Güneydoğu: Medeniyetlerin Tarihine Tanıklık Etmek...

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan moradam Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 35
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 26,174

moradam

Ana Kamp
Mesajlar
39
Tepkime Puanı
0
Yer
denizli
GİRİŞ


1.png


2.png


3.png


4.png


5.png


6.png


7.png


8.png


9.png


10.png
 

Etiketler
1. BÖLÜM

İlk durağım Osmaniye

1-1.png


İlk gün yolum uzun.
İstanbul'dan Osmaniye'ye 1064 km.
Osmaniye'de 18 yıllık dostum Mihtat'ı ziyaret edeceğim.

İstanbul'dan Ankara'ya sürekli sağanak yağmur altında geldim. Yola çıkmadan hava durumunu dinleyip kafadan attıklarına inandırmaya çalışmıştım kendimi. Yok... Atmamışlar.

Ankara'dan Osmaniye'ye kadar da yer yer yağışlıydı.

Yolda bir radar vakası dışında tatsızlık olmadı.

2-1.png


Ertesi gün motora atlayıp Zorkun Yaylası'na çıkıyoruz. Osmaniye'ye 26 km uzaklıkta. Zorkun, Akdeniz'in en büyük yaylalarından biri. Büyüklük ve kolay ulaşılır olması çarpıklığı da yanında getiriyor.

3a.png


3b.png


4-1.png


4b.png


"Akdeniz'in yaylaları" ayrı ve uzun bir gezi konusu. Bu rapor bittikten sonra sağı solu karıştırıp Akdeniz'in yaylalarını araştırmak, gitme planları yapmak keyifli olacak.

5-1.png


Motor mevzuu Mihtat'ın kafaya yattı. Mihtat'a da motor alıp Suriye'ye gitmeye ikna ettim.
Ertesi sabah ufaktan ayrılıyorum Osmaniye'den.



Halfeti

6-1.png


Aslında istikametim Urfa yönü.
Ama Osmaniye'den Urfa 2-3 saatlik kısa bir mesafe. Arada görülmeye değer bir kaç yerden biri Fırat nehrinin kıyısındaki Halfeti.
Birecik'i geçip Halfeti'ye ulaşıyorum.

7-1.png


Halfeti'nin yarısı 2000 yılında baraj gölünün suları altında kalmış. Halkın bir kısmı biraz daha yukarı taşınmış. Yeni Halfeti'ye...
Eğer yolunuz o tarafa düşerse, Yeni Halfeti de yolunuzun üzerinde olacak.

8-1.png


9-1.png


10-1.png


11.png


12.png


Fırat'ın kıyısında balıkçılar dışında, sizi 30 liraya Rumkale ve Savaşan Köyü'ne götürecek tekneler var.

13.png


Kıyıdaki terkedilmiş evleri izleyerek 20 dakikalık bir yolculuk sonunda Rumkale'ye ulaşıyorsunuz. Kale, adı üstünde Roma/Bizans işi.

14.png


15.png


16.png


17.png


NERGİS EFSANESİ
Rumkale beyinin yönetimi devredeceği bir oğlu olur. Oğlunun adını Nergis koyar. Bu oğul o kadar yakışıklıdır ki onu gören tüm kızlar aşık olur, fakat oğlan kızların aşkına karşılık vermez.
Kızlar da acıdan çoğu zaman intihar ederler.
Günlerden bir gün kale saldırıya uğrar. Kalenin beyi oğlunu saklamak ve kaçırabilmek amacıyla bu kuyuya indirir. Kuyunun dibindeki su ayna gibi berraktır. Delikanlı suda kendi görüntüsünü görür ve sudaki aksine aşık olur. Eğilip ona ulaşmak isteyince de önce kuyunun dibine oradan da Fırat'a yuvarlanarak boğulur.

Söylenenlere göre, delikanlının boğulduğu yerde bir çiçek bitmiş. Adına Nergis denmiş. Dünyanın en güzel kokan çiçeklerinden biri olan Nergis buradan tüm dünyaya yayılmış. Ama hiçbir yerde Rumkale ve Halfeti'deki kadar güzel kokmamış.

18.png


Karşısı Savaşan Köyü... Suların altında kalmış bir başka terkedilmiş köy. Hala köyde yaşayan üç beş yaşlı insan var...

19.png


20.png


Tekneci birşeyler anlatıyor, söyleyecek şey bulamıyorum... O üç beş yaşlı insanı oraya bağlayan şeyleri düşünüyorum. Kendimi onların yerine koymaya çalışıyorum.

Halfeti'ye geri dönüyoruz.


Harran

21.png


Aynı günün akşam üzeri Urfa'dayım.

Yusuf'un (Delimengi) önerisi üzerine kalmak için öğretmen evine gidiyorum. Yer var.
Urfa öğretmen evi, gayet temiz, fiyatı da uygun bir yer. Yer bulmak biraz zor olsa da eskisi gibi öğretmen evi kartınız da olması gerekmiyor. Oda fiyatları, kahvaltı dahil 25 ytl. Odalar temiz. Motorunuzu bahçesine güvenle koyabilirsiniz.

Yarın sabahki planım sabah erkenden kalkıp Urfa'nın güneyinde U dönüşlü bir rotayı takip ederek Harran, Bazda Mağarası, Han el Ba'rur Kervansarayı, Şuayip Şehri, ve Soğmatar'ı gezip Urfa'ya geri dönmek.

22.png


23.png


24.png


25.png


26.png


Harran'da Arapça konuşan bir aşiret yaşıyor. Sonradan araplaşmış Kürt ve Türkmenler...
Görüntü yüzyıllardır değişmemiş gibi.

27.png


Kadınlar burada rengarenk giyiniyor... Hepsinin gözlerinde sürme var... Gittiğimde bir düğün vardı. Ama pek fotoğraf çektirmeyi sevmiyorlar.

28.png


Harran'ın bilinen tarihi M.Ö. 9. YY Asurlulara kadar uzanıyor.
Mezopotamya'nın en önemli şehirlerinden biri.
Bir çok ilkin sahibi.. İlk İslam üniversitesi, ilk tapınak (Sümerlere ait Sin Tapınağı)
Kovan kubbeli evlerin başka örneği bizde yok. Halep'in bazı köylerinde varmış.

29.png


30.png


31.png


32.png


Harran, turizmden ekmek yiyor.

Ve çocuklar kolay paranın kokusunu almış. Benzeri yerlerde olduğu gibi, hemen turistlere yanaşıp iki kelime muhabbet kurup, bir kaç lira koparma peşindeler. Bazıları can sıkıcı derecede ısrarcı.

33.png


34.png
 

2. BÖLÜM

Bazda Mağarası

36.png


Harran'dan çıkıp Bazda'ya yola çıkıyorum. 16 km.lik uzaklık.
Bazda Köyü'ne ulaşıp motoru bırakıyorum.

Köyde gayet sıcak karşılıyorlar. Harran'da "turist"tim... Bazda Köyü'nde "misafir"im.

37.png


Mağaraya birlikte gidiyoruz...

38.png


"Mağara" dedim, ama aslında burası bir mağara değil.
8.yüzyılda işletilip sonra terkedilmiş bir taş ocağı.

39.png


40.png


41.png


Han El Ba'rur Kervansarayı

42.png


43.png


Bazda'nın 6 km. doğusuna gidince Yolunuzun üzerine Han El Ba'rur Kervansarayı çıkar. 12. Yüzyıl kervansarayı...
"El Ba'rur" keçi boku demekmiş. Yaptıran Hacı Hüsamettin Bey, demiş ki; "Ben burayı üzümle (ya da altınla) doldurdum, benden sonrakiler keçi bokuyla dolduracak."(*)

Manasız bir cümle olmuş Hacı Hüsamettin Bey...

(*) Alıntı; "Ankara'nın Doğusundaki Türkiye" kitabı... Nişanyan.

44.png


Ben Kervansaray'ın fotoğraflarını çekerken bir arap, entarisinin etekleri rüzgarda uçuşa uçuşa yanıma geliyor.

