.
Akın bey,
belki yazdıklarımı tekrar etmiş olacağım ama sizin ve
@pasolvon ‘ın tedirginliği karşısında aslında 40 çeşit tez ya da açıklama değil sadece bir tek durum var ki bu da inanın milyonlarca karavanın günlük pratiği.
Yazımın bundan sonraki teorik bölümünün istenmeden de olsa, didaktik havası için peşinen özür dilerim. Yazdığım bilgiler diğer kaynaklardan desteklense bile sonuçta internet bilgiçi benim gibi meslek dışı bir emekli için, maddenin ruhu gereği bu tarzın biraz da kaçınılmaz olduğunu anlayışla karşılarsınız sanırım ?
Taşkın dolgunun jel aküye zarar vermesi hakkındaki temel düşünceniz tamamen doğru olsa da aslında burada konu olan; kontrolsüz şebeke ceryanı değil, konjektör kontrollü (voltaj regülatörlü) şarj dinamosu dolumu olmakta.
Bilindiği gibi; jel akülerdeki elektrolitin bağlı olması, ideal tam dolumun sonuna doğru elektrolitlerin kimyasal değişimlerle oluşan çeşitli katmanlardaki yoğunlaşma farklarını ortadan kaldırmak için gerekli, gaz kabarcıkları dolayısıyla oluşan az yüksek gerilimli
karıştırma işlemi, jel akülerde sulu aküler gibi tolere edilememekte, yani oluşan fazla gaz absorbe olamamakta, kapalı olmaları ve jel yapıları yüzünden de onlara su ilavesi yapılamamaktadır.
Bu yüzden fazla akım jel akülere daha fazla zarar vermekte.
Biliyorsunuz; döngüsel kullanım için, kurşunlu sulu aküler ana şarj aşamasında 14.6V'la şarj edilip ve daha sonra 13.5V'da tutulmakta.
Jel aküler ise ana şarj aşamasında 14.4V'la şarj edilip, sonra 13.8V'da tutulmaktalar.
Fakat voltaj kontrollü maksimum 13,8V'daki bu alternatör dolumunun ise ne sulu aküleri ne de jeli aküleri bırakın taşkın doldurmasını, ideal doldurması bile olası değil. Sayılar tekrar kontrol edilebilir.
Araçlarda voltaj bu kabarcık oluşum değerine bile ulaşamamakta, daha doğrusu bilerek bu aşama amaçlanmamakta. Yoksa dediğiniz gibi önlenemez taşkın dolgu söz konusu olacaktı ki bu da belki her uzun yolculuk sonu yeni akü almak durumu ortaya çıkacaktı..
Hatta bu en fazla %85lik bu alternatör dolumunun, kırılması sorunlu sülfat kristallerine yol açarak akü ömrünü kısaltmaması için, Exide gibi sorumlu üreticiler tarafından akülerin en geç her 4 haftada bir 48 saat çok kademeli akıllı otomatik şarj cihazı ile şebeke ceryanına bağlanılması salık verilmekte. Sayfalarından bilgilere erişilebilir. Westfalia da bu yetersizliğe araçlarının kullanma kılavuzlarında dikkat çekmekte.
Üstelik bildiğim hiçbir profesyonel karavan üreticisi bu amaçla şönt ya da benzeri akım yutucu ara eleman kullanmakta. Açıkcası benzeri tedirginliğe okuduğum hiçbir forumda ve makalede de rastlamadığımı söylemeliyim.
Benim Transitin 150 Ampere kadar dayanıklı alternatörüne göre sizin otomobilin bunun yarısı yahut yarısından biraz fazla kapasitesi ile beraber, onun akü kablo uzaklığının gerilimi düşürebilmesi bile, en azından tedirginliğinizi azaltmalı ? Üstelik bu alternatör değerlerine güvenlik açısından, en yüksek turda bile erişilemediğini sanıyorum.
İçiniz rahat olsun, güzelim jel akünüzü satmayın derim.
Şönt ile zaten zulanızdaki akımı heba etmek bir yana, onun parasıyla kaç ml anasonlu sıvı alabileceğinizin hesabı bence daha isabetli olmalı ?
...
Hadi ne bana, ne rakam ve bilgilere ne de milyonlarca karavancının pratiğine güvenemediniz diyelim, açın yazın klimanızı, kışın arka cam resistansınızı yahut radyonuzu, olmadı her durumda farlarınızı, en azından şönt ile öyle boşa fren yapmadan daha faydalı şeyler yapmış olursunuz diye düşünüyorum..
Hatta arada şarj lambanıza dikkat edin, belki akünüz yardıma gelmiş bile olabilir...
Tekrar akıl öğretiyor gibi, üstelik size yazılmış bu tarz için anlayışınızı rica ederim...
.