleşme ya da toparlanma işlerini yapıyor.