45.png


"Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?" muhabbeti. "Kes benim de fotoğrafımı" diyor. "Kes?"...Haa Çekmek. Eyvallah... Zevkle... Eski tesbihini cebine atıp daha fiyakalı olanı çıkarıyor. "Ha, şimdi kes bakalım".
Adı Halef. 66 yaşında olduğuna yeminler ediyor. Ama yok... Hala inanmıyorum.

46.png


Kervansarayın hemen arkasındaki Göktaş köyündeki evine çay içmeye davet ediyor... Gidiyoruz.
Karısı çay yapıyor.

Halef, ailesinden filan bahsediyor.
Fotoğraftaki 2. karısıymış. 3 çocuktan sonra 1. yi boşamış. toplam 4 çocuğu var.
Genç bir kadın daha alacağını söylüyor, az buçuk türkçe bilen karısından arapça fırçayı yiyip susuyor...

47.png


Çayımı içip kalkıyorum. Halef, fotoğrafları kendisine de göndermem için köyün adresini veriyor.
Bu sabah bastırıp gönderdim fotoğraflarını.

Çay ve muhabbet için çok teşekkür ederim Halef.

Şuayip Şehri

Han El Ba'rur'dan ayrılıyorum.
Kuzeydoğuya doğru 15 km sonra Şuayip Şehri'ndeyim.
Özel aracınız yoksa ulaşım yok bu köye.

48.png


Köyde pırıl pırıl gözlü çocuklar karşılar sizi. Yok, Harrandaki gibi çevrenizi sarıp para istemezler. Utangaç utangaç gülümserler. Soru sorarlar...

49.png


Şuayip şehrinde Roma dönemine ait kalıntılar var. Ama hepsi harap vaziyette.
Görünürde taş yıkıntılardan başka bir şey yok etrafta. Arkeologların gelip kendini ortaya çıkarmasını bekleyen, arkeolojik bakımdan çok bakir bir şehir burası...

Asıl görülebilecekler yerin altında...
Kilise, Şuayip peygamberin makamı, yeraltı odaları...

50.png


51.png


Şuayip şehrinde geçen efsaneye göre, Şuayip Peygamber, Musa peygamber'e bir asa verir; "Bu asa seni koruyacaktır."
Firavun'un sihirbazları, ellerindeki ipleri birer yılana çevirip yılanlar saldırır. Musa Peygamber, elindeki asayı yere bırakır. Asa ejderhaya dönüşüp yılanları yutar.

Urfa

Yol üzerinde gidilebilecek, Soğmatar ve Senemağar da vardı... Ama öğle saatlerinde, Urfa'yı da gezebilmek için geri dönüyorum. Çünkü yarın sabah Mardin'e gideceğim.

52.png


Urfaya geldiğimde sabahtan beri yemek yemediğimi farkettim. Karnım aç.
Eski Urfa tarafında bulduğum bir esnaf lokantasına girdim.

53.png


Malum, Güneydoğu'dayım. Bugün ve bundan sonraki 1 hafta boyunca yediğim neredeyse tek şey kebap... Şikayetim yok. Adamlar buralarda kahvaltıda bile ciğer şiş yiyorlar.

54.png


Urfa'yı gezmeye, Urfa'yı az bilen birinin yapacağı gibi, Balıklı Göl'den (Halillülrahman) başlıyorum.
Etrafta bol miktarda Arap, Suriyeli, İranlı misafir var.

55.png


56.png


57.png


Efsaneye göre, Urfa hükümdarı Nemrut, Hz. İbrahim'i burada ateşe atmış. O sırada bir mucize olmuş ve ateş suya dönüşüp göl olmuş, odunlar da buranın kutsal balıkları...
Bu kutsal balıklara yem vermek sevap sayılıyor. Dokunursanız ya da daha kötüsü yerseniz çarpılacağınıza inanılıyor.

58.png


59.png


Yurt dışından gelen müslüman misafirlerin asıl ziyaret ettikleri yer burası.

60.png


Hz. İbrahim'in içinde doğduğu mağara burada ziyaretçilere açık.

Yine bir efsaneye göre Hz. İbrahim'in annesi Zeliha, Nemrud'un zulmünden korumak için çocuğu bu mağarada doğurur.
İbrahim, burada beyaz bir ceylan tarafından emzirilir.

61.png


Balıklı Göl'ün hemen yanındaki dik yamacın sonunda kaleyi görürsünüz. Kaleye dışardan ulaşabileceğiniz gibi, yeraltından giden bir de delhizle ulaşmak mümkün.

62.png


Yukarı tırmandığınızda 2 dev sütun ve Urfa manzarasından başka pek birşey yok.

63.png


64.png


Balıklı Göl'den ayrılıp Urfa'nın sokaklarına dalıyorum.

Kaçak sarma tütün tezgahları!
Okul yıllarında Urfalı arkadaşım getirirdi içerdik.

Ben 3 yıldır sigara içmiyorum. Ama arkadaşıma götürmek için en kalite olanından yarım kilo alıyorum. Bi tane de kendime sarıyorum.

Ağır ve çok güzel tadı var.
Sigara içen biri değilim ki, başım fırıldak oldu...

65.png


Balıklı Göl'ün hemen arkasındaki tarihi çarşıdan geçip Eski Urfa'nın sokaklarına daldım. Çok güzel sokaklar.

66.png


67.png


Yolumu kaybettiğimi düşünen bir iki kişi nereyi aradığımı sordu.
Hiç bir şey aramıyorum.
Hiç bir yere gitmiyorum.
...
Tütün güzelmiş.

68.png


69.png


70.png


71.png


72.png


73.png


74.png
 

3. BÖLÜM

Mardin


76.png


Urfa çevresindeki Diyarbakır, Gaziantep gibi, şehirleşirken tarihini yitirmiş şehirlere inat, efsanelerinden güç almış ve geçmişini hep
içinde barındırmış.
Urfa'dan mutlu ayrılıp, Mardin'e yola koyuluyorum.
Toplamda 190-200 km.lik bir yolum var. Çok sayılmaz. Arada Derik kasabasında küçük bir mola veriyorum.

77.png


Derik, Mardin'deki gibi dar sokakları, sokak aralarındaki geçitleri ile Mardin'e yakınlaştığımı işaret ediyor gibi.

78.png


Roma ve Bizans döneminde altın çıkarılan bir bölge olan Derik, şimdi bakımsız bir kasaba görünümünde...

79.png


Öğle saatlerinde Mardin'deyim.
Farklı nedenlerden dolayı da olsa, Halfeti'deki durum burada da var... "Eski Mardin" ve "Yeni Mardin".
Mardin'e girdiğinizde sizi Yeni Mardin karşılar. Burası beton yapılarıyla, yeni yeni oluşmaya başlayan sanayisi ile bildiğimiz bir doğu şehri.

80.png


6-7 km. gittiğinizde eski Mardin bir tepenin eteğinde tüm gizemiyle karşınıza çıkıyor.
Binlerce yıllık efsanelerin, masalların, kaynağı.

81.png


82.png


Mardin'in baskın halkı Araplar daha çok ticaretle uğraşıyorlar, SÜryani halk ise kuyumculukla adını duyurmuş. Doğudaki büyük şehre göçlerle kürt nüfusu çoğalmış.

83.png


84.png


Kısa bir yemek molasından sonra Mardin'e 5-6 km. uzaklıktaki Deyrulzafaran Manastırına doğru yola koyuluyorum.

Burası kuş uçmaz kervan geçmez bir dağın başında bir inziva yeri, Süryanilerin en önemli dini merkezi ve Türkiye'deki en büyük gayrimüslim dini yapı.

85.png


86.png


87.png


George adlı bir görevli gençle manastırı gezdik.
İçerde 40-50 civarında öğrenci, keşiş ve Süryani misafir varmış.

88.png


89.png


Yukardaki resim manastırın en ilginç bölümü. Manastırın bu odası, milattan önce güneş tapınağı imiş, ve güneşa tapanlar, o küçük pencereden güneşin doğuşunu izleyerek ayinlerini yaparlarmış. Hemen sağ girintide bir taş masa var. Orada güneşe adak adanırmış.

90.png


Deyrulzafaran'dan sonra Mardin'e geri dönüyorum.
Mola... Urfa'da denemek isteyip de içemediğim mırra molasını burada veriyorum.
Mırra; acı tadı olan buraya özgür bir tür kahve.
Ama içmenin raconu varmış. Urfa'da Balıklı Göl'de peşime takılıp rehberlik etmek isteyen çocuklardan öğrenmiştim. Mırrayı bir yudumda
içeceksiniz. Zaten fincanı yarımdan az doluduruyorlar. Fincanı masaya koymak yok. Yoksa, ya size mırra ikram edenin düğün masraflarını karşılarsınız ya da o fincan dolusu altın verirsiniz. Olması gerektiği gibi içtim. Ne kadar ciddi olduklarını test etmek istemedim. Zaten radarlar bu gezide ocağıma incir ağacı diktiler.
... Hakkaten de sertmiş bu kahve.

91.png


Mardin'de bir gece kalacağım. Yeni Mardin'e inip Öğretmen Evi'ne bakıyorum. Maalesef yer yok. Ama bana az ötedeki "Bilen Otel"'e yönlendiriyorlar. Günlüğü kahvaltı dahil 40 lira, ve fiyatına göre çok temiz, çok konforlu bir otel. Tereddütsüz tavsiye edebileceğim bir yer.

92.png


Otele yerleşip normal insan kıyafetlerimi giyip Mardin'in labirent gibi sokaklarına dalıyorum. İstanbul'dan beri peşimi bırakmayan yağmur bulutları, ara ara burada da yokluyor beni.

93.png


94.png


95.png


96.png


97.png


98.png


Hangi şehrin böyle bir postanesi vardır ki...
1953 den beri postane olarak kullanılan bir konak.

99.png


100.png


101.png


Mardin'in çarşısı...
Bu çarşıda, batı şehirlerinde pek sık göremeyeceğimiz türden esnaflar var...

102.png


103.png


104.png


105.png


106.png


107.png


108.png


Çarşıyı dolaşırken, sabah yolda tanışıp muhabbet ettiğimiz genç arkadaşımla tekrar karşılaşıyorum. Bu marangozda çalışıyormuş. 15-20 dakika çay molası veriyorum yanında. Sonra gezebileceğim yerler konusunda birkaç fikir de veriyor bana.

109.png


110.png


Zinciriye Medresesi o yıllarda rasathane olarak da kullanılmaktaymış.
Diğer adı "Sultan İsa Medresesi".

111.png


112.png


113.png


114.png


Sadece alt katı gezebildim. Görevli üst katta tamirat olduğunu ve çıkamayacağımı söyledi. Asıl derdi, mesaisinin bitmesine az kaldığı için erken kaytarıp eve gitmek.

İki fotoğraf çekip ineceğimi söyleyince bilmiş bilmiş; "Amaan yukarısı da aşağısı gibi. Naapacan çıkıp." dedi.
Yakışmamış oraya o adam.

115.png


Çarşıda sık karşılaştığım şeylerden biri de "Şahmaran" figürü idi. Hem Mardin'e hemde Tarsus'a özgü bir efsanevi yaratık Şahmaran. Üstü kadın, altı yılan.
Yazın çok sıcak ve yılanı bol olan bölgenin efsanesinde yılan olması çok normal.

Şahmaran'la ilgili çok efsane var.

Çoğunluğu Şahmaran'ın insanoğluna yaptığı iyilik ve insanoğlunun Şahmaran'a yaptığı nankörlüğü anlatır.

116.png


117.png


Mardin'de yaşayanlar Nasriye teyzeyi tanır. Ben tanımıyordum.

Süryaniler burada şarap da üretiyorlar. Sanırım birkaç aile var. Nasriye teyze de bunlardan biri.

Marangoz arkadaşım, ondan kaliteli ev yapımı iyi şarap bulabileceğimi söyledi. Evini tarif etti, gittim.

Bu sıcak kanlı Süryani teyzenin asıl marifeti şarap değilmiş meğer.
Beyaz kumaş üzerine el yapımı desenler yapıyor.
Resimlerinde hıristiyanlıkla ilgili dini tasvirler var.

118.png


119.png


Türkçe bilmiyor. Ama bir şekilde anlaşıyoruz. tanesi 15 lira olan şaraplardan 2 şişe alıyorum.

120.png


121.png


122.png


Aldığım şaraplardan birini açıyorum. Mardin'in ara sokaklarından yağmurla birlikte aşağı otele iniyorum... Şarap güzelmiş hakkaten de.
 

4. BÖLÜM

Sabah Mardin'den yola çıkıp Midyat'a doğru koyuluyorum.
Gezide beni en çok etkileyen yerlerden biri galiba burasıydı.

Araplar, Kürtler, Süryaniler...

Eski bir makinanın birbirini tamamlayan parçaları gibi.
Biri olmazsa Mardin eksik kalırmış gibi.

Midyat

124.png


70 km.lik bir yolculuğun ardından Midyat'tayım.
Midyat, eski yerleşim yerinin adı. Midyat'ın asıl ticaret, yerleşim, idare merkezi "Estel". Ya da yeni Midyat.

125.png


Otelim Estel'de olsa da gezilmesi gereken asıl yer labirent sokakları, kemerleri ve kirli sarı evleriyle Midyat.

126.png


İlk durağım Midyat'ın 25 km. güneydoğusunda İdil yolu üzerindeki "Mor Gabriel Manastırı".

127.png


Burası, bir çoban kız ve üç beş keçisi dışında kimsenin olmadığı kuş uçmaz kervan geçmez bir arazide görkemli ve yalnız bir yapı.

128.png


129.png


130.png


131.png


132.png


133.png


134.png


135.png


136.png


Manastırdan çıkıp Midyat'a giderken yol üzerindeki türbelerden biri. Kimin türbesi olduğunu bilmiyorum. Başında türbeyi ziyarete gelmiş 5-6 kişi var... Bez bağlıyorlar, ama türbenin kime ait olduğunu onlar da bilmiyorlar. Yol boyunda çokça türbe var.

137.png


Midyat'a dönüyorum. Çocuklar beni gezdirmek için çevremde. Hepsi sözleşmiş gibi ısrarla "Abi seni Sıla'nın konağına götürelim mi?" diye zıplaşıp duruyor çevremde. "Ne sılası yav, Sıla kim?" Bilmemek ciddi bir ayıpmış gibi bakıyorlar. Cehaletim yüzünden biraz utandım.

138.png


"Sıla" tvdeki dizi. Onu duymuştum da, dizi burada çekiliyormuş, ve Midyat'da "Sıla turizmi" diye bişey oluşmuş. Hakkaten de "Sıla Konağı" (Sıla konağı deyip duruyorum. İsmi o değil aslında. Burası Çekül Vakfı'nın konuk evi.) ve çevresinde kadın ağırlıklı bir güruh var. Konuk evine giriş 1 lira.

139.png


140.png


Mekan olarak güzel bir yer de kalabalıktan ve bana Sıla tokası, Sıla bilmem nesi satmaya çalışan çocuklardan sıkılıp ara sokaklara kaçtım.

141.png


142.png


Hafta sonu. Sokaklar hep çocuk. Arada gelip konuşmaya çalışıyorlar. Baştan "Sıla konağını gördüm" diyorum ki orayı bir daha sormasınlar. Hadi bakalım bir kaçıyla birlikte Midyat'ı geziyoruz. Bana rehberlik ediyorlar. Aslında eğlenceli çocuklar.

143.png


144.png


145.png


146.png


147.png


148.png


149.png


Sonra rehberliklerinin karşılığı olarak biraz da harçlık veriyorum. Sevine sevine gidiyorlar.

150.png


10:00 gibi hayat bitiyor burda. Otelime geldim. Çok rahat bir otel değil.. Ama alt tarafı bir gece.
Yarın Hasankeyf yolcusuyum.


Hasankeyf

Sabah erkenden Midyat'dan Hasankeyf'e doğru yola çıkıyorum. Bu taraflarda askerleri, kontrol noktalarını artık daha sık görmeye başladım. Ama tehlike ya da rahatsızlık arzeden bir durum yok.

151.png


152.png


153.png


Dicle'yi geçince bir düzlükte tek başına kalmış Zeynel Bey türbesi ile karşılaşırsınız.... 1480 civarında yapılmış. Üzerindeki mavi süslemelerde "Allah", "Muhammet" ve "Ali" yazıları gizli.

154.png


155.png


Hasankeyf, 5000 yıllık bir kale şehir. İnsanlığın en eski yerleşim yererinden biri. Kale surları görüldüğü üzere tek parça dev bir kayalık.
"Kefo" Süryanice'de kaya demek. Arapça "Hısn-ı Kifa" Kaya kalesi demek.

156.png


Yani Hasankeyf'te, ne "Hasan" var, ne de "keyif"...

Motoru Park eder etmez burda da çocuklar ellerinde Hasankeyf'le ilgili broşür, kitapla etrafımı sarıyorlar. "Abi gezdireyim, abi gezdireyim!.." İyi gezdirin de hepiniz birden böyle bağıra çağıra gezdirirseniz bende ne kafa kalır ne bişey... "İçimizden birini seç" diyorlar. Az bağıran ufak tefek olanını seçtim. Hadi gidelim.

157.png


158.png


Burası kalenin arka tarafı. Fotoğraftaki zigzag merdiven yukarı kadar çıkıyor. Daha önce birileri düştüğü için buradan çıkış yasakmış.

159.png


160.png


161.png


162.png


Burası muhtarın eski evi... Buralarda akrep çok olurmuş. O yüzden kapı ve pencereler mavi renkli. Akrep mavi renge yanaşmıyormuş.

163.png


Burası cami. Geçen haftaya kadar cami biraz daha sağlammış. Sonra Hasankeyf'in gençleri tepeye çıkıp cami avlusunda halay çekince cami yıkılmış. Çocuk sık sık zeminin ne kadar gevşek olduğu konusunda uyarıyor.

164.png


165.png


166.png


Bu insanlık tarihinin ilk yerleşim yerlerinden biri, üç beş yıla kadar yapılması planlanan Ilıca Barajı'nın suları altında kalacak... Dünyada eşi olmayan muhteşem bir tarih hazinesi yok olacak...

167.png


Bir de oranın asıl sahibi Hasankeyf halkı var.
Bir kısmı suların altında kalacak evleri karşılığında devletten aldıkları parayla belki iş kurma, belki başka yere taşınma planları kuruyor. Bu yılki sağlam kuraklık yüzünden böyle düşünenler artacak.
Tarihin hazineleri, açlıklarını gidermeye yetmiyor.


Nemrut

168.png


Batman yolu üstündeki petrol sondaj kuyuları. "İçeri girmek yasaktır." yazıyor. Ama kapı filan yok. Gayet ortalık yerde bir petrol kuyusu. Demek ki o kadar da yasak değil.

169.png


Hasankeyf'ten çıkıp Batman üzerinden Nemrut'a gitmeyi planlıyorum. Diyarbakır'ı geçip, Kahta Siverek Feribotu'na bineceğim sözde. Ama feribot iskelesinde kötü bir sürprizle karşılaşıyorum. Seferler iptal edilmiş. Koca Atatürk Baraj Gölü'nün etrafından dolaşacağım. Normalde 320 km kadar olan yolum, 540 kmye çıktı.

Üstelik çok merak ettiğim "Menzil Köyü"nü göremeyeceğim.

Saat 18:20. Kahta civarında ikinci kez radara yakalanıyorum. Kafayı yiyecem. Neyse benzinliğin birine saklanıp ilerdeki ekibin evine gitmesini bekleyeceğim.
Ama işgüzar radar geri dönüp peşimden benzinliğe girip, cezamı kesiyor. Kaçla? 85 km/s ile.
Saat 18:20! Mesai bitmiş, gitsenize evinize yav. Çoluk çocuk Sıla'yı seyredersiniz ne güzel.
Hoş mu şu yaptığınız?


Neyse, akşam üzeri Nemrut Dağı'na 8 km. uzaklıktaki Karadut Köyü'nde, Kervansaray Pansiyon'dayım.

2 pansiyon ve 2 otelin olduğu bir yerde, fazla birşey beklemenin hata olduğu bir pansiyon. Günlüğü kahvaltı dahil 50 lira.

Burada italyan motorcu bir karı koca var. Türkiye'ye üçüncü gelişleriymiş. Benim yaptığım rotayı tersten yapmak üzere yola çıkmışlar. Onlara rota, gidilecek yerler konusunda birşeyler anlatmaya çalıştım.

170.png


Ertesi gün sabaha karşı 4:30 gibi uyanıp Nemrut'a tırmanacağım. Bu yüzden erkenden yattım.
Sabah 8 km lik taş yolu motorla geçip Nemrut'a kadar geldim. Motorla buraya kadar. Yolun gerisini yürüyeceğim.

171.png


172.png


2100 metre yükseklikteki tepenin en üzerinde yığma taştan mezar tepesi var. Yaklaşık 50 m. yüksekliğinde.

173.png


Bu tepenin iki yanında, batıya (Roma) ve doğuya (İran) bakan Kommagene tanrılarının heykelleri var.
Kommagene Kralığı, bir Orta Asya kavmi tarafından dogu Anadolu'da m.ö.65-70 gibi yıllarda kurulmuş, sonra Roma İmparatorluğu'na baglanmış.

174.png


175.png


176.png


177.png


178.png


Hava aydınlandı... Artık yola çıkmalıyım.
1400 km. ve 16 saat sürecek olan yorucu İstanbul yolu beni bekliyor.

179.png



BİTTİ
 




Ynt: Güneydoğu: Medeniyetlerin Tarihine Tanıklık Etmek...


Oğuz bey uzun süredir okuduğum en güzel gezi yazısı bu.
Anlatım tarzınız ve üslubunuzla bir belgesel tadında okudum.
Ellerinize, yüreğinize sağlık.
Başka gezilerinizi de burada görmek dileği ile
Hoşçakalın
 


Ynt: Güneydoğu: Medeniyetlerin Tarihine Tanıklık Etmek...

mükemmel olmuş, ben de birkaç ay önce oralardaydım, tekrardan gezmek, oraların baharat kokularını, arapça konuşulan dar sokaklarını hatırlattı bana.. bu memleket nasıl bir memlekettir, bu topraklar nasıl topraklardır..anlat anlat bitmez..
 

Ynt: Güneydoğu: Medeniyetlerin Tarihine Tanıklık Etmek...

Okuduğum rapor, tekrar karşıma çıkınca (tamda ofisten eve gidecekken) dayanamadım keyifli bir 40 dakika daha geçirttin ne diyim.. Radar konusunda ne bahtsız adamsın, anlayabilmiş değilim...

Görüşürüz ;)
 



Ynt: Güneydoğu: Medeniyetlerin Tarihine Tanıklık Etmek...

TekiLay' Alıntı:
Radar konusunda ne bahtsız adamsın, anlayabilmiş değilim...
Teşekkürler Tekilay :smiley:.
Sorma... Radar yakaladı diye benzinliğe girip saklandım. Adam geri dönüp arkamdan geldi ceza kesebilmek için :smiley:...
 

Ynt: Güneydoğu: Medeniyetlerin Tarihine Tanıklık Etmek...

çok güzel bi gezi olmuş. Belgesel niteliğinde bir sunum. Tekerinize taş değmesin, nice gezilere...
 


Ynt: Güneydoğu: Medeniyetlerin Tarihine Tanıklık Etmek...

nisan başında planladığımız gezi için güzel bir ön izleme oldu notlarınız. teşekkürler.
 




Ynt: Güneydoğu: Medeniyetlerin Tarihine Tanıklık Etmek...

güzel bir gezi, güzel bir anlatım ellerinize sağlık
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,777
Mesajlar
1,523,704
Kayıtlı Üye Sayımız
166,595
Kaydolan Son Üyemiz
anilcanats

SON KONULAR



Geri
Üst