Araba Ile Büyük Avrupa Turu (28 Gün, 21 Ülke Ve 9.041 Km)

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan basturk Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 16
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 1,284

basturk

Ana Kamp
Mesajlar
30
Tepkime Puanı
65
5.jpg


70 günlük Hindistan yolculuğu ardından bütün bir yaz mevsimini Kuzey Ege'de deniz kıyısında dinlenerek geçirip kış geldiğinde ise bir Latin Amerika yolculuğu yaparım diye düşünüyordum ama öyle olmadı.
Bir kaç ay dinlenmiş olmak sanırım beni yeniden büyük bir yolculuğa başlamaya itti. Avrupa haritasını açıp şöyle bir bakınca nereye kadar arabayı sürerim diye düşünürken, Portekiz kıyılarına kadar olabilir dedim ve kafamda bir program oluşturdum.
Oluşan programdan sonra 81 ilin tamamını gezdiğim arabanın bana bu yolculukta da eşlik etmesini istedim. Arabayı yolculuk için hazırlamak için öncelikle lifte kaldırıp tüm bağlantı ekipmanlarını, frenlerini gözden geçirdikten sonra arka amortisörlerini değiştirmeye karar verdim. Amortisörlerle birlikte arabanın sıvı ve filtre bakımlarını da hallerderek yolculuğa hazır hale getirdim. Bu aracı uzun yıllardır uzun yollar için kullanıyorum, kendisi küçük lakin uzun yolculuklarda oldukça keyifli bir araç.


Bölüm 1 - Uzun yolculuğa başlangıç (Yunanistan)

Yolcuğu başlamak için tüm hazırlıklar tamamlandı, muhakkak eksikler olabilir ama yolda tamamlarız diyerek yola düştüm. Evime sadece 50 km uzaklıkta olan İpsala gümrük kapısına girdiğimde oldukça kalabalık olduğunu gördüm. Bu kalabalık evdeki hesabın çarşıya uymayacak olduğunu anladım. Bir kaç saat bekleyiş ardından Yunanistan gümrük kapısından çıktığım gibi her zaman olduğu gibi otoyola değil yan taraftan köy yoluna bağlanarak Dedeağaç üzerine doğru gitmeye başladım.
Dedeağaç içinde biraz alışveriş yaptıktan sonra yine otoyol kullanmadan yola devam ettim. Otoyol aksine Yunanistan'da özellikle bu bölüm biraz virajlı, biraz dar ve oldukça eğlenceli. İlk hesapta Selanikte kalırım diye düşünürken, gümrük kapısı nedeniyle Kavala'da kalmaya karar verdim.

Kavala yaşadığım yere oldukça yakın ve benimde sevdiğim bir şehirdir. Deniz kıyısında bulunan bu tarihi şehir, uzun yıllar Osmanlı imparatorluğunun hâkimiyeti altında olduğu için o dönemde Balkanlar için önemli bir merkez olarak sayılabilir.
Osmanlı döneminde yapılmış su kemerleri ve aynı dönemde genişletilmiş Bizans kalesi şehirdeki önemli tarihi yapılardandır.
Kavalaya girince arabamı genelde Halk plajı karşısındaki ücretsiz otoparka bırakırım. Sizde park yaparken oldukça dikkatlli olun çünkü trafik cezaları ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Arabamı park ettikten sonra, sahilde yaptığım yürüyüş ardından su kemerlerinin yanından eski şehirde yürümeye başladım.

Günümüzde modern Mısır'ın kurucu olarak bilinen Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın evi de burada bulunmaktadır.
Gümrük kapısı eve ne kadar yakın olsa da, sıcak hava, virajlı Yunanistan yolları ve gümrükte kaybedilen zaman beni yormuş olacak ki, akşam yemeği ardından derhal dinlenmeye koyuldum ve yarın ki yolculuk için enerji toplamaya başladım.

Gezi notları hariç Kavala için bir kaç öneri yapmak gerekirse, Kavala Kurabiyesi için Anastasia tercih edilebilir. Anastasia merkez dışında bir benzinlikte işletme sahibidir, gidecekler için kredi kartı geçmediğini hatırlatayım.
Gün içinde Kavala'da soğuk bir içecek istiyorsanız Ginger urban oldukça iyi olabilir.
Akşam yemeği için Balaouro balık restoranını tercih ediyorum, şehrin giriş bölümünde yer alıyor, fiyatları ortalama olarak güzel ve deniz kıyısında balık yemek keyifli.

Yolculuğun birinci bölümünü video olarak izlemek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.


Kanalıma abone olursanız ayrıca sevinirim.
 

İlk yazımda araba ile ilgili bölüm olunca telefon hattını yazmayı unutmuşum. Bir çok gezgin arkadaştan aldığım bilgiler doğrultusunda herkesin önerisi eSIM olmuştu lakin birde tırcı arkadaşlara soralım dedim. Tırcı arkadaşların önerisi Ayyıldız sim oldu, Edirne veya İpsala kapısından tır garajlarından alabilirsin deldiler, telefon numarası verdiler lakin bir türlü ipsala'da satış noktasına ulaşamadığımız için bende eSIM aldım.

Bölüm 2 - Uzun yolcuğun başlarında, Selanik (Yunanistan)

selanik (1).jpg
selanik (6).jpg
selanik (10).jpg


Kavala'da verdiğim mola ardından sabah güneş doğunca arabanın direksiyonuna oturduğum gibi otoyola girmeden sahil şeridini kullanarak Selanik üzerine doğru ilerliyorum.
Bazı köyler ve kasabalar denize sıfır ve oldukça güzeller. Otoyol aksine yollar genelde boş ama limitler nedeniyle o kadar hızlı değil. Benim aradığım da zaten hız değil, denizi soluma almış öyle yavaş yavaş ilerliyorum.

