Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail…

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan SRDR34 Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 21
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 5,571

SRDR34

Ana Kamp
Mesajlar
40
Tepkime Puanı
0
[attachment=1]Üç semavi dine ev sahipliği yapmış kutsal bir bölge. Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’sı, Harem-i Şerif’i ve Ölü Deniz’i ile Ortadoğu’nun en renkli ülkesi; İsrail…
Atatürk Havalimanı’ndan yaklaşık 1 saat 50 dakikalık bir uçak yolculuğundan sonra sonra saat sabahın 7’si gibi Tel Aviv Ben Gurion Havalimanı’na indik. Havalimanını adını İsrail Devleti’ni kuran Ben Gurion’dan alıyor… Uçaktan indikten sonra pasaport bankoları önünde sıraya girdik. Sıra bana gelince bankodaki görevli bayan polis adeta bu ülkeye girmeden geri dön dercesine inanılmayacak derecede paranoyakça sorularını ardı ardına yöneltti… “İsrail’e gelmeden kimseyle buluştun mu, buraya getirmen için birisi sana bir şey verdi mi, buradaki bir kişiyle buluşup iletmen için bir şey söylediler mi, valizini sen mi hazırladın, valizini bagaja vermeden hiç yalnız bıraktın mı gibi” bir dolu saçma sapan sorularla dolu tamı tamına 45 dakika soru üstüne soru sorarak canımdan bezdirdi adeta. Nihayetinde ülkeye gireceğim derken bankoların ardındaki tek çıkış noktasında ilerlerken 21-22 yaşındaki 2 bayan asker elleriyle dur işareti yaparak birilerini durdurmaya çalışıyordu. Nasıl olsa az önce ben bankodaki kadın polise ruhumu teslim ettim deyip hiç üzerime alınmadan geçerken beni durdurdular. Geriye baktığımda benden başka kimsenin kalmamış olduğunu, 55 kişilik grubun beni beklediğini gördüm. İki kadın asker Münker’le Nekir olup az önce sorulan soruların aynısını sormaya başladılar. Çapraz sorgudaydım. Az önce verdiğim soruların cevapları kontrol ediliyordu… 45 dakika da burada kalan canımın son kırıntılarını onlara teslim ederken içimden de buraya geldiğime geleceğime pişman olup lanet yağdırıyordum. Buradaki sorguyu da başarıyla atlattıktan sonra kadın askerler gitmeden kartvizitim olup olmadığını kendilerine vermemin mümkün olup olmadıklarını sordular. 90 dakika meram anlatmaktan dolayı ne amaçla istediklerini sormak bile istemedim ve halen de neden istediklerini çözebilmiş değilim…
Nihayetinde ülkeye giriş yapabiliyorum ve otobüse binip havaalanından Tel Aviv’e doğru yola çıkmayı başarıyoruz. Otobüste rehber otele doğru giderken İsrail ile ilgili bize bilgi veriyor. İsrail’in en uç kuzey noktasından en uç güney noktasına uzunluğu 470, doğusu ile batısı arasındaki mesafe ise 135 km imiş. 6 milyon insanın yaşadığı İsrail’de resmi dil İbranice ve Arapça olup çoğunluğunun İngilizce de konuştuğunu söylüyor. Erkekler 17 yaşından 20 yaşına kadar 3 yıl, kızlar ise iki yıl zorunlu askerlik hizmeti yapıyormuş ki sonra sık sık bu genç askerlere rastlıyorsunuz.
Tel Aviv’e doğru yola çıkarken yağmur başlıyor. Bizim için tatsız bir sürpriz olan yağmur, İsrail için hayat anlamı taşıyor. Rehberimizden öğrendiğimize göre su sıkıntısı çeken İsrail’de her damla su, adeta altın değerindeymiş.
Otele giriş yapıyoruz. Lobide sıramı beklerken Time Out Tel Aviv dergisini görüyorum. Derginin kapak konusu dünya lezzetleri. İncelerken ilk ülke olarak Türkiye haritası üzerinde Kürdistan yazısını görüyorum. Kıyameti koparıyorum. Dergi otelden toplatılıyor ama tüm İsrail’den nasıl toplatmaya gücüm yetmiyor, İsrail Dışişleri Bakanlığı’na oradayken resmi olarak konuyla ilgili olarak yaşadığım sıkıntıyı içeren bir dilekçe yazabiliyorum. Ülkeye döndükten sonra aktardığım üst düzey siyasetçiler ise olur böyle şeyler diyerek konuyu geçiştiriyor…
Tel-Aviv şehri, 1909 yılında kurulmuş. İsrailliler’in “Yafo”, Arapların ise “Yafa” diye adlandırdıkları şehir yetersiz kalınca Yahudiler Tel Aviv’i kurmuş. Tel Aviv’de bugün 600 bin insan yaşıyor. Tel Aviv, Müslüman, Yahudi ve Hristiyanların bir arada yaşadıkları Yafa şehrinin bitişiğinde küçük bir banliyö imiş. Ama şimdi durum tam tersine dönmüş, Yafa banliyö olmuş, Tel Aviv ise İsrail’in en büyük ve en canlı kenti haline gelmiş. Tel Aviv İsrail’in modern yüzünü simgeliyor. Alışveriş merkezleri, otelleri, restoranları ve barları ile oldukça şık bir görünüme sahip. Sokaklarda yürürken yol boyunca sıralanmış falafel yani nohut köftesi ve taze meyve suyu satan dükkanlar hemen dikkat çekiyor. İçine çeşitli yiyeceklerin konduğu son derece lezzetli karışık tost yapan büfeleri mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Tel Aviv’de terör korkusu ya da daha hafif anlatımıyla tedirginliği hissedilir derecede var. Güvenlik her yerde inanılmaz sıkı. Askerler izinli günlerinde bile silahlarıyla dolaşıyorlar. Yolda durdurup ben de olduğu gibi pasaportlarınız sorulabilir bu yüzden her daim üzerinizde olmasında fayda var.
Allenby Caddesi’ndeki eğlence merkezlerine giriyoruz. Genç kızlar tek başlarına rahatlıkla eğlenmeye geliyorlar. Barlarda, cafelerde Türkçe şarkılar eşliğinde dans ediliyor. En çok tanınan sanatçı ise İbrahim Tatlıses...
Tel-Aviv’in modern yüzünü ve eski başbakan Rabin’in öldürüldüğü yeri görüp eski Yafa’ya varıyoruz. Bir zamanlar Yafa çok önemli bir liman kentiymiş. Tarih boyunca bir çok devlet burayı fethetmek için çok uğraşmış. Napolyon 1799’daki Mısır seferinde Yafa’yı ele geçirmiş ve kendisine direnen halkı kılıçtan geçirmiş. Osmanlı İmparatorluğu da bu bölgede Yavuz Sultan Selim zamanından itibaren hakimiyet kurmuş ve 1917 İngiliz hakimiyetine kadar 400 yıl varlığını sürdürmüş. Yafa şehir merkezinde bulunan gösterişli saat kulesi de 1901 yılında Sultan Abdülhamid’in 25. saltanat yılı anısına yaptırılmış. Yafa şehrinin hemen dışında yer alan Hasan Bek Cami ise Osmanlının son valilerinden Hasan Bek tarafından 1915’te yaptırılmış ve kısa bir süre önce de restore edilmiş.
Tel Aviv’den ayrılıp bir saatlik yolculuktan sonra Kudüs’e ulaşıyoruz. Şehre en hakim nokta olan Zeytin Dağı’ndan Müslümanlar’ın, Yahudiler’in ve Hristiyanlar’ın kutsal sayıp uğruna savaştıkları bu toprakları seyrediyoruz. M.S. 70 yılında Yahudiler’in kutsal tapınağının yıkılmasından sonra sağlam kalan tek duvarı olduğuna inanılan ünlü Ağlama Duvarı’na geliyoruz. Burada her gün yüzlerce Yahudi dua ediyor, gözyaşı döküyor. Ancak burada da haremlik selamlık var. Kadınlar ve erkekler kendileri için ayrılmış bölümler[attachment=5]de ibadetlerini yapıyorlar...
Ağlama duvarının hemen arkasında ise Harem-i Şerif yer alıyor. Burası Mescid-i Aksa, Kubbet-üs Sahra, Muallak Taşı, türbe, sebil gibi dini yapıları içine alan yaklaşık 150 dönümlük bir arazi üzerinde yer alan kutsal bir mekan. Buraya girmek bir ülkeye girmek kadar zor. X-Ray cihazından geçip pasaportunuzu gösteriyorsunuz. Buraya girebilmenin en önemli kuralı ise Müslüman olmak. Müslüman olmayanların buraya girmesi katiyetle ve katiyetle yasak, hiçbir şekilde buraya girmelerine izin verilmiyor. İçeri girdikten sonra ilk gözünüze çarpan Mescid-i Aksa ile karıştırılan Kubbet-üs Sahra oluyor, 20 metre yüksekliği ve 10 metre genişliğindeki altın rengi kubbesiyle göz kamaştırıyor. Eskiden altın kaplama olan kubbe günümüzde alüminyumla kaplanmış ama eski ihtişamlı görüntüsünü kaybetmemiş. Burası Hz. Muhammed’in miraca yükseldiği yer olduğu için Müslümanlar tarafından büyük öneme sahip. Her yıl dünyanın birçok ülkesinden Müslümanlar burayı ziyaret etmek için Kudüs’e geliyor. Buradan yaklaşık 50 metre ileride olan Mescid-i Aksa’ya geçiyoruz ancak namaz vakti olduğu için haklı olarak içeri girmemize izin verilmiyor .
Buradan ayrılıp Hz. İsa’nın Romalılarca çarmıha gerilme cezasına çarptırılması üzerine kendi çarmıhını taşıyıp yürüdüğü ünlü Izdırap Yolu’ndan yürüyoruz. Hz. İsa bu yoldan çarmıha gerildiği Golgota tepesine ulaşmış. Daha sonra bu yere Hristiyanlığın tüm mezheplerince kutsal sayılan Kutsal Ruh Kilisesi inşa edilmiş.
Lut Gölü diğer adıyla Ölü Deniz’e doğru yola çıkıyoruz. İsrail-Ürdün arasındaki sınır bu suların ortasından geçiyor. Lut Gölü, deniz seviyesinden tam 404 metre aşağıda. Bu özelliği ile dünyanın en alçak, % 34 tuzluluk oranıyla da en tuzlu gölü. Gölde aşırı tuz ve mineral yoğunluğu nedeniyle canlı barınmadığı için Ölü Deniz denmiş. Rehberimiz göle girmek isteyen olup olmadığını sorarken sözünün bitmesini beklemeden bir çırpıda üzerimi değişip kendimi suya bırakıyorum. Ve sözünün tamamını dinlememenin cezasını ağır ödüyorum. Suya girmemle çıkmam bir oluyor. Su değil adeta kezzap. Gözlerime kaçan su inanılmaz şekilde yakıyor gözlerimi. Hemen çıkıp tatlı suyla duş alıyorum ama nafile yanması durmuyor. İstanbul’a geldikten sonra bile ne yaptıysam 1 hafta vücudumdaki o kezzap tadı gitmedi (Oradan hatıra olarak getirdiğim pet şişedeki suyu masamdaki suyuma dadanan ofis arkadaşıma ceza olarak masada bıraktım. Bir yudum almasıyla gözlerinden ateş çıkması bir oldu. Söylediğine göre o iğrenç tad ağzından 3 gün gitmemiş). Yoğun tuz yüzünden denize girenler batmıyor. Ölü Deniz’in hemen kıyısında bulunan oteller, ilkbahar ve sonbahar da turistlerin akınına uğruyor. Lut Gölü’nün suyu, çamuru ve kumu birçok hastalığa iyi geliyormuş. Özellikle cilt rahatsızlığı tedavisinde kullanılan bu çamur krem, losyon ve çeşitli ilaçlar yapılarak dünyaya pazarlanıyormuş. Lut Gölü’nün hemen yanında bulunan Yahudiler’in Romalılar’a karşı direndikleri Masada ören yerine geçiyoruz. 2 saatlik bir tırmanma yerine, biz 3 dakikalık teleferik yolculuğunu tercih ediyoruz. M.S. 70 yılında 2. Tapınak ve Kudüs yerle bir edildikten sonra 960 Yahudi buraya sığınmış ve 3 yıl burada yaşamış. M.S. 73’de Romalılar’ın bu yerleşkeyede girecekleri anlaşılınca Yahudi toplumu teslim olup köle olmaktansa ölmeyi tercih etmiş. Ancak tüm semavi dinlerde olduğu üzere Yahudilik’te de intihar etmek yasak olduğundan her erkek önce kendi ailesini daha sonra da birbirlerini bıçaklayarak öldürmüş. En son kalan erkek de kendi canına kıymış. Romalılar şehre girdiklerinde sadece birkaç kadın ve çocukla karşılaşmış. Zafer çığlıkları yerini derin bir sessizliğe bırakmış.
Masada’dan sonraki durağımız tipik bir Osmanlı şehri olan Akka oluyor. Şehre İsrailliler Akko, Araplar ise Akka diyor. Müslüman Araplar’ın çoğunlukta olduğu Akka’da Kurban Bayramı’nın coşkusunu doyasıya yaşayan çocukların eğlencesine de tanık olduk. Akka’da Osmanlılar’dan kalma çok sayıda cami, hamam, han ve medrese var. Cezzar Ahmet Paşa Cami bunlardan biri. Cezzar Ahmet Paşa, Akka şehrini Mart 1799’da Napolyon’a karşı savunmuş ve ilk defa burada Napolyon yenilgiye uğramış. Yafa’nın fethinden sonra 21.000 kişilik ordusuyla Akka’ya gelen Napolyon, Cezzar Ahmet Paşa’nın 5.000 kişilik ordusu karşısında bozguna uğramış. Akka’nın dar sokaklarında dolaşıyoruz. Labirent gibi taş sokakların her biri başka bir sokağa, her sokak ise farklı bir dünyaya açılıyor. Her tarafı sürprizlerle dolu. Sokaklar geçmişle günümüz arasında bir köprü adeta. Balık satıcıları, tatlıcı dükkanları, aktarları ile mistik bir dünya olan kapalı çarşıya giriyoruz.
Akka’dan 20 dakikalık bir yolculuktan sonra Haifa’ya geçiyoruz. İsrail devleti 1948’de kurulduktan sonra 1960’lara kadar Haifa en önemli liman şehri olmuş. Daha sonra Ashdod’da yeni bir liman kurulmasıyla şehrin gelişimi yavaşlamış. Bahai dininin merkezi de kentte. Bu merkezin ünlü bahçeleri her yıl binlerce ziyaretçi çekiyor. İran’da ortaya çıkan bu din İran’dan sonra Edirne’yi merkez yapmış. Edirne’den de Akka’ya gelmiş…
Gezimiz bittikten sonra girişte yaşadığım çileyi ülkeden ayrılırken de yaşıyorum. 45 dakika daha sorgulanıyorum. Hatta valizim aranırken burada bulunan bir dergini her sayfası ışığa tutularak içinde sayfaların arasında bir şey olup olmadığına bakılıyor paranoyak bir şekilde. İsrail’den çıkmak İsrail’e girmekten daha zordur sözünü duymuştum ve şimdi yaşıyordum.
Bahailik dini ve Edirne dip notu: Bahai dininin kurucusu Bahaullah bir süre Edirne’de Beyaz ev denilen evde kalmıştır. Aslında burası Bahaullah'ın Edirne'de kaldığı beş evden biridir. Diğer ülkelerden burayı ziyarete gelen Bahailer burada ibadet ederler. Var olan dinler açısından bir öğreti veya tarikat kabul edilmesine karşın, sosyolojik anlamda bir din; inananlarca ise "en son din" olduğu savunulan Bahailik İran kökenli Bahaullah tarafından kurulmuştur. "Dünya tek bir vatan ve insanlar onun vatandaşlarıdır." felsefesiyle de kendini özetleyen Bahailik, Bahaullah'ı peygamber kabul eder. Ayrıca bütün peygamberleri kabul eder ve tanırlar. Hayfa'da Yüce Adalet Evi adını verdikleri merkez dışında; hemen hemen dünyanın her yerinde milli mahfeller adıyla örgütlenmişlerdir. Değişime inanırlar. Namaz, oruç ve hac gibi ibadet kuralları vardır. Oruç her yıl 2-20 Mart günleri arasında 19 gündür. 21 Mart bayramdır. Yeni yılları Nevruz'dur. Bir dünya dini olduklarını kabul eden Bahailer için 9 sayısı kutsal olup bir yıl; 19 ay, bir ay; 19 gündür. Bahailer için Edirne ve Bahaullah'ın burada kaldığı evler kutsaldır ve buraya "Arzı Sır" veya "Sır Kenti" adını verirler. Müslümanlar için Kabe'nin anlamı neyse, Edirne de Bahailer için aynı anlamı taşır. Çünkü Bahaullah o dönemde Osmanlıların sınırları içinde olan İran'dan 1864 yılında, önce İstanbul'a, sonra Edirne'ye gelmiş ve Edirne'de yaklaşık 4,5 yıl yaşamıştır. Ayrıca Bahailik dininin dünyaya dönük ilk duyurusunu Edirne'den yaparak; beklenen imam mehdiliğin Allah tarafından kendisine gönderildiğini buradan bildirmiştir.

Harem i erif


Kubbets sahra ii


Kuds1


Lut gl


Alama duvar
 

Etiketler

Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail� tabindex=

Oldukça bilgilendirici bir yazı olmuş.Zevkle okudum.İnşallah devamı da vardır.Ellerinize sağlık.
 

Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail…

Beğenmenize sevindim, çok naziksiniz, teşekkürler...
 

Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail…

Paylaştığınız gezi notlarınızı büyük bir keyifle okuyorum. Daha fazla resim eklemeniz mümkünse bunları da görmek isterim. Eminim yazılarınızı takip edenler de böyle düşünecektir. Paylaşım için tekrar teşekkürler. Takipteyim.
Herşey gönlünüzce olsun.
 



Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail…

Ülkelere ait yüzlerce, binlerce fotoğrafım var. Ancak buradan nasıl yükleyeceğimi bilmiyorum. Sadece 5 tane yükleyebilirsiniz diyor. Daha çok fotoğraf yükleyebilmek için bazı fotoğrafları Photoshopla birleştirdim. Serdar B. Baskın facebook adresinde daha fazla sayıda ülke fotoğrafı görebilirsiniz
 

Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail…

SRDR34' Alıntı:
Ülkelere ait yüzlerce, binlerce fotoğrafım var. Ancak buradan nasıl yükleyeceğimi bilmiyorum. Sadece 5 tane yükleyebilirsiniz diyor. Daha çok fotoğraf yükleyebilmek için bazı fotoğrafları Photoshopla birleştirdim. Serdar B. Baskın facebook adresinde daha fazla sayıda ülke fotoğrafı görebilirsiniz


Her mesajınızda 5 fotoğraf hakkınız var.Cevap yazdığınız sayfaya bakarsanız her sayfa altında eklenti çubuğunun olduğunu görebilirsiniz. Beşer beşer istediğiniz kadar fotoğraf yükleyebilirsiniz.Biz de zevkle bakarız.
 

Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail…

Size verdiğim facebook adresinden (bu arada oradaki fotolar da kötü durumda... bir ara onları düzenleyeceğim ya neyse) ya da NG'den bakabilirsiniz.
ngm.nationalgeographic.comadresinden görmeniz mümkün... Yalnız National Geographic Türkiye değil dikkatlerden kaçabilir diye uyarmak istedim. Buradan da eklemeye çalışacağım hangi ülkeleri istersiniz... Ona göre yüklemeye çalışayım. Boşuna görüntü kirliliği yaratmayayım :smiley:
 

Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail…

Gidilen yerden genellikle bir sürü resimle dönülüyor. Bunlar arasından anlatılana eşlik edecek resimlere çekmenin ne kadar zahmetli ve mesai isteyen bir iş olduğunu bilirim. Ben paylaşım sitenizdeki resimlere bakmanın daha pratik olduğunu düşünüyorum.
Paylaşım için tekrar teşekkürler.
 

Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail…

Estagfurullah ben zahmetinde değilim benimki olsa olsa tembelliktir açıkçası. Ama şimdi silkindim ve size fotoğrafları buıradan yükleyeceğim. Ama zaman kaybı olmadan hemen göreceğiz diyorsanız dediğim gibi national geographic ve çok kötü olsa da facebook adresimde paylaşıma açıktır. Aslında aklıma sevgili Coşkun Aral'al gerçekleştirdiğimiz yaklaşık 40 saatlik bir gemi yolculuğunda yapacak bir şey olmadığı için birbirlerimize çektiğimiz fotoğtaflarımızı gösterip anılarımızı paylaşmıştık (elbette ondaki anılar dinlemekle bitmez). Bu şekilde bir şeyler gerçekleşebilir. Toplantıların her birine Coşkun Aral, Arif Aşçı gibi isimler, içimizden bir gezgin önderlik edip anılarını ve fotoğraflarını paylaşabilir...
 




Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail

Dünyada tek sevmediğim ülke yahudi ülkesi olan israil. Belki kızacaksınız belki önyargılı olacaksınız ama sevmiyorum. Benim dedelerim bu toprakları kanları ile kazandılar ve şehid oldular. Benim ülkemde mossad ajanları kol geziyor. Kendini büyük gören bir devlet her zaman için lanetlenmiş bir milletin devletidir. Benim dedelerim allahın emirleri doğrultusunda savaştılar. Çocuk öldürmedik, kadına el sürmedik, kul hakkına girmedik ya da günahsız suçsuz insanları öldürmedik. İşin içine siyaset girdikten sonra anlatılacak konu çok ama işin çözümü yok gibi görülüyor. Arkadaşlar domates tohumunun genleri ile oynuyorlar. Hem domatesin lezzeti kaçıyor hemde milletin sağlığı ile oynuyorlar. Belki o domates ileride bizden sonraki nesilleri dahi etkileyecek. Ben oyuna gelmek istemiyorum bilinçli olmak istiyorum. İsrailin sonunu her zaman için TÜRKIYE getirecek.
 

Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail…

Ülkemizde bu kadar sigara içilirken domatese gerek kalmayacak bile:smiley:) Avrupa ülkelerinde hatta bırak Hindistan gibi ülkelerde bile bulamyrsun sigara içeni. Bir İtalya, bir İspanya en çok da Türkiye... Havaya savurduğun dumanı içme paran cebinde, ülkende kalsın... Günde 5.5 TL'lik sigara parasıyla her yıl 3-4 ülkeyi ziyaret edebileceğinizi biliyor musunuz...
 

Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail…

yakında zaman tel avive tatile gidiyorum , çok pahalı olduğunu söyleniyor durum nedir arkadaşlar
 

Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail…

Çok akıcı bir anlatım yapmışsınız, deneyimlerinizi bizlerle paylaştığınız için teşekkürler.


Bu arada harem-i şerif'e sadece müslümanların girebileceğini yazmışsınız.Bu sadece turistler için mi geçerli yoksa İsrail vatandaşları da giremiyor mu ? Merak ettim.
 



Ynt: Çıkması girmesinden daha zor olan ülke İsrail…

Müslüman olan kimse giremiyor ister turist ister İsrailli... Müslüman olmayanlara yasak bölge...
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,522
Mesajlar
1,519,202
Kayıtlı Üye Sayımız
172,180
Kaydolan Son Üyemiz
onurcel

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst