Milano - Como Gölü - Venedik Gezi Notları (25-28.kasım.2017)

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 117
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 17,512
San Marco Bazilikası'nın ön cephesi son derece ihtişamlıdır.Bu cephede yer alan heykeller,sütunlar, mozaikler ve Venedik'in simgesi kanatlı aslan kabartması son derece ihtişamlıdır.Yine ön cephede Atların Terası (=Loggia dei Cavalli) adı verilen balkon kısmında bronzdan yapılmış ve gerek anatomik mükemmeliyeti gerekse ilginç öyküsü nedeniyle dört adet heybetli at heykeli son derece dikkat çekicidir.

M.Ö IV.yüzyılda,Büyük İskender zamanının ünlü yunan heykeltraşı Lysippos tarafından üzerleri altın kaplama olarak yapılmış bronz heykeller Bizans İmparatoru II.Teodosius zamanında Sakız Adası’ndan söktürülüp Konstantinopolis'e getirilmiş ve günümüzde Sultanahmet Meydanı’nın bulunduğu yerdeki Hipodrom’un Cascares adı verilen ana giriş kapıları üzerine diktirilmiştir.Arkalarında bir de savaş arabası(Quadriga=kuadriga) bulunduğu için Kuadriga Atları olarak adlandırılan bu heykeller, taşındıkları Konstantinopolis'ten 1204 yılında,IV. haçlı seferleri sırasında Venedik askerleri tarafından zorla alınarak Venedik şehrine getirilmiş ve 1254 yılında bazilikanın giriş kapısı üstündeki balkona yerleştirilmişlerdir. Yaklaşık 544 yıl kadar burada sergilendikten sonra şehri ele geçiren Napolyon'un emriyle bu kez Paris’e götürülen heykeller,1798 yılında önce İnvalides Sarayı’nın bahçesine,sonra Tuileries Parkı’nın girişine ve nihayet 1807 yılında Zafer Takı tamamlanınca onun üzerine yerleştirilmişlerdir.
1815'te Napolyon dönemi sona erince Avusturyalılar tarafından Venedik şehrine iade edilen atların yolculuğu bitmemiş ve tekrar yerlerinden sökülerek,I.Dünya Savaşı sırasında Roma ve II.Dünya Savaşı sırasında Padua'da bulunan şatoların mahzenlerinde muhafaza edilmişlerdir.1945 yılında bazilikaya geri dönen heykellerin yolculukları burada da bitmemiş ve 1977 yılında dış etkilerden zarar gördükleri kararı sonucunda bazilikanın içindeki Hazine bölümüne taşınmışlar ve dış cepheye birer replikaları yerleştirilmiştir.




27468931569_9a91754452.jpg




Bazilikanın ön cephesindeki balkonda yer alan Kuadriga Atları,onların üzerinde altın yaldızla kaplanmış Venedik Aslanı ve en üstte San Marco’nun mermer heykeli görülmektedir.
 

Etiketler
Ön cephede yer alan mozaikler de son derece başarılı bir şekilde günümüze dek ulaşmışlardır.Bunlardan soldaki giriş kapısının üzerinde yer alan ve 17.yüzyılda yapılmış mozaikte,Müslüman arap yetkililerin domuz etine dokunmayacakları düşüncesiyle domuz etlerinin altına gizlenen San Marco’nun naaşının İskenderiye’den kaçırılması betimlenmektedir.



39294045231_3fe85ae95f_c.jpg



San Marco’nun naaşının İskenderiye’den kaçırılması



38536882824_037a530184_c.jpg



Venedik Dükü,din adamları ve halkın San Marco’nun naaşını teslim almasını betimleyen mozaik



39244499141_d59ae10906_c.jpg



Hz.İsa’nın doğuşunu betimleyen mozaik
 

Pazar günleri 14-17,diğer günler 09.30-17 saatleri arasında açık olan San Marco Bazilikası’nı ziyaret etmek için herhangi bir ücret alınmamaktadır. Koyu katolik olan İtalyanlar,bazilikanın içine girebilmek için uygun kapalılıkta giyinilmesi zorunluluğu yanı sıra büyük çanta veya sırt çantası taşınmaması,yüksek sesle konuşulmaması ve içeride fotoğraf çekilmemesi kuralını sıkı bir şekilde uygulamaktadırlar.Yine de kalabalığın içinde flaş kullanmadan bir kaç fotoğraf çekmemize bir uyarı gelmediğini de belirteyim.

