Milano - Como Gölü - Venedik Gezi Notları (25-28.kasım.2017)

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 117
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 17,503
Büyük Kanal üzerinde Ponte Degli Scalzi,Ponte della Costituzione,Ponte dell’Accademia ve Ponte di Rialto adlı dört köprü bulunmaktadır Bunlardan Rialto Köprüsü(=Ponte di Rialto),Venedik şehrinin ilk köprüsü olup sadece Venedik’in değil dünyanın da en ünlü köprülerinden biridir.Yaklaşık 24 metre yüksekliğinde ve 157 metre uzunluğundaki köprünün alt kısmı ticari gemilerin rahatça geçebilmesi için yukarıya doğru yükselen bir yapıdadır.San Marco ve San Polo bölgelerini birbirine bağlayan Rialto Köprüsü,ilk kez 12.yüzyılda birbirine sıkıca bağlanmış teknelerin üzerine ahşap platform eklenerek inşa edilmiştir.Köprünün bittiği yerde eskiden darphanenin bulunması nedeniyle halkın Paralı Köprü(=Ponte della Moneta) olarak da adlandırdığı ilk köprünün 1441 yılında batması üzerine yapılan ikinci ahşap köprü daha kısa ömürlü olmuş ve 1524 yılında çökmüştür.Bunun üzerine,1591 yılında mimar Antonio del Ponte tarafından eski mimarisine sadık kalınarak günümüzde kullanılan bu taş köprü yapılmıştır.Köprünün çevresinde bolca hediyelik eşya dükkanları bulunmakta olup burası turistlerin en çok ziyaret ettiği yerdir.Ayrıca her sabah,köprünün altında taze sebze ve meyvelerin satıldığı Rialto Pazarı(=Mercato di Rialto) ile Pescaria adı verilen balık pazarı kurulmaktadır.



25378362108_1d7d94e82d.jpg




Rialto Köprüsü



27468872789_058655ba00.jpg



Köprüden Büyük Kanal'ın görünümü



39244404011_73ebb435d3.jpg



Bu merdivenlerden inince tüm hediyelik eşyaların daha ucuza satıldığı dükkan ve tezgahlar başlamaktadır.



39244385361_214bac7bce.jpg




Gondolcu kıyafeti satan bir dükkan



25378369628_a4c2b1b458.jpg




39521910391_16448272c9.jpg




Rialto Köprüsü civarındaki vitrinler
 

Etiketler
Rialto Köprüsü ve çevresindeki hediyelik eşya satan dükkanları dolaştıktan sonra Büyük Kanal'ı tekne ile geçmek için San Zaccharia İskelesi'ne doğru hızlı adımlarla yürümeye başladık.



39216588832_0dde5d86ff.jpg



Rialto Köprüsü civarı.Arka planda görülen pembe renkli bina 15.yüzyıldan kalma Bembo Sarayı(=Palazzo Bembo)'dır.



39216592782_c7c045b956.jpg



Fotoğrafın sağ tarafında görülen beyaz renkli üç katlı bina Rialto Köprüsü yakınında yer alan ve 16.yüzyıl ortalarında Rönesans mimari tarzında yapılmış Grimani Sarayı(=Palazzo Grimani di San Luca)'dır.



39216671082_76eb39dc42.jpg



Dönüş yolunda karşımıza çıkan ve İtalyan komedisinin babası sayılan Carlo Goldoni'ye ait heykel



39245028121_cc3bf3c105.jpg




Bir başka dar Venedik sokağı ve bir başka köprü




25378264968_20f50e8b44.jpg




"Benim de Venedik'te Büyük Kanal'a bakan,pembe boyalı,yeşil panjurlu, çiçekli bir evim olsun" derseniz emlak fiyatlarının yüksek olduğu bu şehirde en az bir milyon euro'yu hazırlamanız gerekmektedir.
 

Bundan sonra San Zaccharia'dan 1 numaralı hatta çalışan vaporettoya binerek dönüş yoluna çıktık.San Marco Meydanı ile Santa Lucia Tren İstasyonu arasında yer alan,üzerinde su trafiğinin yoğun bir biçimde aktığı ve şehri ters bir S harfi şeklinde saran yaklaşık 3.8 kilometre uzunluğunda,otuz ile yetmiş metre arasında değişen genişlikte ve beş metre derinliğindeki Büyük Kanal(=Canal Grande),Venedik şehrinin can damarıdır. Altı bölgeden(=sestiere) oluşan bu şehirde,kanalın sağ tarafında Cannaregio,Castello ve San Marco ve sol tarafında ise San Polo, San Croce ve Dorsoduro bölgeleri yer almaktadır.

