.
İzin verirseniz herkezin bildiği basit şeyleri tekrar edeceğim ama biliyorsunuz bazen şeytan detaylarda gizli oluyor.
Karavanda enerji sisteminin karakter olarak farklı iki bölümü var.
a) Enerjinin kazanımı
b) Enerjinin depolanması.
Enerji kazanımı oldukça esnek bir yapı göstermekte.
Günlük kazancımızın baştan ne kadar olacağı kesin olmasa da bereket onu idare edebilme şansımız var. Mesela solar için gölgeden güneşe çıkıyor yahut istersek yerimiz varsa yeni panellerle kapasitesini sorunsuzca arttırabiliyor hatta tüketim esnasında enerjinin fazlasını depolayabiliyoruz. Yollarda oynak değerlerde alternatör üzerinden de ekstra kazancımız olabilmekte. Dediğiniz üzere market buzlarıyla buzdolabı tüketimini azaltabiliyor hatta her şey bittiği anda tabi bulursak şebekeye bağlanarak tekrar düzlüğe bile çıkabiliyoruz.
Kısaca kazanımı belli seviyede tutmak için devamlı aktif ve tetikte olmak gerekmekte.
Halbuki kullanacağımız enerji üzerine baştan oldukça kesin bilgimiz var. Tüketimimizi mevsim farkları dahil, olası + - %10 değeriyle bile hesaplamakta sorunumuz yok.
Bu açıdan doğru akü kapasitesini baştan seçmemek için pek sebep yok.
Üstelik bu yaklaşımı zorunlu kılan başka sebepler de bulunmakta.
Yani aküyü sonradan ilave etmek iki açıdan sorunlu.
* İkinci akü ayni cins, marka ve değerde bile olsa beraberce bağlandıklarında, farklı (gerçek) kapasitelerinin dengeleme akımı yüzünden randıman kaybı yaşanmakta.
* Tek akü toplamda daha az olan iç direnci yüzünden, ayni kapasitedeki iki aküden daha hızlı dolmakta.
Bu iki konuya forumda birkaç kez detaylarıyla değinmiştik.
Kısaca nihai aküyü kolayca baştan seçmek, soları ise gerektiğinde desteklemek yerinde olmalı ?