Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan seyr-ü zafer Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 1,172
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 197,491
Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

.

IMG_0465p_900x1200.jpg


IMG_0466p_1600x1200.jpg


IMG_0469p_1600x1200.jpg


IMG_0470p_1600x1200.jpg


IMG_0472p_1600x1200.jpg
 

Etiketler









Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

seyr-ü zafer' Alıntı:
Tüm güzelliğine rağmen, kitle turizminin garantili mutluluk ve evdekilere gösterilecek mükemmel ‘hatıra fotoğrafı fonu’ Dubrovnik, bende bir ‘keşif yapmışlık’ duygusu uyandırmadı. Libya Çölü’nün derinliklerindeki Gadames’in, Batılıların gelip görmeye korktukları sokaklarında dolaşırken yaşadığım türden duyguları kastediyorum…

Keşif duygusu güçlü, gerçek bir gezginin sözlerine katılıyorum. :smiley:


seyr-ü zafer' Alıntı:
Gezi notlarımı başından okuyan arkadaşlarım biliyor, amacım gittiğim yerlerle ilgili rehber bilgiler sunmak değil, nereyi ne kadar gezip görmek istemişsem yani ilgimi ne kadar çekmişse o kadar vakit ayırıyorum ve kitabi bilgiden çok duygularımı, izlenimlerimi aktarmaya gayret ediyorum.
...
Sahil yolundaki en özel şey Güney Avrupa’nın en büyük fiyordunun burada bulunması, Kotor Fiyordu. Feribotla karşıya geçilmeyip kıyısından dolaşıldığında yol 25 kilometre tutuyor. Bu satırları yazarken Norveç’i de gördüğüm ülkeler listesine katmış haldeyim, dolayısıyla bende fiyord kavramı başka boyutlarda…

*Ansiklopedik bilgilere ulaşmak, artık çok kolay; o nedenle önemli değil denebilir. Oysa, bireysel gözlem ve değerlendirmeler öyle mi ya!...
*Norveç'i gören karavancılar da Norveç'i muhakkak görmek gerek diyorlar.


seyr-ü zafer' Alıntı:
Oysa gençliğimin gizemli ülkesiydin sen, dünyada en zor ziyaret edilebilen ülkelerden, içindekiler de dışarıya çıkamadığından nasıldır neye benzer hiç haber alınamayan. Kapitalist Avrupa’nın göbeğinde dimdik ve tek başına duran, blokların batısındakinin de doğusundakinin de dışında kalmayı seçmiş küçük sır küpü. Arnavutluk’un 1944-1992 yılları arasındaki komünist dönemini, Enver Hoca’nın, evet sadece bir adet adamın hayal gücüyle tasarlanmış ve yaşayan halini görmeyi gerçekten isterdim, artık çok geç.

Kişiye dayalı yönetimlerin coğrafi yakınlık olarak iki örneğinden biriydi Enver Hoca'nın Arnavutluk'u; diğeri de Tito'nun Yugoslavya'sı. Yönetim, yöntem bakımından epeyce ayrıydılar. İkisi de yok bugün; yaşandı ve bitti...
*Arnavutluk bayrağı hakkındaki düşüncelerinizi ben de paylaşıyorum. :smiley:


seyr-ü zafer' Alıntı:
Meteora

Adalar dışındaki Yunanistan’ı genel hatlarıyla gördüm diyebilirim. Kıta Yunanistanı’nda bence en ilgi çekici yer Meteora idi, hatta Yunanistan’da görebileceğiniz en ilginç ve biricik yer Meteora bence. Beyaz badanalı, rengarenk çatılı, çerçeveli evlerin yamaçları kapladığı kasabaları barındıran masal diyarı adalar da çok cezbedici hemfikirim, ama onlar biraz plastik ve turistik güzellik bunu kabul etmek lazım.

Meteora’a ise yiyip içip kumsalda pinekleyen zengin Avrupalı turistlerin mekanı değil tahmin edileceği üzere, meraklısının keşfedip mutlu olacağı bir yer. Hem tarihi bir derinliği mevcut, hem de görsel güzelliği. Benim gibi bulutlu, sisli bir gününe denk gelirseniz ıssızlık ve inziva duygusunu daha fazla hissedersiniz.

...

Ilık bir Ege akşamı, hava açık, kekik kokusu, sessizlik, su katınca beyazlayan sakızlı şerbet, ikibuçuk aydır geçilen yollar, yaşanan maceralar, halen sağ salim devam edebilmenin mutluluğu, bunun asla tekrarlanamayacak olmasının hafif burukluğu. Hayat ne garip. Başıma aksilikler gelmeseydi eğer; işimle, ailemle meşgul yerel yaşayan ve o koşullarda hem mutlu hem de mutsuz bir adam olacaktım belki de. Para kazanacaktım, ama istediğim çoğu şeyi gerçekleştirmeye vakit bulamayacaktım. Bazen büyük musibetler de insana fırsat kapıları aralayabiliyormuş, bunu fark edip hayatı yeniden gözeden geçirmek ve tanımlayabilmekmiş mesele. Yaşamım ve mutluluğum adına, elimde kalan imkanlarla vaktimi anlamlı ve özel kılmak adına bir şeyler başarmış hissediyordum kendimi. Mutlak mutluluk yok elbette. Yine hem mutlu hem de mutsuzdum, güzel anlar yaşamak için gayret göstermeyi sürdürecektim sadece. İyi şeyler aramak için yollara düşerseniz evinize eliniz boş dönmezsiniz. Hayal taciri değilim, yaşanmışlıktan hareketle konuşurum, güvenebilirsiniz.

:smiley:
+


*Çok özel ve güzel fotoğraflar için de ayrıca teşekkürler; emeğinize saygı duyuyor ve sağlık diyorum. :smiley:

Cavid Sezen
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

nasıl da kaçırmışım bu konuyu diye üzüldüm başta. sonra 1 den 110 a geldim birkaç saatte. Yazılarınız, fotograflarınız, ruhunuz çok güzel. Ama birşey çekti dikkatimi. onlarca fotograf arasında sadece birinde o da çok hafif tebessüm etmişsiniz. Gülümserken yok fotografınız.
 



Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Tekrar merhaba,

Bundan sonraki seyahatlarinizde yol arkadaşı isterseniz en azından görüşmek isterim.
Araçla ya da sırt çantasıyla olabilir. Blog sayfamdaki yazılarımdan tarzım ve şahsım hakkında fikir edinebilirsiniz.
Zaman sorunum yok, bir kaç ay ya da birkaç sene olabilir. İzmir'de oturuyorum.
(e-posta adresiniz olmadığı için buraya yazıyorum)
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

gezmen' Alıntı:
Keşif duygusu güçlü, gerçek bir gezginin sözlerine katılıyorum. :smiley:


*Ansiklopedik bilgilere ulaşmak, artık çok kolay; o nedenle önemli değil denebilir. Oysa, bireysel gözlem ve değerlendirmeler öyle mi ya!...
*Norveç'i gören karavancılar da Norveç'i muhakkak görmek gerek diyorlar.


Kişiye dayalı yönetimlerin coğrafi yakınlık olarak iki örneğinden biriydi Enver Hoca'nın Arnavutluk'u; diğeri de Tito'nun Yugoslavya'sı. Yönetim, yöntem bakımından epeyce ayrıydılar. İkisi de yok bugün; yaşandı ve bitti...
*Arnavutluk bayrağı hakkındaki düşüncelerinizi ben de paylaşıyorum. :smiley:


:smiley:
+


*Çok özel ve güzel fotoğraflar için de ayrıca teşekkürler; emeğinize saygı duyuyor ve sağlık diyorum. :smiley:

Cavid Sezen

Cavid Hocam, ne desem bilemiyorum. Satır satır okuyup yorumlamanız çok çok güzel. Teşekkür ederim :smiley:


huseyinyilmaz' Alıntı:
nasıl da kaçırmışım bu konuyu diye üzüldüm başta. sonra 1 den 110 a geldim birkaç saatte. Yazılarınız, fotograflarınız, ruhunuz çok güzel. Ama birşey çekti dikkatimi. onlarca fotograf arasında sadece birinde o da çok hafif tebessüm etmişsiniz. Gülümserken yok fotografınız.


Haklısınız, fotoğraflarımı kendim çekiyorum, kameranın arka lcd ekranını çevirip, zaten o yüzden kadrajda hep aynı yerdeyim. Fotoğrafı birisi çekerse ya da birisiyle birlikte çekiliyorsam gülümseyebiliyorum ancak :smiley:

srpc' Alıntı:
Tekrar merhaba,

Bundan sonraki seyahatlarinizde yol arkadaşı isterseniz en azından görüşmek isterim.
Araçla ya da sırt çantasıyla olabilir. Blog sayfamdaki yazılarımdan tarzım ve şahsım hakkında fikir edinebilirsiniz.
Zaman sorunum yok, bir kaç ay ya da birkaç sene olabilir. İzmir'de oturuyorum.
(e-posta adresiniz olmadığı için buraya yazıyorum)

Nevzat Bey, tanıştığımıza memnun oldum ve ilginiz için teşekkür ederim. Blogunuzu baştan sona okuyacağım. Görüşmek üzere.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Peloponez, Nam-ı Diğer Mora Yarımadası

Mora Yarımadası’nın kuzeybatısını anakaraya bağlayan Rio Andirio Köprüsü’nü geçtikten sonra yarımadadaki ilerleyişim başladı. Mora Yarımadası’nın çoğrafi yapısı, bitki örtüsü bizim Ege Bölgesi’nin aynısı. Birkaç dağ köyüne uğradıktan sonra doğu sahilindeki Nafplio’ya vardım. Burası kitle turizminden uzak sakin, güzel bir kent. Özellikle Palamidi Kalesi’ne çıkılıp şehrin ve Argolis Körfezi’nin manzarasını izlemek etkileyiciydi.

Atina

Nafplio ile Atina arasındaki mesafe pek uzun değil. Liman’nın bulunduğu Pire’ye varmam kısa sürdü. Amacım ülkenin Mikonos, Santorini gibi popüler adalarından iki tanesine gidip hayatımın kartpostal fotoğraflarını çekmekti. Bilet ofisine girip feribot fiyatlarını sorunca o dakika vazgeçtim. Mikonos’a doğrudan feribot yoktu. Önce iki adaya daha uğrayacakmış, sonra Mikonos’a gidecekmiş ve yol 9 saat sürecekmiş. Fiyat gidiş geliş 250 Euro civarıydı. Arabayı limanda bırakıp gitsem konaklama ve ulaşım için masraf yapacaktım, daha pahallıya mal olacaktı, Bu maliyete değmeyeceğini düşündüm, hırs yapmadım, gitmekten bu seferlik vazgeçtim. Moralimi bozmadım, merkeze devam ettim.

Atina düz ovada kurulmuş, pek kendine özgü hali bulunmayan modern şehir görüntüsünde. Başlıca gezilecek yerleri Akropol, çevresindeki antik kalıntıların bulunduğu alanlar, hemen eteğinde bulunan Anafiotika ve yakınındaki eski Türk mahallesi Plaka.

Akropol yüksekte kurulmuş şehir demek. Buradaki en önemli yapı meşhur Pantheon, yani tüm Yunan tanrıları için M.Ö. 432’de yapımı tamamlanmış tapınak. Tepenin eteklerinde iki amfi tiyatro ve Pantheon’un küçük kopyası gibi duran Athena Nike Tapınağı var. Arkeolojiye özel merak varsa buraların bir günde gezilmesi zor. Ülkemizde de aynı dönemlerden kalma aynı uygarlığın kalıntıları mevcut ancak durumları bu kadar iyi değil, yani sütunlarının çoğu ayakta, çatısı tepesinde bir yapı yok maalesef.

Anafiotika’nın aşağı taraflarında dönerciler ve işportadan hallice mal satan dükkanlarla dolu sokaklar var, İzmir Kemeraltı’nı andırıyor biraz, ama Kemeraltı çok daha renkli ve hareketlidir.

Plaka bölgesi Syntagma Meydanı’nın güneyinde kalıyor, araç trafiğine kapalı dar sokaklar, restoranlar, tavernalar ve hediyelik eşya dükkanları var bolca, hareketli kalabalık bir yer.

Atina’da gündüz vakti tüm bunların dışında hazır parlemento binasının yakınlarındayken, nöbet tutan etekli ponponlu ayakkabılı askerlerin bir koreografiyle yer değiştirmelerini izlemek gayet eğlenceli…


Atina’dan Selanik’e ve Memlekete Doğru Son Etap

Atina’dan ayrılıp anayoldan Selanik’e vardım. İzmir’i bilip Selanik’e gidenler bu iki kenti birbirine benzetirler genelde. Benzeyen yanı şu: İzmir Alsancak’ın sahili doldurulup rekreasyon alanı yapılmadan önce bitişik nizam sıralanan apartmanların önünde şimdiki taş döşeli yol yerinde dar araç yolu, ardında aynı Selanik’deki gibi dar bir yaya yürüyüş yolu vardı. Yaya kaldırımının bitiminde deniz başlıyordu. Birde yalı apartmanlarının altlarındaki lokanta, kafe ve barların mevcudiyeti açısından benzerlik var. Görsel benzerlik bundan ibaret.
İzmir ve Selanik’in öz itibariyle en yakın tarafları yaşamak için güzel şehirler olmaları. İki kentte de turistlere hitabeden fazla şey yok, ama yerleşip hayat geçirmek için uygun şehirler. İklim yumuşak, yeme, içme, eğlenme alternatifi bol. Deniz tatili için yakınlarda seçenekler var, insanları birbirlerine sıkıntı vermiyor, herkes kendi halinde.

Türk ve Yunan Milletleri’nin yaşam biçimi açısından benzerliklerine gelirsek: Türkiye Yunanistan kadar homojen değil demografik açıdan. Türkiye doğusundan batısına, büyük kentlerinden kasabalarına; dünya görüşleri, yaşam biçimleri, etnik kökenler açısından daha fazla değişken, burada uzun uzadıya anlatmak zor. Yunan Milleti’nin şehirlisi daha ziyade, Ege sahilinde ve İstanbul’da batı tarzı hayat yaşayan orta sınıftan Türk insanlarına benziyor; kısa menzilli gezmeyi, çalgı-çengili gece hayatını, ailecek yiyip içmeli eğlenceleri, deniz kenarı tatillerini, çalışma mecburiyeti yoksa yan gelip yatmayı seviyor. Avrupa’nın başka ülkelerinde göremeyeceğiniz, memleketimizden aşina şeyler yaşamak sıklıkla mümkün komşu ülkede. Örneğin şehirlerarası bölünmemiş bir yolda gidiyorsunuz. Arkanızdaki araba karşıdan gelen trafik yüzünden Sizi sollayamıyor ve korna çalarak emniyet şeridine çıkmanızı, yol vermenizi isteyebiliyor…

Türkiye’ye Dönüş

Selanik’den çıkıp Gümülcine üzeri İpsala Kapısı’na yöneldim ve Türkiye’ye giriş yaptım. Geçenler bilirler, Meriç Nehri üzerindeki dar köprü bağlar sınırı. Bizim tarafa geçip Türkiye tabelasını gördüğümde tam tarif edemiyeceğim bir sevinç-hüzün duygusu kapladı içimi. Aylarca dolaşıp keşfetsem de, içimde aidiyet-vatan duygusu var sonuçta, dönmek istediğim bir toprak parçası var. İki buçuk ay geçmişti, 24000 km’den fazla yol gitmiştim. Yolculukta geçen süreyi ya da gidilen yolu ardımda bırakmaktan ziyade hafızamda biriktirmeye çalışıyorum, böylece gitmişliğim anlamlı hale geliyor. Üç sene önce yapılmış bu geziyi bugün dahi notlara bile bakmadan hatırlayıp yazabiliyorsam boş gidip boş gelmemişim demektir sanırım.

İzmir’e dönüşü Çanakkale/Eceabat üzerinden yaptım. Turgutreis Tabyası’nı ziyaret ettim. Burada hurdaya çıkarılan aynı adlı zırhlı gemiden sökülme iki adet ikili devasa top var. 1936 yılında, rivayete göre aylarca süren çalışmayla toplar oraya taşınmış ve atış yapılarak denenmiş.

Yunan adalarına gidemediğimden dolayı eve içimde ukdeyle dönmek istemedim ve anlık kararla Geyikli’ye yöneldim buradan ada görme ihtiyacımı gidermek ve bir gece konaklamak üzere Bozcaada’ya geçtim, iyi ki de gitmişim. Yalnız, Bozcaada pahallılıkta Avrupa’nın turistik merkezleriyle yarışır. Bir tabak pilav, adına Girit Pilavı diyip 10 Liraya satılır mı kardeşim? Ertesi gün dönüş yolunda Assos’a da uğradım. Assos’un gidilecek hali kalmamış artık İstanbul sosyetesi ele geçirmiş… Yetmişaltı gün önce ayrıldığım İzmir’e salimen döndüm.
 






Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,740
Mesajlar
1,522,988
Kayıtlı Üye Sayımız
166,557
Kaydolan Son Üyemiz
Takezo

SON KONULAR



Geri
Üst