Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km
Petra
Mısır için Ebu Simbel, Türkiye için Kapadokya nasıl ise Ürdün için Petra da öyledir. Benzersiz coğrafi oluşumlar üzerine kazınmış görkemli tarih..Petra’yı belgesellerde izlediğimde gün gelip ziyaret edebileceğim aklımın ucundan geçmemişti. Bir yeri filmden izlemek, fotoğraflarına bakmak pek etkileşim imkanı tanımaz, Petra, belgeselini izlerken bile dikkat çekmeyi, orada bulunma isteği uyandırmayı başarıyordu. Gün batımına yakın, tektonik bölgeyi yukarıdan gören yoldan alçalırken gördüğüm manzara, bu bölgenin ve kentin dünyadaki ününü sonuna kadar hak ettiğini düşündürtüyordu bana.
Ertesi gün yorucu geçeceğinden öncesinde ve sonrasında dinlenmek kolay olsun diye kalacak düzgün bir yer aradım, Valentine Hostel’e yerleştim..
Odada tanışıp konuştuğum Oyama, akşam “Petra by Night” etkinliğinin düzenleneceğini ve oraya gideceğini söyledi. Oyama Japonya’da yaşayan, farklı ülkelerde uzun süre gönüllü sosyal çalışmalara katılmış elli yaşlarında bir aktivist. En son, Filistin’de kimsesiz çocuklarla ilgili programda altı ay görevalmış.
Bahsettiği etkinliği önceden duymuştum, ben de katılmaya karar verdim. İki saat sonra arabayla ziyaretçi merkezine varıp, toplanma noktasında grubun tamamlanmasını bekledik, kağıttan yapılmış mum fenerleriyle işaretlenmiş yoldan kanyonu geçip Hazine Dairesi’nin bulunduğu alana geldik. Meydan komple fenerlerle donatılmıştı, başka hiç ışık yoktu ve o ışık çevredeki bütün kaya duvarlarını aydınlatıyordu. Canlı ve akustik Bedevi müziği dinledik, çay ikram edildi ve bir konuşmacı Petra ile ilgili edebi metinler okudu. Alanı dolduran yüzlerce kişi aynı anda sustu. Sessizlik seansı, çay, pırıl pırıl yıldız dolu gökyüzü, yüzlerce mum..Petra, o an orada bulunmayı ayrıcalık haline getirmişti.
Ertesi gün erkenden kahvaltı edip arabayla ziyaretçi merkezine tekrar geldim. Buradan bilet ücretine dahil at sırtında transferle geçitin başlangıç noktasına vardım. Ziyaretçi merkezi ile Hazine Dairesi arasındaki mesafe birbuçuk kilometreyi buluyor. Genel olarak Petra büyük bir sit alanı ve meraklıları 2-3 günlük kombine bilet alıp kilometrelerce yürüyüş, bazen de tırmanışla en uzak noktalara kadar gidiyor. Kişisel düşüncem, girişten tepedeki tapınak bölgesine kadar uzanan kentin merkez kısmı bir günde gezilir, bundan ötesi trekking ve kaya tırmanışına girer.
Yüzlerce metre uzuluğunda ve yer yer 3-4 metre genişliğe kadar daralan geçidi yürüyüp Hazine Dairesi’ne vardım, burada her daim ziyaretçi var ve ne yazık ki insansız fotoğraf çekmek mümkün değil. Buranın kesin yapılış tarihi belli değil M.Ö. 100 ile M.S. 100 arası deniyor. Sağlı sollu yüksek kayalara oyulmuş mezarların arasından anfi tiyatro bölgesine ulaşılıyor, tiyatronun ilerisinde sütunlu yol ve çarşı var. Yolun sonundaki kayalık bölgenin arasındaki yarıktan yukarılardaki tapınak bölgesine çıkılıyor. Bu tırmanış ortalama şehir insanı için bile yer yer yorucu ve zorlayıcı olabilir.
Petra Yunanca “Kaya” anlamı taşıyor. Nebati olarak bilinen, bölgede ikibin yıl önce yaşamış Arapların kurduğu ve en müreffeh zamanlarında yirmibinden fazla kişinin yaşadığı bir ticaret kentiymiş tarihte. Doğu- batı ticaret rotasının geçiş noktasında, malların depolandığı, korunduğu, el değiştirdiği, bazen işlendiği, verilen hizmetler karşılığında vergi toplandığı, alacak-verecek sözleşmelerinin düzenlendiği bu şehir daha sonra Bizans İmparatorluğu’nun hakimiyetine geçmiş ve M.S. 10. yüzyıldan itibaren önemini yitirmiş..
Eski uygarlıklara ve ardlarında bıraktıkları eserlere zerre kadar merakınız varsa, Petra, uğrunda harcadığınız zaman ve paranın, gezerken döktüğünüz terin karşılığını size fazlasıyla verecektir.