İşte , yine oldu olanlar . Azıcık anlatayım.
Çoluğu çocugu ve de kabı kacağı , hatta çulu çuvalı bir yanlarına örükleyip iki teker yıldızmakinenin üzerine keyifle hep beraber tüneyip de arkamızdan uzayan beyaz kör dumanı savurttura-savurttura koptuğumuz gunlerde bile hayalını kurardım hep . Bir karavanım olmalıydı şimdi. Şööööle , , , up-uzun. Hem de tavuzkuşunun ibigi gibi alkovanlı olmalı. Alabilip sahip olabilmek bol gelen bir pilan olduğu hiç aklımdan çıkmasa da "belki bir gün kendim yapabilirim " ümidimi göçürtemedim gönlümden . Çoluk çocuk kım bilir ne kadar mutlu olurduk . Belki de şu cigerimi söken ev kirasından da kurtuluverirdim. Malum, 657 ile kıstırılmışsınız. Belki kendimize ayırabilecek üç-beş kuruşumuz daha cebimize kalabilecekti . Bilemessiniz bu karavan daha ne dertlerimize çareler bulabilecekti.
Efil-efil hayallere gömulmüş gönlümüz , düşleri beynimize çentmiş dilim dilim. Şimdi bu kadar geçen zaman bazı düşlerin hükmünü yok etmiş olsa bile , elimize bir firsat geçti ya, kim vazgeçer tavuz kuşunun ibiğinden . İşte up-uzun boyu , işte seyirlik pencereler, bu da alkovanı . Orada tepede yatmadan önce iki satır da ağdalı bir aşk romanı okumak kim bilir ne büyük bir zevk olurdu . O krokiler çizdiğim günlerde , masanın altına girip elime eski bir gazete kagıdı , kaykılıp okuyor gibi yapıp da aslında boyumuza göre , en askari kaç santimi kurtarır hesaplamalarını yapardım. O yıllarda böyle kazınmış hayalimizdeki karavan. Şimdi belki alkovanımız sadece bize depo görevi yapacak . Kaldık ikimiz . Herkesin (çocuklar) kendı ailesi oldu , bizimle zaman geçirmeye pek de gönüllü sayılmazlar. Eger kurdugum düşlerin etkisinden kurtulabilmiş olsaydım ; Oguz beyin karavanı gibi , tam ismini bimesem de semi-entegre diye anılan sistemi yapardım. Oldu olan artık, "yanlış" dan kurtulmak için "kader" in ardına saklanmak istemem. Dediginiz gibi hocam bu ilk , seri üretimi sormuştunuz , , , Yapmayın be hocam
zaman opsiyon tanımıyor. Bunu çok tuttum;"Önü mercedes , arkası da"