Yolculuğun başlangıcında daha önce anlattığım ve 17. yüzyılda barok mimari tarzında yapılmış Santa Maria della Salute Bazilikası'nı geçtikten sonra Büyük Kanal üzerindeki dört köprüden biri olan ve Dorsoduro ile San Marco bölgelerini birleştiren 48 metre uzunluğundaki Akademi Köprüsü(=Ponte dell'Accademia)'ne geldik.İlk olarak 1854 yılında Alfred Neville tarafından dökme demirden yapılmış köprünün yıkılması üzerine 1933 yılında yapılan ahşap köprü,sağlam olmadığı gerekçesiyle yerini 1985 yılında yine ahşaptan yapılan güncel köprüye bırakmıştır.




38633921075_ca98322f0b.jpg




Akademi Köprüsü ve yanı başında görülen Akademi Galerileri ile arka planda görülen Santa Maria della Salute Bazilikası



Köprünün yanı başında duran Güzel Sanatlar Akademisi(=Accademia di Belle Arti),Venedik şehrinin ressamlık,heykeltıraşlık ve mimarlık okulu olarak 1750 yılında kurulmuştur.Napolyon döneminde,akademi binası 1807 yılında, şehirde kapatılan okul ve manastırlardaki sanat eserlerinin sergilenmek üzere bu binaya taşınması,günümüzde dünyaca ünlü bir sanat galerisi olan Akademi Galerileri(=Gallerie dell'Accademia)'nin başlangıcı olmuştur.Kronolojik sıraya göre düzenlenmiş yirmi dört salonunda,aralarında Bellini ailesi,Mantegna,Alberegno ve Veneziano gibi 14-18.yüzyıl Venedik ressamlarının en güzel eserlerinin sergilendiği bu bina,pazartesi 08-14 diğer günler 08-19 saatleri arasında 15€ karşılığında ziyaret edilebilmektedir.

Bu binadan bahsetmişken Leonardo da Vinci'nin 1487 yılında çizdiği düşünülen Vitruvius Adamı(=L'Uomo Vitruviano) adlı,hem bilim hem de sanat eseri olma özelliği taşıyan eskizinden bahsetmeden geçmek olmaz.Da Vinci'nin bu eskizinde,Altın Oran(=Sectio Divina) adı verilen ve bir bütünün parçaları arasındaki kusursuz uyumu simgelemek için çizdiği erkek figürünün içinde yer aldığı daire ruhani dünyayı arka plandaki kare ise fiziksel dünyayı temsil etmektedir.Bilim adamları ve sanat yorumcuları bu durumun Da Vinci'nin insan formu ile evren arasında ilahi bir bağlantı olduğuna inandığını gösterdiği kanaatindedirler.




39538232371_237521c9dc.jpg




İnternetten indirdiğim Vitruvius Adamı eskizi
 

10. ve 11.yüzyıllarda gerek ulaşım kolaylığı gerekse ticaret ve emniyet açısından uygun bir merkez olarak görülmesi nedeniyle Büyük Kanal çevresinde daha çok tüccarlara ait evler bulunuyordu.Bu tarz binaların özelliği alt kısmının tüccarların mallarını sakladığı depo ve üst kısmının da tüccarın ikametgahı olarak inşa edilmiş olmasıdır.12. ve 13. yüzyıllarda kanalın çevresine şehrin güçlü ailelerinin yerleşmeye başlaması sonucunda,çoğu 13-18.yüzyıllar arasında inşa edilmiş,sayıları 170 civarında olan ve yapıldıkları dönemin yaşam şekli ve mimari tarzı ile Venedik Cumhuriyeti 'nin gücünü yansıtan binalar yükselmeye başlamıştır.18.yüzyıldan sonra,Büyük Kanal çevresinde yeni bina yapılmamış sadece mevcut olanlar restore edilmiştir.

