Hayatımı şekillendiren görüntüleri sabah sabah izledim, işimden gücümden soğudum. Bu abiler, yarışmaların yapıldığı senelerde benden 10-15 yaş büyüktü. Dayan Camel dedim, büyüyorum, yetişicem, ilk kısa Camel'imi bile içtiğimde bu düşünce vardı aklımda, Defender'ların rengindeki o paketler... Her aldığım Kısa Camel paketiyle sanki o organizsyondan bir Defender'i satın almışcasına sevinirdim. Hatta 120 paketi içip! o abilerin de koluna taktığı bir saatim olmuştu. Baba asker, lojman da Ankara'nın maaşallah epey dışında olduğundan ulaşım için o güzergahı kullanan her türlü askeri araca mahkumduk. Bir 100'lük Dodge vardı her sabah bindiğimiz, mazot kokusunun güzel güzel üstümüze sindiği, fakat o sabah, işte o sabah Tanrı sanki bu genç yaştaki kulunun içtiği Camel'lara dayanamamış ve bana gökten bir Defender indirmişti kamuflaj desenli. Okula giden yol boyunca aracın ellenmedik yerini bırakmadığım gibi, Camel Trophy'deymişimcesine kurmadığım hayal de kalmamıştı. O gün okulda kendime gelemedim akşama kadar hayal kurdum. Akşam eve gidince düşündüm, acaba yarın yine görebilecek miyim onu diye, erkenden kalktım sabah, daha o gelmeden, lojmanda personeli alacağı yerdeydim, kimse yoktu daha çok erkendi. Bir motor sesi duyuldu köşeden allahım dedim, bu ses o Dodge mu yoksa yine derken, sabahın daha yeni aydınlanan karanlığını deldi yuvarlak farları. Asker abi dedim, oturayım mı içine, dedi otur arkaya, nasıl bir sahiplenmiştim onu, benim gibi, kıskanıyordum en öne oturan muhafız askerden ve arka üçlüdeki yüzbaşılardan. Bense en arka yedek lastikin yanındaki küçük penceresindeydim, ama mutluydum.
Uzun bir kış beraberdik onunla, artık sesini tanıyordum taa nerelerden, o küçük camında yanağımın bile izi vardı yaslandığım için. Okulu bile sevdirmişti bana, evdekiler anlam veremiyorlardı benim okula gitme aşkıma. Ama bir gün... O gün sabah yine ilk ben vardım geleceği yerde. Yine en arka koltukta oturmuş buram buram kokusunu çekiyordum içime Defenderimin, yavaş yavaş gelmeye başlamıştı personel, bir iki kişi derken tanımadığım biri daha geldi. Kim ki bu dedim acaba, kesin yanlış aracın önünde durdu bu subay, sonra yüzbaşı geldi ( araç komutanı aynı zamanda), dedi ki artık senin yerine bu amcan binecek sen in. İnanmadım, şaka sandım, anlamazlıktan geldim, uyuyor numarası bile yaptım ama ciddiydi karşımdaki kişi, askerdi zaten, üzülme dedi, karşıdaki araç ta senin okulun önünden geçiyor artık, güzergah değişti dedi, br baktım Mavi bir askeri otobüs. Çantamı alıp inerken dokunabildiğim kadar yerine dokundum veda anlamında. Hepsi bindiler, motor çalıştı, en son yanak izimi camında gördüğümü hatırlıyorum, giden Defenderimin arkasından bakakaldım öylece. O gün okula gidemedim o diğer araçla, kabullenemedim olanları.
Zaman içinde Camel, tadını yitirdi, Camel Trophy benim büyümemi bekleyemeden bitti. Ama Defender hep aynı Defender kaldı. Hayatımı da şekillendirdi benim. Sonrasında ne kadar dağcı da olsam, maceralara da atılsam hep içimde eksik kaldı birşeyler, yarım insan oldum adeta. Hatta anne babaya bile sitem ettim kimi zaman, bir 10 yıl önce neden doğmadım diye. Sabah sabah görmez olaydım bu videoları.