Ynt: Antalya'dan Kuzey Denizi Kıyılarına
Sanırım Avrupa ve bizdeki kampingleriyle karavancılığı karşılaştırırken bazı nesnel tesbitleri göz önünde bulundurmayı unutmamalıyız. Türkiye'de daha evvelden Yugoslavya savaşı öncesi karavancılığın başka görüntü verdiğini bilenlerin karamsar olmalarını anlamak zor. Yani olurluğu ispatlanmışdı, olanakların daha da fazlalaştığı günümüzde daha da ileriye gidebilmesi niye düşünülmesin ? Evet yerler kapıldı, kar marjının yüksek olduğu başka alanlar var dense de, Avrupa'da denizden uzak, beklenmeyen yerlerde sade ama kullanışlı bir sürü kampingler var. Otel sayı ve kalitesinde yapılan atılımlarımızın bu alanda kısıtlı seviyede kalmasının, başka sebepleri olmalı. "Kampingler olmadığı için gelen az" doğru ise, en azından "karavanlar az olduğu için kaliteli kampingler çok değil"de doğru. Sayıları artacak ortamı bulduklarında, rekabet yüzünden kendilerine çeki düzen vermeleri, bilindiği üzere piyasa kuralı. Talep az ise arza kızmamalı.
Büyük şehirlerde bile herhangi bir benzin istasyonuna karavancı ünitesi yaptıramamızda, karavancı sayımızın azlığının rolü yok mu acaba ?
Fakat bu koşuda Avrupadan açıkca önde olduğumuz alanlar da var.
*Avrupanın hiçbir yerinde toplamda bizdeki gibi serbest kamp yapamazsınız.
*Görülecek yerlerin çeşitliliği.
*Göreceli ucuzluk.
*Avrupanın neredeyse hiçbir yerinde, bizdeki kadar misafirperverliği yaşıyamazsınız. Detaya girmek tereciye tere satmak olacak.
Sizler için normal olan, onlar için sansasyon !
Bu yaz en turistik olduğu söylenen yerleşimlerde, birgün soldaki öteki gün sağdaki diğer komşu evden hediye sebze verdiler. Kaldığımız yerlerde sıklıkla suya yada başka birşeye ihtiyacımız olup olmadığı soruldu. Araçla durduğumuz bilindiği halde, paramız çıkışmadığı zaman bakkal "yarın verirsin canım" dedi. Çıktığımız bir yaylada bizi evinde kahvaltı etmeden göndermiyenler oldu...
Tabi bütün bunları Türkçeden başka bir dile tercüme etmek biraz zor olmalı ?
(Rahatsız olduğumuz şeylerde olmadı değil ama, çok şey Avrupa'ya göre değişik açılardan keyifliydi.)
Hepsi iyi de, Avrupa normlarını bulamayan bütün bunlara rağmen niye gelsin ki diyenlerin bunun bir koşu olduğunu unutmamaları lazım.
Tabi bu konuda esas katalizörün karavancılığın kanuni düzenlemelerle önünün açılmasında yattığı gayet açık. Tanıtımın rolü inkar edilemez. Bu arada teşvik de unutulmamalı.
Bütün bunlar yapılırken başka alanlarda da düzenlemelere ihtiyaç olduğu ise aşikar.
Sonuçta bizdeki başlangıç şartları da o kadar kötü değil yani.
Artık çokca ispatlandığı şekli ile, karamsarlık bir lüks.
Belki Kennedy'nin meşhur sözündeki "ülke" kelimesi "karavancılık" la değiştirilerek şöyle söylenebilir.
"Karavancılığın senin için ne yaptığını değil, senin karavancılık için ne yaptığını söyle !"
Ülkeyi sevmenin, daha doğrusu sorumluluğu göstermenin çeşitli yolları olmalı ?
Federasyon, Erdal bey ve Bekir hocamızın girişim ve başarılarını düşünürsek, forumlarda paylaşımda bulunmak yada bir derneğe destek vermek, sorumlulara e-mail göndermek, neden yeterli olmasın ?
Peki peki tamam,
yapıcı karamsarlığı da listeye dahil edelim. ;D