Yaz aylarında önünde ciddi bir kalabalığın bulunduğu bazilikanın içine girmek için biz sadece iki dakika bekledik.Eğer ziyaretiniz Nisan-Kasım ayları arasına denk gelecekse ve sırada zaman kaybetmek istemiyorsanız girişinizden sadece on dakika öncesinde dahi 1€ ödeyerek aşağıda linkini verdiğim internet adresi üzerinden giriş rezervasyonu yaptırabilirsiniz.


Basilica San Marco Reservations


Bazilikanın iç mekanında yaklaşık sekiz bin metrekare yer kaplayan mozaikler bulunmaktadır.Sekiz yüz yıl boyunca yapılmış altın kaplama bu mozaiklerde İncil'den bölümler,Hz.İsa,Hz.Meryem,San Marco ve diğer azizlerin hayatı anlatılmaktadır.Genel olarak loş olan bazilikanın içi ve bu mozaiklerin gün ışığının durumuna göre farklı yansımaları son derece etkileyici bir görünüm oluşturmaktadır.



39245171361_11e6f843ec.jpg



38537450704_c3df180ffe.jpg



39245088431_1db198aedc.jpg



San Marco Bazilikası'nın içinden fotoğraflar
 

Bazilikanın içinden geçip üst kata çıktıktan sonra,kişi başına 5€ ödeyerek, kuruluş tarihi 19.yüzyıla dayanan ve bazilikaya ait nesnelerin sergilendiği San Marco Müzesi(=Museo Marceano)'ni ziyaret ettik.Burada yer alan ve yukarıda öyküsünü anlattığım bronz Kuadriga atlarının hemen yanında Tetrarklar(=Tetrarchs ) adı verilen ve nadir bulunan kırmızı granit taşından(=porfir) yapılmış bir heykel yer almaktadır.M.S.285 yılı itibarıyla sınırları genişlemiş ve barbarların dış tehditlerine açık hale gelmiş olan Roma İmparatorluğu’nun idaresinde, doğu ve batıda birer Augustus denilen yönetici ile onların yardımcısı konumundaki birer Sezardan oluşan ve adına tetrarkia(=tetrarchia) denilen dörtlü yönetim şekli hayata geçirilmiştir.

Konstantinopolis’te Yedikule ile Edirnekapı ayrımındaki Philadelphion’da yer alan bu bu heykeldeki İmparatorlar Diokletianus ve Maksimianus ile komutanları Galerius ve Konstantin birbirlerine sarılarak ülkeyi barış ve uyum içinde yöneteceklerini ifade etmektedirler.Ne var ki bu yönetim şekli ancak otuz yıl yürürlükte kalabilmiş ve hıristiyan askerlerin desteğini alan İmparator Büyük Konstantin,diğer üç ortağını saf dışı bırakarak bu sistemi sona erdirmiştir.

1204 yılındaki IV.Haçlı seferindeki yağma sonucunda tıpkı bronz atlar gibi Venedik'e kaçırılarak San Marko Bazilika'sına konulan bu heykelin kopan topuk parçası ise günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi koleksiyonunda yer almaktadır.



25378575808_35bb2ba76d_c.jpg



27469745429_2797a08d71_c.jpg



24382753957_157fdf72b9.jpg



24382748007_27ac04457d_c.jpg



Hazine Dairesi’ndeki bronz atlar ve tetrarkların heykelleri
 

Müzenin Ziyafet Odası(=Sala dei Banchetti) olarak adlandırılan bölümünde ise 19. yüzyıldaki restorasyon sırasında çıkarılan antik mozaik parçaları,İran halıları,ayinlerde kullanılan giysiler,el yazmaları ile 14.yüzyılda Paolo Veneziano tarafından ahşaptan yapılmış ve üzerinde San Marco'nun hayatı hakkında motifler bulunan bir sunak örtüsü çerçevesi bulunmaktadır.




24382744917_dc7003be1c.jpg




24382713477_774b6bb7e5.jpg




39216782292_abd6f4c024.jpg




Müzede restorasyon çalışmaları sırasında çıkarılmış mozaikler
 



Müzenin Hazine Dairesi(=salla di tesoro) bölümünün en değerli parçası Pala d'Oro adı verilen bir sunak örtüsüdür. Bizans döneminde bugünkü Saraçhane’de yer alan ve 524-527 yılları arasında yapılmış görkemli Aziz Polyektos Kilisesi 1204 yılında şehre giren haçlı ordusu tarafından talan edilmiştir.İstanbul'da 1204-1261 yılları arasında hüküm süren latinler, kentin pek çok değerli eserini yağmalayarak kendi ülkelerine kaçırmışlardır.

İşte bu esnada Polyektos Kilisesi'nden çalınan sütunların yanı sıra buradan alındığı düşünülen Pala d’Oro adlı ünlü eser de Venedik’e kaçırılarak San Marco Bazilikası’nda sergilenmeye başlanmıştır.Son halini 1342’de almış olan Pala d’Oro,Bizans örme tekniğiyle çok ince altın ve mine ile işlenip değerli taşlar ile süslenmiş ve iki yüz elli parçadan oluşan bir altar perdesidir.En üst bölümündeki plakların ortasında baş melek Mikail ve onun iki yanında Hz.İsa’nın hayatından sahnelerin bulunduğu eserin alt bölümünde San Marco’nun hayatından sahneler yer almaktadır. Aynı zamanda terasa çıkma imkanı veren bu bölüm her zaman yavaş hareket eden japon turistlerce adeta işgal edilmişti ve bir süre beklememize rağmen içeri giremeyince daha fazla zaman kaybetmemek için bazilika ziyaretimizi sonlandırdık.




39637967902_bf87e252a3.jpg




Pala d'Oro fotoğrafını internetten indirdim
 

San Marco Meydanı’nda görülmesi gereken bir başka bina,bazilikaya bitişik olan ve yaklaşık 900 yıl boyunca Venedik Cumhuriyeti’nin merkezi sayılan Dükler Sarayı (=Palazzo Ducale)'dır.Venedik Cumhuriyeti’nin seçimle iş başına gelen ve en yüksek yetkilisi olan Dük(=Doge) adına ilk olarak 9. yüzyılda ve bir şato olarak inşa edilmiş olan Dükler Sarayı,çıkan yangınlar nedeniyle birkaç kez sil baştan yenilenmiş olup,gotik mimari tarzında ve beyaz mermerden yapılmış üç bloktan oluşan bugünkü halini 14.yüzyılın ortalarında almıştır.1340 yılında inşasına başlanan Büyük Kanal'a bakan kanadı en eski bölüm olup San Marco Meydanı'na bakan kanadın inşası 1424 yılında başlamıştır.Düklere ve devlet dairelerine ait odaları barındıran ve küçük kanala bakan bölüm ise 1483-1565 yılları arasında inşa edilmiştir.

Dış cephesinde gotik esintiler ve geometrik şekillerin ön plana çıktığı Dukalık Sarayı,kocaman avluları ve klasik esintilerin görüldüğü iç mimarisi ile de dikkat çekmektedir.Geçmişte mahkeme salonu ve hapishane olarak da kullanılan saray,1923 yılında Venedik Müzeleri Kurumu(=Fondazione Musei Civici di Venezia)’na bağlı bir müzeye dönüştürülmüş olup halen Venedik’in en çok ziyaret edilen noktalarından birisidir.

Dükler Sarayı'nın ana giriş kapısı,Büyük Kanal'a bakan Buğday Kapısı (=Porta del Frumento)'dır. Buradaki gişeden 20€'ya satın alınan ve Correr Müzesi, Ulusal Arkeoloji Müzesi ve Marciano Kütüphanesini de görme hakkı tanıyan biletle 08.30-17.30(yazın 19) saatleri arasında açık olan sarayı ziyaret etmek için en az üç saat ayırmanız gerekmektedir.




38559911995_a31a859b97.jpg




Kağıt Kapısı ve hemen gerisinde yer alan Tetrarkslar Heykeli
 

Dükler Sarayı'nın San Marco Bazilikası'na komşu olan girişinde yer alan ve Bon Ailesi tarafından 15.yüzyılın ortalarında yapılmış gotik mimari ögelerle süslü Kağıt Kapısı(=Porta della Carta),adını ellerinde isteklerini belirten dilekçeleri ile bu kapının önünde kent yöneticilerini bekleyen Venedik halkından almıştır.O devirde Dükler Sarayı ile San Marco Bazilikası arasında bir geçiş yolu görevi görmüş olan kapının üzerinde kişilerin devletten asla daha güçlü olamayacağını simgelemek için Venedik Dükü Francesco Foscari,şehrin sembolü olan kanatlı aslanın önünde eğilirken görülmektedir.Napolyon ordusu,1797'de şehri teslim alınca kırılan bu heykelin günümüzde görülen kopyası ise 19.yüzyılda yapılmıştır.Biraz gerisinde porfir taşından yapılmış tetrarchs heykeli bulunan bu kapıdan sonra geniş bir avluya çıkılmaktadır.

Avluda,üzerinde Venedik Cumhuriyeti'nin kara ve denizdeki hakimiyetini simgelemesi için Jakopo Sensovino tarafından konulmuş Neptün ve Mars'a ait devasa heykellerin bulunduğu Devler Merdiveni(=Scala dei Giganti) dikkat çekmektedir.Bu merdiven üzerinden yabancı elçilerin kabul edildiği Sala del Collegio, şehri yönetenlerin toplantı odası olan Sala del Consiglio dei Dieci ve önemli kararların alındığı Sala del Senato ile Casanova'nın hücresinin de bulunduğu hapishaneyi(=prigioni) gezmek mümkündür.2005 yılında Venedik şehrini ziyaret ettiğimde bu sarayı da gezmiş ve Venedik Cumhuriyeti döneminde sadece konsey üyeleri ile dükün şeref konuklarının kullanabildiği,katlar arasında geçişi sağlayan ve çevresi altın kaplamalar ve resimlerle süslü Altın Merdiven(=Scala d'Oro)e hayran kalmıştım.Zamanımızın kısıtlı olması nedeniyle bu güzel sarayı aileme göstermek kısmet olmadı:(.



38537550504_02d6997b3f.jpg




Dükler Sarayı'nın San Marco Meydanı'ndan görünümü




24382335447_d6e3e890dd.jpg



39216996522_bc90040df4.jpg




Sarayın Büyük Kanal'dan görünümü.Sarayın hemen önünde ilk kez 1360 yılında inşa edilip son halini 1847 yılında almış olan ve şehrin en eski taş köprüsü sayılan Saman Köprüsü (=Ponte della Paglia) görülmektedir.
 

Dukalık Sarayı ile hapishaneyi birleştiren Ahlar Köprüsü ya da İç Çekme Köprüsü(=Ponte dei Sospiri)'nün yapımı Antonio Contin tarafından 1602 yılında tamamlanmıştır.Rivayete göre köprüye bu adın verilmesinin sebebi,idam cezasının bulunmadığı Venedik Cumhuriyeti zamanında,hapis cezası alan mahkumun hapishanedeki kötü koşullar nedeniyle bir daha dışarı çıkmasının çok zor olması imiş.Bu nedenle hapis cezası alan mahkumlar,hapishaneye giden yol üzerinde Venedik’in manzarasını son kez köprünün parmaklıkları arasından görüp iç çekerlermiş.

Bu hapishaneden kurtulmayı başaran tek kişi ise Padua Üniversitesi'nde doktora yapmış,maceraperest ve çapkın bir kişiliği olan Giovanni Giacomo Casanova(1725-1798)'dır.1755 yılında büyücülük suçlaması ile hapse atılan Casanova,1756 yılında buradan kaçmayı başarmıştır.Bu kaçışın ardından Venedik Cumhuriyeti yöneticileri,hapishanenin güvenilirliğini yitirdiğini kabul ederek bu hapishaneyi kullanmama kararı almışlardır.

Venedik'ten sonra gittiği Avrupa'nın önemli şehirlerindeki elit tabaka ile sıkı ilişkiler kuran ancak çabucak sıkılıp arkasında bir mektup ve üzgün sevgililer bırakarak bir başka şehre doğru hareket eden Casanova, ömrünün son yıllarında durulmuş ve otobiyografisini yazdıktan sonra hayata veda etmiştir.



39216419882_bdca5d27d4.jpg




27469093499_e21877a0f3.jpg




Ahlar Köprüsü'nün üstte Rio de Palazzo'daki gondolumuzdan altta Saman Köprüsü'nden görünümü
 

Bazilika'nın hemen karşısında şehrin en yüksek yapısı olan San Marco Çan Kulesi(=Campanile di San Marco) bulunmaktadır.Aslında bazilikaya ait olan çan kulesi birleşik değil ayrı bir yapı şeklinde ve bir deniz ve atış kulesi olarak 12.yüzyılda inşa edilmiş ve sonradan turistik amaçlı kullanıma açılmıştır.1514 yılında son şeklini alan ve yerden yüksekliği tam 98,6 metre olan orijinal kulenin 1902 yılında çökmesi üzerine aslına sadık kalınarak 1912'de tamamlanan yeni kule de günümüzde hafifçe yatık durmaktadır. Kulenin temelindeki kazıkların deprem ve su baskınları nedeniyle kaymasından kaynaklanan bu sorunu çözmek amacıyla kulenin temelini titanyumdan bir halka ile sağlamlaştırma çalışmaları halen sürmektedir.

Kule,ünlü gökbilimci Galileo'nun astronomi çalışmalarını yaptığı ve teleskopunu 21.Ağustos. 1609 tarihinde ilk kez şehrin yöneticilerine tanıttığı yer olarak tarihi öneme sahiptir.Kırmızı tuğladan yapılmış kare planlı kulenin çatısında,Melek Cebrail'i sembolize eden ve rüzgar gülü vazifesi gören altın bir heykel ve alt tarafında Loggia adı verilen ve mimar Jacopo Sansovino tarafından 1549 yılında tabana bitişik olarak eklenmiş ve bronz heykeller ile süslü mermer balkon bölümü dikkat çekmektedir.

Kulenin üzerinde yer alan ve her birine farklı isimler verilmiş çanlar, Venedik Cumhuriyeti zamanında birbirinden farklı anlamlar için kullanılmıştır.Bunlardan günümüze kadar ulaşmayı başaran Marangona Çanı,iş gününün başlangıç ve bitişini, Nona Çanı,öğle vaktinin geldiğini Malefico Çanı meydanda gerçekleştirilecek infazları,Trottiera Çanı, büyük konseyin toplandığını duyurmak ve Mezza Terza Çanı ise senatörleri Dükler Sarayı’nda toplanmaya çağırmak amaçlı kullanılmıştır.

Haftanın her günü 09-19 saatleri arasında açık olan bu kulenin tepesine asansörle çıkıp Venedik,San Michel,Murano ve Burano Adaları'na bir de tepeden bakmanın ücreti ise 8€'dur.Ancak kulenin tepesine her seferde sınırlı sayıda kişinin çıkmasına izin verildiği için uzun süre kuyrukta beklemeyi göze almanız gerekmektedir.



24382247827_0d2f901e4d.jpg




38537436274_f1c8af0a55.jpg




San Marco Çan Kulesi ve üst resimde kulenin önünde yer alan Loggia
 



San Marco Bazilikası'nın sağında ve Çan Kulesi'nin karşısında Dük Agostino Barbarigo'nun isteği üzerine mimar Mauro Codussi tarafından zamanının mühendislik harikalarından biri olarak yaptırılan San Marko Saat Kulesi(=Torre dell'Orologio) bulunmaktadır.İnşası 1499 yılında tamamlanan kulenin,Venedik Cumhuriyeti'nin üç temel özelliği olan bilimsel ilerleme,sivil aydınlanma ve Hıristiyan inancını yansıtması yönündeki isteğinin tam olarak karşıladığını gören dükün bir benzerinin yapılmaması için kule inşaatında çalışanların gözlerini kör ettirdiği rivayet edilmektedir.

Venedik'te bulunanlar için önemli bir buluşma noktası olan saat kulesinin terasında,zamanın akıp gittiğini ifade eden ve her saat başında çanı döven biri genç diğeri yaşlı iki bronz erkek heykeli bulunmaktadır. Terasın altında şehrin simgesi olan Venedik Aslanı heykeli ve onun da altında kucağında bebek Hz.İsa bulunan ve Hazreti Meryem'i simgeleyen mermerden yapılmış Madonna heykeli bulunmaktadır.6.Ocak tarihinde kutlanan Epifani Günü ile Hz.İsa'nın göğe yükseldiği gün olarak kabul edilen Kutsal Perşembe Günü(=Paskalya'dan otuz dokuz gün sonradır) olmak üzere yılda sadece iki defa,üç sihirbaz ve trompet çalan bir melek Madonna heykelini selamlayarak önünden geçmekte ve diğer kapıdan yeniden kaybolmaktadır.

Kuleye girişin üzerinde ise zamanı,ayın evresini ve Zodyak'ın hakim işaretini gösteren ve bir dizi iç içe geçmiş kadrandan oluşan saat yer almaktadır.Beş yüz yılı aşkın süredir faal olan saatin en dışında saati işaret eden 24 adet Romen rakamı,onun iç kısmında 12 burcu temsil eden semboller ve en içteki mavi mineli zeminde ay ve güneşin evreleri görülmektedir.

Tepesine asansörle çıkılabilen saat kulesini gezmek için rehberli turlara katılmak gerekmektedir.Bu turlardan İtalyanca olanı her gün 12-16 saatleri arasında ve İngilizce olanı ise pazartesi,salı,çarşamba saat 10-11 ve diğer günler 14-15 arasında yapılmakta ve ücret olarak 12€ alınmaktadır.




38537513394_e2b25e54eb.jpg





39244422781_e24cb5df9a.jpg



San Marko Saat Kulesi
 

San Marco Meydanı'nda ayrıca Procuratie adı verilen üç anıtsal bina yer almaktadır.Meydanın kuzeyinde,Venedik Cumhuriyeti’nin üst düzey memurları ve yargıçlarına ait ev ve ofislerin yanı sıra San Marco Saat Kulesi'ni de barındıran ve ilk olarak 12.yüzyılda,sonrasında 16.yüzyılda barok tarzda yeniden inşa edilmiş iki katlı bir bina olan Procuratie Vecchie(=eski) bulunmaktadır.153 metre uzunluğa sahip şehrin bu en uzun binasının dükkan olarak kullanılan zemin katında Gran Caffè & Ristorante Quadri ve üst katında ise Generali Sigorta(=Ascicurazioni Generali) merkezi yer almaktadır. 1775 yılında kurulmuş ve restoranı Michelin yıldızlı olan bu kafe kurulduğunda San Marco Meydanı'nda 34 kafe daha varmış.Ancak sahipleri bu kadar çok rakiplerinin olmasını umursamayıp Türk kahvesi satarak başarıyı yakalamış ve Stendhal'den Marcel Prost'a Gorbaçov'dan Angelina Jolie'ye dek pek çok ünlü ismin uğrak yeri olan mekanı günümüze ulaştırmayı başarmışlardır.

Meydanın güneyinde,1586 yılında başlayan yapımı 1640 yılında tamamlanan Procuratie Nuove(=yeni) binası yer almaktadır.Bu binanın üstünde Ulusal Arkeoloji Müzesi(=Museo Archeologico Nazionale) ve altında ise 19. yüzyıl yazarlarının favori mekanı olan ve 1720 yılında kurulmuş Caffè Florian faaliyet göstermektedir.Son derece intizamlı kıyafetleri ile dikkat çeken garsonların servis yaptığı bu kafede 5€ verip bir cappuccino içmenizi ve bir zamanlar Goethe,Mark Twain,Charles Dickens,Hemingway ve Casanova'nın burada olmaktan aldığı keyfi yaşamanızı tavsiye ederim.San Marco Meydanı,yaz akşamlarında tamamen değişmekte ve bir yandan kafelere ait orkestralardan yayılan müzik bir yandan da güvercinler ve turistlerin gürültüsünden azade olmuş son derece keyifli bir ortam haline dönüşmektedir.

Bu iki binanın arasında eskiden mevcut olan San Giminiano Kilisesi'nin yıkılması üzerine Napolyon Bonapart'ın emriyle 1810 yılında iki kanadı birleştiren ve Giuseppe Mali tarafından neoklasik mimari tarzında yapılmış Procuratie Nuovissimo(=en yeni) ya da Ala(=kanat) Napoleonica bulunmaktadır.Bu binanın içinde ise bir Venedik soylusu olan Teodoro Correr tarafından bağışlanmış Rönesans döneminin önemli eserlerinin sergilendiği Correr Müzesi(=Museo Correr) yer almaktadır.



39216117232_3aa49bdf05.jpg




Procuratie Vecchie ve San Marco Saat Kulesi




38536977704_65b4b817d0.jpg




Procuratie Nuovo





38536960024_1a76a5fc59.jpg




Procuratie Nuovissimo veya Ala Napoleonica ve Correr Müzesi




39408388081_b11f3282d3.jpg



Gran Caffè & Ristorante Quadri



27469034029_6cd91186fe.jpg




25538144768_5950e29a01.jpg




Caffè Florian
 

San Marco Meydanı’nı böylece tamamladıktan sonra Piazzetta San Marco'da yer alan Marciana Ulusal Kütüphanesi(=Biblioteca Nazionale Marciana)’nin önüne geldik. Jacopo Sansovino tarafından 1537 ile 1553 yılları arasında inşa edilmiş bu kütüphane,barındırdığı bir milyonu aşkın kitap ve on üç bin el yazması ile İtalya'nın önde gelen merkezlerinden birisidir.Pazartesi-cuma günleri 08-19 arasında açık olan kütüphaneye giriş ücretsizdir.




39501505091_e3f841ef63.jpg



24382856617_5b09a6f181.jpg



25631500318_89f65cd1c6.jpg



Marciana Kütüphanesi
 

Kütüphanenin yanından lagünün kıyısına inip karşı tarafımızda bulunan ve ziyaret etme imkanımız olmayan iki önemli kiliseyi uzaktan izledik. Bunlardan ilki San Giorgio Adası(=İsola San Giorgio)’nda bulunan San Giorgio Maggiore Kilisesi oldu.Bu kilisenin de içinde yer aldığı aynı adı taşıyan manastır M.S.9.yüzyılda Benedikt rahipleri tarafından kurulmuş ve halen onlar tarafından yönetilmektedir. Yapımına 1566 yılında Mimar Paladio tarafından başlanan Rönesans mimari tarzlı kilise,1610 yılında Vincenzo Scamozzi tarafından tamamlanmıştır.Beyaz rengin hakim olduğu kilisenin mihrabında Tintoretto imzalı Son Akşam Yemeği ve Manna’nın Dönüşü isimli iki tane resim bulunmaktadır.



38537048674_23ce468d42_c.jpg



39245236291_6cbebc5362.jpg




San Giorgio Maggiore Kilisesi



Büyük Kanal’ın girişinde solda kalan Dorsoduro bölgesindeki barok mimari tarzlı büyük kilise 1629-31 yılları arasında şehir halkının üçte birinin yaşamını yitirdiği veba salgını sonrası yapılan veba kiliselerinden birisi olan Santa Maria della Salute Bazilikası’dır.Senato tarafından 1630 yılında Meryem Ana’ya ithaf edilerek yapımına karar verilen bu Katolik kilisesinin yapımını üstlenen Baldassare Longhena bitim tarihi olan 1687 yılından beş sene önce vefat etmiş ve tamamlandığını görmemiştir. Yerel halk tarafından kısaca Salute(=sağlık) olarak adlandırılan bazilika içinde ünlü İtalyan ressam Tiziano’nun önemli çalışmaları bulunmaktadır.




39245287091_e3588511c0_c.jpg




Santa Maria della Salute Bazilikası
 

Bundan sonra Saat Kulesi'nin yanından bizi Rialto Köprüsü'ne götürecek yaklaşık altı yüz metrelik yolda ilerlemeye başladık.Hediyelik eşya satan dükkanlar ve yiyecek mekanlarının yan yana sıralandığı sokaklarda zaman zaman zorlansak da "Per Rialto" yazan tabelaları izleyerek yarım saat içinde hedefimize ulaştık.



39245024531_66618f7895.jpg




25378412918_43e5b0fa9c.jpg




27469610399_f2135817a7.jpg




38369002375_c8b437882f.jpg




24382605527_821d48cc5d.jpg




24382536027_7de2413519.jpg




Venedik sokakları ve dükkanları.Son fotoğraftaki çukulata üreticisinin ürünleri ilginçti.
 



Venedik'ten alınacak hediyeliklerin başında maskeler gelmektedir.Şehri kasıp kavuran veba salgınları sırasında insanların vücutlarındaki yaraları ve hastalık izlerini gizlemek ve kötü kokulardan korunmak için kullandıkları bu maskeler,daha sonra zengin-fakir sınıf farkını ortadan kaldırmak amacıyla festivallerde kullanılmaya başlanmıştır.Sonraki yüzyıllarda maskeler hayat kadınları,hırsızlar ve eşlerini aldatmak isteyenler tarafından kullanılsa da bu şehirde maske tasarımı ve yapımı giderek bir sanat halini almıştır.Özellikle şehrin simgesi olan aslan motifi taşıyan yani kesinlikle Venedik yapımı olan maskelerin fiyatı hayli pahalı olup en az 30€'dan başlamaktadır.

Her sene Şubat ayında düzenlenen - bu yıl 27.Ocak-13.Şubat arasında gerçekleşecek - ünlü Venedik Karnavalı (=Carnevale di Venezia) döneminde maske fiyatları tavan yapmaktadır. Tabii her konuda olduğu gibi,bu maskelerin orijinallerine göre yarı fiyatına satılan Çin yapımı taklitleri de vitrinlerde sergilenmektedir.Maske dışında Burano Adası'ndan getirilen danteller ve Murano Adası'nda yapılan cam eşyalar da bu şehriziyaret edenlerin hediyelik tercihleri arasında yer almaktadır.



24382595007_03dd2ba94c.jpg




39244874361_d6218f97a3.jpg




39216605172_32be6fcb16.jpg




39216741502_c8df11dd28.jpg



25378480238_8a68aa765e.jpg



27469574269_aece9a730f.jpg



Maske satan dükkanlar
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,786
Mesajlar
1,523,756
Kayıtlı Üye Sayımız
166,601
Kaydolan Son Üyemiz
muradmammad

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst