prenses1345
Ana Kamp
- Mesajlar
- 23
- Tepkime Puanı
- 2
İstanbul'dan iki buçuk saatlik bir uçak yolculuğunun ardından Zürih havaalanına iniyorsunuz. İniş sırasında göreceğiniz görüntüler mevsimine göre değişiyor.Yazın yeşil,kışın beyaz örtüsüyle kucaklıyor sizi İsviçre. Havaalanından 15 dakikalık bir tren yolculuğu ile Zürih'e varıyorsunuz.Bizim güzergahımız Bern olduğu için 10 dakikalık beklemenin ardından 45 dakika sürecek tren yolculuğumuz tekrar başlıyor. Benim ilk gelişim nisan ayı olduğu için gördüğüm yeşil renk karşısında gözümü kırpmadan seyrediyorum etrafı. Hızla giden trenden aklınızda kalanlar bol ağaç ve eriyen karların gaza getirdiği nehirler ve aralarda İsviçre'ye özgü geniş çatılı tek katlı evler.Yol boyunca kah yol kenarlarında kah olmayacak tepe oyuklarında bu evleri görebiliyorsunuz.Bu ülkede nereye giderseniz gidin yol boyunca bir evin yada çiftliğin olmadığı bir yer göremiyorsunuz.45 dakika sonra Bern banhofta(tren istasyonu) iniyoruz trenden.Eşim benden bir hafta önce geldiği için şehir turunu çoktan yapmış, nereye neyle ucuza gidilir keşfetmiş bile..
Banhof tren istasyonunun hiç dışına çıkmadan kalacağımız eve gelmek için yeni bir trene daha biniyoruz.7 dakikalık ufak bir yolculuğın daha ardından evimizdeyiz.
İsviçre trenle seyahatin en dakik ve en olabilir ülkelerinden biri.Bu yüzden uçak yerine treni tercih ediyoruz. İlk ziyaretimiz burda ''Top Of Europe'' diye ünlenen Jungfraujoch dağı.3571 metre yüksekliğindeki bu dağa 3 aktarma yaparak trenle çıkıyorsunuz. Ayrıca Avrupanın en yüksek tren istasyonu oluyor tabi kendileri.2.aktarmadan sonra uzunca bir süre tünelde seyahat ediyorsunuz ağır ve yavaş.. Herkes sessiz bir bekleyiş içinde kimse trenden indiğinde neyle karşılaşacağını bilmiyor. Sadece tırmandığımızın farkındayız, çıt çıkmıyor.Tren seyahati çıkılan tünelin sonunda bitiyor. İndikten sonra görevlilerin sizi yönlendirmesiyle koridorlardan geçip tabelaları takip ediyorsunuz.Karşınıza koca bir buz müzesi çıkıyor. Korkuluklara tutanarak önünüzdekine arkanızdakine çarpamaya çalışarak yürümeye başlıyorsunuz ama nafile bir süre çarptığınız kişilerden özür dileme faslının ardından eğlenceye kendinizi kaptırıp sağa sola kayarak çarpışarak ilerliyorsunuz buz odaları ve heykellerin önünde resim çekilme sırası bekleyip bir iki kare resimlendikten sonra aklınız hep tünelin sonunda ne var sorusu olduğu için buz pistinden çıkıp normal adımlarla sizi bekleyen asansör kuyruğuna yol alıyorsunuz.Asansör çok hızlı olduğu için fazla söylenmeden size sıra geliyor. Asansörün yanında ısıyı gösteren pano mevcut(nisan ayından 0 dereceyi gösteriyordu) ne kadar da soğuk demeden kendinizi alamıyorsunuz. Asansör ışık hızıyla çıkıyorr çıkıyorr çıkıyorr çıkması bitmiyor. Çıktıkça kulaklarınızın tıkandığını hissediyorsunuz.Vee evet kapılar nihayet açılır ve siz 3571 metrenin ucundaki şanslı kişi oluverirsiniz.Sıcacık kocaman bir salona adım atıyorsunuz. Hemen bir sıcaklık vevhası daha (-6 )derece. ve asansörle 100 metre çıktığınızı bildiren bir yazı.Her köşesinden manzarayı rahat görebilmeniz için camekanlı bu salonu turlamaya başlıyorsunuz. Önünüzde bembeyaz bir kanyon ve kanyonun bitiminde bulutlar.Sanki dışarı çıksanız iki adımda kanyonun üstünde bulacaksınız kendinizi. Henüz daha yüksekliğimizin farkında değiliz. Yapı yuvarlak olduğu için döne döne seyrediyoruz etrafı. Salonun ortasında merdivenle çıkılan kısım dikkatimizi çekiyor.Salonda işi bitenlerin merakla bu merdivenlere yöneldiğini görünce bizim neyimiz eksik deyip sıkışıyoruz araya.Hoop bir kat yukarıdayız ve dışarı açılan bir kapıtan insanların terasa çıktıklarını görüyoruz. Koşa koşa gidiyoruz teras kapısına doğru. Adım atara atmaz ne görelim ayaklarımızın altı boş bomboşşşş.. Dağın bir kaç sağlam kayalığına oturtulmuş uzun çelik ayakların üzerine monte edilmiş delikli bir kalburun üstündeyiz. Adım attıkça ayağımızın altındaki uçurum kanımızı çekiyor. Eşim daha fazlasına dahayamayıp geri kaçıyor içeri. Ben etraftaki gençlerden biraz da cesaret alarak resim çekilmek için bir kaç adım daha atma cesaretini gösteriyorum. Gösteriyorum ama kalp çarpıntım dağlara çarpıp geri geliyor olmalı ki başka hiç bişi duyamıyorum.O sırada yukarıdan geçen uçağı farkediyoruz ki farketmemek mümkün değil hani kaptan seslense duyacağız gibi görünüyor. İşte o sırada alttan gelen rüzgarla birlikte sallanan teras benim maceramında sonu oluyor. Aşağıya bakmadan bir çırpıda atıyorum kendimi içeri.Acıktığımızı ve susadığımızı hissedip bişiler yedikten sonra salonun arka kapısından dağın düzlük olan kesimine atıyoruz kendimizi ama yürümek ne mümkün ki siz adım atmaya korkuyorken hop karşıdan birinin yere yatarak size doğru kaydığını görüyorsunuz o küçük alan böyle geziliyormuş meğer iple çevrili alanda korkuluklardan tutanarak biraz ilerliyebiliyoruz oda ne kar yağışı başlıyor bir anda..herhangi bir kırığa sebebiyet vermeden salona girmek için dönüşe doğru kendimizi yere attığımızda ufak bir kar yığını gözüme ilişiyor. dağcıların zirve yaptıklarında en değerli şeylerini zirveye gömdükleri felsefesinden yola çıkarak eşimle bir dilek tutup elimizdeki 1 chf lerimizi gömüyoruz kar altına. Son görevimizi de yaptık içimiz rahat. Eğer macerayı seviyorsanız burda uzun kar yürüyüşlerine katılabilir yada kar köpeklerinin sizi kızaklarla gezdirmesi için farklı eğlenceler deneyebilirsiniz. Bir de alternatif olarak yuvarlak bir plastik kaba uzanıp dik ve korumasız bir buz eğiminden hızla kayıp düşme zevkini yaşayabilirsiniz . Ama biz cesaret edemedik. Hangi mevsimde olursanız olun isviçreye gelirseniz mutlaka
jungfraujoch dağını gidip görün.Her mevsimde kar bulabilrsiniz. Ve Unisef tarafından korumaya alınmış Avrupanın en büyük buzulunuda seyahatiniz sırasında görüp resmetmeniz mümkün. Güzel anılarla ayrılacaksınız.
[attachment=1]
Banhof tren istasyonunun hiç dışına çıkmadan kalacağımız eve gelmek için yeni bir trene daha biniyoruz.7 dakikalık ufak bir yolculuğın daha ardından evimizdeyiz.
İsviçre trenle seyahatin en dakik ve en olabilir ülkelerinden biri.Bu yüzden uçak yerine treni tercih ediyoruz. İlk ziyaretimiz burda ''Top Of Europe'' diye ünlenen Jungfraujoch dağı.3571 metre yüksekliğindeki bu dağa 3 aktarma yaparak trenle çıkıyorsunuz. Ayrıca Avrupanın en yüksek tren istasyonu oluyor tabi kendileri.2.aktarmadan sonra uzunca bir süre tünelde seyahat ediyorsunuz ağır ve yavaş.. Herkes sessiz bir bekleyiş içinde kimse trenden indiğinde neyle karşılaşacağını bilmiyor. Sadece tırmandığımızın farkındayız, çıt çıkmıyor.Tren seyahati çıkılan tünelin sonunda bitiyor. İndikten sonra görevlilerin sizi yönlendirmesiyle koridorlardan geçip tabelaları takip ediyorsunuz.Karşınıza koca bir buz müzesi çıkıyor. Korkuluklara tutanarak önünüzdekine arkanızdakine çarpamaya çalışarak yürümeye başlıyorsunuz ama nafile bir süre çarptığınız kişilerden özür dileme faslının ardından eğlenceye kendinizi kaptırıp sağa sola kayarak çarpışarak ilerliyorsunuz buz odaları ve heykellerin önünde resim çekilme sırası bekleyip bir iki kare resimlendikten sonra aklınız hep tünelin sonunda ne var sorusu olduğu için buz pistinden çıkıp normal adımlarla sizi bekleyen asansör kuyruğuna yol alıyorsunuz.Asansör çok hızlı olduğu için fazla söylenmeden size sıra geliyor. Asansörün yanında ısıyı gösteren pano mevcut(nisan ayından 0 dereceyi gösteriyordu) ne kadar da soğuk demeden kendinizi alamıyorsunuz. Asansör ışık hızıyla çıkıyorr çıkıyorr çıkıyorr çıkması bitmiyor. Çıktıkça kulaklarınızın tıkandığını hissediyorsunuz.Vee evet kapılar nihayet açılır ve siz 3571 metrenin ucundaki şanslı kişi oluverirsiniz.Sıcacık kocaman bir salona adım atıyorsunuz. Hemen bir sıcaklık vevhası daha (-6 )derece. ve asansörle 100 metre çıktığınızı bildiren bir yazı.Her köşesinden manzarayı rahat görebilmeniz için camekanlı bu salonu turlamaya başlıyorsunuz. Önünüzde bembeyaz bir kanyon ve kanyonun bitiminde bulutlar.Sanki dışarı çıksanız iki adımda kanyonun üstünde bulacaksınız kendinizi. Henüz daha yüksekliğimizin farkında değiliz. Yapı yuvarlak olduğu için döne döne seyrediyoruz etrafı. Salonun ortasında merdivenle çıkılan kısım dikkatimizi çekiyor.Salonda işi bitenlerin merakla bu merdivenlere yöneldiğini görünce bizim neyimiz eksik deyip sıkışıyoruz araya.Hoop bir kat yukarıdayız ve dışarı açılan bir kapıtan insanların terasa çıktıklarını görüyoruz. Koşa koşa gidiyoruz teras kapısına doğru. Adım atara atmaz ne görelim ayaklarımızın altı boş bomboşşşş.. Dağın bir kaç sağlam kayalığına oturtulmuş uzun çelik ayakların üzerine monte edilmiş delikli bir kalburun üstündeyiz. Adım attıkça ayağımızın altındaki uçurum kanımızı çekiyor. Eşim daha fazlasına dahayamayıp geri kaçıyor içeri. Ben etraftaki gençlerden biraz da cesaret alarak resim çekilmek için bir kaç adım daha atma cesaretini gösteriyorum. Gösteriyorum ama kalp çarpıntım dağlara çarpıp geri geliyor olmalı ki başka hiç bişi duyamıyorum.O sırada yukarıdan geçen uçağı farkediyoruz ki farketmemek mümkün değil hani kaptan seslense duyacağız gibi görünüyor. İşte o sırada alttan gelen rüzgarla birlikte sallanan teras benim maceramında sonu oluyor. Aşağıya bakmadan bir çırpıda atıyorum kendimi içeri.Acıktığımızı ve susadığımızı hissedip bişiler yedikten sonra salonun arka kapısından dağın düzlük olan kesimine atıyoruz kendimizi ama yürümek ne mümkün ki siz adım atmaya korkuyorken hop karşıdan birinin yere yatarak size doğru kaydığını görüyorsunuz o küçük alan böyle geziliyormuş meğer iple çevrili alanda korkuluklardan tutanarak biraz ilerliyebiliyoruz oda ne kar yağışı başlıyor bir anda..herhangi bir kırığa sebebiyet vermeden salona girmek için dönüşe doğru kendimizi yere attığımızda ufak bir kar yığını gözüme ilişiyor. dağcıların zirve yaptıklarında en değerli şeylerini zirveye gömdükleri felsefesinden yola çıkarak eşimle bir dilek tutup elimizdeki 1 chf lerimizi gömüyoruz kar altına. Son görevimizi de yaptık içimiz rahat. Eğer macerayı seviyorsanız burda uzun kar yürüyüşlerine katılabilir yada kar köpeklerinin sizi kızaklarla gezdirmesi için farklı eğlenceler deneyebilirsiniz. Bir de alternatif olarak yuvarlak bir plastik kaba uzanıp dik ve korumasız bir buz eğiminden hızla kayıp düşme zevkini yaşayabilirsiniz . Ama biz cesaret edemedik. Hangi mevsimde olursanız olun isviçreye gelirseniz mutlaka
jungfraujoch dağını gidip görün.Her mevsimde kar bulabilrsiniz. Ve Unisef tarafından korumaya alınmış Avrupanın en büyük buzulunuda seyahatiniz sırasında görüp resmetmeniz mümkün. Güzel anılarla ayrılacaksınız.
[attachment=1]