Kanal çevresinde 13. yüzyıla ait olan ve Fondaco denilen binalar genellikle Bizans tarzında inşa edilmişken,1428-30 yılları arasında Contarini ailesi için yapılan ve Palazzo Santa Sofia olarak da bilinen Altın Ev(=Ca d'Oro) gibi binalar ön cephesinde kullanılan kızıl,parlak ve mavi altın varak süslemeleri ile gotik mimari üslubunu yansıtmaktadır. Cannaregio bölgesinde yer alan ve şehirdeki en eski binalardan biri olan üç katlı bu saray,günümüzde sanat galerisi olarak kullanılmaktadır.




27753820919_799932065b.jpg



Altın Ev(=Ca d'Oro)



Cannaregio bölgesinde ilerlerken karşımıza çıkan bir başka tarihi bina ise Vendramin Calergi Sarayı(=Palazzo Vendramin Calergi)oldu.1481-1509 yılları arasında inşa edilmiş ve Rönesans mimarisi izlerini taşıyan bu bina Alman besteci Richard Wagner’in öldüğü yer olarak bilinmektedir. Bina,günümüzde Wagner Müzesi ve Casinò di Venezia adlı kumarhaneye ev sahipliği yapmaktadır.




39216520312_2e9db30ba5.jpg



38368874825_d02e151f95.jpg



Vendramin Calergi Sarayı(=Casinò di Venezia)
 

Vendramin Calergi Sarayı'nın karşı çaprazındaki Santa Croce bölgesinde, 1225 yılında Giacomo Palmieri tarafından inşa edilmiş ve Büyük Kanal çevresinde Bizans mimari tarzında yapılmış 13.yüzyıl binalarına en iyi örnek olan Türk Hanı(=Fondaco dei Turchi) bulunmaktadır.

Bu saray,1621- 1838 yılları arasında,Osmanlı tüccarları tarafından, hem kalacak yer,hem depo,hem de ticaret yaptıkları bir pazar olarak kullanılmış olup 1923 yılında Doğal Tarih Müzesi(=Museo Civico di Storia Naturale)'ne dönüştürülmüştür.Tekneden inince binayı görmek için önüne gittiğimde 09-17 saatleri arasında açık olan müze kapalı olduğu için fotoğraflarını dışarıdan çekebildim.



39238525261_c586115e06.jpg




27468777949_5e8ec3d588.jpg




38368454775_e58b2bbaed.jpg





Türk Hanı(=Doğal Tarih Müzesi)
 



Büyük Kanal çevresinde gördüğümüz son tarihi bina,tren istasyonunun karşısındaki Santa Croce bölgesinde bulunan ve 1718-38 yılları arasında mimar Scalforotto tarafından neoklasik mimari tarzında inşa edilmiş olan San Simeone Piccolo Kilisesi (=Chiesa di San Simeone Piccolo) oldu.Viyana'daki Karlskirsche ve Venedik'teki Salute Bazilikası ile mimari açıdan benzerlik gösteren bu bina önündeki Korint sütunları ve yeşil renkli kurşun kaplanmış kubbesi ile dikkat çekmektedir.




38516064984_0b55bee21c.jpg




San Simeone Piccolo Kilisesi



Saat 16.45 civarında Santa Lucia Tren İstasyonu önünde tekneden indikten sonra hemen ilerimizde bulunan ve çıplak ayaklı Scalzi rahipleri nedeniyle Yalınayak Köprüsü ya da Scalzi Köprüsü(=Ponte degli Scalzi) olarak tanınan köprüye çıkarak hem Büyük Kanal hem de alçalmaya başlayan güneşi izledik.Santa Croce ve Cannaregio bölgelerini birbirine bağlayan bu köprü 1932-34 yılları arasında Eugenio Miozzi tarafından yaptırılmıştır.Bu köprünün 350 metre ilerisinde ise Büyük Kanal üzerindeki en yeni köprü olan ve Venedik şehrine gelen otobüslerin uğrak yeri olan Piazzale Roma ile 88 metre uzunluğundaki Calatrava Köprüsü ya da Anayasa Köprüsü(=Ponte della Costituzione) bulunmaktadır.




