Neden yanınızda olmadığına dua ederdiniz?Ailenizin ve sizin hayatımı önemli yoksa sonucunda alacağınız ceza mı?Ayrıca bunun ,bu vatanın evladı olmakla alakası yok,insan olmakla alakası var.Almanların ailelerini böyle bir durumda bırakıp kaçacaklarını düşünmüyorum
.
Fiktif ve uç bir örnek olan sorunuzdaki durum, bazı psikolojik hastaların nedensiz şiddetinde olduğu gibi “alınabilir risk” özelliğine sahip.
* Hastane, ıslah evi gibi yerlerde bu nedenle bile silah bulundurulmamakta.
* Araçla yollarda olan herkez için de “görünmez kaza” alınabilir risk sınıfında.
Bu olasılıkların risk yüzdesini medyada karşılaştırmak zor değil.
Ben de, bilgi edinme, önlem, bölge ve yer seçimi yoluyla riski, Avrupa’daki diğer bütün karavancılar gibi alınabilir derecede azaltıyorum.
Benim gezdiğim Ege’den Antalya’ya kadar uzanan kıyı hattı, bazı turistik iç yöreler ve Avrupa güzergahları için yaklaşımım belli. Üstelik Avrupa’nın bazı ülkelerinde karavanda bırakın ateşli silah taşınmasını, sürücü alanında mutfak bıçağı taşımanız bile yasak.
Olur da silah siz yanında olmadan herkezin ulaşım hatta sadece görünümüne açık ise anında ruhsatınızı kaybedersiniz. Devler evlerdeki kilitli silah depolarını habersiz ziyaretle kontrol etmekte.
Avrupa forumlarında bu güne kadar karavanda ateşli silahlar için açılmış tek bir başlığa bile rastlamadım. Konu açılmadan kapanmış durumda.
Zaten sınırdan geçer geçmez silah ruhsatının bir anlamı da kalmıyor.
Somut ve hissedilen tehlikenin derecesi riskin alınabilirliğinde rol oynamakta. Herkezin kendi bulunduğu ve gezdiği yer ile karar vermesini Teoman bey “Herkez haklı” diyerek özetledi.
Sanırım bu görüş üzerinde hepimiz anlaşabiliriz ?
Aslında mantıken bu soyut sorunuzdan daha evvel, sizin yaşadığınız somut durumla ilgili hala cevaplanmayan soru gelmeliydi.
Buna başlıkta kimsenin önem vermemiş olması, konulara genellikle reflekslerimizle yaklaştığımızın göstergesi olabilir mi ?
Sadece sizin söylediklerinizden yola çıkarak yazıyorum;..
Sonuçta amaçları korkutmak olduğunu sırıttıklarından anladığınızı söylediğiniz delikanlılara, davranışlarını sormadan dışarıya doğru ateş etmiş olsaydınız sizi bekleyen ne olurdu ?
İhtar ateşinden bahsetmediğinize göre, olasılıklara yaralamak hatta daha kötüsünü almak bile fantezi sayılmamalı ?
Hatta tavsiyenize uyup yazınızı tekrar okuyunca, üzerlerine doğru ateş etmekten bahsettiğinizi gördüm. İsterseniz siz de tekrar okuyabilirsiniz.
Yanlış anlaşılmasın lütfen, bu veletlerin davranışına anlayış gösterilemeyeceği gibi ateş etmediğinizden size yapılan bir suçlama da söz konusu olamaz.
Ağır ceza reisi (hakimi) olan dedem, bana nefs-İ müdafaanın şartlarından örnekleriyle bahsetmişti. Belki hukukçu bir üye bunu detaylarıyla açıklayabilir.
Yazılanların neredeyse tümü karavanda ateşli silahın gerektiğini hararetle söylese de hiç biri yaşadığınız olayda sizin tehlikeli şekilde durumu başka şekilde görmenizden ve olası sonuçlarından bahsetmemekte.
Tahmininizin gerçekle olan farkı düşünülürse, sonuçta herkez şanslı olmalı ?
Galiba yukarıda yazdıklarımla, “yanımda silahım olmadığına bin kere dua aderdim” cümlem, cevap olarak anlam kazanıyor.
Sanırım gözlerinizin önüne serdiğim bu durumu kavramanızın sizde yarattığı stresle, beni ve empati yokluğunu haksızca ayni cümlede kullanma gereği duydunuz.
Halbuki tam da ilk cevabım bunun tersini söylüyor.
Yazımı internetten aldığım bir makale ve görüntü ile noktalayım.
“
Bireysel silahlanmaya karşı mücadele amacıyla faaliyet gösteren Umut Vakfı verilerine göre, Türkiye’de yüzde 85’i ruhsatsız en az 20 milyon dolayında bireysel silah var ve çok az bir kesim hariç herkes silaha hemen ulaşabilecek yakınlıkta. 20 milyon silahın 2.5 milyonu ruhsatlı, 17 milyonu da ruhsatsız. 80 milyonluk ülke nüfusunda her 4 kişiden 1’ine silah düşüyor. Dünya çapında silaha sahip olma oranları göz önüne alındığında Türkiye 27. sırada yer alıyor. Türkiye’de son 10 yılda ruhsatlı-ruhsatsız silah sayısı 10 kat arttı”
Bu açıdan silaha ihtiyac olduğu düşünülebilir. Fakat tam da bu, büyük bir paradoks. Çünkü inkar edilemez sonucuyla; bu silahlı ortamda silahı tek çözüm görmek, onlara katılmak anlamına gelmekte..
Bence durum, artık kurtulması zor bir girdap şeklini almış.
Aşağıdaki tablo da sorduğunuz “vatan evlatları”nın huy farklarıyla ilgili.
![Wink ;) ;)](data:image/gif;base64,R0lGODlhAQABAIAAAAAAAP///yH5BAEAAAAALAAAAAABAAEAAAIBRAA7)
.
Aslında ülkeler arasındaki farkın zihniyetten çok, ülkelerdeki ateşli silah çokluğuyla orantılı olarak, tehlikeli durumların doğru kavranamaması olduğunu düşünüyorum. Siz dediğinize göre ucundan dönmüşsünüz.
Amerika’da silah alımı için sadece yaş sınırı olmasına karşılık Almanya’da bazı köpek cinsleri bile kurs ve ruhsata bağlı. Galiba Türkiye’de kurs gerekli görülmüyor ve ruhsat için doktor raporlarının tabi olduğu bilimsel bir norm yok.
Belki Haşmet, Murat ve İklil beyler konuyu okuyorlarsa birşey söyleyebilirler? Ben bir kere raporun telefonla alındığına bile şahit olmuştum. İkisi de birbirlerini tanıyorlardı ama herşey bu kadar basit olmamalı.
Dikkat, son yazılanlarda silahın alınma gerekçesi parantez dışında !
...
Bence size yapılanı, muhtarın etkisi sınırlı olduğundan, mutlaka yasalar dahilinde takip etmeniz, bu densiz zihniyetin değişmesine yardımcı olmalı.
Yoksa sadece bu zihniyetten yakınmanın bir anlamı kalmıyor....
.
Şimdi aklıma geldiği için ilave edeyim.
Avatarınızın elindeki keser sapı değil mi ? ![Yum :yum: :yum:](data:image/gif;base64,R0lGODlhAQABAIAAAAAAAP///yH5BAEAAAAALAAAAAABAAEAAAIBRAA7)
.