Ynt: Gezenbilir İlkbahar Buluşmamız Ardından; İznik (6 - 7 Nisan 2013)
*Gözümüzü, gönlümüzü fotoğraflarıyla şenlendiren tüm arkadaşlara çok teşekkürler; İznik, çok güzeldir!...
*
fsirin' Alıntı:
Pazar gecesi geldiğimiz yoldan geriye döndük.
Karavancı/gezgin, gittiği yoldan dönmez ama....
Bir olasılık, çok sevdiniz ve gelirken tadını çıkartamadınız....
Bu yolu merak ettim; yöreyi az çok bilirim de...
*quote author=eralpserper link=topic=95771.msg1249229#msg1249229 date=1365576394]
Merhabalar,
Beş ay önce kaybettiğim eşim Gülser Serper’in bir teorisi vardı. “ Senin Türkiyen ne kadar?” İşin özü şu: Duvara bir Türkiye karayolları haritası yapıştırılacak, üzerine de bir aydınger veya yağlı kağıt yapıştırılacak. Sonra geçtiğimiz yollar bu harita üzerinden çizilerek işaretlenecek. İşaretlenen yollar ne kadarsa senin Türkiyen o kadar.
Çocukluk yıllarımdan beri defalarca geldiğim İznik’e Yenişehir , Sölöz, Orhangazi, Mekece, Karamürsel yönlerinden gelmiştim. Her yoldan geldiğimi, gelmediğim başka yol kalmadığını sanıyordum. Niyetim Topçular’dan Karamürsel, oradan da dağı aşıp gündüz gözüyle İznik’e ulaşmaktı. Ama Altınova’da trafik ışıklarında durunca, yolun sağında “ İZNİK 55” yazan küçücük bir tabela gördüm ve yeşil ışığın yanmasıyla birlikte bir refleks olarak o yola yöneldim. Tabela ne kadar küçük ve mütevazı ise yol o kadar bozuk, doğa da o kadar güzeldir.
Daha İlk köye ulaşmadan kendimize kocaman bir “ aferin” verdik. Bir dere boyunca vadiyi izleyerek kıvrım kıvrım giden yol bize enteresan sürprizler hazırlamıştı. Bahçeler boyunca devam eden ve çiçekten görünmeyen kiraz ağaçları bas bas bağırıyordu “ bahar geldi gül açıldı dağlara neşe saçıldı…” Bizim biran önce dağı aşıp İznik’e ulaşma gayretimiz kadar, dere de azimle denize ulaşabilmek için ters yönde çağlıyordu. Bu birlikteliğimiz uzun bir süre sarmaş dolaş devam etti. Sonra biz dereyi terk ederek tepelere tırmandık. BU kez muhteşem bir menderes manzarası ile dere bize nazire yapıyordu. İyice durgunlaşan derenin akışı yavaşlamış adeta bir daire çizerek bizi selamlıyordu. Yine bir köy geçiyorduk ki insanı hayrete düşürecek kadar büyük ve “ Hayrola, Mimar Sinan burada bir köprüsünü unutmuş” dedirtecek kadar alakasız bir yerde güzel bir taş köprü. Gün kavuşmadan gölü görelim diye üç beş fotoğraf çekip yine yola revan oluyoruz. Köyün adını, köprüyü kim yapmış, ne zaman yapmış bilmeden öğrenmeden ayıbımızla başbaşa ayrılıyoruz köyden.
Biraz sonra güneşin parlaklığı gitmiş, ışıkları sarıdan kızıla dönerken tepeyi aşıyoruz ve Merhaba İznik Gölü. Doğanın güzelliklerini tamamlayan düzgün geometrili zeytinliklerin arasından merhaba Boyalıca…
İşte Türkiyemiz biraz daha genişledi. Hiç bilmediğimiz 55 Km.lik Altınova-İznik yolunu haritamıza işaretledik.
Artık aramızda olmasa da Yüce Gönül aydınlık yüreği ile yine bize ışık tutuyordu.
“Senin Türkiyen ne kadar???”
[/quote]
Öncelikle başınız sağolsun; klasik bir söylem ama sözün bittiği yer...
Bir coğrafyacı olarak anlatımınıza bayıldım. “ Senin Türkiyen ne kadar?”, çok güzel bir söz, tuttum; rahmetlinin bu sözünü siz yerine getiriyorsunuz, ne güzel!....
Kullandığınız yol, Karamürsel-Boyalıca yolu ile yaklaşık ortalarında birleşiyor olmalı. Ben de sizin gibi, Sölöz, Yenişehir, Mekece, Orhangazi/Boyalıca ve Karamürsel/Boyalıca üzerinden İznik'e ulaştım şimdiye değin ama Altınova/Boyalıca yolundan gitmedim hiç. Bilgi/deneyim için teşekkür ederim.