jeep
Zirve
Ynt: Karavanla Gökçeada Turu (1-10 Temmuz 2009)
Ne güzel bir konu açmışsınız. Geçmiş anılarım canlandı yeniden. Gökçeada'da Kuzu Limanında rahmetli amcamın turistik tesisleri vardı. Anteplinin yeri diye anılırdı. 1988-1991 yılları arasında 3 yaz tatili, okullar tatil olur olmaz gider, açılmadan 1 gün önce dönerdik. Tesislerde ve lokanta da yaz boyunca çalışıp harçlığımızı biriktirirdik. Feribot iskeleye yanaştığı zaman öğrendiğimiz 3-5 cümle almanca ile turist kapmaya çalışırdık, pansiyona...
Akşamları lokantada servise yardım eder, işimiz bittiğinde Ali Canan koyunda balık tutmaya giderdik. Kuzu Limanı sahilinin sonunda kum kayalarını izleyerek, irili ufaklı koyları geçerek ulaşılırdı Ali Canan koyuna. Zaman zaman belimize kadar denize girip geçmek gerekirdi, balığın en güzelini yakalayacağımıza inandığımız o koya varmak için. Ali Canan ise o koyun tepesine ev yapmış, macera dolu bir insandı. Elektrik yok, dağdan gelen suyu, ince borularla evine kadar getirmiş ve depolayarak kullanan, yaz kış orada kalan arada bize eski anılarını anlatarak mutlu olan bir kişiydi.
O zamanlar açık cezaevi olarak kullanılıyordu Gökçeada.. Şimdi öyle midir acaba bilmiyorum. Bir Celal vardı. Eski mahkum, yeni bekçimiz. 7 numara gözlükleri ile 4-5 km mesafeden feribottan inen araçların plakalarını okurdu.
Rumlardan da dostlarımız vardı, Apostol çok şarap içer, sağı solu rahatsız ederdi. Amcam bir gün fena tartaklamıştı onu.
Üç amcaoğlumla birlikte sahilde futbol oynar, gün boyu kritiğini yapardık. Balıkçılık geyiklerimizde fena değildi hani. Yeni Türkü, Zülfü Lİvaneli ve Gırgır dergisi ile ilk kez Adada tanıştım, en büyük amcaoğlumun sayesinde ve bana adayı anımsatır hep.
Zeytinli köyündeki dibek kahvesini çoğu insan adaya gelince ziyaret eder ama 30 metre ilerisindeki amcamın kasabı benim için daha değerlidir. Taş yollarında hararet yapmasın diye itina ile kullandığı, arka tekerlekleri içe bakan skoda kamyoneti, kapı döşemesi olmayıp, o boşlukta sıralanan bafra sigaraları, sezon açılmadan önce söküp taktığı motoru, şanzımanı, hala yağ kokusu burnumda.
Merkez 7 km idi Kuzulimanına, 7 tepe aşardık bisikletler elimizde, Merkeze varır, dondurma yerdik, oltalarımıza misina alırdık, mantar alırdık. Geceden bırakma yapar, sabahları yılan balığı tutardık. Ekmekli oltamızla kefal tutar, büyüklerini lokontaya satardık.
Çok güzel günlerdi çok..
Ne güzel bir konu açmışsınız. Geçmiş anılarım canlandı yeniden. Gökçeada'da Kuzu Limanında rahmetli amcamın turistik tesisleri vardı. Anteplinin yeri diye anılırdı. 1988-1991 yılları arasında 3 yaz tatili, okullar tatil olur olmaz gider, açılmadan 1 gün önce dönerdik. Tesislerde ve lokanta da yaz boyunca çalışıp harçlığımızı biriktirirdik. Feribot iskeleye yanaştığı zaman öğrendiğimiz 3-5 cümle almanca ile turist kapmaya çalışırdık, pansiyona...
Akşamları lokantada servise yardım eder, işimiz bittiğinde Ali Canan koyunda balık tutmaya giderdik. Kuzu Limanı sahilinin sonunda kum kayalarını izleyerek, irili ufaklı koyları geçerek ulaşılırdı Ali Canan koyuna. Zaman zaman belimize kadar denize girip geçmek gerekirdi, balığın en güzelini yakalayacağımıza inandığımız o koya varmak için. Ali Canan ise o koyun tepesine ev yapmış, macera dolu bir insandı. Elektrik yok, dağdan gelen suyu, ince borularla evine kadar getirmiş ve depolayarak kullanan, yaz kış orada kalan arada bize eski anılarını anlatarak mutlu olan bir kişiydi.
O zamanlar açık cezaevi olarak kullanılıyordu Gökçeada.. Şimdi öyle midir acaba bilmiyorum. Bir Celal vardı. Eski mahkum, yeni bekçimiz. 7 numara gözlükleri ile 4-5 km mesafeden feribottan inen araçların plakalarını okurdu.
Üç amcaoğlumla birlikte sahilde futbol oynar, gün boyu kritiğini yapardık. Balıkçılık geyiklerimizde fena değildi hani. Yeni Türkü, Zülfü Lİvaneli ve Gırgır dergisi ile ilk kez Adada tanıştım, en büyük amcaoğlumun sayesinde ve bana adayı anımsatır hep.
Zeytinli köyündeki dibek kahvesini çoğu insan adaya gelince ziyaret eder ama 30 metre ilerisindeki amcamın kasabı benim için daha değerlidir. Taş yollarında hararet yapmasın diye itina ile kullandığı, arka tekerlekleri içe bakan skoda kamyoneti, kapı döşemesi olmayıp, o boşlukta sıralanan bafra sigaraları, sezon açılmadan önce söküp taktığı motoru, şanzımanı, hala yağ kokusu burnumda.
Merkez 7 km idi Kuzulimanına, 7 tepe aşardık bisikletler elimizde, Merkeze varır, dondurma yerdik, oltalarımıza misina alırdık, mantar alırdık. Geceden bırakma yapar, sabahları yılan balığı tutardık. Ekmekli oltamızla kefal tutar, büyüklerini lokontaya satardık.
Çok güzel günlerdi çok..