Ynt: Cemre Karadeniz'e Düşmüş Dediler...
Samsun'dan Ordu'ya kaymak asfaltta ve sakin bir otoyolda yolculuğumu tamamladım. Ordu'yu da şöyle bir turlayıp gözden geçirip Tokat'a yollandım. Ordu da fena değil ama Samsun'la arasında fark var.
Tabii Ordu ve Tokat arasındaki dağları aşmak, bulutlara yukarıdan bakmak, yağmur, kar ve güneş üçlüsünü aynı saat içinde yaşamak ayrı bir keyif oldu.
Akşam üstüne doğru Tokat'a vardığımda niyetim orada gecelemekti ama Tokat'ı turladıktan sonra içime karabasanlar bastı, gözüme ağrılar girdi ve Amasya'ya doğru yol verdim.
Amasya'ya varınca doğru karar verdiğimden dolayı kendimi kutladım.
Tokat'dan da bir su akar Amasya'dan da ama gel gör ki iki kent arasında şehir olmak açısından dağlar kadar fark var. Amasya kendine ne kadar bakmış ve çeki düzen vermişse Tokat o kadar kendine küsmüş.
Ne demeli, neden bu kadar fark, nasıl açıklamalı bilemem.
Amasya yaşamıma keyifli iki gün ve gece kattı.
Artık dönüş haleti ruhiyesine girdiğim için son durak olarak kendime yedi gölleri seçtim. Izdırap veren yolunu saymazsak
doğanın güzelliğini " hadi ırzıma geçin " diye milletimize sunduğu bir köşe.
Neyse ki halkımızın çöplük yaratma aşkı henüz dizginlenemez şehvete dönüşmemiş. Temiz, düzenli ve bakımlıydı. Hoş benden başka bir de bekçi vardı ve bu sene ilk karavancı sensin dedi. Onun yalancısıyım, bilmem.
Bu yolculukta iz bırakanlar.
Sinop' ta Hamsilos ve Akliman.
Samsun' da belki 15-20 km.ye varan bir sahilin düzenlenmiş olması ve sosyal mekanların üniversite gençliğiyle cıvıl cıvıl yaşaması. Şimdi boş olsa da plajların varlığı.
Köylerin terkedilmişliği ve viraneliğinin yanında güzelim yamaçlara, doğanın göbeğine yerleştirilmiş apartman bozması üç dört katlı beton yapılar.
Amasya'nın evlerinin korunması, sosyal yaşamın varlığı ve hareketliliği.
Yedi göllerin sevimliliği.
Aslında yazabileceğim, yazılması gereken ve üzerinde düşünülmesi gereken çok ama çok konu var da, düşünceyi ifade özgürlüğüyle, hakaret sınırları arasındaki çizgide dengeyi tutturamamaktan korkuyorum.