![dsc00427do.jpg](/forum/proxy.php?image=http%3A%2F%2Fimg411.imageshack.us%2Fimg411%2F5061%2Fdsc00427do.jpg&hash=76c8462261983f30714e4eaf1e45d826)
Gitmek,
Alıp başını uzaklara..
Uzak..
Nedir?
Tanımadığın, gitmediğin, bilmediğin;
arka mahallen bile bazen uzakken sana
"Uzak"tan kastın nedir?
Yoksa bilinmeze yolculuk mudur?
Tanımadığın-tanışamadığın mıdır?
Zaman denen şey dünya üzerinde herkes için aynı şekilde akıp giderken senin ortak olamadığın milyarlarca insanın sevinçleri, üzüntüleri, kısaca AN'ları mıdır sana uzak olan..
Güvenli dediğin limanından gemini bilinmeze avara etmen midir?
sabah dokuz-akşam beş
hafta içi-hafta sonu
ay başı-ay sonu
yılbaşı-yılsonu
Sana hızlıca akıp gidiveren zaman "uzak" dediğin yerde bildiğin koşuşturmadan uzak olunca nasılda yavaş akar..
Zaman nasıl olurda bu kadar göreceli olur..
Tanımadığım Türkiye günlüğü...
![dsc00428z.jpg](/forum/proxy.php?image=http%3A%2F%2Fimg508.imageshack.us%2Fimg508%2F9499%2Fdsc00428z.jpg&hash=295787709c83ae788090b977f5b4fdb2)
bu da Can YÜCEL'den.
Bugünlerde herkes gitmek istiyor
Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına, Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…
Hayatından memnun olan yok. Kiminle konuşsam aynı şey…
Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği. Öyle “yanına almak istediği üç şey” falan yok.
Bir kendisi. Bu yeter zaten. Her şeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan. Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.
Böyle gidiyoruz işte. Bir yanımız “kalk gidelim”, öbür yanımız “otur” diyor.
“Otur” diyen kazanıyor. O yan kalabalık zira…
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, Güvende olma duygusu…
En kötüsü alışkanlık. Alışkanlığın verdiği rahatlık, Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz… Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz. Evlenmeler…
Bir çocuk daha doğurmalar… Borçlara girmeler… İşi büyütmeler…
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
“Sırtında yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardır;
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin, Kendi imalatımız küfeler.
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada. Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım, İnadına kök salmak lazım. Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabii yapanlar, ama az. Sadece kaymak tabakası. Hepimiz kaçabilsek…
Bütçe, zaman, keyif… Denk olsa. Gün içinde mesela…
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün. Sabah 9, akşam 18 Sonra başka mecburiyetler
Sıkışıp kaldık. Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli Bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani. Ne saçma…
Bahar mıdır bizi bu hale getiren? Galiba.
Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç, Ama olsun…
İstemek de güzel.
.......................
BORÇKA-ARTVİN 24.08.2010
Evet ben gittim-sayılabilir-..
Ne mi öğrendim?
sadece bir adım atmanın yeterli olduğunu öğrendim..
Teması gezi olmayan bir forumla beraber burada da Arvin ve Rize'yi kapsayan anı/fotoğraflarımı paylaşacağım..