Düşsüz Karavan ! ?

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan Doğrucu Davut Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 18
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 1,445
Mesajlar
2,133
Tepkime Puanı
2,853
Yer
Kuzey Ren / Almanya
.
Yeni yerleri, yeni kültürleri tanıma düşü peşinde aktif olarak yollarda olmak yerine, kamping veya karavan parkı gibi kendisine ayrılmış resmi yerler dışında günlerce konaklamanın Türkiye’de tüm karavancılığa olumsuz etkisi olduğu düşünülebilir mi ?

İlkbaharda İzmir/Karşıyaka’da belediyenin bu tarz konaklayan tüm karavanları başka yer göstererek yerlerinden ettiğini yaşadım. Hatta çekici aracı olmayan birine arkadaşımın arabası ile yardım da ettik. Böyle daha çok kimse varmış. Bu şekilde motorlu da olsa çoğu karavan bu merkezi araç park yerini karavan deposu veya karavan parkı olarak kullanıyordu. Böylelikle sonuçta yollarda olan biri olarak ihtiyacım olan ayni yerde bir iki gün kalmama bile izin verilmedi. Bu beni dışarıdan gelen biri olarak etkilediğine göre sizleri temelden ve başka yönlerden de daha fazla etkilemeli diye düşünüyorum.

Karavanların şehir içi veya tatil beldelerinde Tinyhouse olarak kural dışı kullanılması sizce karavancılığımıza zarar veriyor mu ?
Özellikle her çekme karavanın alımından önce, depo olanağının sorgulanmasını önermek, abartma sayılır mı ?
“Karavan aldım, yönetimler ona yer bulmalı” gerçekci bir yaklaşım mı ?
Türkiye’de karavan adıyla anılan her taşıta, adına uygun anlam verildiğinden şüphemin olması yadırganacak bir şey mi ?

Amacım karavancıları polarize etmek olmasa da her tespiti tenkit görüp, onu levye ile çözmeye yatkın bir anlayışın olası gölgesinde konu ne kadar mayınlı bulunsa da durumun farkındalığı hepimizin yararına olmalı ?


Yine de üzerine basarak yazmamda fayda olmalı. 🙂
Çekme karavanların raconuna uygun konaklamasını asla kast etmedim !
Üstelik bilindiği üzere moto karavanlar da kamu alanını keyfi yorumlamaktalar.
 
Son düzenleme:

Yeni yerler tanıma düşü peşinde koşmak para ve imkan meselesi. Herkesin böyle bir düş kuracak durumu yok ülkede. Ancak karavanla gidip rahatça tatil yapacağınız kampingler de insanlara pahalı geliyor. Bir karavan alınıp mecburen bir yerde yatırılıyor. Bir yere karavan konmaya başladı mı, üçer beşer artarak karavanlar mantar gibi çoğalıyor. Birkaç günlük kalacaklara yer kalmadığı gibi yerel halk da sonuçta bundan rahatsız oluyor. Bir karavanı ücreti mukabili koyacak yer bulmada da sıkıntı oluyor. Bir karavan alacaksanız nereye koyacağınızı iyi düşünmelisiniz.
 

Ülkemizde karavan, azımsanmayacak sayıda karavan sahibi tarafından "yazlık" imkanına alternatif olarak görülüyor. O yüzden de, zamanı olan ama denize uzak ikamet eden karavancılar (tekerlekli yazlıkçılar), denize yakın ve ücretsiz bir konaklama alanı bulduklarında oraya temel atıyorlar. Bir anlamda yerleşik düzene geçip, çeşit çeşit su bidonlarını, şişeleri, kovaları, leğenleri karavanın çevresine diziyorlar. E, el altında su yok, temin etmek ve taşımak gerekiyor. İpler gerilip kimisine çamaşırlar asılıyor, kimisi de gardrop olarak kullanılıyor. Tenteler, şemsiyeler salkım saçak fora ediliyor. Karavanın içi tamamen yatakhane olduğundan, kapı pencere açılıp havalandırıldığı sürece dışarıdan içerideki yatak, yorgan, çarşaf sahneleri temaşa edilebiliyor. Bu karavanların sayısı eğer bir-iki taneden fazla ise, ortalığın görüntüsü en kötü gecekondu semtini aratacak kadar felaket bir hale dönüşebiliyor.

Yazlığı olmayan, fakat denize yakın kentlerde yaşayan karavancılar ise, hafta içi evlerinde ve işlerinde yaşadıkları için, "yazlıklarına" hafta sonları geliyorlar. Ama o yazlık, kapıları kilitli vaziyette, olduğu yerde tüm hafta onları bekliyor. Siz iki geceliğine kalacak yer bakarken, ücretsiz karavan parkını bu şekilde işgal etmiş olan "yerli turistler" yüzünden yer bulamıyorsunuz.

Bunların hepsi, ekonomik yetersizlikler ve ihtiyaçların olması gereken yollardan karşılanamaması nedeniyle oluyor. Ekonominin tarifi, "sonsuz ihtiyaçları, sınırlı imkanlarla karşılama çabası" diye yapılır. Ülke şartlarında bunu rahatlıkla "imkansız ihtiyaçları, olmayan imkanlarla karşılama çabası" olarak revize edebiliriz. Maalesef karavanın bu şekilde kullanılması olumsuz bir şey ancak, bu insanların bir gereksinimi karşılayabilmek için bulabildikleri mucizevi bir yöntem. Mucizevi diye, karavanın kendisine diyorum. Çünkü pandemi sırasında keşfedilen ve o güne kadar hiç farkında olunmayan, merdiven altı üçkağıtçı imalatçı firmalar sayesinde herkesin bazen kolay, bazen biraz zorlanarak edinebildiği, hatta "ne olacak, elimiz tornavida tutuyor, kendimiz yaparız" gazıyla yapılabilen bu karavan denen icat, tam bir mucizedir.

Toplumda gözlemlediğim iki türlü karavana ve karavancılara bakış ve yargı var. Birisi; "bunlar karavancı, bedavacı, asalak, parasız yaşamaya çalışıyorlar, ortalığı batırıyor, sokaklarımızı istila ediyorlar". Diğeri; "bunlar karavancı, zenginler, evi yetmemiş bir de tekerleklisini almış, her şeyi iki misli fiyata kakalıyacaksın bunlara, madem paran var, bizi de gör".

Yukarıda bahsettiğim nedenlerden dolayı ilk yorumcuların bakış açılarına hak vermemek elde değil, doğru düzgün bir karavan sahibi olabilmek için ödemek gereken paralara bakınca da, ikincilerin bakış açılarına hak vermemek elde değil. Aslında ikisi de yanlış tabii. Nedeni, karavan kültürünün ülkemizde daha emeklemeye bile başlamamış olduğu gerçeği. Ne karavancılar sersefil görüntüler sergileyerek yaz tatili ihtiyaçlarını gidermeliler, ne de sağlıklı, düzgün bir karavan alarak işletmek isteyen bir kişi, istenen paralar yüzünden merdiven altına yönlendirilmeli.

Kamp işletmecileri çoğunlukla ikinci kategoridekiler. Bu sene 9 ayrı karavan kampı işletmesi ile muhatap oldum. Ekim ayı fiyatları 165,_TL ile 1.250,_TL arasında değişiyor. Bunlardan altısında kaldım. Bunlardan dördü belediye işletmesi, diğerleri özeldi. Belediye işletmesi olanlardan sadece bir tanesine 10 üzerinden 9 verebilirim (fiyat çok yüksek). Birinde yer yoktu, geçen sene kaldığım için biliyorum, 10 üzerinden 5. Diğer ikisi tuvalet ve duşlardan 0 (sıfır) aldılar (biri ücretsiz, diğeri ortanın üzerinde fiyat). Özellere gelince, "uçmuş fiyatlar"dan, "pahalı"ya kadar çeşitli. Tuvalet ve duşları "eh işte".

Demem o ki, bir işletme özelse eğer elbette kâr etmek için vardır. Kamu kurumu ise, hizmet etmek için vardır. Ancak bunlar bilinçsizce işletilen yerlerse, bunların standardı ve işletme talimatnameleri yoksa, dolayısıyla denetlenemiyorlarsa, iş sadece vicdanlara kalıyor demektir ki, bu durumda karşımıza pahalı ama yetersiz işletmeler çıkıyor.

Şimdi tekrar "yazlıkçı" karavancılara dönersek, bu insanların bu yetersiz ve pahalı işletmelerde kalmasını istemek için nasıl bir gerekçeye sahibiz? Zaten ekonomik kısıtlamalarla hayatına bir renk getirmeye çalışırken, bir de hizmetin son derece kısıtlı olduğu ama ücretlerin 4-5 yıldızlı olduğu yerlere nasıl zorlanabilirler? Ha, "yassah hemşerim" derim, iş biter! Evet. Hem acaip demokrat olup hem de ülkeyi böyle yönetmeyi kendimize yedirebildiğimiz için bu çözüm, çözümdür yani. (!)

"Her toplum lâyık olduğu şekilde yönetilir" sözüne inanırım. O yüzden biz, bedava bulduğumuz yerlerde tente açıp su bidonlarımızı dizmeye devam edeceğiz, birileri bizden nefret edip oradan kovalayacak, biz de onlardan nefret edip başka bedava yer bulacağız, bu iş böyle sürüp gidecek. Bedava yer bulmak zorunda olmamamız gerektiğini anlayana kadar, başkalarının göz zevklerini bozmaya hakkımız olmadığını kavrayabilecek kadar estetik duygusuna sahip olana kadar, bizde olmayan bir şeye sahip insanların yolunacak kaz olmadığını öğrenene kadar, insanların hizmete lâyık ve değerli varlıklar olduğunu kafamıza kazıyana kadar, bütün bunları bilip, anlayıp, ülke yönetimine bu şartlarla talip olan insanları seçmeyi bilene ve becerene kadar bu iş böyle sürüp gidecek.
 





.............

Demem o ki, bir işletme özelse eğer elbette kâr etmek için vardır. Kamu kurumu ise, hizmet etmek için vardır. Ancak bunlar bilinçsizce işletilen yerlerse, bunların standardı ve işletme talimatnameleri yoksa, dolayısıyla denetlenemiyorlarsa, iş sadece vicdanlara kalıyor demektir ki, bu durumda karşımıza pahalı ama yetersiz işletmeler çıkıyor.

Şimdi tekrar "yazlıkçı" karavancılara dönersek, bu insanların bu yetersiz ve pahalı işletmelerde kalmasını istemek için nasıl bir gerekçeye sahibiz? Zaten ekonomik kısıtlamalarla hayatına bir renk getirmeye çalışırken, bir de hizmetin son derece kısıtlı olduğu ama ücretlerin 4-5 yıldızlı olduğu yerlere nasıl zorlanabilirler? Ha, "yassah hemşerim" derim, iş biter! Evet. Hem acaip demokrat olup hem de ülkeyi böyle yönetmeyi kendimize yedirebildiğimiz için bu çözüm, çözümdür yani. (!)

"Her toplum lâyık olduğu şekilde yönetilir" sözüne inanırım. O yüzden biz, bedava bulduğumuz yerlerde tente açıp su bidonlarımızı dizmeye devam edeceğiz, birileri bizden nefret edip oradan kovalayacak, biz de onlardan nefret edip başka bedava yer bulacağız, bu iş böyle sürüp gidecek. Bedava yer bulmak zorunda olmamamız gerektiğini anlayana kadar, başkalarının göz zevklerini bozmaya hakkımız olmadığını kavrayabilecek kadar estetik duygusuna sahip olana kadar, bizde olmayan bir şeye sahip insanların yolunacak kaz olmadığını öğrenene kadar, insanların hizmete lâyık ve değerli varlıklar olduğunu kafamıza kazıyana kadar, bütün bunları bilip, anlayıp, ülke yönetimine bu şartlarla talip olan insanları seçmeyi bilene ve becerene kadar bu iş böyle sürüp gidecek.

Konu hakkında bir şeyler yazacaktım ama @dinozor izci zaten yazılması gereken her şeyi yazmış.Kelime ve cümle israfı olmasın diye bezer eklemeler yapmayacağım.

Türkler ,göçebe yaşama genetik olarak yatkın olduğu için bazı kişilerde paradan daha çok, yer buldumu istila etmeyi göreneklerine uygun sayıyor olmalı ki, garipsemiyor yada başkalarının yaşam alanını umursamıyor.

Zamanında develerle yapılan yolculuktan dolayı dilimize giren "kervan,yolda düzülür" atasözümüz de evrilerek "karavan,yolda düzülür" mantığı yaygınlaştı.

Her hangi sıradan bir kampingte bile düzgün hizmet vermeden maddi olarak soymaya kalkışılıyor.
Devlet bile vergi,sigorta ,aks aralığı değiştiğ için farklı sınıfta geçiş ücreti, vs ilave yük bindiriyor.

Hal böyleyken, farklı kişisel nedenlerden dolayıda @Doğrucu Davut belirttiği sorun, sorun olmaya devam eder gider....Buda kanıksanarak zamanla bir kültüre dönüşebilirde...
 


Yunanistan’da ve Almanya’da gördüğüm iki örnek beni hep düṣündürür.

Marmaris’ten Yunanistan’a göç etmek zorunda kalan Yunanlılar, Yunanistanda yaṣadıkarı yere Yeni Marmaris ismini vermiṣler.

Çek Cumhuriyetin’deki Gablonz ṣehrinden Almanya’ya gitmek zorunda kalan Almanlar, Almanya’da yaṣadıkları ṣehre Yeni Gablonz diyorlar. Yeni Gablonzlu bir kaç kiṣiyle arkadaṣız. Kurdukları tiyatro gurubunda Ҫek Cumhuriyetin‘de konuṣtukları dili konuṣuyorlar. Ben dili anlamadığım için tiyatrolarına gidemiyorum.

Biz Türklerle ilgili benzer örnekler var mı?
 


.
Sanırım,
…resmi yerler dışında günlerce konaklama..
deyişini biraz açmakta yarar var.

Özgür konaklama karavancılığın fıtratında olsa da tarz, konum ve zamanının seçimi duyarlılık gerektirmekte.
Bazen geceleme için gelip park ettiğimiz bir yeri, dışarı bile çıkmadan sabahını bulup erkenden terk etmek fazlasıyla yeterli görülebileceği gibi, bazen de yerleşimlerden oldukça uzak kuytu bir alanda olası izinli olarak birkaç gün boyu kamp yapmak da belki sorunsuz kabul edilebilirdi.

Böyle konumların seçim ve tartımı çevreyi dikkate alan empati sahibi karavancılar için sorun sayılmasa da yaşamın karavan dışına taşmamasına dikkat etmek, oturmak amacıyla da gerekirse az uzak yerleri yeğlemek yerinde davranışlardan sayılmalı ?

Karavancı karavanının seçimi veya yapımındaki hassasiyetini, konaklama yeri ve süresinin seçiminde de bırakmamalı. Çünkü karavan yaşamı sadece karavanla değil, çevresiyle bütünlük ve anlam kazanmakta. Yoksa yaptığımız işi yarım yapıyor sayılmaz mıyız ?

Ayrıca her birimiz bu yeni uğraşda çevremizce, istesek de istemesek de hepimizin kartviziti olarak görülmekteyiz.
 
Son düzenleme:




Yunanistan’da ve Almanya’da gördüğüm iki örnek beni hep düṣündürür.

Marmaris’ten Yunanistan’a göç etmek zorunda kalan Yunanlılar, Yunanistanda yaṣadıkarı yere Yeni Marmaris ismini vermiṣler.

Çek Cumhuriyetin’deki Gablonz ṣehrinden Almanya’ya gitmek zorunda kalan Almanlar, Almanya’da yaṣadıkları ṣehre Yeni Gablonz diyorlar. Yeni Gablonzlu bir kaç kiṣiyle arkadaṣız. Kurdukları tiyatro gurubunda Ҫek Cumhuriyetin‘de konuṣtukları dili konuṣuyorlar. Ben dili anlamadığım için tiyatrolarına gidemiyorum.

Biz Türklerle ilgili benzer örnekler var mı?
Anadoluda köy isimlerinin bir kısmı Türklerin geldikleri yerdeki köylerinin isimleridir
 

Tezekten terazinin boktan olur dirhemi,

Namdar Rahmi Karatay’ın şiirinden alınmış olan bu cümle kamp & karavan kültürümüzün nereye evrildiğine ışık tutmakta.

Pandeminin yaşam biçimi ve alışkanlıkları üzerine etkileri yadsınamaz. Bu nedenle Kamp & Karavan olgusunu pandemi öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırmak gerekir.

Pandemi öncesi doğada minimalist yaşam ülküsü üzerine inşa edilmiş olan Kamp & Karavan turizmi, özellikle gençlerin ve emeklilerin tercih ettiği, bilgi ve beceriyle yoğrulmuş bir kültüre sahipti.

Gençler çadır atar, emekliler ise çadır kurardı.

Cumhuriyet tarihinde tatil kavramı birçok evreden geçti. Devlet personeli için inşa edilen sosyal tesis ve kamplarda yaşam önce çadırlarda başladı daha sonra bungalov ve otel tipi binalara geçildi.

Halkın tatil anlayışı da bundan etkilendi ve şekillendi.

Şehre göç eden kırsal zümre yazın köyüne yaylasına giderken su kenarındakiler halk plajlarında, kent ormanlarında ve mesire yerlerinde tatillerini geçirmeye başladı

Sosyoekonomik ve sosyokültürel gelişime bağlı tatil alışkanlıkları da değişti yazlıkçı ve tatilci kavramları yaşama girdi.

“Yazlıkçı” akımının ülke genelinde yarattığı doğa tahribatı ve çevresel etkileri bugün yaşanan sıkıntıların temelini oluşturmakta.

Kentsel yaşam alışkanlıklarını “yazlıkçı” yaşamına taşıyanlar kaçış olarak nitelendirdikleri bu göç hareketiyle gittikleri coğrafyayı da “kaçılacak” yerleşkelere dönüştürmeyi başardı.

Yazlıkçı hareketi küçük kasabaların yetersiz altyapısını ve doğal kaynaklarının hoyratça tüketilmesine yol açtı ve büyük bir kaosa neden oldu.

Tatilciler ise, sınırlı sürelerini en verimli şekilde kullanmak üzere bütüncül hizmet sunan otel, motel, gemi, yat vb turizm tesislerini seçti.

Pandemi sonrası tüm yaşam alışkanlıklarında önemli değişiklikler oldu ve herkes buna göre pozisyon almaya başladı.

Uzaktan eğitim, uzaktan çalışma yerleşik düzenin değişmesini tetikleyen faktörlerin başını çekmiş, özellikle konut krizi ve ekonomik çöküş öğrenci, emekli, işçi, köylü, mavi yakalı ve beyaz yakalı olmak üzere toplumun büyük kısmını olumsuz etkilemiş ve yaşam tercihlerinin gözden geçirilmesine yol açmıştır.

İşverenler de gidişattan memnun olmayıp tüm ülke topyekûn bir “kapağı atma” arayışına girmiştir.

Tarihsel sürecin etkilerini görmezden gelerek günümüzün sorunlarına çözüm bulmak çok kolay değildir.

İmarı ve iskanı doğru yönetememiş bir ülkede yerel yönetimlerden rekreatif alan düzenlemesi beklemek ancak palyatif projelerle mümkün. Palyatif de olsa proje üretemeyenler ise klasik “yassah hemşerim” çözümüyle sorunu geçiştirmekte.

Gençliğinde tatilini yaylacı, izci, çadırcı formatında yaşamış kitle pandemi sonrası yaşanan barınma krizine ek olarak ekonomik çöküşün etkisiyle karavancılığa yönelmiş fakat içselleştiremediği o kültüre yakışmayacak davranışlar sergileyerek toplumsal tepkiyi tetiklemiştir.

Genlerinde taşıdığı konar göçer istilacı ve talancı ruhunu dizginleyememiş ve bu yaşam biçimini gittiği yerleşkelerde dayatmaya kalkışmış ve sonunda istenmeyen misafir olarak kolluk kuvveti marifetiyle KOVULMUŞ ve akabinde küçük yerleşkelerde bir dizi yasaklamaların uygulanmasına yol açmıştır.

Evinin önüne kamyon otobüs minibüs park etmesine tahammül gösteremeyenler özellikle çekme karavanlarını kent sokaklarında park etmeyi kendine hak görmeye başlamış kimileri ise anlık otopark ceplerini resmen işgal ederek “çakılı konaklama” formatına geçmiştir.

Barınma krizine alternatif çözüm olarak üretilen ucube motokaravanların (midibüs-kamyon-otobüs) kent ana arterlerini daimî park alanı olarak kullanmaya kalkışmasını günümüz gecekondulaşması olarak tanımlayabiliriz.

Halk nezdinde son derece pozitif algı yaratan çadır ve karavan tatilciliği son dönemde sergilenen bu pervazsız istilacı yayılmacı davranışlar nedeniyle her geçen gün artan bir tepkiye yol açmış en büyük zararı ise bu kültüre gönül vermiş, adabına uygun yaşayanların huzurunu ve konforunu bozmuş, sürdürülebilirliği pahalılaştırmıştır.

Görgüsüzlüğü sergilemenin sosyal medyada kazanç kapısına dönüştüğü günümüzde neyin doğru neyin yanlış olduğuna bizim gibi çağdışı kalanlar değil sosyal medyayla yaşayabilenler karar verecektir.

Sonuç; Deniz, demiri ve fakiri sevmez, Karavancılık da doğaya, insana, kurala, teamüle, adaba saygısızı sevmez. Bu gibileri halk ve yerel yöneticiler ise hiç sevmez.

“Tezekten terazinin boktan olur dirhemi” dizesinin sahibi merhum şair Namdar Rahmi Karatay’ı bu vesile ile saygı ve rahmetle anıyorum.

Forum bir çenesi düşük daha kazandı!
 

Forum bir çenesi düşük daha kazandı!
:sweatsmile:
Konunun güzel bir sosyolojik değerlendirmesi olmuş.
Bu işler düşük çene olmadan yapılmaz. Sosyoloji, meramı çapraşık konudur. Komşunun tavuğundan girersin, kitlesel histerinin felsefesinden çıkarsın. En önemlisi, bunu yapmadan konu içinde kalmayı becerirsin.
Düşük çenelere sağlık. :smiley:
 

Bir karavan içinde durduğu yerde kahve içmek için dahi sahip olunmaya değer. Her karavancının şüphesiz düşleri ve umutları var. Ama malesef herkesde aynı imkanlar yok. İmkanı olmayanların bir şekilde ötekileştirilmesi, onlara çeşitli şeyler takılması hoş değil. Sonuçta biz hepimiz karavancı ve kampçıyız. Kimimiz uzak diyarlara yolculuk ederken kimimiz haftasonu güzel bulduğumuz kamplarda demleniyoruz. Doğa ile iç içeyiz. Bu başkalarından farklı yönümüzdür. Bedava yaşam planlayanlar da bizden, haftasonu sevdiği kamplarda demlenenler de bizden, Uzak diyarlara gidenler de bizden sonuçta hepsi bizden.
 



Benim Düşüm, doğa ile yakın zaman geçirmek. Aracımda konaklamak, Yemek içmek hava almak, Eğlenmek. Genel manada Dünya'daki uygulamasına baktığımızda biz hiç de azımsanacak bir gurup değiliz. Hatta oradan oaraya karavanla gezip duranlar sayıca bizden çok daha azdırlar.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,461
Mesajlar
1,518,221
Kayıtlı Üye Sayımız
172,115
Kaydolan Son Üyemiz
SoundofSilence

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst