Milano - Como Gölü - Venedik Gezi Notları (25-28.kasım.2017)

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 117
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 18,268
Argegno Köyü'nü geçtikten sonra son derece ihtişamlı binalar ile karşılaşmaya başladık.Bunlardan Villa del Balbaniello,Isola Comacina adlı adacığı geçtikten sonra görülen küçük ormanlık bir vadide yer almaktadır.1787 yılında inşa edilmiş olan binanın bulunduğu alanda eskiden bir Fransiskan manastırı faaliyet gösterdiğinden binanın mimarı çan kulelerini aynen muhafaza etmiştir.

Bu villa,Everest'e tırmanan ilk İtalyan olan kaşif ve iş adamı Guido Monzino tarafından 1974 yılında satın alınmış ve onun 1988 yılındaki ölümünden sonra İtalya Milli Fonu'na kalmış ve ziyarete açılmıştır.İtalyan tipi teraslı bahçeleri ile ünlü olan villada Monzino'nun çalışmalarına ayrılmış bir müzeye ev sahipliği yapmaktadır.Bu villa ayrıca 2002 yılında çekilen Star Wars II ile 2006 yılında çekilen Casino Royal filmlerine ev sahipliği yapmıştır.
















Villa del Balbianello
 

Sırada Procione Dağı(=Monte Procione)'nın eteğinde yer alan ve son derece ılıman iklimi ile birbirinden lüks ve zarif villaları nedeniyle Avrupa'nın jet sosyetesinin ilgi odağı haline gelmiş Tremezzo Köyü vardı.















Tremezzo Köyü
 

Bu köyde üç güzel bina dikkat çekmektedir.Bunlardan ilki,art nouveau mimari tarzında inşa edilmiş ve 1910 yılında faaliyete geçmiş olan beş yıldızlı Grand Hotel Tremezzo olup günümüzde Avrupa'nın en gözde düğün mekanlarından birisi olarak kullanılmakta imiş.







Grand Hotel Tremezzo



Bu otelin komşuluğunda yer alan ve Bellagio yarımadasına bakan Villa Carlotta,1690 yılında Milano markisi Giorgio Clerici için inşa edilmiş olup 17 dönümlük bir alanı kaplamaktadır.Son derece etkileyici basamaklar, çeşmeler ve heykeller yanı sıra nadir görülen bitkilerin yer aldığı bir İtalyan bahçesine sahip olan villa,1843'te Prusya Kralı'nın eşi ve Nassau Prensesi olan Marianne tarafından kızı Carlotta için düğün hediyesi olarak satın alınınca adı da değişmiştir.Üç katlı villanın birinci katında heykel ve resimlerden oluşan bir koleksiyon sergilenmektedir.Villada ayrıca bir de tarım araçları müzesi bulunmaktadır.







Villa Carlotta
 

Görülmeye değer üçüncü bina ise 1802 yılında Como Gölü çevresinde yapılmış ilk otel olan Grand Hotel Cadenabbia'dır.Tarih boyunca İngiliz Kraliçesi Viktorya da dahil olmak üzere Avrupa'daki pek çok hanedan temsilcisinin konakladığı bu bina,2007 yılında tamamlanan restorasyonu sonrasında günümüzde dört yıldızlı bir otel olarak Mart-Kasım ayları arasında hizmet vermektedir.








Grand Hotel Cadenabbia







Menaggio ile Belaggio arasında çalışan feribot
 

Bir saatin sonunda ulaştığımız Bellagio,konum olarak gölün tam iki kola ayrıldığı yerdeki burun üzerinde yer almaktadır.İnişli çıkışlı dar yolları ve dağınık bir yerleşim yeri olmasına rağmen konumunun mükemmelliği sayesinde çok turist çeken 4.000 nüfuslu bu kasaba,günümüzde gölün en zengin köşesi haline gelmiş olup Como Gölü'nün incisi(=La perla del lago di Como) olarak da tanımlanmaktadır. Bellagio'da ilk işimiz karşı kıyıdaki Varenna Köyü'ne gitmek için saat 15.15'de hareket edecek tekneye bilet almak oldu.Bu işlemi tamamladığımızda Bellagio'da geçirebileceğimiz üç saatlik süremiz başlamıştı.













Bellagio Kasabası








Bellagio Kasabası'ndan karşı çaprazında ve Alp Dağları'nın eteklerinde yer alan üç bin nüfuslu Menaggio Kasabası'nın görünümü
 



Bellagio Kasabası'nda fazla yorulmadan önemli yerlerin görülmesini sağlayan mini tren,yalnız yaz aylarında faaliyet gösterdiğinden iskeleden sola doğru yürümeye başladık.Burada,kasabanın ünlü binalarından olup yaklaşık 50 hektarlık bir bahçenin içinde yer alan Villa Serbelloni'yi gördük.

Como Gölü'ne ve Alp Dağları'na bakan güzel bir manzaraya sahip olan bu villa,1605’te Sfondratis ailesi tarafından inşa ettirilmiş ve 1788’de Milano'lu Serbelloni ailesi tarafından satın alınmıştır.Mülk,1950’de Rockefeller Vakfı’na devredilmiş ve günümüzde bir konferans merkezi ve edebiyatçı ve ressamlar için uluslararası bir çalışma merkezi olarak kullanılmaktadır. Villa,ne yazık ki sadece grup ziyaretlerine açık olduğundan gezme şansımız olmadı.Como Gölü ve çevresini kışın gezmek kesinlikle daha hesaplı olup özellikle kalabalıktan hoşlanmayanlar için bulunmaz nimettir.Ancak bu seçeneği tercih edince görülmesi gereken yerleri ıskalamayı da göze almak gerekmektedir.











Üstte villanın kapalı olan giriş kapısı ve altta villanın gölden görünümü
 

Bundan sonraki durağımız ise kuruluşu 11. yüzyıla tarihlenen ve romanesk tarzda inşa edilmiş yüz metre ilerideki San Giacomo Kilisesi(=Chiesa San Giacomo) oldu.















San Giacomo Kilisesi
 

Ağaçlar ve rengarenk çiçeklerin çevrelediği panjurlu ve sıcak renkli binaları,dar sokakları,tepelere uzanan merdivenleri ve her sokağa serpiştirilmiş gibi duran minik restoranları ile Bellagio gerçekten hayalimizdeki İtalyan kasabasıydı.Biz de bu keyif veren kasabada zamanımız ve gücümüzün yettiğince dolaştık.



























Bellagio Kasabası
 

Bellagio'da ahşap işçiliği çok gelişmiş olduğundan hediyelik eşya satılan dükkanların vitrinlerinde ahşap hediyelikler bolca sergilenmekteydi.















Bellagio'da hediyelik eşya satan dükkanlar
 

Bellagio Kasabası'nın üst taraflarında yer alan evler ve zeytin bahçelerinin arasından geçip Özgürlük Şehitleri Parkı(=Parco di Martiri della Liberta)'nda biraz soluklandıktan sonra kıyıya indik.























Bellagio'nun üst tarafları,Özgürlük Şehitleri Parkı ve kıyısından fotoğraflar
 



Saat 14 civarı olmuş ve iyice acıkmıştık.Fazla düşünmeden iskelenin karşısında yer alan Ristorante Carillon adlı mekana oturduk.İtalya'da yemek yenilecek mekan denildiğinde karşılaştığımız çeşitlilik biraz kafa karıştırıcı olsa da bu mekanları kabaca üç gruba ayırabiliriz;

*Trattoria(=aile lokantası),genellikle bölgesel yemekler sunan sabit bir menüsü olan ve yemek tariflerinin nesilden nesile aktarıldığı, personelin aile fertlerinden oluştuğu,son derece sade döşenmiş ve fiyatların bir restorandan çok daha düşük olduğu mekandır.Trattoria'da alkollü içecek servisi bulunmayabilir ya da bulunursa genellikle ev şarapları ya da bira şeklinde olur.







Trattoria



*Osteria,trattoriaya benzese de burada sabit bir menü olmayıp aşçının kafasına ve elindeki malzemeye göre yemek çıkardığı mekandır.Bizdeki meyhaneyi andıran ve mutlaka alkollü içecek servisi bulunan osteriada, fiyat diğer iki mekandan daha ucuz fakat çalışan sayısı az olduğundan servis hızı düşüktür.







Osteria



*Ristorante(=restoran),mutlaka bir dekor,masalarda kumaş örtüler,şık yemek takımları ve profesyonel bir mutfak personeli ile garson kadrosu demektir.Menü ve alkollü içecek menüsü genellikle iddialı,geniş ve fiyatlar da diğer iki mekandan daima daha yüksektir.







Ristorante Carillon



Yemek mekanlarında oturarak yemek yenilmesi durumunda "coperto" denilen ve bizdeki kuverin karşılığı olan kişi başına genellikle 2€ ile 4€ arasında değişen bir nevi servis ücreti alınmaktadır. Eğer coperto ödemek istemezseniz ve istediğiniz yiyeceği paket yaptırıp dışarıda yiyeceğiniz anlamına gelen "porta via" demeniz gerekmektedir. Biraz da menüden bahsetmek gerekirse,isminde "di mare" bulunan tüm yemekler deniz mahsülü içerir."di manzo" yemeğin sığır eti,"di pollo” tavuk eti ve "di maiale" ise domuz eti içerdiğini ifade etmektedir.
 

Hesap olarak 38€ ödediğim bu yemekte İtalyanların "pasta" olarak adlandırdıkları ve üç yüz elli çeşidi bulunan makarnalarının tadına bakmaya çalıştık.











Sofraya önce sert ve sarı renkli bir peynir olan parmesan peyniri rendesi ile grissini geldi







Sonra semolina olarak adlandırılan ince çekilmiş irmik unu,ceviz, patates,yumurta ve domates salçası ile yapılan gnocchi (=gnoki),







İnce,enine geniş hamurdan yapıldığı için bizim eriştemize benzeyen ve un,yumurta,tereyağ ve krema kullanılarak yapılan,üzerine fesleğen içeren pesto sos eklenmiş Tagliatelle ya da Fettucine 'nin tadına baktık.








Sırada,yumurtalı tortellini hamur yaprağının içine Ricotta ve Grana Padano peynirleri sarılarak hazırlanan peynirli tortellini(=tortellini ai formagi) vardı.







Finali Mascarpone peyniri,acı badem likörü,espresso ve kedi dili bisküvi ile hazırlanan ve kelime anlamı "çek beni veya al beni" olan tiramisu ile yaptık.Afrodizyak etkili olduğu söylenen ve ağzımızda adeta dağılan bu tatlı,şimdiye kadar yediğim en lezzetli tiramisu idi.
 

Yemek sonrası planımızda yaklaşık bir buçuk kilometre ileride yer alan ve Bellagio Kasabası'nın bir başka turistik yeri olan Villa Melzi'yi görmek vardı.Dönemin başbakanı olan Francesco Melzi tarafından, 1808-10 yılları arasında neoklasik mimari tarzında inşa ettirilen bu yazlık rezidans ünlü sanatçılar tarafından dekore edilmiştir.Villa Melzi'nin orman gülleri ve heykeller ile süslü büyük İngiliz bahçesi ve müzesi Mart-Kasım ayları arasında 09-18 saatleri arasında ziyarete açık olup villa kısmı ziyarete kapalıdır. Hal böyle olunca gezmek fırsatı bulamadığımız bu villanın kendi sitesinden indirdiğim iki fotoğraf koymakla yetindim.












Villa Melzi
 

Yemek sonrası kişi başı 4.60€ ödediğimiz ve saat 15.15'te hareket eden tekneye binerek göl çevresindeki son durağımız olan Varenna'ya sadece on dakika süren bir yolculuk sonrası ulaştık.Bu kadar kısa süren bir yolculuk için alınan ücret çok fazla geldi.















Varenna Kasabası’nın tekneden görünümü








Tekneden indiğimiz yerde karşımıza çıkan Hotel Olivedo
 

Varenna,yaklaşık bin kişinin yaşadığı bir balıkçı kasabası olup dinginliği, Arnavut kaldırımlı sokakları ve tarihi kiliseleri ile Como Gölü çevresinde Orta Çağ döneminin en iyi korunduğu yerleşim yeri olarak kabul edilmektedir.Milano şehrinin altmış kilometre kuzeyindeki bu kasabada,iskelenin bir kilometre solunda yer alan müze-ev Villa Monastero ve son derece etkileyici botanik bahçesi ile iskelenin yaklaşık dört kilometre kuzeyinde bulunan ve Roma İmparatorluğu döneminden kalma Castello di Vezio adlı kale görülmesi önerilen yerlerdir.Havanın giderek soğuması ve ailemin yorulduk isyanı nedeniyle ikisini de pas geçip güzel evlerin arasından ilerleyerek beş yüz metre ilerideki Esino-Perledo Tren İstasyonu’ndaki kafede oturmayı tercih ettik.


















Varenna Kasabası ve Essino Tren İstasyonu
 



Kişi başına 6.70€ ödediğim Trenord şirketine ait 16.15 treni,önce Lecco sonra da otomobil yarış pistinin bulunduğu Monza'da durduktan sonra tam bir saatte bizi Çentrale İstasyonu'na ulaştırdı.Burada trenden inip metroya geçerek M1 kırmızı hattıyla önce Cadorna’ya gidip buradan da M2 yeşil hattına geçip Porta Genova F.S durağında indik. Buradan hem akşam yemeği yemek hem de gezmek için Via Casale yolu üzerinden Navigli denilen kanallar bölgesine ulaştık.

Naviglio kelimesi İtalyanca gezilebilir anlamına gelmektedir.Şehrin tarihi merkezinin güneybatısında yer alan bu bölge,Leonardo da Vinci’nin de çizim ve yapım aşamalarında katkı yaptığı toplam 150 kilometre uzunluğundaki Naviglio Grande,Naviglio Pavese,Naviglio Martesana, Naviglio di Paderno ve Naviglio di Bereguardo adlı beş kanaldan oluşur. Hem kenti savunmak hem de Milano'yu yakın nehirlere ve göllere bağlamak için yapılan bu kanallar,Duomo Katedrali yapımı için gerekli olan mermerlerin,Alp Dağları yakınındaki Maggiore Gölü'nden kentin merkezine kadar nakledilmesinde de kullanılmışlardır.Bu kanal şebekesi sayesinde,denize kıyısı olmayan Milano o yıllarda ülkenin en büyük iç limanlarından birisine sahipti.Ancak demiryolu ve karayolu taşımacılığının gelişmesi nedeniyle kanallar aracılığıyla yapılan taşımacılık yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren giderek azalmış ve 1979'da durma noktasına gelmiştir. Günümüzde kanallarda sadece gezi tekneleri dolaşmakta olup kanallar çoğunlukla sulama için kullanılmaktadır.

Kanal boyunca taşımacılığın sona ermesini takiben fakir işçi sınıfı mahallesi görünümüne bürünen bölgede özellikle Naviglio Grande ve Naviglio Pavese'deki evlerin son on yılda yenilenmesi sonrasında giderek restoranlar ve sanat galerileri açılmaya başlamış ve Navigli özellikle akşamları hem turistler hem de yerli halk için bir cazibe merkezi haline gelmiştir.İlaveten Naviglio Grande'nin güney tarafındaki her pazar günü bit pazarının kurulduğu Ripa di Porta Ticinese görülmeye değerdir.









Naviglio Grande
 

SON KONULAR - FORUM