Fıkra Köşesi

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan yücel Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 78
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 32,721

yücel

Kamp III
Mesajlar
960
Tepkime Puanı
0
Yer
istanbul
Amerika ile eski SSCB arasındaki soğuk savaşın en hareketli yılları...

Amerika, Rusya'dan istihbarat almak için oraya bir gizli ajan göndermeye karar veriyor. Ajan için yüzlerce aday arasından en iyi özelliklere sahip bir tanesi seçiliyor.

Ajan yapılan tüm testlerden mükemmel sonuçlar alıyor, Ruscası mükemmel, hatta yerel şiveleri dahi çok iyi derecede konuşabiliyor, her türlü silahı başarıyla kullanabiliyor, diplomatik yetenekleri olağanüstü... Seçilen ajan haftalar süren çok zorlu eğitimlere tabi tutuluyor ve göreve hazırlanıyor.

En sonunda görev zamanı geliyor ve ajan, Rus Hava sahasına gece gizlice giren küçük bir uçaktan paraşütle atlayarak görevin olduğu şehire yakın köylerden birinin civarına bırakılıyor. Yere başarıyla ve sessizce inen ajan paraşüt ve yanındaki diğer donanımı kamufle ediyor ve yanında getirdiği yerel giysileri giyerek civar köye doğru yola cıkıyor.

Sabaha karşı havanın aydınlanmasıyla köye yaklaşan ajan, tarlasına gitmek için yola çıkan bir köylüye rastlıyor ve ona yanaşarak yerel aksanla ve mükkemmel bir rusca ile gideceği şehre nasıl vasıta bulabileceğini soruyor. Köylü cevap veriyor:

- Amerikalı mısın?

Şoka giren ve hayretler içinde kalan ajan cevap veriyor:

- Onu da nereden çıkardın?

Köylünün cevabı:

- Bizim buralarda pek zenciye rastlanmaz da!
 

Etiketler
Ynt: Fıkra Köşesi

Arslanın canı çok sıkılıyormuş, ormanda yürüyüşe çıkmış. İleriden tavşan geliyormuş. ''şunu azıcık korkutayım da eğleneyim'' diye düşünmüş...

Tavşan yaklaştığında en yüksek ses tonuyla; "dur! söyle bakalım bu ormanın kralı kim?" diye sormuş.

Tavşan titreyerek "sizsiniz tabi ki efendim." deyip koşarak uzaklaşmış.

Arslan yürümeye devam etmiş, karşıdan tilki geliyormuş. Onu da durdurup; "dur! söyle bakalım bu ormanın kralı kim?" demiş.

Tilki kurnaz ya 'bununla iyi geçinmek lazım.' diye düşünüp, "sizsiniz tabi ki efendim." demiş ve hızla uzaklaşmış.

Arslan yürürken bu kez de bir kurtla karşılaşmış. aynı soruyu ona da sormuş. "dur! söyle bakalım bu ormanın kralı kim?"

Kurt dişlerini gıcırdatarak "sizsiniz tabi ki efendim." diye yanıtlamış.

O sırada müthiş bir gürültü kopmuş. bir fil sallana sallana yanlarına yaklaşmış. Arslan ona da "dur! söyle bakalım bu ormanın kralı kim?" sorusunu yöneltmiş.

Fil önce sağına sonra soluna bakmış. ani bir hareketle hortumuyla arslanı kavradığı gibi kendi çevresinde dönmüş, dönmüş ve arslanı olanca hızla karşıya doğru fırlatıvermiş.

Bizim kral ağaca çarparak yere düşmüş. bir yandan başını ovarken file dönüp; "bilmiyorsan bilmiyorum desene be kardeşim!" demiş.
 

Ynt: Fıkra Köşesi

Bir araştırma labaratuvarında iki fareye, acıktıkları zaman burunlarıyla bir zile basmaları, uzun çalışmalarla ve sabırla öğretiliyor.

Bu insanlar tarafından bakılınca böyle...

O iki fare aralarında konuşuyorlar:

"Enayileri amma alıştırdık ha!...Her zile basışımızda peynir veriyorlar."
 

Ynt: Fıkra Köşesi

Çok zengin bir karı koca varmış. Kadın evlilikleri boyunca hayatı kocasına resmen zindan etmiş. Gün gelmiş ve adam ölmüş. Cenazeden sonra herkes evde toplanmış. Avukat akrabaların gözyaşları arasında vasiyeti okuyormuş. O kadar miras varmış ki oku oku bitmiyormuş. kadın sıkılmış ve sonunda dayanamayıp avukata aksi bir şekilde;

"bitti mi avukat bey?" demiş.

avukat; "evet ama kocanızın son bir vasiyeti daha vardı. şimdi onu yerine getireceğim." diyerek cebindeki tabancayı çıkarmış ve kadını vurmuş...
 

Ynt: Fıkra Köşesi

Bir gün Cennet'in kapıları şiddetle vurulmuş.
Güm güm güm !!

İçeriden seslenmişler: - Kim o?

Dışarıdan gökgürültüsü gibi bir ses: - Biz İstanbul'u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz!

Kapılar ardına kadar açılmış ve yiğitleri içeriye buyur etmişler. Her şey çok güzel gidiyormuş. Ta ki aradan 40 yıl geçinceye kadar...

Bir gün kapılar yine şiddetle çalınmış: Güm güm güm !!

İçeriden sormuşlar: - Kim o?

Dışarıdan gökgürültüsü gibi bir ses: - Biz İstanbul'u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz!

İçeriden hemen cevaplamışlar: - Yalancılar! Onlar 40 yıl önce gelmişti!

Cevap: - Biz mehter takımıyız ancak gelebildik...
 



Ynt: Fıkra Köşesi

Tanrı Kaybolursa...

Mahalledeki iki afacan çocuk, yaramazlıklarıyla tüm mahalleyi bıktırmış. Kırılan camların, çizilen duvarların, lastiği indirilen otomobillerin, kuyruğuna teneke bağlanan kedilerin sorumlusu, hep afacan kardeşler...

Anne-baba her gün şikayete gelen komşulara laf anlatmaktan bıkmış usanmışlar. Sonunda, kilisenin papazına gidip yardım istemişler.

Papaz da "Çocukları bana gönderin, konuşayım." demiş.

Çocuklar gelmiş. Papaz önce büyük olanı yanına çağırmış. "Söyle bakalım evladım, Tanrı nerede?"

Çocuk susar... Papaz tekrar sorar: "Evladım söylesene, Tanrı nerede?"

Çocuk susmaya devam eder. Papaz ısrarla sorar, çocuk yine susmaya devam eder. Papaz, sonunda sinirlenir:"Konuşsana be çocuk, nerede Tanrı?".

Çocuk, aniden fırlayıp koşar. Kardeşine de seslenir: "Kaçalım çabuk!..."

Eve giderler ve odalarina gidip kapıyı kilitlerler. Küçük oğlan, büyüğüne sorar: "Neden kaçtık?"

Büyük yanıtlar: "Bu kez olay ciddi....Tanrı kaybolmuş, bizden biliyorlar...."
 

Ynt: Fıkra Köşesi

Gerçek Ticaret Mantığı

İki Yahudi arkadaş, piyasayı araştırdılar ve o sene haki renkte kumaşın moda olacağını öğrendiler. Bütün varlıklarını paraya çevirdiler. Piyasadaki bütün haki kumaşları satın aldılar. Depoları bu renkteki kumaşlarla doldu. Ancak; kimsenin haki renkteki kumaşlara talip olmadığını gördüler. İki kafadar artık iflasın eşiğine gelmişlerdi. Moiz veAron dertli dertli oturuyorlardı. Bıçağın kemige dayandığı bir gün kapı çalındı ve içeriye bir albay girdi

"Sizde haki renkli kumaş var mı ?" diye sordu.

Kulaklarına inanamadılar. "Evet albayım var, gösterelim" dediler.

Albay dikkatle kumaşları inceledi "çok beğendim"dedi. "Bu sene askerlere 200 bin, subaylara 50 bin adet haki renkte elbise yaptıracağız. Ancak tabi ki benim tek başıma beğenmem yetmez. Generalimin de olur demesi lazım. Bana bir parça numune verin yarın saat 12.ye kadar telgraf çekersem iptal ettim demektir.Eğer telgraf gelmezse kumaşları kesip imalata başlayabilirsiniz.."

Ve albay numuneyi alarak gitti. O gece bitmek bilmedi. Kimi zaman ümitlendiler, kimi zaman "ya iptal olursa" diye göğüs geçirdiler.

Ertesi gün saat:
11.00................
11.15...................
11.30........................
11.45..................

gözleri yollarda korku ile postacıyı beklediler. Bir taraftan postacı gelmesin diye dua ediyorlardı. Tam 12 ye 5 kala postacı yolun başında gözüktü. "Belki bize gelmiyordur" diye ümitlendiler. Ancak postacı gelip kapılarını çaldı. Moiz büyük bir kederle koltuğa çöktü. Aron`da çaresiz kapıyı açtı ve postacının elinden telgrafı aldı. Titreyen elleri ile kağıdı açtı ve sevinçle bağırmaya başladı.

Müjde Moiz, müjde............Baban Ölmüş :smiley:))
 

Ynt: Fıkra Köşesi

Ateistin biri, tabiata hayran kalarak ormanın içinde dolaşıyormuş. "Tabiat ne güzel ağaçlar, renkler yaratmış." diye düşünerek dolaşırken aniden karşısına kocaman , vahşi bir ayı çıkar , ateist adam korkar ve kaçmaya başlar .Ateist önde ayı arkada koşarken ayı sonunda adamı yakalar altına alır.Ayı tam pençesini kaldırıp adama vurmak üzere iken ateist adam can havli ile ''Allahım yardım eyle'' diye bağırır. Bir anda herşey donar ; nehir akmaz , rüzgar esmez , yapraklar kımıldamaz olur.Ayıda pençesi havada öylece donakalır.

Hemen yanıbaşlarında bir ışık belirir, ışığın içinden birses şöyle der ''Hani sen tanrı tanımazdın, şimdi ne oldu?'' Ateist utanarak başını öne eğer. Işıktaki ses devam eder. " Hadi dile ne dilersen, kabul edilecektir." Ateist adam ''ben şimdi iman ettim desem buna yüzüm yok,bunu istemeye hakkım da yok, ama bu ayı iman ederse belki benim kurtulma şansım olur , ben ayının iman etmesini istiyorum " der. Işıktaki ses "dileğin kabul olacaktır "diye cevap verir ve kaybolur. O anda yeniden rüzgar esmeye, nehir akmaya,yapraklar kımıldamaya başlar. Ayının ateiste inmek üzere kalkan pençesi yere iner ve sonra ayı iki pençesini göğe doğru kaldırarak şöyle dua eder " Ey Allahım senin rızan için oruç tuttum , sana inandım , senin rızkınla orucumu açıyorum."
 

Ynt: Fıkra Köşesi

Serinlemek için bir sarışın, bir kızıl saçlı ve bir esmer kadın çölün ortasında arabayla yol almaktadırlar.

Hava korkunç sıcaktır. Arabanın motoru birden stop eder. İnip baktıklarında, motoru tekrar çalıştıramayacaklarını anlarlar. Mecburen çölde uzunca bir yürüyüş yapmaları gerektiğinden, her biri arabadan birşeyler alır.

Esmer, bir şişe su; kızıl saçlı bir paket bisküvi ve sarışın da arabanın kapısını söküp alır. Çölde yürümeye başlarlar ve bir süre sonra dinlenmek için mola verirler.

Mola sırasında sarışın ve esmer kadınlar kızıl saçlıya döner ve niye bir paket bisküvi aldığını sorarlar.

- "Acıkırsam yerim, diye düşündüm" cevabını verir.

Kızıl saçlı "..çölde ne kadar yürüyeceğimiz belli değil.."

Hepsi de bunun çok mantıklı olduğunu düşünür. Ve sonra sarışın kadınla kızıl saçlı olanı esmere döner ve niye yanına bir şişe su aldığını sorarlar.

- "Eğer susarsam, yanımda içecek birşeyim olması gerektiğini düşündüm.." diye cevaplar esmer kadın.

Evet, bu çok akıllıca bir fikir, diye düşünür diğer ikisi. En sonunda esmer ve kızıl saçlı kadınlar sarışına dönerler ve arabanın kapısını niçin söküp aldığını sorarlar.

- "Seyy.." der sarışın "..çok sıcak olursa pencereyi açıp serinlerim diye düşündüm de.."
 





Ynt: Fıkra Köşesi

Rus fizikçiler yerin 100 metre altında bakır tel bulduklarını, bunun ise atalarının bundan 1000 yıl öncesinde telefon şebekelerinin olduğunu kanıtladığını duyurdular.

Bu olaydan 1 hafta sonra Amerikan gazetelerinde ilginç bir manşet. Amerikan bilim adamları yerin 200 metre altında 2000 yıl öncesine ait fiber optik hatlar bulduklarını, bunun ise, Amerikan toplumunun Ruslardan 1000 yıl öncesinde gelişmiş digital haberleşme sistemleri olduğunu kanıtladığını söylediler.

Bir hafta geçmeden Türk gazetelerinde yeni bir manşet. Türk bilim adamları yerin 500 metre altına kadar kazdıklarını ve hiçbirşey bulamadıklarını, bunun ise atalarının 5000 yıl öncesinde kablosuz (wireless) iletişim sistemlerini kullandıklarını kanıtladığını söylediler...
 

Ynt: Fıkra Köşesi

Arkadaşları çok çapkın olan iş adamını artık bir düzene sokmak ve evlendirmek isterler. Sonunda uygun bir hanım bulup işadamına haber verirler. Ama işadamı kadını yatakta denemeden evliliğe yanaşmaz .

- ''Ben iş adamıyım. Numune görmeden böyle bir işe karar veremem.''

Mesaj kadına iletilir ve cevap gelir;

- ''Bende iş kadınıyım. Numune veremem ama istediği kadar referans gösterebilirim.''
 

Ynt: Fıkra Köşesi

Üniversitede okuyan bir öğrenci yıl sonu sınavla rına girmiş ve
arkadaşına:
- Ben memleketime gidiyorum, sınavlar belli olduktan sonra bana sonuçları
bildir, ancak telefona ben çıkarsam bana söylersin.
Telefona annem çıkarsa zayıfım olmaz ama eğer bir tane olursa Ebubekir 'in
selamı var, dersin.
iki zayıf imkansız da eğer olursa Ebubekir'in ömer'in selamı var dersin.
Üç zayıf hiç olmaz da eğer olursa Ebubekir'in, ömer'in, Osman'ın selamı var
dersin.
Dört zayıf imkansiz da eğer olursa, Ebubekir'in, ömer'in, Osman'ın, Ali'nin
selamı var dersin, şeklinde konuşup memleketine gelir.
Bir zaman sonra sınavlar belli olur, arkadaşı sınav sonuçlarını bildirmek
için telefona sarılır, telefona öğrencinin annesi çıkar.
- Teyze, oğlunuza söyleyin Ümmet-i Muhammed'in selamı var.
 

Ynt: Fıkra Köşesi

Sarışının biri ilkokul öğretmeni olarak staja
başlar, çok heveslidir.
Birgün teneffüs sırasında bütün çocuklar futbol
oynarken bir çocuğun oyun alanının sonunda kenarda
durduğunu görür. Çocuğun iyi olup olmadığını
öğrenmek üzere yanına yaklaşır ve çocuk bir
sorununun olmadığını söyler.
Bir süre sonra sarısın çocuğun yine tek başına aynı
yerde durduğunu görür,içi rahat etmez ve tekrar çocuğa
yaklaşarak, "Senin arkadaşın olmamı ister misin?" diye
sorar, çocuk pek hevesli olmamakla birlikte "tamam" der.
ilerleme kaydettiğini düşünen sarışın öğretmen "Bütün
çocuklar topun peşinde koşturup oynarlarken sen neden
burada duruyorsun?" diye sorar. Afallayan
çocuk hayretle cevap verir:
"Çünkü.. ben kaleciyim!!! "
 



Ynt: Fıkra Köşesi

Diplomasi...
Adamın biri Afrikada safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek ormanda dolaşıp ,kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu farketmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmışki karşıdan bir leopar geliyor ve belliki günlük yiyeceğini arıyor.
"Şimdi başım dertte" diye düşünmüş minik köpek. Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yöne dönerek kemikleri yemeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş "Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha varmıdır ki?" diye sormuş. Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanarak dalların arasına saklanmış.
"Tam zamanımda kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım" diye düşünmüş leopar. Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak leopardan kurtulacağını düşünmüş. Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış. Leopar köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna "atla sırtıma gidip şunu yakalayalım" demiş. Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte yaklaştıını fark etmiş. "Şimdi ne yapacağım" diye düşünürken kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri yemeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş;
"Bu aptal maymunda nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hala haber yok".....

Diplomasi böyle bir şey işte... yapabiliyorsan; hızlı düşün, sakin ol, güçlü görün, düşmanını kendi silahı ile yen....
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,744
Mesajlar
1,523,058
Kayıtlı Üye Sayımız
166,559
Kaydolan Son Üyemiz
Sercantetik

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst