İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan nejat ural Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 162
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 85,615

İstanbuldan ayrılan nerede yaşar ???... yaşamalı ???

  • Eski Foça

    Kullanılan: 10 7.9%
  • Mordoğan

    Kullanılan: 2 1.6%
  • Karaburun

    Kullanılan: 5 3.9%
  • Ayvalık

    Kullanılan: 28 22.0%
  • Edremit

    Kullanılan: 10 7.9%
  • İmroz -Gökçeada

    Kullanılan: 3 2.4%
  • Kaş

    Kullanılan: 8 6.3%
  • Sapanca- Maşukiye

    Kullanılan: 9 7.1%
  • Şile

    Kullanılan: 4 3.1%
  • Bayramoğlu - Darıca

    Kullanılan: 3 2.4%
  • İzmir ?

    Kullanılan: 11 8.7%
  • Antalya

    Kullanılan: 12 9.4%
  • Seferhisar

    Kullanılan: 7 5.5%
  • Mudanya

    Kullanılan: 2 1.6%
  • Urla

    Kullanılan: 13 10.2%

  • Kullanılan toplam oy
    127
Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

Benim size tavsiyemde Antalya olacaktir. Cunku Yasam oldukca ucuz. Zaten bir cok urun bolgede yetisiyor ucuz ve guzel pazarlari var. Artilarindan biri her daim sicak. Bir cok doga guzelligine yakin boylelikle hafta sonu kacamaklarina imkan veriyor. En onemliside her turlu film, konserler, tiyatrolar, sergiler ve festivaller Antalya'ya da ugruyor.

Unutmamaniz gereken birseyde sudur ki; cocugunuzun iyi bir okul kadar ileriki yaslarda arkadaslari ile gidebilecegi sosyal ortamlara, sanatsal aktivitelere vs. ihtiyaci var. Mesela baba ben keman ogrenmek istiyorum derse kucuk bir kasabada hoca bulamazsiniz fakat Antalya'da bulursunuz. Diyelim bale yapmak istedi ayni. Yani bence ne cok kucuk nede metropol olmali. Orta hallisi karardir. :smiley:
 

Etiketler
Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

Dostum herkes gibi bende zamanı geldiğinde diyerek düşünüyorum...Ama ben İzmirde oturduğum için ve akşam İşten eve bir semten diğer semte 15 dk trfik çilesi çektiğimden bıktım çoğu şeyden .Evet şaka gibi ...İstanbula işle ilgili gittiğimde saatlerce trafik vs...... ama artık alışmış insanlar kimse korna çalmıyor bekliyor. :smiley:
Benim emekliliğimde (Denizi çokkkkkkkkk seven ve devamlı denizle yaşayan biri olarak) Marmarise....Datçaya yerleşmek istiyorum.

Sizin yazdıklarınız ve şartlarınızı öğrenince kesinlikle ve kesinlikle İZMİR derim......Neden sorusuna ise çocuklarınızın eğitimi için bir çok tercih edilebilecek okul.....sağlık için çok iyi hastaneler.....sanat deseniz İstanbul kadar olmasada tatminkar miktarda......ve buradada Karşıyaka......derim.Sahili mükemmel....sakin ve nufusu diğer ilçelere göre daha az nezih bir yerdir.Sabah sporu için sahilde saat 5 itibarıyle birçok insan görebilirsiniz.

En önemli kısma gelelim.....Etrafındaki yerler.....Kuşadası,Gümüldür,Seferihisar,Urla,Mordoğan,Karaburun,Çeşme,Eski Foça,Yeni Foça,Çandarlı,Şakran,Dikili,Bergama,Ayvalık .....(aklıma gelenler bunlardı) gibi yerler İzmire ortalama 45 dk.....Uzak olanı 1 saat,tir.Yani evinizden çıktığınız zaman hergün ,herhafta sonu bizim yaptığımız gibi :smiley: kısa sürelerde çeşitli yerlere gidersiniz.Hele karavancılıksa konu kesinlikle memnun olacağınıza inanıyorum.....
 

Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

Karavan bölümüne bu bölümü açarsanız oluk gibi bilgiler gelir.Eskiden bu yazdıklarımı okuduğumda ne kadar çok beni anlatıyor derdim defalarca günlerce oku oku oku.Gitmemizi engelleyen vucuduma sırtımıza geçirilmiş-geçirdiğimiz kancalarımız var,aile,iş,eş,çocuk...her geçengünde bu kancaları arttırıyoruz ,eşinin işi,çocuğun okulu,onun istikbali...bitmeyen bir artış,okuduğum kadarıylada sonradan sağıl geliyor.Şimdi de diyorum'gitmek,akmak,hareketli olmak,yol da olmak demediğim gün birileri üzerime toprak atıyordur herhalde.




Yaşamın, en temelde, bağımsız, kendine yeterli olmaya
çalışmanın süreci olacak — doğumda, tam bağımlıydın;
sonda, ölümde ise, —başarabilirsen— tam bağımsız
olabileceksin.
Ama, ikisinin (doğum ile ölümün) arasında, hep bir
gelişme olacak yaşamın : bir 'ilerleme' değil; şu ya da
bu yönde, bir gelişme...
Kendine yeterli olma, bağımsız olma yönünde ise, gelişmen,
hep, başka kişilerle kurduğun ilişkilerin içinden geçerek
yürüdüğün bir yol olacak.
Bağımsızlığın, bağımlılıklardan geçecek.
Yaşamını, ancak bağımlılıkların içinde bağımsız
kılabilirsin — ki, yaşamı özgürleştirmen, onu, sürekli,
bir yerlere bağlayıp, sonra, o yerlerden koparabilmen
olsun.
Yaşam, kopmadan kurtulamaz —
ama bağlanmadan da kopamaz.
Yaşamında kurtuluş, hep, bağlanıp —kendini
bağlayıp— sonra, hep, bağlarını koparman olacak.

2.

Yaşamın, seni ulaşman gereken düzeyin altında tutmağa
çalışan eğilimlerle (bu arada kendininkilerle de)
savaşmakla geçecek. — Bu yüzden de, ulaşman
gereken düzeye ulaşamayacaksın; yani, başarılı olacak
o eğilimler, sonunda. Zaten, belki, istedikleri de budur:
Senin, onlarla savaşmak yüzünden, ulaşman gereken
düzeyin altında kalman...
Ama savaşacaksın, gene de : sonuç her iki durumda da
aynı olmayacak mı zaten — sen, zaten, ulaşman
gereken düzeyin altında kalmayacak mısın ki? —
Ama, savaşırsan, en azından (nereye gelebilirsen)
geldiğin düzeye savaşarak gelmiş olacaksın — bu da boşuna
olmayacak.

3.

Yaşamın, çatışma olacak — kendinle ve bütün
ötekilerle çatışmalar yaşaman...
Yaşam, kendiyle çatışmadır — çarpışma, savaşma : ki,
sonunda da, tabiî, kaybetmektir — savaşı da,
kendini de...

4.

Yaşamın, kendi kendine ağırlık haline getirdiğin
şeylerin altında ezilmenin süreci olacak.
Yaşamı 'hafifçe' yaşayabilseydin, yaşamın olayları da
uçup giderler, sana yük olmazlardı — ama o zaman da,
uçucu, boş olurdu yaşamın. Bu yüzden, yaşadığın her olayı
'ağır'laştıracaksın; ki uçup gitmesin, omuzuna çöksün;
sen de onun yükünü taşıyasın.
Yaşaman, yaşamın yükünü yüklenmen olacak.
Yaşam, yükleneceğin yüktür.
Yaşamın, yükündür.

5.

Yaşamın ne denli yük olduğunu biliyorsun; bileceksin
— bu yükü omuzlarından atmadığına, atamadığına,
ya da atmak istemediğine, isteyemediğine göre de,
onu taşımalısın, taşımak zorundasın, taşıyacaksın —
ki, zaten, işte, taşıyorsun...
(Kundera Sisyphus hep yeniden gerisin geriye yuvarlanacak olan taşını hep yeniden yüklenip tepeye taşır. Camus'ye göre, "mutlu olduğunu düşünmeliyiz" onun.)

6.

Yaşamda atmak isteyeceğin her adımın
bir bedeli olacak : ancak bedeli ödemeğe
hazır olursan atabileceksin o adımı — bedeli
'peşin' ödeyemeyeceksin; adımı atmaya hazır değilsen,
bedeli de ödeyemezsin: Adımı atma anında,
bedeli de ödemeğe hazır hâle gelmiş olacaksın.

7.

Yaşamın, gitmek isteyebileceğin yerdir —zaten,
bu yaşamı yaşadığına göre, oraya gitmek istemişsin,
istiyorsun demektir : yaşam, gittiğin —ve gitmek
istediğin; zaten de gideceğin— yerdir.
— Zaten, işte, oradasın...

8.

Yaşam gidince ne yapacağını bilemediğin, ama gitmek
istediğin yerlere doğru katettiğin yollardan oluşacak —
ki, bunlar, belki, o yerlere gitmek istediğini bile ancak
sonradan anlayacağın yollar olacak...

9.

Yaşamın öyle noktalara gelecek ki,
eski çerçevesinden çıkıp dört bir yana açılan
yol ağızlarında duruyor olacak;
ama, göreceksin ki, bu yollar hiç de
yeni yerlere ulaşmıyor — hatta, hiçbir yere ulaşmıyor :
'çıkmaz sokak', hepsi...
Yaşamın 'çıkmaz sokak'lara çıkmakla geçecek
— hem de, bunlardan değil çıkmak,
giremeyeceksin bile onlara!
Yaşamın çıkılamazlıklara girememekle geçecek.

10.

Yaşamın, sürekli gireceğin çıkmazlardan oluşacak;
hep girip, hep çıkacaksın çıkmazlara, çıkmazlardan :
son gireceğin çıkmaz da, hiç çıkamayacağın çıkmaz
olacak — sen en son çıkmazına girdiğinde,
yaşamın da 'düze' çıkacak...

11.

Yaşamının büyük bir bölümü,
yaşamına yön verme çabalarınla geçecek
— öyle ki, gün gelecek, bakacaksın,
yaşamın, yön bulma çabasıyla döne döne,
yola hiç çıkamamış...
Yaşamın yönünü bulmağa çalışırken,
yaşamın yolunu bulamayacaksın.
Yaşamın, yön bulmaya çalışırken, yolsuz kalacak
— yaşamın yönünü bulacağım derken,
yolunu yitireceksin.
— Sonunda, yaşamın yönünü bulsan
—bulduğunu sansan— bile, bakacaksın ki,
yolunu yürüyecek durumda değilsin artık...
Yaşamın, yönsüz —yönü olsa bile, yolsuz— kalacak:
Yönsüz, hem de, yolsuz yaşayacaksın.
Yaşamının yolu hiç olmayacak;
belki, yönü olsa bile...
Yaşamının yolu yok.

12.

Yaşamda sık sık istemediğin durumlarda
kalacaksın — ama, geriye dönüp böyle durumlara
giriş nedenlerini düşündüğünde, göreceksin ki,
o durumlara girmen, her seferinde
senin bir duruma girmek istemenden kaynaklanmış —
yaşamının durumlar zincirini izlediğinde,
bulacağın, hep, kendin olacak.
Yaşamında, hep, kendini, girmek istemediğin
durumlara sokmak isteyeceksin — ve,
sokacaksın...

13.

Yaşamını önceden yaşamağa çalışacaksın hep —
oysa olanaksızdır bu : yaşamın ancak yaşandıktan
—sen onu yaşadıktan— sonra,
senin yaşamın haline gelecek
Yaşamını yaşamadan yaşayamazsın
— yaşamın, yaşanınca, yaşamındır.
Ama yaşamını önceden yaşamağa çalışmadan da
edemeyeceksin : yaşadığın kadarından çıkardığın
sonuçlar seni belirli yol ayırımlarına götürecek
— oralarda da, 'şuraya doğru / ya da buraya doğru'
kararını vermeğe zorlayacak:
Vermek zorundasın bu kararları.
Oysa senin kararlarına aldırmaz yaşamın —
karşına öyleşeyler çıkarır ki, uçup gider o
—sözümona 'derinlemesine düşünülmüş'—
kararlar, yönelmeler, hedefler :
çünkü, işte, yaşanmamışlardır.
İşte, yaşananlar alıp götürür yaşamını
— yaşamın da, budur işte:–
Yaşamın, yaşadıklarındır
— yaşamaya 'karar' verdiklerin,
ya da yaşamak 'istedik'lerin değil...

14.

Yaşamında hep 'sahici' olmaya, yaşadıklarını 'sahiden'
yaşamaya —yaşamı 'sahi' yaşamağa— çalışacaksın;
ama, yaşadıklarında hep bir sahtelik arkaplanı,
bir yapmacıklık çizgisi, bir uydurulmuşluk havası
boy gösterecek.


oruç A.
 

Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

Bu arada soruya cevap vermediğimi farkettim :smiley:

Ben de ege diyenlerdendim ama ilk amaçlarımdan biri burada benim bildiğim köylerden güzel bir yer almak.Antalya ya okumak için gittiğimde bu şehirde yaşanmaz dedim hala okadar sıcak yerlerde yaşanmayacağını düşünüyorum.Bana şunu anlattı Antalya ve egeye yaptığım geziler, ben yeşili olmayan bir yerde yaşayamam,o taş sokaklı köy evlerini severim,sevdim de ama gözüm hep yeşili, yazı insani boyutta sıcağı arar.Bu yüzden kendi bulunduğum coğrafyayı seviyorum.Şu an tek korkum 3. otobanın şehrimden geçmesi çünkü ben köy yerinden araziden sonra yine karadeniz kıyısında küçük bir arazi istiyorum,bu yanlış anlaşılmasın arazi istiyorum ev değil.Böyle olunca benim sevdiğim bu bölgeler siz istanbullularla dolacak çünkü ulaşım çok kolay hale gelecek,tıpkı Sapanca,Kırkpınar ı doldurduğunuz gibi ,sevdiğim yerler sizlerle dolacak,şile,ağvaya çevireceksiniz buraları ve biz tekrar kendi şehrimizden kaçmaya başlayacağız.Arazile 1 lira iken 15 lira olacak ve heryeri bozacaksınız insanları,ticareti herşey sayenizde para olacak.Neyse size bu kadar yüklenmek yeter.
İstanbulu bende seviyorum eskiden de severdim gezer gelirdim ama herzaman tedirgin olurdum bu şehirde,hala da öyleyim.Şimdi maltepe ye gidiyorum aracımı garaja çekip ver elini bağdat caddesi 2 gün sonra iş bitiyor pazar sabah kahvaltıdan sonra hemen ada ya(adabazarı köylüleri köylerden gelirken ada ya derler ve çok hoşuma gider).
Benim tavsiyem Kırkpınardan ev alın İstanbulun dibi ve Sapancadan çok daha iyi,Avcılar da oturan birisinden daha kolay gidersiniz anadolu yakasına.İstanbula gitmeniz 1 saat hastane,pastane herşey var 'ada' da,büyük işler için istanbul a,sanatsal etkinlik için İstanbul a sonra hop ada ya,zaten giderseniz sizin gibi bir sürü insan görürsünüz Kırkpınar da ,geldikten sonra İstanbul a gidişiniz okadar azalacak ki siz bile şaşıracaksınız, eğer İstanbula gitme hevesiniz varsa.Karadeniz sahilinden yer alın bir küçük bir bot.
Ben bu tavsiyemin aynısını kayınvalideme de yaptım.
 

Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

'' Böyle olunca benim sevdiğim bu bölgeler siz istanbullularla dolacak çünkü ulaşım çok kolay hale gelecek,tıpkı Sapanca,Kırkpınar ı doldurduğunuz gibi ,sevdiğim yerler sizlerle dolacak,şile,ağvaya çevireceksiniz buraları ve biz tekrar kendi şehrimizden kaçmaya başlayacağız.Arazile 1 lira iken 15 lira olacak ve heryeri bozacaksınız insanları,ticareti herşey sayenizde para olacak.Neyse size bu k
adar yüklenmek yeter.''


Aşkolsun Kardeşim benim.Biz 1 milyona ulaşmamışken istanbulun nufusu 20 milyonlara yaklaşan günümüze değin hiç şikayet etmedik neden gelip bahçe içindeki evlerimizi yıkıp apartman dikiyorsunuz diye .Ülke hepimizin herkez her istediği yerde yaşamını sürdürme hakkına sahiptir dedik bize beraberinde şimdi kaçmak gibi çözümleri dahi aklımıza getiren tüm olumsuzluklarıda beraberinde getirdikleri halde.Gönül isterdiki bozmadan ,tarihi yok etmeden güzellikleri yitirmeden hepimiz yararlanalım istanbuldan .Biz gelenleri bağrımıza bastık,Sıra sizde :smiley:
 



Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

Sizin kadar humanist olmayı çok isterdim Enver dede :D
 

Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

Çanakkale.
[ Ben emekli olup yerleştim.Çok memnunum.]
 

Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

oort cloud' Alıntı:
Ben de ,ben de……

Ama nereye gitmeli ,gerçekten hazırmıyız ….?

Gerçi burası yeri mi ,bilmiyorum ama bir emeklillik ve İstanbul'dan ayrılık öyküsü anlatmak istedim .
Bacanağım gazeteci ,malum herkes uyurken onlar çalışırlar .Sayfayı baskıya hazırladıktan sonra sabaha
karşı Sefaköy Basın ekspres yolundan eve dönerken ,arkasından bir selektör patlamış ve şöföre en sağ
şeride girmesini söylerken arkadaki araç bir anda sollarından geçmiş ve yavaşlayıp önlerine geçmiş .
Bir süre sonra tekrar sağ şeride geçip iyice yavaşladıktan sonra tekrardan arkalarına takılmış .
Bu arada bir kurşun arka camdan girip ön camdan çıkmış . '' İstanbul'da artık yaşanmaz '' deyip ertesi gün
emekliliğini istedi .Emeklilik işlemlerinin bitmesini beklerken Akçay'a 3 Km.uzaklıkta bulunan bir köyde
2800 Mt.kare bahçesi ve sulama havuzu olan bir ev kiraladı .Ziyarete gittiğimizde '' Bacanak manzara
muhteşem bir taraftan masmavi deniz ,bir taraftan yemyeşil zeytin ağaçları ,havada inanılmaz bir oksijen ,
burası çok tehlikeli bir yer ( aslansütü masrafı açısından )'' dedim ....İstanbul'da betonlar arasında bulunan
mütevazi daireye 450 TL. öderken bu evi 60 TL. ya tutmuştu .Sorunlar ve avantajlar daha sonra ortaya çıktı .

Konuşmalarımızda ( pek konuşmaz ya da bilimsel konuşurdu ) ,tarzını bozmamıştı ama gereğinden fazla
konuştuğunu fark etmem uzun sürmedi . :D

Bütün dostlarını ve arkadaşlarını İstanbul'da bıraktıklarını ,köylülerin kendilerini dışladığını ,görüşmek
paylaşmak kısaca arkadaş olmak amacı ile büyük şehirlerden oralara yerleşmiş emeklileri arayıp bulduklarını,
ama galiba erken emekli olduğunu ,çünkü buralardaki emeklilerin yaşlılığın getirdiği sağlık sorunlarından
dolayı paylaşımın sadece prostat muhabbeti olduğundan yakındı .Karıkoca yalnız kalmışlardı . :-[

Belki daha iyi olmuştu ,şehirde çalışmanın verdiği tempodan kendilerine zaman ayıramıyorlardı ,artık
bol zamanları vardı ve İstanbul'un keyfini Akçay'a yerleştikten sonra çıkarmaya başladılar .Gösterime
giren bir film ,bir gösteri ,yurt dışından gelen bir sanatçının konseri İstanbul'a gelmek için yeterdi .
Hatta İstanbul'daki tarihi yerleri ve müzeleri gezmek için tekrar tekrar geldiler .Daha önce 600-700 civarında
kitabı olan baldızımla bacanağımın şimdi 4000 civarıda kitabı olmuştu .Sıkıntıdan zaman geçmek bilmiyordu .

Bu arada gözünde bir rahatsızlık ortaya çıkınca önce Edremit Şehir Hastahanesine ,oradan Balıkesir
Devlet Hastahanesine daha sonra da İstanbul'a sevk edildi .Sorunu İstanbul'da çözdüler ,retinasında
ancak özel aletlerle görülebilen bir çatlama oluşmuş ,şansı varmış tam zamanında gözü kurtarabilmişler .

İlk başlarda zeytin ağaçlarının berisinde kalan bölümü ,harfiyat toprağı toplayarak küçük bir tarla haline getirdiler .
Fakat ilk sene ürünler tatsız ,kokusuz ,garip bir şeylerdi .Domates bile tablo güzel durmasına rağmen
sanki domates değildi .Mısır çarşısından hazır tohum alıp organik ürün yetiştiremeyeceklerini anladılar . ;D
Kendi yetiştirecekleri ürünlerin tohumlarını kasaba kasaba ,köy köy toplasalar bile köylerden hazır almanın
daha ucuza geleceğini de anladılar .

Doğa ve yeşilin hastası olduklarından zaten bir taraftan civarda keşif yapıyorlardı ,araçlarının ulaşabildiği
her yeri gezmeye başladılar .Gezi ,denize girme ve piknik yapma bölgeleri zamanla halka halka büyüdü .
Hatta işi fazla abartıp daha kuzeye ,daha doğuya ve daha güneye doğru seferleri arttırdılar .

Aslında gezme işini fazla abarttılar dememem lazım çünkü GEZENBİLİR .
Emeklilikte yaşama tutunmak hele de gezmek görmek tabii ki maddi imkanlarla çok yakından alakalı
bir olgu .Zamanla ; çok fazla gelen emeklilik maaşları ve İstanbul'da babadan kalma evlerinden aldıkları
kiralar enflastyonist ortama yenik düştü . :'(

Şimdi eve hapis olmuş durumdalar ,zamanları gereğinden fazla ve geçmek bilmiyor .

Evet ben de gitmek istiyorum ,yeşilliklerin arasına .
Ama çevrenin baskılarına da maruz kalmayacağım ,
Deprem kuşağında olmayan ,hava kirliliği bulunmayan ,trafikten uzak ,
Doğal ürünleri yetiştirebileceğim veya en azından satın alabileceğim ,
İhtiyacım olduğunda hemen ulaşabileceğim imkanlara sahip bir yerleşim merkezine yakın .

Ben de bilinçaltı önce kıstasları belirleyip buna göre bir yer araştırıyordum ,Nejat Bey'in konuyu açması
ile fiziki araştırmada geç kaldığımı farkettim .Kendisine teşekkürlerimi iletiyorum . :smiley:
Sevgiler

Harika bir örnek.
süper bir saptama.
Aynı sorular ve sıkıntılarla bu karara geldim.
Evet benim de korkularım bunlar.
Özellikle Tam Maşukiyede bir ev alırken iptal etmemin sebebide... (köylülerin dışlaması - konservatif yaklaşımları)
sizinkilerin emekli araması ve onların yaş uyumu olmaması - prostt muhabbetini ben karavanımla sıkça yaşamakta olduğumdan ... deneyimliyim zati :smiley:))


çok .. ama çooook teşekkürler.
 

Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

nejat ural' Alıntı:
Harika bir örnek.
süper bir saptama.
Aynı sorular ve sıkıntılarla bu karara geldim.
Evet benim de korkularım bunlar.
Özellikle Tam Maşukiyede bir ev alırken iptal etmemin sebebide... (köylülerin dışlaması - konservatif yaklaşımları)
sizinkilerin emekli araması ve onların yaş uyumu olmaması - prostt muhabbetini ben karavanımla sıkça yaşamakta olduğumdan ... deneyimliyim zati :smiley:))

çok .. ama çooook teşekkürler.


Rica ederim .
Neticede fikir paylaşımı yapıyoruz , olaylar o kadar önümüzde ve rahatsız edici bir şekilde cereyan ediyor ki sizler ile paylaşmadan duramadım .Gitmek güzel de ya sonrası ,ne olur bilemiyorum . İlk giden siz veya ben olmayacağız , daha önce gidenlerin belki bazı tavsiyeleri olur diye anlattım . Sayın Ömer Sak 'ın da dediği gibi çok damardan bir konu ,bu yüzden paylaşımın çok fazla olacağına inanıyorum . :smiley:
 

Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

Sayın Nejat bey' ben İzmir'den Mordoğan'a 20 yıl önce geldim ve hala buradayım.İlk geldiğim yıllarda çok zahmetler çektim. eşim ille dönelim diye tutturdu,eşyalarımızın yarısını bile açmadık. Şehirden bir beldeye gelmek hele 2 kızınızda varsa pek kolay olmuyor. Okul,yaşam tarzı,gelecek kaygısı falan, tabi bunlarında birer alternatifleri oluyor biraz zorda olsa insanoğlu bir çıkar yol bulabiliyor.Yeterki istesin.
Çektiğimiz zorluklar ve kendimize nasıl bir yön verme çabaları içerisine girdiğimiz burada yazılarak anlatılacak birşey değil.. Bunu karşılıklı oturup uzun uzun örnekleri ile anlatmak,tartışmak gerekir.
Şimdiye gelince kesinlikle İzmir'e dönmeyiz bunu ne eşim nede ben istemiyoruz artık burasını çok seviyoruz.
Dedim ya uzun,zor,meşakkatli bir başlangıç.. Size herşeyin hayırlısı ve istediğiniz gibi gerçekleşmesini dilerim.
Saygılarımla...

Şeref
 



Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

enverdede' Alıntı:
'' Böyle olunca benim sevdiğim bu bölgeler siz istanbullularla dolacak çünkü ulaşım çok kolay hale gelecek,tıpkı Sapanca,Kırkpınar ı doldurduğunuz gibi ,sevdiğim yerler sizlerle dolacak,şile,ağvaya çevireceksiniz buraları ve biz tekrar kendi şehrimizden kaçmaya başlayacağız.Arazile 1 lira iken 15 lira olacak ve heryeri bozacaksınız insanları,ticareti herşey sayenizde para olacak.Neyse size bu kadar yüklenmek yeter.''

Enver Dede son derece haklısınız ,nerede ÇOKLUK orada TOKLUK….

Kalabalıklar beraberinde AVM ,Mega Market gibi ticaret tekelleri de peşinden getiriyor . ???
Akçay ' da olan da buydu ,taşındıklarında sebzelerini ,meyvalarını direkt köylülerin getirdiği pazardan
satın alıyorlardı .Daha sonra isimleri lazım değil bir takım Megasüpergross marketler açıldı .Bu marketler
ürünleri ,köylünün elinden müşterilerine sattıkları fiyatın 2 misline yakın bir fiyata toplamaya başladılar .
Bu durum köylünün de işine geldi ,ürünlerini tek tek müşteriye satmaya uğraşmaktan daha kazançlıydı .
Fiyatlar önce ikiye daha sonraları üçe,beşe katlandı .Aslında bu yanılsama da kaybeden sadece köylü
ve tüketici oldu .Çünkü yerleşik hakın satın alabileceği iğneden ipliğe kadar tüm ürünlerin fiyatları da
aynı oranlarda arttı ve neredeyse büyük şehirlerin fiyatlarına yaklaştı .Yaşayanlar AÇ kalmaya başladı .

Ayrıca kalabalıkların talebi sayesinde kanunen yasak olmasına rağmen bir şekilde zeytin ağaçları kesiliyor
yerleri betonla dolduruluyor yani kaçmak istediğimiz yerlerden biri haline dönüyor .15 sene önce tepede
bulunan evden Akçay'a bakarken sadece zeytin denizi görünürdü .Zamanla bu yeşilliğin ortalarında
uğursuz bir delik belirdi ve gitgide büyüdü .Bir taraftanda da zeytin ağaçlarından dolayı ana yolla sınırlıymış
gibi görünen betonlaşma ,ağaçların kesilmesi ile kara tarafına da atladı .Böyle gider ise bir 15 sene
sonra da buradaki ağaçlar da kesilerek betonlaşma köy ile birleşir ve yöre tüm özelliğini yitirir . :-[

Bu olaylar trajik hatta dehşet filmleri gibi ve maalesef güzel yurdumuzun her köşesinde gösterimde… :'(
Çekirge sürüsü gibiyiz ; gittiğimiz yeri kurutup ,perişan edip bırakıyoruz . Hâla BARBARIZ galiba .
 

Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

oort cloud' Alıntı:
Enver Dede son derece haklısınız ,nerede ÇOKLUK orada TOKLUK….

Kalabalıklar beraberinde AVM ,Mega Market gibi ticaret tekelleri de peşinden getiriyor . ???
Akçay ' da olan da buydu ,taşındıklarında sebzelerini ,meyvalarını direkt köylülerin getirdiği pazardan
satın alıyorlardı .Daha sonra isimleri lazım değil bir takım Megasüpergross marketler açıldı .Bu marketler
ürünleri ,köylünün elinden müşterilerine sattıkları fiyatın 2 misline yakın bir fiyata toplamaya başladılar .
Bu durum köylünün de işine geldi ,ürünlerini tek tek müşteriye satmaya uğraşmaktan daha kazançlıydı .
Fiyatlar önce ikiye daha sonraları üçe,beşe katlandı .Aslında bu yanılsama da kaybeden sadece köylü
ve tüketici oldu .Çünkü yerleşik hakın satın alabileceği iğneden ipliğe kadar tüm ürünlerin fiyatları da
aynı oranlarda arttı ve neredeyse büyük şehirlerin fiyatlarına yaklaştı .Yaşayanlar AÇ kalmaya başladı .

Ayrıca kalabalıkların talebi sayesinde kanunen yasak olmasına rağmen bir şekilde zeytin ağaçları kesiliyor
yerleri betonla dolduruluyor yani kaçmak istediğimiz yerlerden biri haline dönüyor .15 sene önce tepede
bulunan evden Akçay'a bakarken sadece zeytin denizi görünürdü .Zamanla bu yeşilliğin ortalarında
uğursuz bir delik belirdi ve gitgide büyüdü .Bir taraftanda da zeytin ağaçlarından dolayı ana yolla sınırlıymış
gibi görünen betonlaşma ,ağaçların kesilmesi ile kara tarafına da atladı .Böyle gider ise bir 15 sene
sonra da buradaki ağaçlar da kesilerek betonlaşma köy ile birleşir ve yöre tüm özelliğini yitirir . :-[

Bu olaylar trajik hatta dehşet filmleri gibi ve maalesef güzel yurdumuzun her köşesinde gösterimde… :'(
Çekirge sürüsü gibiyiz ; gittiğimiz yeri kurutup ,perişan edip bırakıyoruz . Hâla BARBARIZ galiba .
Mehmet bey Mayıstosböceği nick'li bülent kardeşimizin saptaması olan alıntıyı benim yorumumdan alınca ortaya bir karışıklık çıkmış.Hakverdiğiniz durum saptaması bülent kardeşimizin Haklı olan da o oluyor bu durumda.
 

Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

Fethiye. Bir yanı Marmaris,Gökova.Diğer yanı Demreye kadar bütün güzellikler sizin.
Artıları eksilerine göre oldukça çok...
İlla bir ile yakınmı olsun diyorsunuz o zaman Manavgat olabilir.Bir yanı Antalya diğer yanı ise Alanya.
 


Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

Yaşasın yaklaşık 2 aydır Çanakkale'de yaşıyorum (kızımın 2. üniversitesi önce radyo tv şimdi arkeoloji okuyor) İstanbul mu?Gezmeye bile gitmeyi düşünmüyorum.Okulu bitince gidecek olduğum yer yolu en ulaşılması zor olan yer olacak yanıma gelecek olanlar sadece gerçek dostlar olacak, onları misafir etmek bana onurların en büyüğünü verecek.
Dostlarımla birlikte aç kalmadan barınabileceğim bir yer yeterde artar.
Herşey herkesin gönlüne göre olsun,kalın sağlıcakla.
 



Ynt: İstanbul'da Yaşamak İstemiyorum!... Peki ama Neresi?...

sinop, zonguldak, amasra, doğu karadeniz diyen yok mu? açıkcası İstanbuldan uzaklaştıktan sonra gördüğüm her yerde yaşamak istiyorum. Gittiğim yerlerde hemen emlakçı vitrinlerine bakarım acaba üzerine konup da yaşayabileceğimi, domatesimi kendim yetiştireceğim, meyvamı kendim toplayacağım ufak bir arazi var mıdır diye? Ama ne param yeter bunlara ne de yeterince cesaretim vardır kalabalık sürüsünden çıkmaya.

Bir de Orta anadolu, doğu anadolu, güneydoğu anadolu da diyebilsek keşke. Biz Ora'lara uzak, Ora'lar bize küskün.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,688
Mesajlar
1,522,207
Kayıtlı Üye Sayımız
166,533
Kaydolan Son Üyemiz
Beratin

SON KONULAR



Geri
Üst