27448220639_c2ebedff7e.jpg





Scalzi Köprüsü
 

39244374811_0c4556186c.jpg




24382407877_251e0f1d1c.jpg




Scalzi Köprüsü'nden gün batımına doğru Büyük Kanal'ın görünümü




24382046427_d3df9c5f74.jpg



Santa Lucia Tren İstasyonu(sağda) ve San Simeone Piccolo Kilisesi(solda)




24675429557_30bdaf2a1c_c.jpg




39244720421_0e696632d9.jpg




Bu da Scalzi Köprüsü’nün Santa Croce bölgesindeki ayağının dibinde yer alan ve trenimizin hareketine on dakika kalması nedeniyle ziyaret edemediğimiz ve Magnum dondurma dükkanı:(



Romantizm ve tarihin iç içe olduğu ayrıntılarla dolu Venedik şehri için yedi saat yeterli olamadı.Bu şehri,merkezinde uygun bir otel ayarlayarak iki günde gezmek daha doğru olacaktır.Böylece bizim ziyaret edemediğimiz Burano Adası,Akademi Galerileri,Dükler Sarayı,Peggy Guggenheim Müzesi ve Feniçe Tiyatrosu(=Teatro La Fenice)'nu hakkıyla gezmek mümkün olacaktır.

Venedik,fazlasıyla turistik ve pahalı olmakla beraber çalışılarak gidilirse bütçeyi sarsmayacak bir gezi yapmak çok da zor değildir.Küresel ısınma sonucunda yok olacağı varsayılan bu renkli şehrin kanalları ve gondolları ile ebediyete kadar yaşamasını temenni ediyorum.
 

Venedik şehrinde yedi saat süren bol koşuşturmalı gezimizi böylece noktalayarak 17.20'de hareket eden trenle saat tam 20'de Çentrale İstasyonu'na ulaştık.Milano'da son akşam yemeğimizi bir restoranda almayı planladığım için şehri iyi bilen kuzenimin önerisiyle tercih ettiğim ve Piazza dei Mercanti,17 adresindeki Ristorante Al Mercante(=tüccar restoranı)'ye gitmek için metro ile ulaştığımız Duomo Meydanı'ndan Via Mercante'ye yürüdük.13.yüzyıldan kalma tarihi Panigarola Evi'nde yaklaşık kırk yıldır aynı aile tarafından faaliyette olan restoranın zemin ve üst katta yer alan iki salonu açık renkler ve mobilyalarla dekore edilmişti.Menüsünde İtalya ve Milano'ya ait klasik tatlar sunan bu restoran, ortamının sakinliği ve askeri nizam içindeki personeli ile klasik ve şık bir yemek mekanıydı.

Burada önce bir peynir tabağı ardından Miano'nun yerel yemekleri olan cotoletta alla milanese,risotto alla milanese ve ossobuco yedik.Risotto alla milanese safranlı risotto,ossobuco dana incik ve cotoletta ise dana şinitseldir.Risotto,ilk bakışta lapa olmuş bir pilav gibi gözükse de bu durum Lombardiya bölgesinde yetişen pirince ait nişastanın safran,beyaz şarap,et suyu,tereyağı,parmesan peyniri ve soğanla birleşince kremamsı bir hal almasından kaynaklanmaktadır.Zaten yemeğin tadına baktığımızda pirincin lapa değil tam tersine diri(=al dente) bir şekilde pişmiş olduğunu anladık.Rivayete göre bir düğün için hazırlanan risottoya muziplik olsun diye safran eklenmiş ve yemeği yiyenler tadını çok beğenmişler ve böylece Milano usulü Risotto(=Risotto alla milanese) doğmuş.

İtalyan mutfağının ünlü et yemeklerinden biri olan ve İtalyanca "delikli et" anlamına gelen Osso Buco,dana inciğinin beyaz şarap ve çeşitli baharatlar ile uzun bir süre pişirilmesi ile hazırlanır.Kalın ve kemikli et,beklemediğim kadar yumuşaktı.Yanındaki risotto ile birlikte gerçekten güzel bir yemekti.Dana şinitsel Viyana'da yediğimizin benzeri idi.Zaten iki şehir arasında bu konuda bir çekişme halen sürmektedir.Finalini adet olduğu üzere tiramisu ile yaptığımız bu keyifli yemeğe de 120€ ödedim.

38560828914_dcfcb4699e.jpg



Restoranın girişi



25538143358_3259ffc63d.jpg



Osso Buco



39268137461_b2a87a8bea.jpg



Risotto alla Milanese



38560820484_1294ca5fdc.jpg



Cotoletta alla Milanese
 

Saat 21.30'da biten yemek sonrası bir kahve içmek için Duomo Meydanı' na dönerek 1928 yılından beri faaliyette olan Motta Caffè'de oturduk. Duomo Katedrali'ni izleme imkanı sunan ve gündüz saatlerinde dolu olan mekan,saat 22'de kapandığından oldukça tenhaydı.Biz de seçimimizi yapıp Duomo'yu gören bankonun önünde oturup kahve keyfimizi yaptık.

Osmanlı’dan Viyana’ya,oradan da İtalya’ya getirilmiş olan kahve,bu ülkedeki insanlar için zaman içinde hayatın vazgeçilmez bir parçası haline dönüşmüştür.Çayın kahveden daha pahalı satıldığı bu ülkede kahvenin bu kadar fazla tercih edilen bir içecek olması ülkeyi ziyaret edenlerin bilmesinde fayda olan bazı ayrıntıları ortaya çıkarmıştır.

Kahve çekirdeklerinin bizde yapıldığı gibi ince çekilmesi sonucu hazırlanan ve hızlı yapılıp hızlı tüketilen anlamındaki espresso,günün her saatinde içilebilmektedir.Daha yoğun tadı ve küçük fincanda servis edilen bir kaç yudumluk miktarı nedeniyle daha ziyade bizim güneydoğu bölgemizde içilen mırra'ya benzemektedir.Bu kadar acı kahveyi sevmeyenler için köpürtülmüş sütün üzerine espresso dökülerek hazırlanan ve lekeli süt anlamına gelen Latte Makkiato(=Latte macchiato) olarak adlandırılan türünü tavsiye ederim.

Kappuççino(=cappuccino) ise Avusturya orijinli şık bir kahve türü olup eşit oranda karıştırılan espresso,latte(=süt) ve süt kremasından meydana gelmektedir.Çalışan İtalyanlar için sabah kahvaltısı genellikle cappuccino yanında bir kruvasan(=cornetto) şeklinde olmaktadır.Biz bu gezimizde bir de Marokkino(=Marocchino) adlı kahveyi denedik. Kelime anlamı Faslı olan bu kahvenin içinde ise espresso,çukulata,süt ve kakao tozu bulunmaktadır.

İtalya’da yaygın olup bize farklı gelen bir uygulama ise kafelerde ürünlerin fiyatlarının ayakta farklı,oturarak içtiğinizde farklı oluşu yani masa işgal ettiğiniz zaman fazladan para ödemek zorunluluğudur.Böyle mekanlarda tezgahın arkasındaki fiyat listesinde Banco(=tezgah,bar) ve Tavolo(=masa) yazan iki sıra fiyat bulunmaktadır.Banco fiyatları,barın kenarında ayakta tüketilen ürünler ve tavolo fiyatları ise masada oturarak tüketilenler için geçerlidir.Kahve seçiminizi tamamladıktan sonra bankonun ardındaki baristaya(=kahve yapan kişi) kahvenizi içme şeklinizi al banco ya da al tavolo şeklinde belirtmeniz gerekmektedir. Yoksa genellikle uyanık kişiler olan baristalar sizden masa tarifesi üzerinden para alacaktır.

İtalyanlar,öğlen ve akşam yemeklerinden sonra kesinlikle kaffe(=Caffè)olarak adlandırdıkları espresso kahve türünü tercih etmektedirler.İtalyan kahvelerinin tadına baktıktan sonra çevrenizde neden amerikan kahve zinciri dükkanlarından göremediğinizi daha iyi anlayacaksınız.




38537146524_9712d8dd74.jpg



Espresso



39223578761_d0c4f795e7.jpg



Cappuccino



24362152037_dcee70a501.jpg



Latte chocolate



27469208939_fcd4f551d3.jpg



Marocchino



38348561235_6d08e89cf9.jpg



Bu da Duomo Katedrali manzaralı Motta Caffè'de içtiğim Marocchino
 

Milano kenti,tıpkı Paris gibi tekstil sektörünün Avrupa'daki en önemli merkezlerinden biri konumunda olması ile de ön plana çıkmaktadır.Bunun sebebi,her yıl Şubat ayının son haftasında - bu yıl 21-27.Şubat arasında gerçekleşecek - kutlanan ve dünya modasına yön veren Milano moda haftası(=Settimana della moda a Milano)ve tasarım konusunda dünyanın en iyi uzmanlarının bu şehirde bulunmasıdır. Günümüzde Gucci,Armani,Prada, Valentino,Versace ve Dolce & Gabbana gibi lüks İtalyan markaları merkezlerini Milano’da kurmuşlardır.

Salı günü gezimizin son günüydü. Sabah erkenden hazırlanıp metroda M3 hattına binip üç durak ilerimizdeki Monte Napoleone İstasyonu'nda indik.Metro istasyonundan çıktığımız Via Alessandro Manzoni,Piazza della Scala ile Porta Nuova kemerleri arasında yer alan yaklaşık sekiz yüz metre uzunluğunda ve bölgenin en geniş caddesidir.19.yüzyılda Avrupa’nın en lüks caddesi olarak kabul edilen Via Manzoni’nin komşuluğunda modanın kalbinin attığı ve Monte Napoleone ile onunla kesişen Sant’Andrea, Borgospesso ile Della Spiga adlı sokakların oluşturduğu Altın dörtgen(=Quadrilatero d’Oro) bölgesi bulunmaktadır.

Biz,ünlü moda ve tasarım markalarının yan yana sıralandığı ve dünya modasını yönlendiren bu dört sokak dışında Via Manzoni,Via Gesu,Via San Spirito ve Corso Matteotti’yi de kapsayan ve sabah erkenden gittiğimiz bölgede,alışveriş yapmasak da olabildiğince gezmeye çalıştık.



39513423602_852acf3253_c.jpg



39513414132_a075c3c0bc_c.jpg



27766882969_601672cb57_c.jpg



Metronun Via Manzoni çıkışında yer alan ve 1735 yılında barok tarzda inşa edilmiş San Francesco di Paola Kilisesi ile moda caddesinin simgesi dev dikiş makinesi maketi ve Armani mağazası
 



Kiliseden elli metre sonra Via Manzoni ile ilk kesişen sokak olan Via Monte Napoleone’ye girdik. Sokağın adı,Napolyon döneminde kamu borcunu yöneten finans kurumunun adından kaynaklanmaktadır. Yaklaşık dört yüz metre uzunluğundaki bu sokakta Gucci,Versace,Louis Vuitton, Prada,Ermenegildo Zegna gibi tanınmış giyim tasarımcılarının mağaza ve atölyeleri yanı sıra Cartier,Omega,Damiani,Ferragamo gibi ünlü mücevher ,saat ve ayakkabı markalarına ait mağazalar da bulunmaktadır. Sabah saat 08'de vardığımızda,yaklaşan yılbaşı için hazırlanmış ışıl ışıl mağazaları temizleyen görevliler dışında sokak son derece sakindi.



27766870299_e0d3c06e09_c.jpg



25672494208_e4f1fac005_c.jpg



39513369182_af0e697880_c.jpg



38647004955_b3e8cc7d5d_c.jpg



39543287231_14d1c96a52_c.jpg



Monte Napoleone Sokağı’nda yer alan ve yılbaşı için süslenmiş dükkanların hepsi göz kamaştırsa da biz en çok Cartier mağazasını beğendik.

Trafiğe kapalı olan ve bir zamanlar pastanelerin yoğun olduğu Via della Spiga ise günümüzde Bulgari, Sergio Rossi,Dolce ve Gabbana gibi ünlü tasarım mağazalarına ev sahipliği yapmaktadır.



38646914405_cc0b7c7758_c.jpg




Via della Spiga'daki dükkanların ilginç vitrin tasarımlarını görmenizi tavsiye ederim.
 

Merkezi konumdaki altın dörtgen bölgesi ziyaretçilerine sadece moda değil mimari açıdan da hayran kalacakları ve 17-19.yüzyıllar arasında yapılmış görkemli binaları görme imkanı sunmaktadır.Büyük çoğunluğu konak şeklinde inşa edilmiş bu binaların en ünlüsü Via Gesù'da yer alan ve on altıncı yüzyılda Rönesans mimari tarzında inşa edilmiş Bagatti Valsecchi Sarayı’dır.On dokuzuncu yüzyılda bu sarayda yaşayan iki koleksiyoner kardeş Fausto ve Giuseppe Bagatti Valsecchi,16.yüzyıl Lombardiya soyluları gibi yaşamak istediklerinden o döneme ait topladıkları eşyalar ile yaşam alanlarını dekore etmişlerdir.Bu saray,1974 yılında Museo Bagatti Valsecchi adlı müze olarak ziyarete açılmıştır.
19.Ocak’tan itibaren Orhan Pamuk sergisinin açılacağı ve pazartesi hariç her gün 13-17.45 arasında 9€ giriş ücreti karşılığında ziyarete açık olan müzeyi ne yazık ki gezemedik.



24799626257_2ed923b87a.jpg



Bagatti Valsecchi Sarayı girişi



Manzoni Caddesi üzerinde yer alan ve 17.yüzyılda neoklasik tarzda inşa edilmiş Casa Poldi Pezzoli bu bölgedeki bir başka ünlü müze-evdir. Gian Giacomo Poldi adlı bir koleksiyonere ait olan bu ev,halı,resim, heykel,silah ve dekoratif sanatların güzel bir koleksiyonunu bulacağınız ve 1881 yılında ziyarete açılmış özel bir müze olan Museo Poldi Pezzoli'ye ev sahipliği yapmaktadır.Salı hariç her gün 10-18 arasında açık olan bu müzenin giriş ücreti 10€'dur.



39637669332_ae8657b373.jpg



Poldi Pezzoli Müzesi



Keza San Fedele Kilisesi'nin arkasında yer alan ve 1565 yılında Michelangelo'nun öğrencisi olan heykeltraş Leone Leoni tarafından inşa edilmiş Omenoni Sarayı(=Casa degli Omenoni)'nın,ön cephesinde barbarları temsil eden kum taşından yapılmış sekiz devasa insan vücutlu sütun(=karyatid) bulunmaktadır.



39513337272_f40fd76532.jpg



39543250421_696cf242b8.jpg



Casa degli Omenoni
 

Via Monte Napoleone'nin bittiği yerden sağa dönerek Corso Giacomo Matteotti üzerinde üç yüz metre kadar ilerleyince Piazza Filippo Meda 'ya ulaştık.Burada yer alan ve İtalya'nın beşinci büyük bankası olan Milano Halk Bankası(=Banca Popolare di Milano)'nın 1931 yılından bu yana merkezi olan binayı gördük.



39513341382_f7206b864d.jpg



Piazza Filippo Meda



25672463228_30a44bbbff.jpg



Milano Halk Bankası merkez binası



Bundan sonra 17.yüzyıldan kalma barok stilli San Giuseppe Katolik Kilisesi ve İtalya'nın en büyük bankası olan Banca İntesa Sanpaolo 'nun bölge binasını geçtikten sonra Altın dörtgen bölgesinden bizi şehrin bir başka önemli bölgesi olan Brera'ya götürecek Via Brera'ya çıktık.



27766791809_f6c509de4e.jpg



San Giuseppe Kilisesi



25672391048_82cf14e104.jpg



39513290022_ceff1990a2.jpg



Banca İntesa Sanpaolo merkez binası
 

Altın dörtgen bölgesindeki mağazalar,alışveriş tutkunlarının saatlerce kalsalar yine de yetinmelerinin mümkün olmayacağı orijinal ürünler ile doludur.Ancak euro'nun bizim paramız karşısında son yıllarda fazla değer kazanması göz önüne alınınca böyle mağazalardan alışveriş yapabilmek için sağlam bir bütçe ayırmanız gerekmektedir.Bu güzelliklere daha mütevazı bütçeler ile ulaşmak isteyenler için Milano'da pek çok seçenek bulunmaktadır. Bunların başında Porta Venezia'dan başlayıp Piazzale Loretto'ya uzanan ve 1 numaralı kırmızı hat üzerindeki üç tane metro istasyonu aracılığıyla ulaşabileceğiniz 1.2 kilometre uzunluğundaki Corso Buenos Aires'tir. Avrupa'nın en uzun alışveriş caddelerinden biri olan Corso Buenos Aires üzerindeki mağazalarda hem orta hem de üst sınıf markaları makul fiyatlara satın almak mümkündür.Yine Brera bölgesi ile yeşil hat üzerinde Garibaldi FS İstasyonu’nda inince hemen arkadaki bölge ve özellikle burada Via Enrico Tazzoli 3,adresinde yer alan 10 Corso Como outlet mağazası, makul alışveriş için uygun bölgelerdir.

Bunun dışında şehri dolaşırken genellikle ara sokaklarda karşınıza çıkabilecek Negozio temporaneo(=geçici süreli mağaza) yazan yerlere göz atmanızı tavsiye ederim.Adından da anlaşılacağı üzere ellerindeki ürünleri bitirinceye kadar açık kalan bu dükkanlarda beklediğinizden daha ucuz fiyatlara kaliteli ürünler bulabilirsiniz.

Milano'da alışveriş için bir başka seçenek ise şehrin dışında yer alan ve özel araç,otobüs ya da tren ile bir kaç saatlik yolculuk sonrasında ulaşılan outlet merkezleridir.Bunların en bilinenleri,Serravalle Designer Outlet,İl Salvagente,Armani Outlet ve Fox Town Outlet'tir.

İlaveten antika eşyalar ya da vintage giysileri sevenler için Brera bölgesi bir cennet olup Navigli bölgesindeki Ripa di Porta Ticinese'de ise 19.yüzyıl başından bu yana her cumartesi Fiera di Sinigaglia adıyla kurulan bit pazarında giysilerden eski plaklara,eski kitaplardan ev eşyalarına kadar satın alınabilecek pek çok ürün bulabilirsiniz.



38771290825_336970f80c.jpg



10 Corso Como outlet
 

Altın dörtgen bölgesinden kuzeye doğru yaklaşık sekiz yüz metre yürüyerek ulaştığımız Brera bölgesi,şehrin bankacılık ve finans merkezi olması yanında galerileri,sanat akademisi,müzik okulu (=Conservatorio di Musica Giuseppe Verdi),tiyatro ve müzeleri,restoran ve barları ve sadece yaya trafiğine açık sokaklarıyla şehrin en keyifli bölgelerinden birisidir.Bu bölgede özellikle ev dekorasyonu ile ilgili mağazalar görmeye değerdir.



39513305222_8d950ddb22.jpg



38646924435_80dace82f9.jpg



25672376108_43d6a20b67.jpg




Brera bölgesinden kareler



25672367508_f2610aa106_c.jpg



27838264619_f082a73dc6.jpg



27838272309_7c722e575b.jpg



Brera bölgesindeki vitrinler
 



Bu bölgede yer alan ve 14.yüzyıla tarihlenen Brera Sarayı(=Palazzo Brera) aslında bir Cizvit manastırıdır.Bu tarikat 1773 yılında dağıtıldıktan sonra Avusturya-Macaristan İmparatoriçesi Maria Tereza’nın emriyle mimari,heykel ve diğer sanatların daha iyi öğretilmesi için burada neoklasik akımın önemli mimarlarından ve mevcut yapıyı günümüzdeki görünümüne kavuşturan Giuseppe Piermarini’nin önderliğinde bir akademi kurulmasına karar verilmiş ve 1776 yılında Güzel Sanatlar Akademisi(=Accademia di Belle Arti) eğitime başlamıştır.

Burada ayrıca bir kütüphane(= Biblioteca Nazionale Braidense) ve bir de gözlem evi(=Osservatorio Astronomico) hayata geçirilmiştir.Günümüzde bu saray,otuz sekiz odasında Rubens,El Greco,Raphael, Hayez,Caravaggio ve Bellini gibi pek çok ünlü sanatçının eserlerinin sergilendiği Brera Sanat Galerisi(=Pinacoteca di Brera)’ne ev sahipliği yapmaktadır.Milano’yu ziyaret eden ve yeterli zamanı olanların mutlaka görmesi tavsiye edilen bu galeri,pazartesi hariç her gün 08.30-19 saatleri arasında açık olup giriş ücreti olarak 10€ alınmaktadır.Benim sadece izin alarak aşağıdaki bir kaç fotoğrafı çekebilecek kadar sürem vardı.:(



39562514071_8b93c18b0f.jpg



38646933875_02c851ae68.jpg



Brera Sanat Galerisi'nin dış görünümü ve Francesco Hayez'in heykeli



39616645301_1e65384f9e.jpg



39587119312_b11d835b47.jpg



Brera Sanat Galerisi'nin heykellerle süslü avlusuna 1859 yılında yerleştirilen Napolyon,heykeli Roma’da Antonio Canova tarafından yapılmıştır.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,785
Mesajlar
1,523,755
Kayıtlı Üye Sayımız
166,600
Kaydolan Son Üyemiz
emirkucukgenc

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst