Ynt: Suriye, Ürdün, Lübnan
Gece Beyrut'dayız. Çok değil, çok çok etkileniyoruz. İnanılmaz bir kent. Hamra'da dolaşırken tesadüfen karşılaştığımız bir gencimiz bize bence Beyrut'un en güzel restoranını öneriyor.
[attachment=1]
Hamra caddesinin sonunda.
[attachment=2]
Beyrut'ta Grotto mağaraları, Casino di Liban, Harissa tepesi (teleferik Tahtalı dağındakine göre çok daha korkutucu) gibi aktiviteleri yerine getiriyoruz. Gezilerde alışveriş alışkanlığımız olmamasına rağmen çok uygun fiyatları nedeniyle tesadüfen bulduğumuz "Columbia" outleti adeta talan ediyoruz. Casino bize hiç cömert davranmıyor, günbatımı manzarası ile yetiniyoruz.
[attachment=3]
Cemaziyeh caddesinin girişine yakın Cemaziyeh (Gemmayzeh) kahvesinde çoğunluk Beyrutlularla birlikte tatilin en güzel canlı müzik gecesini yaşadık. Beyrut'taki çok güzel iki gün sonrası biraz da güneyini görelim diyerek Saida, Sur yönüne ilerledik. Saida hiçbir özelliği olmayan bir kent gibi geldi bize. Daha sonra deniz kenarında bizdekilerle yarışacak çöp dağlarını görünce vazgeçip, kuzeye Byblos yönüne rotamızı çeviriyoruz. Burası ismini hakeden güzellikte. Dinlerin farklılaşmasıyla kentlerdeki temizliğin inanılmaz değişimi biz müslümanlar açısından oldukça üzücüydü.
[attachment=4]
Byblos
[attachment=5]
Artık dönüş yolundayız. Bu resmi Tripoli'de mi Tartus'ta mı çektiğimi tam hatırlayamıyorum.
Tripoli, Lazkiye bence Akdeniz kıyısında olmayı pek de hak etmeyen kentler. Hiçbir güzelliklerini göremiyorum. Lazkiye'den sonra bir zamanların pek meşhur "Qandil" köyünün Yayladağı'na bu kadar yakın olmasına çok şaşırarak ülkemize giriş yapıyoruz.Adana öncesi son mola Harbiye Hidro restoranda.