Yavaş yavaş ilerken yolun hemen kenarında Amfipolis Aslanını görünce duruyorum. MÖ 4. yüzyıldan kalma bir mezar heykeli olan Amfipolis Aslanı oldukça heybetli. Yola devam ediyor ve Selanikte park yeri aramak yerine One Salonica adlı outlet alışveriş merkezinin otoparkına arabayı bırakıp başlıyorum şehri yürüyerek gezmeye.

Bu alışveriş merkezi, merkeze biraz uzak ama güvenli ve fena değil. Yürüyerek ilk durağım Aya Dimitri Kilisesi. Antik bir Roma hamamının kalıntıları üzerine inşa edilmiş bu kilisede Aziz Dimitrios'un mezarı bulunur ve Atatürk'ün evine de oldukça yakındır.
Akabinde Atatürk'ün doğduğu ve büyüdüğü evi ziyaret ederek, Selanikte kordon'a doğru inerek Beyaz kuleye bakarak bir kahve içtim. Beyaz kule şehrin en ikonik yapılarından biridir. Kule 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafında inşa edilmiştir.

Şehrin kordon alanında biraz dolaştıktan sonra bir dondurma molası üzerine akşam yemeği... İlk bölümleri okumak sıkıcı gelebilir ama yakında Avrupa içlerine ilerlerken çok daha iyi bölümler gelecektir.
Şehir içinde bir kaç öneride bulunmak gerekirse; Terkenlis dondurma veya tatlı için şehirde tercih edilebilir. Eğer yürümeyi seviyorsanız akşam yemeği için şehrin en eski tavernası Çınari tercih edilebilir. Ben yürüyemem diyenler için Palati veyahut The Greek akşam yemeği için diğer alternatifler. Benim gezideki tercihim Çınari, fiyat performans olarak diğerlerine göre iyi ama çalışan sayısı az. Ayrıca elektronik alışverişler için Plaisio tercih edilebilir çünkü doğrudan tax free hesabınıza gönderiliyor.
Yolculuğun ikinci bölümünü video olarak izlemek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.


Kanalıma abone olursanız ayrıca sevinirim.
 

Bölüm 3 - Nereye gidiyorsun? Beeee (Üsküp, Kuzey Makedonya)

Sabah güneş doğdu doğacak gibi olurken, saçı sakalı, tası tarağı toplayarak arabanın direksiyonuna geçiyorum. Selanikte sahil yoluna düşer düşmez, kırmızı ışıkta iki arkadaş denk gelmiş camdan cama gülerek konuşuyorlar. Bize ne kadar çok benzeyen bir millet...

Avrupa yolları bizi Balkanlara doğru sürükleyecek, bir çok gümrük kapısı da otoyol bağlantılı olduğu için artık otoyollara bağlanmak gerekiyor. Yunanistan tarafında otoyollarda belirli bir km gittikten sonra ödeme yapmak gerekiyor ve bu ücretler 1-2 Euro gibi değişebiliyor. Her ödeme noktasında halen insan bulundurulması sanıyorum ki Japonlar gibi istihdam sahası yaratmak için olsa gerek. Yunanistan otoyolların da her ödeme noktasında sıkışan trafik otoyollarda canınızın sıkılmasına neden olabiliyor derken Yunanistan gümrüğüne varıp ve ardından Makedonya gümrüğüne ulaşıyorum.
Pasaport ve evrakları uzattığım Makedonya gümrük memuru ağzında uzun sigara, yakası açık gömlek ile pasaporta şöyle baktıktan sonra nereye gidiyorsun beeee deyince gülsem mi diye düşünürken, Üsküp deyince git bakalım beea dedikten sonra pasaportu göstererek gitmediğin yer kalmamış zaten diyerek pasaportu bana uzatıyor.

Artık Avrupa Birliği üyesi olmayan lakin Türkçe'nin konuşulduğu ve Türklerin sevildiği bir ülkedeyiz. Her ülkenin kendine özgü kuralları var, Balkanlar'da kural gündüz yada gece fark etmez arabanın farları açık olacak. Farları açıp otoyoldan çıkmadan dağlara bakarak Üsküp merkeze kadar ulaşıyorum. Makedonya yollarında da ödeme yine gişeye.

üsküp1.jpg
üsküp2.jpg
üsküp3.jpg


Üsküp merkezinden bir tepeye doğru arabayı sürüyorum, dolana dolana çıktığım bu tepede bisikletler vızır vızır iniyor, bazıları ise çıkıyor. Sabah kahvaltısı için çıktığım bu tepenin başından şehir olduğu gibi gözüküyor. Arabanın buzluğundan peynir, reçel ve ekmek çıkarıp şehre bakarak kahvaltıyı yaptıktan sonra tekrardan şehir merkezine dönerek arabayı Hotel Aleksandar Palace önüne bırakıyorum. Burası şehir merkezine bir hayli uzak ama buradaki ana fikrim yürüyerek arka kısımda neler var, onları görebilmek.
Yürüyerek yollar aşınır mı? Bilmiyorum ama sanırım çok yürüyorum. Üsküp hayvanat bahçesi yanından Vardar nehri kenarına tutunmadan önce gördüğüm tenis kortları, kortlarda tenis dersi alan küçükler ve hemen yanda oynayan büyükler. Anlaşılan tenis buralarda çok popüler ve bunu görmek çok güzel.
Nehir kenarında yürümeye başlayınca bisiklet kullanımı, nehir kenarındaki gemi şeklindeki restaurantlar dikkat çekici. Yürüyerek vardığım Makedonya meydanında Büyük İskender heykeli ve Osmanlı döneminden kalma taş köprü dikkat çekiyor. Köprünün yanından yine yolu tutarak nehir kenarında dolaşarak etraftaki mahalleleri görmek istiyorum ve sıcakta arkalara da ulaşıyorum. Meydan düzenli olduğu kadar arka taraflar biraz bakımsız duruyor.

East Gate Mall'a kadar nehir kenarında yürüyerek geri old town a dönüyorum. Vardar nehri şehri ikiye bölmekte ve şehir eski ve yeni diye ayrılmakta. Eski kısımda Osmanlı'dan kalma bir çok cami ve eser görünebilir ayrıca Türk çarşısı ve Türkçe konuşan bir çok restaurant...

üsküp6.jpg
üsküp4.jpg
üsküp5.jpg


Eski şehir içinde kalabalıktan yürüyemez iken şehir içinden azıcık çıkıp Osmanlı'dan kalma Sultan Murat camiine ulaşınca bir kişinin bile olmaması beni pek şaşırttı. Bahçesinde de bir saat kulesi, muhtemelen eskiden gözetleme amaçlı kullanıyorlardı. Hemen yakınında aynı tarihlere tekabül eden Gazi İsa Bey camisini de ziyaret ettim. Sultan Murat Camisi oldukça iyi restore edilmiş ve korunmuş öte yandan Gazi İsa Bey camisine Osmanlı mimarisinde olmayan dışarıya cam eklenmiş.

Eski şehir içlerine tekrardan dönerek yemek yiyeceğim. Elbette burada meşhur olan köfte, köfteyi en iyi yapan ise kosmos imiş. Dükkan önünde bir kuyruk ki, nerede ise köfteden vazgeçecek gibiyim. Araya Üsküplü bir çocuk girip Bali'den yeni geldiğini söyleyerek birlikte yiyelim mi? Diye sordu. ikimiz bir masaya oturacağız deyince sıra hızlı bir şekilde geldi. Köfteler oldukça güzel ve hafif yağlı idi. Çıkışta ise kredi kartı geçmiyor denildi. Trakya Türkçesi ile 7 Euro bea denildi 10 Euro verince para üstünü Makedonya dinarı olarak geri alıyorum.

Bu parayı ne yapacağım derken, bir gazoz alıp başlıyorum yine gezmeye... Bir ara gözüme inciler takılıyor, dükkana girip bakıyorum inci gibi değil, bu nedir? Deyince. Ohrid incisi olduğunu öğreniyorum. Mustafa paşa camii, Üsküp kalesi derken gün artık battı batacak... Yeniden Makedonya meydanına inerek akşam ışıklarında şehri izledikten sonra geldiğim yöne doğru yürümeye başlıyorum. Üsküp oldukça güzeldi, gelecek bölüm ise Belgrad...


Kanalıma abone olursanız ayrıca sevinirim.
 





Keyifli bir gezi olmuş, yazı dizisi de öyle. İlgi ve merakla devamlarını bekliyoruz. Teşekkür ederiz.
Merhaba, takibiniz için teşekkür ederim. Konuyu gün gün veyahut iki günde bir şeklinde güncellemek niyetindeyim.
Kanalınıza üye oldum ama gezi yazısı okumak daha keyifli.
Burada, geziniz hakkında bilgilendirme yazısı yazdığınız için size teşekkür ederim, devamınıda yazmayı unutmayınız.
Seyahatlerin devamı için kanalın biraz gelişmesini istiyorum lakin çok takipçim yok. Yazı kısmını seven pek çok insanın olduğunu bildiğim için bu şekilde yazı ile foruma tekrar dönüş yaptım. 81 il Türkiye turunu da yazacaktım ama bir çok seyahat önüme çıktığı için o yarım kaldı, umarım bu seriyi bitirebiliriz. Ayrıca Hindistan ve Mısır notlarımı da paylaşmayı düşünüyorum. Abone olduğunuz için teşekkür ederim, selamlar ve sevgiler.
 

Bölüm 4 - Sava ve Tuna nehri kıyısında (Belgrad - Sırbistan)

Balkanlar gündüz sıcak, gece hafif soğuk... Üsküp'te geceyi geçirince, sabahında yine yollara düşüyorum. Balkanlar'da otoyol tercih ediyorum, sabahın köründe Makedonya kapısında kimseyi bulamayınca biraz ileride bir gümrük görevlisi bulup pasaportu mühürletip, Sırbistan kapısına geçince artık emekliliğe yaklaşmış bir gümrük memuru arabada ne taşıyorsun? Diye sordu. Dilerseniz arabayı istediğiniz gibi arayabilirsiniz, içerisinde su dan başka bir şey yok ve turistik bir seyahatteyim deyince tamam geç cevabı ile devam ediyorum.

belgrad (2).jpg
belgrad (10).jpg
belgrad (7).jpg


Balkanlar'da polisin rüşvet sorunu olduğunu bir çok kişiden duyduğum için bana yazılabilecek tek ceza gündüz farların açık olmaması olabileceğinden farlar açık otoyoldan devam ediyorum. Yunanistan ve Makedonya'da belirli kilometre aralıklarla alınan ödeme burada bilet sistemi ile yani girerken bilet alıyorsunuz çıkarken de buna göre ödeme yapılıyor.
Makedonya aksine akaryakıt fiyatları bir parça yüksek gibi durunca keşke Makedonya'da depoyu biraz doldursaydım demeden edemiyorum. Sırbistan yollarının etrafında ki hoş manzaralar eşliğinde acaba Belgrad'tan önce Niş şehrine girsem mi düşüncesini doğururken, kendi kendime devam et Göksel devam et diyorum.

Yollarda tırlar ve gurbetçiler oldukça fazla, gurbetçilerin bir çoğu maalesef çok hızlılar ve kurallara pek uymuyorlar. Ben yavaş yavaş doğayı izleyerek tırların arasından yola devam. Otoyolda Belgrad çıkışından çıkarak otoyol ücretini ödedim. Açıkçası otoyol ücreti bir hayli yüksek ama yapılacak bir şey yok. Şehir içinden biraz uzakta güvenli bir park yeri bulduktan sonra yeniden yürümeye başladım.
Sava nehri kıyısında başladığım yürüyüş en başlarda hoşuma gitmeye başladı. Nehir kenarındaki tekneler, tekneleri geçince tahta ahşap salaş iskeleler ve yüzen gece kulüpleri... Kimisi batmış ve terk edilmiş, kimisi akşama hazırlık yapıyor. Şehrin merkezine doğru yaklaştıkça salaş iskeleler bitmekte ve kafeler, kafelerin önünde banklar ve şezlonglar.

Nehir içinde uluslararası vapur iskeleleri derken yürüyerek Belgrad kalesine önlerine vardım. Günümüzde kale şehrin en önemli turizm noktası olmuş. Kale, Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği yerin tam karşısına konumlandırılmış, gün ışığı ile birlikte nehirler sanki büyülü ve bir filmden kaçmış gibi duruyordu.

belgrad (5).jpg
belgrad (6).jpg
belgrad (1).jpg


MÖ 279 yılında Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus tarafından inşa ettirilen Belgrad kalesi 1521'de Kanuni Sultan Süleyman döneminde fetih edilmiştir ve günümüzde ise tamamen ücretsiz olarak turizm amaçlı kullanılmaktadır. Kaleden çıkışta bir parkta otururken bir grup Türk vatandaşımız kendi aralarında bağırarak tartışıyorlardı. Parkın içindeki sessizliği bozan Türkçe konuşmalara biraz kulak misafiri oldum. "Kale 1 saat sonra kapanacak, bu nasıl program hocam...! Çocuklar neyi görecek...! " Baktım tartışmalar büyüyor oradan ayrılarak, şehrin en ünlü caddesi olan Knez Mihailova Caddesinde yürümeye başladım.

Bu caddede çeşitli ressamların resimlerini görebilir, sokak sanatçılarının canlı müziklerini dinleme şansına sahip olabilirsiniz. Bizdeki İstiklal Caddesinin minimize edilmiş hali gibi düşünmek gerekiyor.
Cumhuriyet Meydanı’na kadar ilerlediğim cadde boyunca ara ara müzik sesleri ve resimler hiç eksik olmadı. Meydan'da bir kaç fotoğraf çekildikten sonra, şehrin merkezinde bulunan Aziz Mihail Katedralini ziyaret ettikten sonra atıyorum kendimi Sava nehri kenarına.

Geldiğim yollardan yavaş yavaş yürüyerek nehri izliyorum. Sava nehrine bakarak bir kahve, yürümeye devam. Salaş alanlara geldiğimde yüzen barları tekrar görüyorum jeneratörler çalışmakta, canlı müzik provaları yapılmakta. Akşam yemeği için şehrin dışında Pivara Dogma diye bir yere gidiyorum. IPA biraları ile ünlü bu yerin yan tarafında fabrikası da mevcut. Hamburgerleri fena değil.

Bu arada Makedon ve Sırbistan'da telefon hattım çekmiyor lakin Belgrad neredeyse her köşe başında ücretsiz WiFi ye sahip ve oldukça hızlı. Ücretsiz WiFi neredeyse olmayacak sokaklarda bile çekmesi beni şaşırttı. Balkanlar'dan çıkmak üzereyim, yakında Avrupa içlerine doğru gideceğim lakin önce Romanya!


Kanalıma abone olursanız ayrıca sevinirim.
 



Bölüm 5 - Romanya sınırında gerginlik (Tamışvar, Romanya)

t1.jpg
t2.jpg
t3.jpg
t4.jpg


Yunanistan, Makedonya, Sırbistan derken artık Avrupa'ya doğru ilerleyeceğim. Belgrad içinde önümde iki rota var, kolay olanı Budapeşte'ye doğrudan gitmek, biraz daha uzun olanı Romanya üzerinden Budapeşte'ye geçmek. Hazır buralara çıkmışken, Romanya'nın güzel şehirlerinden biri olan Tamışvar'a gitmek fikri daha ağır basıyor.

Sabah saatlerinde gün doğar doğmaz oturduğum direksiyondan Sava nehrine bakarak devam ediyorum. Romanya üzerine giderken otoyol kullanmak yerine normal yoları tercih ediyorum. Bu tercih oldukça güzel oluyor çünkü Belgrad'a yakın kasaba ve köyler çok güzel. Kasaba ve köylerin düzeni, yol kenarlarında yapılan çim biçme ve temizlik çalışmaları gerçekten taktir edilesi. Bu çalışmaları ve düzeni görünce bizim köy ve kasabalar niçin böyle olmaz? Diye kendi kendime soruyorum.

Yolun büyük çoğunluğu Sırbistan topraklarında, Romanya sınırına ne zaman geleceğiz? İnternet bağlantısı da yok... Navigasyon üzerinden arada kontrol ettiğim harita, bana doğru yolda olduğumu söylüyor. Köy yolları, yeşillikler içerisinden sınır kapısına yaklaşıyorum. Kapı bomboş olmasına rağmen kapıya yakın bir yerde 4-5 araba park etmiş. Acaba arama sırası olabilir mi? Diye arkalarına girince, hafifçe kilolu ve yaşlı bir memur kulübeden çıkarak bana doğru gelip, burası İngiltere değil, bu tarafa geç diyor. Ben kapıya doğru direksiyonu çevirirken, o da koşarak yine kulübesine giriyor. Türk evraklarını görünce yine dışarı çıkıyor arabaya bakarak İngiltere muhabbetine ikimiz de gülüyoruz. Hızlıca işlemleri halledip beni Romanya kısmına uğurluyor.

Tamışvar'a 50 km uzaklıkta Foeni diye küçücük bir kapı, kapıda benden başka kimse yok. Kapıya yanaşır yanaşmaz genç bir memur, nereye gideceksiniz? Diye sorulara başlıyor. Evrakları alıp içeri gidiyor ama geri gelmiyor. Onun ardından başka bir memur daha çıkıp nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun? Arabana bakabilir miyim? Diyor. Elbette arabama bakabilirsiniz diyorum ve arabanın tüm kapılarını açıp gösteriyorum hatta yedek lastiğe kadar gösterdiğim halde memur tekrar içeri gidiyor ve gelmiyor. Bomboş kapıda arkanda 6-7 araç olmaya başlayınca kapıda yok yere bir sıkışıklık oluyor. Binadan başka bir memur daha çıkarak arabayı ikinci sıraya almam gerektiğini söylüyor, arkamdaki arabalar geri geri gidiyor ve bende arabayı kenara çekiyorum.

Arabayı çekmem gerektiğini söyleyen memurdan sonra bir başka memur daha gelip arabayı kontrol etmek istediğini söylüyor. Arabayı az önce arkadaşınız kontrol etti ama elbette diyorum ve tekrardan yedek lastiğe kadar bakılıyor. Bu arada yan taraftan arkamda biriken arabaların bagajları dahil açılmadan gönderilmesi can sıkıcı olmaya başlıyor lakin Sırp ve Romanya plakalı oldukları için sesimi çıkarmıyorum ama UK plakalı araçta aynı şekilde bırakılınca, bu nedir diye sormaya başladığım için sakin olmamı söylüyorlar aslında ses tonum gayet sakin.

Karışıklık içinde ikinci gelen memur kaç param olduğunu falan soruyor, evrakları tek tek anlatıyorum lakin beni bırakmamakta kararlı gibiler. Avrupa Komisyonuna konuyu şikayet edeceğim deyince memur gidip yerine birde amirleri geldi. Sivil kıyafetli ve genç biri arabanı arayacağız dedi. Arabayı üçüncü kez aradılar, arabanın içinde su şişesinden başka bir şey bulamadılar. Tekrardan para sordu, arkadaşına gösterdiğimi söyledim ama tekrar paraları çıkarıp gösterdim. Sonrasında ise nereye gidiyorsun diye sordu, Budapeşte'ye gideceğimi ve otel rezervasyonum olduğunu söyledim. Rezervasyonu görmek istedi ve gösterdik. Bakın Romanya için transit geçiş için otoyol parasını da ödedim deyince kadın bir daha bakıp şöyle dedi, seyahat sağlık sigortan var mı? Onu da çıkarıp gösterdim.

O arada şikayet edeceğim dediğim için zaman kazanıp bir yazı yazmışlar, arabayı kontrol etmek için ikinci sıraya aldık falan diye ve onu da bana verdiler ve sonunda geçebildim. Bu arada yan taraftan 20 araç geçmiştir ve kimseye bir şey sorulmadı. Kadınla ayrıca para konusundaki konuşmayı kadın beni zıt alarak tartışmaya çevirmeye çalışması da çok ilginçti. Sonunda sonuç olarak bu araba buraya Avrupa birliği üyesi devlet üzerinden giriş çıkış yaparak geldi, uçarak gelmedi dedim.
Sonuç olarak Tamışvar'a geçte olsa vardım. Geç olduğu için bir gece de burada kalmak zorundayım diye hissederek bir günlük daha otoyol ücreti ödedim. Şehir 1989 Romanya devriminin başladığı ve Romanya'nın batısında bulunan sevimli bir şehir.

Şehirde nehir ulaşımından, tramvay ulaşımına kadar bir çok alternatif var. Şehrin meydan kısmında yine şehrin simge yapısı olan katedrali bulunmakta. Meydandan geçip arkaya doğru açılan bir kaç meydan daha var. Şehir içindeki bazı yapılar oldukça renkli ve ikonik. Osmanlı zamanında önemli bir askerî ve ticaret merkezi imiş. Günümüzde de Romanya için önemli bir şehir.
Nehir kenarında mahallenin sakinleri toplanıp sohbet ediyor, polis nehir içinde devriye geziyor. Oldukça eğlenceli bu şehir, aslında çokta büyük değil. Bu bölümde şehir yerine size Türk plakalı bir araç ve pasaport ile dolaşmanın zorluklarından bahsetmiş gibi oldum.

Şehir videosunu izlemek için:


Ayrıca kanalıma abone olursanız çok sevinirim.
 



Güzel ve akıcı yazım diliniz var.
Videolarınızın şu ana kadar ilk 4 bölümünü izledim.
Genelde içeriğinde eksiklikler var.Ayrıca çok yürürüdüğünüz için, belki haklı olarak sıcaktan çok şikayetlerle geçmiş sanki.
Gezdiğiniz yerlerin varsa ücretsiz park yerlerin konumları,kaldığınız otel,hostel,kamping hakkında mini bilgiler(iyi,,vasat gibi konaklama ücreti bilgisi).
Yemek yediğiniz yerler hakkında lezzetli yada kötü ,fiyat bilgisi tavsiye edilecek bir yer ise konum bilgisi
gibi sizden ilham alıp benzer rotayı yapmak isteyen kişilere rehber olabilirdi.
İleriki videolarınızda bahsettiğim hususları uyguladınızsa ,bu uyarılarımı aceleciliğime verin lütfen.
 

Güzel ve akıcı yazım diliniz var.
Videolarınızın şu ana kadar ilk 4 bölümünü izledim.
Genelde içeriğinde eksiklikler var.Ayrıca çok yürürüdüğünüz için, belki haklı olarak sıcaktan çok şikayetlerle geçmiş sanki.
Gezdiğiniz yerlerin varsa ücretsiz park yerlerin konumları,kaldığınız otel,hostel,kamping hakkında mini bilgiler(iyi,,vasat gibi konaklama ücreti bilgisi).
Yemek yediğiniz yerler hakkında lezzetli yada kötü ,fiyat bilgisi tavsiye edilecek bir yer ise konum bilgisi
gibi sizden ilham alıp benzer rotayı yapmak isteyen kişilere rehber olabilirdi.
İleriki videolarınızda bahsettiğim hususları uyguladınızsa ,bu uyarılarımı aceleciliğime verin lütfen.
Takibiniz için öncelikle teşekkür ederim. Uzun yolculuklar yaptığım için video kısmı çok zorlu oluyor ve genelde şikayetçi oluyorum. Yine de gezilerin devamlılığı ve hatıra niteliğinde olması için video kayıt yapıyorum.

Bilgilendirme amaçlı videolarda yaptım, ne yaptıysak pek tutmadı onun için biraz hatıra niteliğinde olması için çekiyorum. Bir kaç gün süreyle Yunanistan yolculuğuna çıkacağım, bu nedenle yazılara bir hafta ara verebilirim. Tavsiyeleriniz için teşekkür ederim, önümüzdeki lapland yolculuğu için dediğiniz tavsiyelere uymaya çalışacağım.
 

Bölüm 6 - Türk pasaportu ile gümrük sorunsalı, Buda ve Peşte...

budapeşte1.jpg
budapeşte2.jpg
budapeşte3.jpg


Romanya'da hava kapanmış, gün boyu çileyen yağmur gece dökmüştü. Romanya gümrüğüne yaşadığınız arama tarama sorunu nedeniyle geceyi Romanya'da geçirdim. Aslında geceyi Budapeşte'de geçirmeyi düşünüyordum ve bu nedenle otoyola bir günlük ödeme yapmıştım. Yola çıkmadan bir günlük ödeme daha yaptım.

Artık Balkanlar'da değiliz, ödemeler online yapılıyor ve eğer ödeme yapmazsanız otoyolda yada kapıda durdurulup ceza yiyorsunuz. Günlük, haftalık gibi ödemeler var ama her ülkenin otoyol sistemi farklı. Romanya'da haftalık ödeme yapsaydım tek tek günlük almaktan uygun olacaktı fakat bir gün daha kalınca tekrar aldım. Macaristan'a geçeceğiz, oranında otoyolunu kullanmak için para ödeyeceğiz ama günlük seçenek yok, en uygun seçenek 10 günlük onunda masrafı aşağı yukarı 16 Euro. Tüm ödemeleri yaptığımıza göre yola düşelim.

Yollara düşmeden önce Yunanistan, Makedonya, Sırbistan geçilmiş ve Romanya'ya girmişim lakin araba ısrarla henüz yakıt düşük uyarısı bile vermedi. Yine de artık akaryakıt almak gerekiyor. Romanya kendisi de petrol çıkaran bir ülke, fiyatları uygundur diye düşünüyordum ama Makedonya'da tekrar depoyu doldurmamış olduğuma biraz pişman oldum.

Sabahın erken saatlerinde akaryakıt istasyonuna girince ufak çaplı sıkıntılar yaşadım. İşlek bir istasyondu, yakıt için pompacı yok ve bu nedenle dolduran ödemeye gidiyor kimisi çabuk gelmiyor. Araya giren bir kaç otobüsle birlikte yakıt almanın daha da zor olacağını düşünerek oradan çıkıp daha sakin bir istasyon seçtim. Araba aşağı yukarı 30 litre mazot aldı, genleşme tankını da hesap edersek buralara kadar 36-37 litre akaryakıt tüketimi olmuş. Mazotu aldıktan sonra lastik basınçları ve yağı kontrol ederek otoyoldan Macaristan kapısına doğru açılıyorum.

Macaristan kapısı gurbetçilerle birlikte oldukça yoğun, Çekya plakalı, Bulgar plakalı araçların yanı sıra Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden plakalarda var. Ortalık karışık ve kalabalık. Kalabalık içinde sıra bana gelince yine gümrük problemi yaşıyorum. AB plakalı yada UK plakalı araçlar hızlıca geçerken Türk pasaportu ve arabası ile geçmek o kadar basit değil.

Memur yaptığı işten bıkmış durumda, etraf ana baba günü ve bana aşağı inebilir misin? Diye kibarca sordu. Pasaporta bakıyor, bana bakıyor, araba evraklarına bakıyor adam stresten sigara yaktı... Parmak izi cihazına parmak izi okuttuk, kameraya baktık tamam şimdi oldu derken yine olmadı. Arkada AB plakalı araçlar korna çalıyor ve sadece benim olduğum sıra duruyor. Memur gidip amirini çağırdı, amir koşarak geldi ve duruma baktı. Vize numarasını ve sürelerini tekrardan girdi ve güle güle dedi. Bir gümrük sorunsalı ile tekrardan başbaşa kalıyorduk...

Bir başka sorunumuz ise park sorunu, Avrupa'da aracınızı gelişi güzel bırakıp gidemiyorsunuz. Hemen her sokak park ücretine ve park saatine sahip lakin şehir içinde bir kaç tur artarak bir viyadük altında park etmiş arabaların yanına benim arabayı bırakıp başlıyorum yürüyüşe.

budapeşte4.jpg
budapeşte5.jpg
budapeşte6.jpg


Gellert tepesinden başladığım, Budapeşte gezisi oldukça güzeldi. Şehir özellikle gece adeta bir masal kitabından kaçmış ve Tuna nehri kıyısına yerleşmiş gibi.
Buda kalesi, Balıkçılar tabyası ve Zincir köprüden Peste'ye geçerek parlamento binası ardından Vaci caddesi...

Işıklandırma'nın çok yakıştığı Budapeşte gerçekten çok keyif vericiydi. Gelecek bölümde Tuna nehri kıyısında yürüyüşüme Slovakya'da Bratislava'da devam edeceğim.

Budapeşte videosunu izlemek için aşağıdaki YouTube videosuna tıklayabilirsiniz.



Kanalıma abone olursanız sevinirim.
 

Bölüm 6 - Türk pasaportu ile gümrük sorunsalı, Buda ve Peşte...

Ekli dosyayı görüntüle 645383 Ekli dosyayı görüntüle 645384 Ekli dosyayı görüntüle 645385


Romanya'da hava kapanmış, gün boyu çileyen yağmur gece dökmüştü. Romanya gümrüğüne yaşadığınız arama tarama sorunu nedeniyle geceyi Romanya'da geçirdim. Aslında geceyi Budapeşte'de geçirmeyi düşünüyordum ve bu nedenle otoyola bir günlük ödeme yapmıştım. Yola çıkmadan bir günlük ödeme daha yaptım.

Artık Balkanlar'da değiliz, ödemeler online yapılıyor ve eğer ödeme yapmazsanız otoyolda yada kapıda durdurulup ceza yiyorsunuz. Günlük, haftalık gibi ödemeler var ama her ülkenin otoyol sistemi farklı. Romanya'da haftalık ödeme yapsaydım tek tek günlük almaktan uygun olacaktı fakat bir gün daha kalınca tekrar aldım. Macaristan'a geçeceğiz, oranında otoyolunu kullanmak için para ödeyeceğiz ama günlük seçenek yok, en uygun seçenek 10 günlük onunda masrafı aşağı yukarı 16 Euro. Tüm ödemeleri yaptığımıza göre yola düşelim.

Yollara düşmeden önce Yunanistan, Makedonya, Sırbistan geçilmiş ve Romanya'ya girmişim lakin araba ısrarla henüz yakıt düşük uyarısı bile vermedi. Yine de artık akaryakıt almak gerekiyor. Romanya kendisi de petrol çıkaran bir ülke, fiyatları uygundur diye düşünüyordum ama Makedonya'da tekrar depoyu doldurmamış olduğuma biraz pişman oldum.

Sabahın erken saatlerinde akaryakıt istasyonuna girince ufak çaplı sıkıntılar yaşadım. İşlek bir istasyondu, yakıt için pompacı yok ve bu nedenle dolduran ödemeye gidiyor kimisi çabuk gelmiyor. Araya giren bir kaç otobüsle birlikte yakıt almanın daha da zor olacağını düşünerek oradan çıkıp daha sakin bir istasyon seçtim. Araba aşağı yukarı 30 litre mazot aldı, genleşme tankını da hesap edersek buralara kadar 36-37 litre akaryakıt tüketimi olmuş. Mazotu aldıktan sonra lastik basınçları ve yağı kontrol ederek otoyoldan Macaristan kapısına doğru açılıyorum.

Macaristan kapısı gurbetçilerle birlikte oldukça yoğun, Çekya plakalı, Bulgar plakalı araçların yanı sıra Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden plakalarda var. Ortalık karışık ve kalabalık. Kalabalık içinde sıra bana gelince yine gümrük problemi yaşıyorum. AB plakalı yada UK plakalı araçlar hızlıca geçerken Türk pasaportu ve arabası ile geçmek o kadar basit değil.

Memur yaptığı işten bıkmış durumda, etraf ana baba günü ve bana aşağı inebilir misin? Diye kibarca sordu. Pasaporta bakıyor, bana bakıyor, araba evraklarına bakıyor adam stresten sigara yaktı... Parmak izi cihazına parmak izi okuttuk, kameraya baktık tamam şimdi oldu derken yine olmadı. Arkada AB plakalı araçlar korna çalıyor ve sadece benim olduğum sıra duruyor. Memur gidip amirini çağırdı, amir koşarak geldi ve duruma baktı. Vize numarasını ve sürelerini tekrardan girdi ve güle güle dedi. Bir gümrük sorunsalı ile tekrardan başbaşa kalıyorduk...

Bir başka sorunumuz ise park sorunu, Avrupa'da aracınızı gelişi güzel bırakıp gidemiyorsunuz. Hemen her sokak park ücretine ve park saatine sahip lakin şehir içinde bir kaç tur artarak bir viyadük altında park etmiş arabaların yanına benim arabayı bırakıp başlıyorum yürüyüşe.

Ekli dosyayı görüntüle 645386 Ekli dosyayı görüntüle 645387 Ekli dosyayı görüntüle 645388

Gellert tepesinden başladığım, Budapeşte gezisi oldukça güzeldi. Şehir özellikle gece adeta bir masal kitabından kaçmış ve Tuna nehri kıyısına yerleşmiş gibi.
Buda kalesi, Balıkçılar tabyası ve Zincir köprüden Peste'ye geçerek parlamento binası ardından Vaci caddesi...

Işıklandırma'nın çok yakıştığı Budapeşte gerçekten çok keyif vericiydi. Gelecek bölümde Tuna nehri kıyısında yürüyüşüme Slovakya'da Bratislava'da devam edeceğim.

Budapeşte videosunu izlemek için aşağıdaki YouTube videosuna tıklayabilirsiniz.



Kanalıma abone olursanız sevinirim.
Gezi yazılarınızı ilgiyle okuyorum. Kanalınıza da abone oldum. Yazılarınızın devamını bekliyorum.
 

Bölüm 7 - Küçük bir Avrupa kenti Bratislava

1.jpg
2.jpg


Romanya'da yağan yağmur aksine Macaristan gün boyunca oldukça sıcaktı, Tuna nehrinin ve rüzgarın etkisi ile bir nebze yürüyüş için şartlar uygundu. Budapeşte yolculuğu bittiğine göre direksiyonu başka bir şehire doğru kırma vaktidir.

Sabahın erken saatlerinde tası tarağı toplayıp arabanın koltuğuna geçtiğim gibi Budapeşte içinden çıkma niyetindeyim. Bu sefer aklım başıma gelmiş olacak ki, bir sonraki ülkelerin akaryakıt fiyatlarını kontrol ettikten sonra ülke değiştireceğim. Tamışvar ve Budapeşte arası 315 km civarında, bu km arasında arabanın bir şey yakacağı yok ama bu bizim görecek olduğumuz son ucuz akaryakıt olabilir. Öyle ya Hollanda içinde akaryakıt 2 Euro civarında. Burası da pek ucuz sayılmaz lakin depoda boş yer bırakmayacak şekilde 15 litre mazot alınca bakalım bizi nereye kadar sürükleyecek diyorum.

Öte yandan otoyol için ödeme yapmak gerekiyor, Bratislava ve Viyana oldukça yakın konaklamayı Viyana'da yaparım diyerek bir günlük Slovakya otoyol ücreti ödüyorum. Bu otoyol ücreti 5.40 Euro. 200 kilometrelik yolda ağır gitmek istediğim için tır süren şoförler ile arada bir sıkıntılar yaşıyoruz. Ağır dediysen 90-100 km aralıkta gidiyorum lakin ağır vasıta sürücüleri çok sabırsız ve şirketin onlara verdiği mazotla oldukça hızlı gidiyorlar. Biz mazotu şirketten alamadığımız için etrafı görerek ve yavaş gitmeyi tercih edenlerdeniz.

Bu sefer gümrük sorunsalı yok çünkü artık pasaport kontrolü bile yok. Doğrudan girdiğim Bratislava içerisinde park yeri bulmanız gerekiyor. Avrupa'da otoyol ücreti olduğu gibi birde otopark ücreti durumu var. Otopark ücreti nedeniyle arabayı genelde bir kaç kilometre uzaklığa bırakıyorum. Bratislava için orada yaşayan arkadaşımdan aldığım bilgiler doğrultusunda arabayı Botanik Bahçesi önüne ücretsiz olarak park ettim. Buradan ister tramvay, ister yürüyerek merkeze ulaşmak basit.

5.jpg
6.jpg


Benim tercihim elbette yürümek, Tuna nehrinin kenarında başladığım yürüyüşte gözüme ilk çarpan bisiklet kullanımı ve ana cadde üzerinde sürekli gidip gelen tramvaylar. Biraz daha ilerledikçe, nehir boyunca gemi otel ve restoranlar. Yürüye yürüye gördüğüm ilk bina St. Martin Katedrali olsa bile, renkli evlerin olduğu küçük dar sokaklardan Kaleye doğru ulaştım. Kale şehire göre oldukça büyük olunca, şehrin hatta ülkenin en bilinen yapısı diyebiliriz. Kalenin üstünden Tuna nehri ve şehrin bir çok kısmı görünmekte.

Kalenin ardından St. Martin Katedrali ve eski şehir bölgesinde bir yürüyüş. Yürüyüş esnasında sokaklar bomboş lakin meydana doğru çıkınca kalabalık birden arttı. 13.yy kalma St.Michael’s kapısı Ortaçağda 4 devasa kapı ile korunan şehirde kalan tek kapı ve buradan itibaren oldukça kalabalık. Bu kalabalık üzerine yağmur birden basınca bir bina kapısı önünde oturuyorum. Benimle birlikte bir sokak kedisi ve hemen yanında benim gibi turist olduğu anlaşılan yalnız bir adam... Merhaba diyoruz ve birlikte yağmurun dinmesini bekliyoruz.

9.jpg
11.jpg


Yağmur dinince bir yemek arası, yemek arasıyla birlikte bu şehirde ücretsiz lavabo olmadığını anlıyorum. Avrupa'nın bir çok ülkesinde ücretsiz olan lavabolar burada ücretli... Ardından meydan ve biraz yürüyüş, Tuna nehri boyunca yürürken birden gözüme gemi üzerinde bir rock topluluğu takılıyor. Konser çok gürültülü ve kalabalık, umarım batmazlar derken yağmur yine başlıyor ve biz sulara bata çıka arabaya varıyoruz.

Bir günlük ödeme yaptığımız otoyoldan Avusturya sınırına doğru sürmeye başlıyorum. Gelecek bölüm: Viyana

Bratislava bölümünü izlemek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.


Abone olursanız çok sevinirim.
 




Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,743
Mesajlar
1,523,042
Kayıtlı Üye Sayımız
166,559
Kaydolan Son Üyemiz
Sercantetik

SON KONULAR



Geri
Üst