Kiralık Karavanla Amsterdam'dan Paris'e

Corona virüs salgınından dolayı insanların evinden çıkamadığı şu zor günlerde biraz oyalanma adına 2014 Mayıs'ında yaptığımız 1 haftalık geziyi paylaşmaya karar verdim. Üzerinden uzun zaman geçtiği için bazı detaylara değinmem güç olacak. O nedenle özellikle konum, koordinat bilgisi gibi şeyleri sizlerle paylaşmam güç olacak.
Gezimizi 17-24 Mayıs 2014 tarihlerinde gerçekleştirdik. Erken rezervasyonla (3 ay önceden) alınan sunexpress uçak bileti ve aynı zamanda yapılan karavan kiralaması sayesinde Ekonomik sayılacak bir gezi gerçekleştirdik. Gezi tarihi önemliydi çünkü 17-19 mayıs 3 günlük resmi tatildi. Sonrasında alınan 4 günlük izinle haftayı tamamen izinli hale getirebilmiştik. Ayrıca düşük sezonun son günlerine dahil olabilmiştik. Uçak biletinin ücreti aklımda değil ama karavanlarımızı günlük 80 € fiyata kiralamıştık. Bu fiyata sadece karavan kirası dahildi. Extra ücret istenen hiç bir şeyi kiralamadık. Ama yine de firma kamp sandalye ve masası, mutfak malzemeleri gibi extraya dahil olan donanımları da bize ücretsiz verdi. Yurt dışı uçuşlarında her kişinin 20 kilo bagaj hakkının yanında 8 kilo da kabin bagajı hakkı olduğu için (biz 3 kişiyiz) 84 kg taşıma kapasitesine ulaştık. Bu sayede çarşaf, pike, yastık gibi malzemelerimizi, çaydanlık gibi orada bulamayacağımız malzemelerimizi yanımıza alma olanağımız oldu.
Burada önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Avrupa'da bir çok firma Cumartesi günleri ya kapalı, ya da öğleye kadar açık. Biz önceden kiralama şirketiyle görüşüp Cumartesi öğleden sonra orada olabileceğimizi belirttik. Bize yardımcı olacak bir personel hazırlayacaklarının garantisini aldık.

Seyahat günümüz geldiğinde Sunexpress'in tarifeli uçağıyla İzmir- Amsterdam uçuşumuzu gerçekleştirdik. Havalimanından tuttuğumuz bir minibüsle karavan kiralama firmasına ulaştık. 6 kişi + 6 büyük, 6 küçük bavul minibüse ancak sığabildik. Ayrıca bu şekilde oldukça ekonomik oldu.
Ama sürpriiizzz, firma kapalı ve kimse bizi beklemiyor. Bir dizi telefon trafiği sonucunda daha önceki sözlerini hatırlatmamız önce işe yaramasa da oğlum firmanın genel merkezinden müdürüne ulaşarak krizi çözdü. 45 dk sonra bir görevli gelerek karavanları teslim etti. Ben yıllardır karavan kullanıcısı olduğum için genel bilgiler dışında bir şey istemedim. Ama diğer karavanı kiralayan arkadaşımın bu ilk deneyimi olacak. Ona detaylı bir bilgilendirme yapılıyor. Sonrasında bavullar karavanlara yükleniyor ve hemen yola koyuluyoruz.
Kafamızdaki rota: direk otobana çıkıp zaman kaybetmeden Paris'e doğru yol almak. O gün akşama Paris'te olmayı planlıyoruz. Pazar gününü Disneyland'a ayırdık. 2 gece Paris'te konaklayıp sonra yavaş yavaş Amsterdam'a doğru yol alacağız. Bu arada arada gezilip görülecek yerleri de ziyaret etmeyi umuyoruz.
Önce navigasyon yardımıyla Otoyola çıkıyoruz. Bu arada elimizdeki navigasyon çalışmadığı için telefonuma yüklediğim sygic uygulamasının eline kaldık. Off line çalışması en büyükj avantajımız. Önümüze ilk çıkan otoyol üzeri alış veriş merkezine dalıyoruz. Karnımız acıktı. Sabah uçakta verilen kahvaltı ile duruyoruz. Karavanın arka kapısını kilitlemek isterken başka bir sürprizle karşılaşıyorum. Kapının anahtarı kilit içinde çevrilir çevrilmez kırılıyor ve sapı elimde kalıyor...
Çocukları karınlarını doyurmaları için gönderip, yeniden telefon trafiğine dalıyorum. Allahtan karavanı teslim eden görevlnin telefonunu kaydetmiştim. Direk onu arayıp durumu anlatmaya çalıştım ama yabancı dil yetersiz. İmdadıma yine Ankara'daki oğlum yetişiyor. Oradan telefonla ulaşıp iletişimi sağlıoyr. Görevli geldi, yedek anahtar getirdi ve bir süre sonra ben de yemek yiyebiliyorum.
Yola çıkışımız bu aksilikle birlikte 3 saat kadar geciktiği için planı revize ediyoruz. Akşam yaklaştı, gidebileceğimiz kadar yol alıp yorulunca yoldaki tesislerden birinde konaklayacağız.

Haşmet Bey,
İyi anahtar gezinizi mahfetmemiş.
Selamlar. Nice gezilere.

Saat 24 oldu, sabah 07'deki uçağa yetişmek için 04'te kalktık, o zamandan beri yollardayız. Sonunda pes ediyoruz. Her 25 km.de bir dinlenme istasyonu var. Bir tanesine girip, uygun bir yere park ediyoruz. Rahat bir uykudan sonra sabah kahvaltısı ve yeniden yollardayız.
Hafta sonu olması nedeniyle yollar çok kalabalık, Paris'e varınca doğruca Disneyland'a yöneliyoruz. Ama saat öğleyi çoktan geçti. giriş ve park ediş sonrası (sadece park ücret 34 € verdik) içeriye giriyoruz (kişi başı 82 €, ben girmeyeyim desem de yediğim fırça yanıma kar kalıyor.) Akşama kadar o oyuncak senin, bu eğlence benim dolanıp duruyoruz. Sonunda ilk pes eden yine de benim. Eşim de bana katılıyor. Kızım diğer aile ile birlikte kalıp biraz daha eğlenmek istiyor. Biz karavana varıncaya kadar bir sağanak yağmur patlıyor ki ortalığı sel götürecek. Resmen tufan oluyor. Biz hemen webastoyu açıp ocağa çay ve tarhana çorbası koyuyoruz(yanımızda çay için çaydanlık ve tarhana getirmiştik) Bizim geri kalan ekip de bir süre sonra geliyor ama sudan çıkmış fare gibi sırılsıklamlar.

Kurulanıp, ısınıp karnımızı doyurduktan sonra Paris merkezdeki İndigo campinge ulaşmak üzere yola koyuluyoruz. 2 gece burada konaklayıp Paris'i gezeceğiz. Akşam üstü trafiğinde elimde cep telefonu arkamda arkadaşımın karavanı sygic navigasyonla yol alıyoruz. İlk sürpriz; karavanların girmesinin yasak olduğu campelysee bulvarına bodoslama dalmışız, haberimiz yok. sağımız solumuz araba kaynıyor. Louvre müzesini solumuzda bırakıp meşhur zafer anıtına doğru ilerliyoruz. Navigasyonun sağa gir demesiyle sağ sinyalimi verip şerit değiştiriyorum. Tek şerit bir yola yönlendirmiş bizi. Eşimin çığlığı ile frene basmam bir oluyor. 2 metre yükseklikteki bir alt geçide dalmak üzereyiz. neyse ki eşimin dikkati sayesinde ucuz atlattık. Ne de olsa o da yılların karavancısı, benim kadar bu işi o da biliyor. Navigasyon otomobiller için olduğundan bizi yanlış yönlendirmiş. Dörtlüleri yaktık arkadaki arkadaşımızı uyardık, 2-3 metre kadar geri giderek eski istikametimizde ilerliyoruz. Navigasyon ısrarla beni geri döndürme çabasında. Artık ondan da fayda yok. Sancak tarafımızda Zafer anıtını selamlayıp devam ediyoruz (biraz da denizcilik deyimi katalım da renkli olsun dimi? ) Nereye gittiğim hakkında hiçbir fikrim yok. sonra eşim bir kez daha çığlık atıyor. Solda küçücük bir kamping indigo tabelası varmış onu görmüş. Eşimin dikkatine bir kez daha şükredip, sola o yola dalıyoruz. Uzun bir bulvardayız. Ama sağımız solumuz büyük büyük parklar, her yer yemyeşil. Sonunda Kampın kapısına ulaşıyoruz. Girişte sağda bekleme alanında durup derin bir nefes alıyoruz. resepsiyonda 2 tane üniversite öğrencisi genç kızla Biz ingilizce, arkadaşımın eşiyse almanca anlaşmaya çalışıyoruz. Bizim için yanyana 2 karavanlık bir parsel ayarlıyorlar, karavan başına 2 günlük 88,8 € konaklama bedelini peşin ödeyip. Yerlerimize yerleşiyoruz.
Son fotoğraf girmekten son anda kurtulduğumuz dar alt geçit.

Yerleşmemizi tamamlayıp hazırlanıp çıkıyoruz. Hedef Eyfel kulesi. Resepsiyon belirli bir yere kadar servisle ulaşabileceğimizi söyleyince onunla gitmeye karar veriyoruz. Merkeze yakın bir yere kadar bizi götürüyor. Sonrası tabana kuvvet... Artık Eyfel kulesindeyiz. Akşam oldu bile, Ve ışıl ışıl renkli şovuyla Eyfel kulesi gözlerimiz kamaştırıyor. Bir cafede yemek yiyip gece yarısına kadar oralarda oyalanıyoruz. Son servis saatini kaçırınca 2 taksi durdurup 01'e az kala kampın kapısından içeriye giriyoruz. 01'i geçirseydik kapı kapanıyordu ve biz sokakta kalacaktık

1-Karavanla çok yakışıklı çıkmışsınız Haşmet Bey...
2-Eyfel çok güzel görünüyor.

yugun' Alıntı:

1-Karavanla çok yakışıklı çıkmışsınız Haşmet Bey...
2-Eyfel çok güzel görünüyor.

Genişletmek için tıkla ...

1- Teşekkür ederim
2-Eyfelin video çekimleri de var ama onlara sıra gelmedi. Her saat başı başlayan ışık şovları var. Bütün gece boyunca devam ediyor.

Paris'te ikinci gün: sabah güzel bir uyku sonrası dinlenmiş olarak kalkıyoruz. Bugünün programı çok yoğun. Kahvaltı sonrası resepsiyondan bilgileri alıp önce louvre müzesine yol alıyoruz. Kampın hemen kapısında otobüs durağı var. Kızımın heyecanlı çığılığının sebebinin az sonra anlıyoruz. Kendisi de lisanslı Tenis sporcusu olan kızım Roland garros tenis klübünün durağında olduğumuzu fark etmiş. Hemen ötemizdeki yeşil alanın içi Dünya'nın en önemli tenis turnuvalarından birinin organize edildiği Rolang garros tenis klübüymüş.

Louvre Müzesi: girişte güzel bir sürpriz. 18 yaş altından ücret alınmıyormuş. Dünya'nın en büyük müzesini çocuklar dilediğince gezebilirler
Ama biz kişi başı 18 € ödemek zorundayız. Olsun bence değer. Önce bilet aldığımız satış yeri. Sonrasında müzeden görüntüler.

Meşhur Da Vinci'nin Mona Lisa tablosu.

Paris gezimi size anlatırken, dün akşam Netflix'te Marie Antoinette Filmini izledik. Bir çok mekan gezdiğimiz noktalardı.
Louvre müzesi çok büyük bir yer, gerçek anlamda gezmek için herhalde bir kaç gün harcamak lazım. Ama o kadar kalabalık ki her sanat eserinin önünde bir insan yığını var. Özellikle turlarla gelenler rehberlerin anlatımıyla adım adım ilerleyerek müzeyi geziyorlar. Ama bizim o kadar fazla vaktimiz yok. İlgimizi çeken bir kaç eseri, Mısır sfenkslerini ve Anadolu medeniyetleri galerisini geziyoruz. Ülkemizin bağrından koparılıp götürülen değerlerini üzgünce izleyip,müzeden çıkıyoruz.

Bahçedeki cam piramid önünde soluklanıp, champs elysee'de biraz yürüyüş ve turistik dükkanlarda alış veriş yaptık. Acıkan karınlarımızı bölgenin cafelerinden birinde özel tatları tadarak doyuruyoruz .

Artık yeni bir hedefimiz var. Hemen yakınımızda olan notre dam kilisesine gidip "notre dam kamburu"nun izini sürüyoruz

Keyifle takipteyim.

Artık akşam üstü. Yine Eyfel'e yöneliyoruz. Niyetimiz gün batımında kulenin tepesinde olmak. Oldukça uzun bir giriş kuyruğu bizi bekliyor. Ama olsun. Merdivenle çıkma ücreti ayrı, asansörle ayrı. Üstelik asansör iki ayrı kademeli. Zirveden görüntüler...