Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan mayıstosböce Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 191
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 107,033
Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

http://bugday.org/portal/index.php
victor (allah rahmet eylesin ve mekanı cennet olsun) ile tanışınca birden ben nereye gidiyorum dedim kendime.tamam müslümanım ve israf etmemeliyim hayatım boyunca bu yönde yaşamaya çalıştım ama baktım gördüm ki dolabımda bir çok gömlek, pantolon, ayakkabı vs vs mevcut. yaklaşık aradan üç yıl geçti.bu kış ise iki gömlek, iki pantolon ile geçiyor sadece ve bir çift bot.kullanmadıklarımı ihtiyacı olanlara verdim ve vermeye de devam ediyorm.yaşamımızı kim yönlendiriyor.biz mi yoksa başkaları mı.önce bunu düşünelim.her yıl yada her yeni model cep telefonuna arabaya yada başka şeye ihtiyacımız varmı acaba.artık daha sağlıklı bir şekilde aracımı kullanıyor,daha az tüketim yaparak yaşamımı sürdürmeye çalışıyorum.sizler de deneyin bakalım kim kazançlı çıkacak.avm kültürü bizlere göre mi acaba birde bunu düşünelim.yazacak çok şeyler var ama neyse.saygılarımla
 

Etiketler
Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam Ve Karavan

Böyle güzel bir konunun tarihin tozlu raflarının arasında kalmaması için, gündemde olması için sabit konular içine alınması gerektiğini düşünüyorum :smiley:
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam Ve Karavan

Bir profesör konferans vermek üzere salona girer ve dinleyicilere "Hayat nedir? " diye sorar.

Böyle bir soru beklemeyen dinleyicilerin
kısa sessizliğinden sonra sözlerine devam eder:

"Bir insan ortalama 70 yıl yaşar.
Günde 24 saatin ortalama 8 saatini uykuda geçirir, kalır 16 saat. İş ve yolda da ortalama 10 saati geçer, kalır 6 saat.
Yemek ve fiziksel ihtiyaçlar için de 2 saati düşersek kalır 4 saat.

Bir insanın günde ortalama üç saat
televizyon seyrettiğini düşünürsek kalır 1 saat.
Bu 1 saati bütün ömrü için toplarsak 3 yıl yapar.

Yani ortalama bir insanın ruhunu ve beynini geliştirecek faaliyetlerde bulunması, sevdikleriyle beraber olması,
hayatına güzellikler katması için yalnızca üç yılı vardır.

Sadece televizyon seyretmeyi bıraksa 9 yıl kazanır.
Uykusundan bir saat fedakârlık etse 3 yıl daha kazanır.
Her anın önemli olduğunu düşünerek
yaşarsa buna daha yıllar ekler.

Hayat yaşadığımız zamandır ve zaman su gibi akıp geçer.
İnsan ne yaşarsa bu yıllar içinde yaşar veya yaşamaz."

İnsan hayatını ara ara sorgulamak zorunda,dişlilere katıldığımız da bu sorgulamayı unutuyoruz.şimdi herkes matematiksel hesabını yapsın.Yıllardan beri en fazla 7 genellikle 6 saat uyurum 6,5 desem 1,5 saat kardayım,hadi bakalım kendi hayatınız için bu hesaplamaları yapın,inanın sonunda ya 'bir şeyler yapmalıyım' ya 'iyi ki bu tarz yaşıyormuşum' ya 'kahrolsun bazı şeyler ' :smiley: demek durumundayız
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam Ve Karavan

Basit yaşayacaksın.

Mesela susayınca su içecek kadar basit.
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.

Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
tek bir düğme, tek bir cümle gibi;
sevince lafı dolandırmadan söylediğin
“seni seviyorum” gibi.

Basit bir öpücük yetecek sana;
basit sıcak bir öpücük
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.

Kabak çekirdeği verecek sana
rakamların veremediği mutluluğu.

El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak
en değerli kağıdın;
hep yanında taşıdığın,
atmaya kıyamadığın.

İki harekette giyiniverecek,
iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman
ve yola çıkman arasında geçen süre;
kısacık olacak
sıcacık kollara dolanman
ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre.

Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
bakışların bile anlatabilecek kendini.

Beklentilerin de basit olacak.
Kaf Dağı’nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana
en ucuz aşk romanını.

Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.

Bir kaşarlı tost olacak aradığın
nasıl oturacağını bilemediğin sofrada;
parmakların olacak en kıymetli çatalın.
Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
İskender’in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.

Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana
kontrplak bir gitarda, doğru basılmış bir
“fa diyez”in mutluluğunu.

Makyajın ilk “a” sına kadar bilmen yetecek.
Temizlik kokacak en pahalı parfümün

“Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde
ve çok normal olacak onu da bilmeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek,
bir “istemiyorum” diyebilmeye.

Ne durduğu farketmeyecek abanın altında.

Saatin, sadece saati gösterecek;
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın.
Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan.

Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi

basit...
Düş Hekimi Yalçın ERGİR
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam Ve Karavan

Ekşi sözlük yine çok güzel bir tespitte bulunmuş,bu dönüşümü ben görüyorum gerçekten...



genç evlilerdeki olağanüstü kıroluk var böyle bir şey, hakikaten. varlığını ilk şu sıralar pırtlak gibi türeyen "bebiş ve kociş" temalı bloglarda farkettim. çiftlerin genelinde kadın daha eften püften işlerle meşgulken adamların hepsi dünyanın en harika kocişi ve yeri geldiğinde(mesela evlilik yıldönümü fotoğrafı yayınlanacaksa) süper bir dekor.

1. devre-evolution

- çiftler genelde kız tarafının ailesine yakın bir muhitte mutlaka stor perdeleri ve plazma tvsi olan bir dairede oturuyorlar,
- haftasonları anne ve kayınvalide evlerinden beylikdüzü migros'a oradan da polonezköy'e uzanan ideal gezilere çıkıyorlar(tabi işin anne ve kayınvalide evi kısımları asla anlatılmıyor bloglarda)
- orta sınıfın biraz zıplamışı tabakanın gidebildiği fix mekanlarda**** yemek yiyip bunu gözlerinde o kadar büyütüyolar ki fotoğraf çekinmeden edemiyorlar, versailles'a bruncha gitmişler sanki asdfghklşi,
- markafoni'den, limango'dan çift çift elele alışveriş yaparak aşklarını pekiştiriyorlar,
- onların dünyasında kayınvalideler hep çok nazik, hepsi bir esma sultan, asla "kayınvaldem ne cadı bir görseniz" diyen yok, hep "sevgili kayınvalideciğimin bana hediye ettiği chanel no.5 karşısında çok duygulandım, nasıl da zevklidir" (şanel no.5 kocakarı kokusu ayol)
- çiftin erkek olanı bence tam bir godoş, ya da kibar kızla evlenince kendini modifiye etmiş kıro. ilk tür genelde beyaz yakalı ve adı bahadır, tolga, alper filan. ikinci türün adı muharrem ama karısı ve ortak arkadaş çevrelerince "muh" deniyor kısaca, ne şirin. muh
- kadın tarafı genelde makarna haricinde yemek yapamıyor, hepsi hazır kavanozda ithal makarna soslarına hayran.
- cici çiftimiz haftasonları kendileri gibi evli 4-5 çift zibidiyi eve çağırıp sinema gecesi yapmaktan çok keyif alıyorlar, lan manyak mısınız niye evlendiniz sürekli onu bunu çağırıp ebleh eğlenceler düzenleyecekseniz, pazar günü yahu, kocana sarıl yat.

2. devre-transmutation

- kıroluk kadının hamile kalmasıyla everest zirvesine ulaşıyor, ondan sonra 9 ay "pirensesimizin ilk donu, paşamızın ilk oyuncak arabası" kafa şeetme seansı başlıyor. hayır anlamıyorum ki bu monarşi hayranlığı nedir, prensesler vezirler ibrikçibaşılar havada uçuşuyor.
- ve artık kıroluk başkalaşım geçirip bambaşka bir boyuta ulaşıyor: "annişi ve bebişi", "börülsu'nun annesi". ilerinin cadde çocuklarını üretmek üzere and içen çiftimiz çocuğu 2 yaşında reiki'ye, 2,5 yaşında keman dersine, 4 yaşında tan sağtürk bale okuluna yollayıp geleceğin behlül ve esra-ceyda kardeşlerini yetiştirmenin ilk adımını atmış oluyorlar böylece. o çocuğu nereye gönderirsen gönder çocuktan bi halt olmuyor çünkü anne ve baba özünde burjuva kıro.
- ve kadın tarafı zaten ne idüğü belirsiz kariyerini bir yana atıp kendini çılgınlar gibi çocuk yetiştirmeye adıyor, bu yetiştirme çocuğun herşeyini "bugün muzoberk ilk fransızca şarkısını söyledi:smiley:) allah her anneye bu gururu yaşatsın" diye bir bloga post etmekten ibaret ama olsun, önemli olan adama ne olduğu.
- adam bu full domestic kadın bir yandan çocuk yetiştiriyormuş gibi yapıp bir yandan istinye park'ta gezerken tamamen arka planda kalıyor, itibarı sıfırlanıyor. o zaman blog ve hayat şuna dönüşüyor "anne ve bebişi:smiley: ve duvara tırmanan kocişi"

bir gün birinin şunu yazmasını bekliyorum gerçekten: "kızlaar mustafasu ile yoga seansından döndük bir de ne görelim kocişim ölmüş:(("

işte size yeni evli post-modern çift barzoluğunun kısa bir özeti, esen kalın.

edit: işbu entry hiç bir maddi ve manevi küçümseme içermemektedir, sadece bu tip çiftler birbirlerine sevgi ve saygıdan çok ev eşyaları, lüks harcamalar, görüşülen insan tipleriyle bağlıymış gibi gelir bana, sanki ikea komodinlerini, gezdikleri mağazaları, yemek yedikleri restaurantları ellerinden alsalar, sessiz sinema oynayabilecekleri diğer çiftler bunlara yüz çevirse ve tamamen birbirlerine kalsalar anında birbirlerinin ömrünü yemeye, kırmaya ve kaçmaya başlayacaklarmış gibi gelir. onlara baktıkça bir gün yeterince sevmediğim bir insanla evlenmek gibi bir şuursuzluk edip mutluluğu gelinlik modelinde, koltuk kumaşlarında ararım diye korkarım..

https://eksisozluk.com/entry/17586735?utm_source=facebook&utm_medium=wall&utm_campaign=social&utm_content=genc+evlilerdeki+olaganustu+kiroluk&utm_term=0
 



Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam Ve Karavan

mayıstosböce' Alıntı:
Ekşi sözlük yine çok güzel bir tespitte bulunmuş,bu dönüşümü ben görüyorum gerçekten...



genç evlilerdeki olağanüstü kıroluk var böyle bir şey, hakikaten. varlığını ilk şu sıralar pırtlak gibi türeyen "bebiş ve kociş" temalı bloglarda farkettim. çiftlerin genelinde kadın daha eften püften işlerle meşgulken adamların hepsi dünyanın en harika kocişi ve yeri geldiğinde(mesela evlilik yıldönümü fotoğrafı yayınlanacaksa) süper bir dekor.

1. devre-evolution

- çiftler genelde kız tarafının ailesine yakın bir muhitte mutlaka stor perdeleri ve plazma tvsi olan bir dairede oturuyorlar,
- haftasonları anne ve kayınvalide evlerinden beylikdüzü migros'a oradan da polonezköy'e uzanan ideal gezilere çıkıyorlar(tabi işin anne ve kayınvalide evi kısımları asla anlatılmıyor bloglarda)
- orta sınıfın biraz zıplamışı tabakanın gidebildiği fix mekanlarda**** yemek yiyip bunu gözlerinde o kadar büyütüyolar ki fotoğraf çekinmeden edemiyorlar, versailles'a bruncha gitmişler sanki asdfghklşi,
- markafoni'den, limango'dan çift çift elele alışveriş yaparak aşklarını pekiştiriyorlar,
- onların dünyasında kayınvalideler hep çok nazik, hepsi bir esma sultan, asla "kayınvaldem ne cadı bir görseniz" diyen yok, hep "sevgili kayınvalideciğimin bana hediye ettiği chanel no.5 karşısında çok duygulandım, nasıl da zevklidir" (şanel no.5 kocakarı kokusu ayol)
- çiftin erkek olanı bence tam bir godoş, ya da kibar kızla evlenince kendini modifiye etmiş kıro. ilk tür genelde beyaz yakalı ve adı bahadır, tolga, alper filan. ikinci türün adı muharrem ama karısı ve ortak arkadaş çevrelerince "muh" deniyor kısaca, ne şirin. muh
- kadın tarafı genelde makarna haricinde yemek yapamıyor, hepsi hazır kavanozda ithal makarna soslarına hayran.
- cici çiftimiz haftasonları kendileri gibi evli 4-5 çift zibidiyi eve çağırıp sinema gecesi yapmaktan çok keyif alıyorlar, lan manyak mısınız niye evlendiniz sürekli onu bunu çağırıp ebleh eğlenceler düzenleyecekseniz, pazar günü yahu, kocana sarıl yat.

2. devre-transmutation

- kıroluk kadının hamile kalmasıyla everest zirvesine ulaşıyor, ondan sonra 9 ay "pirensesimizin ilk donu, paşamızın ilk oyuncak arabası" kafa şeetme seansı başlıyor. hayır anlamıyorum ki bu monarşi hayranlığı nedir, prensesler vezirler ibrikçibaşılar havada uçuşuyor.
- ve artık kıroluk başkalaşım geçirip bambaşka bir boyuta ulaşıyor: "annişi ve bebişi", "börülsu'nun annesi". ilerinin cadde çocuklarını üretmek üzere and içen çiftimiz çocuğu 2 yaşında reiki'ye, 2,5 yaşında keman dersine, 4 yaşında tan sağtürk bale okuluna yollayıp geleceğin behlül ve esra-ceyda kardeşlerini yetiştirmenin ilk adımını atmış oluyorlar böylece. o çocuğu nereye gönderirsen gönder çocuktan bi halt olmuyor çünkü anne ve baba özünde burjuva kıro.
- ve kadın tarafı zaten ne idüğü belirsiz kariyerini bir yana atıp kendini çılgınlar gibi çocuk yetiştirmeye adıyor, bu yetiştirme çocuğun herşeyini "bugün muzoberk ilk fransızca şarkısını söyledi:smiley:) allah her anneye bu gururu yaşatsın" diye bir bloga post etmekten ibaret ama olsun, önemli olan adama ne olduğu.
- adam bu full domestic kadın bir yandan çocuk yetiştiriyormuş gibi yapıp bir yandan istinye park'ta gezerken tamamen arka planda kalıyor, itibarı sıfırlanıyor. o zaman blog ve hayat şuna dönüşüyor "anne ve bebişi:smiley: ve duvara tırmanan kocişi"

bir gün birinin şunu yazmasını bekliyorum gerçekten: "kızlaar mustafasu ile yoga seansından döndük bir de ne görelim kocişim ölmüş:(("

işte size yeni evli post-modern çift barzoluğunun kısa bir özeti, esen kalın.

edit: işbu entry hiç bir maddi ve manevi küçümseme içermemektedir, sadece bu tip çiftler birbirlerine sevgi ve saygıdan çok ev eşyaları, lüks harcamalar, görüşülen insan tipleriyle bağlıymış gibi gelir bana, sanki ikea komodinlerini, gezdikleri mağazaları, yemek yedikleri restaurantları ellerinden alsalar, sessiz sinema oynayabilecekleri diğer çiftler bunlara yüz çevirse ve tamamen birbirlerine kalsalar anında birbirlerinin ömrünü yemeye, kırmaya ve kaçmaya başlayacaklarmış gibi gelir. onlara baktıkça bir gün yeterince sevmediğim bir insanla evlenmek gibi bir şuursuzluk edip mutluluğu gelinlik modelinde, koltuk kumaşlarında ararım diye korkarım..

https://eksisozluk.com/entry/17586735?utm_source=facebook&utm_medium=wall&utm_campaign=social&utm_content=genc+evlilerdeki+olaganustu+kiroluk&utm_term=0
OH Beeeee.Azınlık değilmişiz böyle düşünen.........
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam Ve Karavan

mayıstosböce' Alıntı:
Ekşi sözlük yine çok güzel bir tespitte bulunmuş,bu dönüşümü ben görüyorum gerçekten...



genç evlilerdeki olağanüstü kıroluk var böyle bir şey, hakikaten. varlığını ilk şu sıralar pırtlak gibi türeyen "bebiş ve kociş" temalı bloglarda farkettim. çiftlerin genelinde kadın daha eften püften işlerle meşgulken adamların hepsi dünyanın en harika kocişi ve yeri geldiğinde(mesela evlilik yıldönümü fotoğrafı yayınlanacaksa) süper bir dekor.

1. devre-evolution

- çiftler genelde kız tarafının ailesine yakın bir muhitte mutlaka stor perdeleri ve plazma tvsi olan bir dairede oturuyorlar,
- haftasonları anne ve kayınvalide evlerinden beylikdüzü migros'a oradan da polonezköy'e uzanan ideal gezilere çıkıyorlar(tabi işin anne ve kayınvalide evi kısımları asla anlatılmıyor bloglarda)
- orta sınıfın biraz zıplamışı tabakanın gidebildiği fix mekanlarda**** yemek yiyip bunu gözlerinde o kadar büyütüyolar ki fotoğraf çekinmeden edemiyorlar, versailles'a bruncha gitmişler sanki asdfghklşi,
- markafoni'den, limango'dan çift çift elele alışveriş yaparak aşklarını pekiştiriyorlar,
- onların dünyasında kayınvalideler hep çok nazik, hepsi bir esma sultan, asla "kayınvaldem ne cadı bir görseniz" diyen yok, hep "sevgili kayınvalideciğimin bana hediye ettiği chanel no.5 karşısında çok duygulandım, nasıl da zevklidir" (şanel no.5 kocakarı kokusu ayol)
- çiftin erkek olanı bence tam bir godoş, ya da kibar kızla evlenince kendini modifiye etmiş kıro. ilk tür genelde beyaz yakalı ve adı bahadır, tolga, alper filan. ikinci türün adı muharrem ama karısı ve ortak arkadaş çevrelerince "muh" deniyor kısaca, ne şirin. muh
- kadın tarafı genelde makarna haricinde yemek yapamıyor, hepsi hazır kavanozda ithal makarna soslarına hayran.
- cici çiftimiz haftasonları kendileri gibi evli 4-5 çift zibidiyi eve çağırıp sinema gecesi yapmaktan çok keyif alıyorlar, lan manyak mısınız niye evlendiniz sürekli onu bunu çağırıp ebleh eğlenceler düzenleyecekseniz, pazar günü yahu, kocana sarıl yat.

2. devre-transmutation

- kıroluk kadının hamile kalmasıyla everest zirvesine ulaşıyor, ondan sonra 9 ay "pirensesimizin ilk donu, paşamızın ilk oyuncak arabası" kafa şeetme seansı başlıyor. hayır anlamıyorum ki bu monarşi hayranlığı nedir, prensesler vezirler ibrikçibaşılar havada uçuşuyor.
- ve artık kıroluk başkalaşım geçirip bambaşka bir boyuta ulaşıyor: "annişi ve bebişi", "börülsu'nun annesi". ilerinin cadde çocuklarını üretmek üzere and içen çiftimiz çocuğu 2 yaşında reiki'ye, 2,5 yaşında keman dersine, 4 yaşında tan sağtürk bale okuluna yollayıp geleceğin behlül ve esra-ceyda kardeşlerini yetiştirmenin ilk adımını atmış oluyorlar böylece. o çocuğu nereye gönderirsen gönder çocuktan bi halt olmuyor çünkü anne ve baba özünde burjuva kıro.
- ve kadın tarafı zaten ne idüğü belirsiz kariyerini bir yana atıp kendini çılgınlar gibi çocuk yetiştirmeye adıyor, bu yetiştirme çocuğun herşeyini "bugün muzoberk ilk fransızca şarkısını söyledi:smiley:) allah her anneye bu gururu yaşatsın" diye bir bloga post etmekten ibaret ama olsun, önemli olan adama ne olduğu.
- adam bu full domestic kadın bir yandan çocuk yetiştiriyormuş gibi yapıp bir yandan istinye park'ta gezerken tamamen arka planda kalıyor, itibarı sıfırlanıyor. o zaman blog ve hayat şuna dönüşüyor "anne ve bebişi:smiley: ve duvara tırmanan kocişi"

bir gün birinin şunu yazmasını bekliyorum gerçekten: "kızlaar mustafasu ile yoga seansından döndük bir de ne görelim kocişim ölmüş:(("

işte size yeni evli post-modern çift barzoluğunun kısa bir özeti, esen kalın.

edit: işbu entry hiç bir maddi ve manevi küçümseme içermemektedir, sadece bu tip çiftler birbirlerine sevgi ve saygıdan çok ev eşyaları, lüks harcamalar, görüşülen insan tipleriyle bağlıymış gibi gelir bana, sanki ikea komodinlerini, gezdikleri mağazaları, yemek yedikleri restaurantları ellerinden alsalar, sessiz sinema oynayabilecekleri diğer çiftler bunlara yüz çevirse ve tamamen birbirlerine kalsalar anında birbirlerinin ömrünü yemeye, kırmaya ve kaçmaya başlayacaklarmış gibi gelir. onlara baktıkça bir gün yeterince sevmediğim bir insanla evlenmek gibi bir şuursuzluk edip mutluluğu gelinlik modelinde, koltuk kumaşlarında ararım diye korkarım..

https://eksisozluk.com/entry/17586735?utm_source=facebook&utm_medium=wall&utm_campaign=social&utm_content=genc+evlilerdeki+olaganustu+kiroluk&utm_term=0

Tamamen katiliyorum. Bunlar aslinda neo-liberal sistmin yarattigi sinif arasi siniflarin uyeleri. Aslinda olmadiklari siniflara ozenen onlar gibi yasamaya calisan, sistmi icsellestirmis ve bir ust level a nasil atlarim pesinde kosan ve bu ugurda her seyi yapabilecek bir neslin fertleri. Neo-liberal toplum uzerine konusulabilecek cok sey var ama sanirim burasi uygun bir forum degil. :smiley:
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Hehe bizde mi oyleyiz tam donanımlı karavan peşinde koşarken ;)
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam Ve Karavan

Bartek te zehiri kafamıza saldı...
En başında da söylediğimiz bu bir aydınlanma durumu, bu duruma gelmeden önce bir sürü evrelerden geçeriz ve bu evreleri büyük olasılıkla farkında olmadan yaşarız bu evreler için güzel bir makale buldum,hepimiz faydalanalım.Bakalım bizler hangi evredeyiz.
****
1. Nispeten özgür dönem ya da özgür olman gerektiğini biliyor olduğun dönem. Çocukluk, gençlik vs.

2. Bu özgürlüğün elinden alındığına şahit olmak, iş hayatına atılıp gerçeklerle yüzleşmek. Her şeyin paraya dayalı olduğunu görmek, okul yıllarında edindiğin idealizmi kaybetmek ve hayal kırıklığı.

3. Özgür olman gerektiğinin bir hak olduğunu yavaş yavaş unutmaya başlama, alışma dönemi. “Mecburuz ne yapalım”dan, “En azından bir işim var” diye sevinecek hale geçiş.

4. Bir takım uyaranlarla (Belgeseller, kitaplar, filmler, çarpıcı bir olay, Gezenbilir de Gönüllü sadeliği okumak :smiley: vs.) özgürlüğünün nasıl ve neden elinden alındığını algılamaya başlamak.

5. Bu konuda merak duymaya başlamak, daha fazla konuşup, tartışıp, araştırmak ve daha fazla belgesel, film, kitaba sarılmak.

6. Tebrikler, uyandınız! Şaşkınlık ve “Peki şimdi ne olacak” dönemi. İsyankar ruh hali sizi sarar. “Sahil kasabasına yerleşmek” ya da “Dağlara kaçmak” hayalleri… Bu biraz sürebilir.

7. Sorumluluklarınızı kabullenme anı. Sevdiklerinizi bırakıp kaçamayacağınızı, kaçıp gitmenin bile bir miktar para ve destek gerektirdiğini, hala ödemeniz gereken bir kiranızın, bankaya borcunuzun olduğunu, bilgisayarsız yaşayamayacağınızı fark etme anı. (Bu 7. aşamada dağa kaçanlar olmuyor mu, oluyor tabii! Onlar da %100 kaçamıyor, gitmeden önce yine bir dağcılık markasının mağazasına uğrayıp güzel bir çift trekking botu ve çadır satın almayı unutmuyorlar )

8. Şehirde, savaş meydanında kalıp özgürlük için cengaverce mücadele etmeyi seçme aşaması. İşte bu aşamada devreye “Gerçek İşler” geliyor. Normal işinize giderken, hem kendinizi daha mutlu hissettirecek hem de dünyaya faydalı olacak başka bir işe başkoyduğunuz an… Gerçekte neye ilginiz olduğunu, para kazanma zorunluluğu olmasaydı ne iş yapardım deyip kendini ilk kez “gerçekten” tanıma anı.

9. Seçtiğiniz “gerçek iş” alanında kendiniz gibi uyanmış güzel insanlarla tanışma ve büyüme. Kendini ilk kez gerçekten “hayata katılır” hissetme…

10. Bu geçtiğiniz aşamaları başkalarına da anlatarak, başkalarının da uyanmasına yardımcı olmak için gönüllü olma.

Başkalarının da bu basamakları çıkmasına ve gerçek kimliğini keşfetmesine yardımcı olabilirsiniz.

ayd?nlanma da üçüncü göz.jpg
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam Ve Karavan

"Yanlış yaşam doğru yaşanmaz" :-\

Theodor W. Adorno: Minima Moralia
 




Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Ihtiyaçlar sınırlı ama ihtiraslar sonsuzdur. Kâmil insan olabilmenin birinci şartı ihtirasları kontrol altına almayı becerebilmek. Ne mutlu bu yolda ilerleyenlere :smiley:
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam Ve Karavan

daha önce verildimi bilmiyorum, bulamadım(sistem çalışmıyor galiba)

sade yaşama güzel bir örnek

http://www.milliyet.com.tr/Skorer-Tv/video-izle/Yilda-2-milyon-dolar-kazaniyor-ama----Ewj3QGpAbv2U.html
http://www.totalprosports.com/2015/03/13/r-a-dickey-daniel-norris-camper-van-pictures/
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam Ve Karavan

Bir güzel aile ile tanışıyoruz. Angelo ve Angela… Çocukları Hybla, Lua ve Siria…

İtalyan aile 2005 yılından beri Sicilya’nın güney doğusunda yaşıyor. Ne bir apartman var etraflarında, ne de trafik… Muhtemelen şu anda kalkıp yanlarına gitsek oksijenin bolluğundan bayılabileceğimiz bir arazide yaşıyor bu aile. Evlerini de hayatlarını da burada inşa etmişler. Her şeyin çok yalın olduğu bir hayat tarzı bu.Yediklerini kendileri seçiyor, hatta kendileri üretiyor; çocuklarını istedikleri gibi eğitiyorlar. Rüzgar türbinleri ve solar paneller yardımıyla alternatif enerji kaynakları kullanıyorlar. Yalnızca yetiştiremedikleri bazı organik sebze ve meyveler için para harcıyorlar.http://www.nolm.us/trafik-ve-gurultu-mu-yoksa-portakal-agaclari-arasinda-ozgur-bir-yasam-mi/

Simone-Donati-angelo-angela-italya-sehirden-uzakta-1.jpg


Simone-Donati-angelo-angela-italya-sehirden-uzakta-3.jpg


Simone-Donati-angelo-angela-italya-sehirden-uzakta-12.jpg


Simone-Donati-angelo-angela-italya-sehirden-uzakta-15.jpg


Simone-Donati-angelo-angela-italya-sehirden-uzakta-16.jpg
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam Ve Karavan

Bizi tüketim toplumuna çevirmeye çalışan sistemin mimarı kullandığı bilgilerde amcası Freud un verdiği bilgiler,çok güzel hazırlanmış bir yazı.

Tüketim Toplumunun Mimarı: Edward Bernays

Bundan 100 yıl kadar önce, Sigmund Freud tarafından insan doğası hakkında yeni bir teori ortaya atıldı. “Her insanın zihin derinliklerinde saklı ilkel cinsel ve saldırgan güçler” taşır. Bu güçler kontrol edilmediği takdirde, bireyler ve toplum kaos içinde yok olmaya sürüklenebilir. Ancak bu yazının konusu Sigmund Freud değil, Freud’un Amerikalı yeğeni Edward Bernays.

Bernays, en bilindik çalışmalarından biri kadınları sigara içmeye ikna etmesidir. Kadınların sigara içmesinin bir tabu olduğu yıllarda Bernays’in, bir grup kadının eline sigaralar vererek yaptırdığı yürüyüş, halkla ilişkiler dünyasında efsaneleşmiş bir eylemdir. Bu eylemin sonunda sigaranın ateşi “özgürlük meşalesi” olarak anılır olmuş, kadınlara sigara satışı artmaya başlamıştır. Bernays’in yarattığı düşünce şuydu, eğer bir kadın sigara içiyorsa, bu onun daha güçlü ve bağımsız olduğunun kanıtıdır.
Bu olaydan çıkan sonuç şuydu aslında: Çok alakasız nesneler, sizin başkaları tarafından nasıl görülmek istediğinize dair duygusal simgeler taşıdığında, çok güçlü hale gelebilirler.

Bu kısa makaleyi okumanızı tavsiye ederim.http://dunyalilar.org/tuketim-toplumunun-mimari-edward-bernays.html

zombies.jpg
 



Bu konu da bir süredir uykuya dalmış gibi. Hemen uyandırayım. Sade yaşamı karavanla bütünleştirebilmek müthiş bir iş olurdu. Karavan sahibi olamayan biri olarak en azından sade yaşamı bulunduğunuz yaşam içerisinde gerçekleştirebilmek için bir rehber önerim olacak.

Kitabın adı SADE. Begüm BAŞOĞLU ve Ege ERİM yazarları.

SADE | Okuyan Us Yayınevi

İnternet sitesindeki açıklamayı buraya atayım. İlgisi yönelen olur belki....


"Kalabalıkta kendimizi bile bulamayız.

Etrafımızı, evimizi, çantamızı, programımızı, günümüzü, gardırobumuzu, cüzdanımızı yani kısacası tüm hayatımızı ne kadar çok doldurursak o kadar tatmin ve dolayısıyla mutlu olacağımızı zannederiz. Bu kalabalığı yaratırken yaptığımız şey kendimizi yok etmektir aslında. Çünkü kendini sadece boşlukta yaratabilir insan. Azalınca çoğalır, sadeleştikçe özgürleşir ve hatta daha çok görünür olur. Begüm Başoğlu ve Ege Erim bir gün hayatlarındaki fazlalıkları attıkça daha mutlu olduklarını keşfettiler. Bu keşif onların hayatını değiştirdi ve daha çok, daha çok atmaya başladılar. Giymedikleri giysileri tutmayıp, kullanmadıkları eşyaları saklamadılar. Her programa dahil olmaktan vazgeçerken, aslında bir sürü şeye ‘maruz kalmaktan’ kurtuldular. Yani sade bir yaşamı tercih ettiler. Buna tanık olanlar aynısını deneyimlemek istediğinde de ‘sade yaşamak’ akımı oluştu. Artık belki farkında olduğunuz belki de olmadığınız birçok kişi sade yaşıyor. İçinde daha az eşya, daha fazla deneyim olan, daha hafif, sınırlarını kendinizin belirlediği dolu dolu bir yaşam, sadedir. Ve sadelik güzeldir."
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,743
Mesajlar
1,523,022
Kayıtlı Üye Sayımız
166,559
Kaydolan Son Üyemiz
Sercantetik

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst