pasolvon
karavansız karavancı
Bu tarz konuların yeni başlayanlara gerçekten rehber olduğunu kendimden bildiğimden paylaşmak istedim. Herşeyin olduğu gibi karavancılığın da ilki zor ve çok merak ediliyor.
Hikayede çekme karavancının korkulu rüyası karavanın savrulmasından tutun da şehir içine ve çökmüş köy yollarına girmeye kadar, yağmur yağarken toprak ve mıcır yolda gitmeye kadar sakıncalı ne varsa mevcut. Bu şekilde geçirdiğim 180 dakika neticesinde inanın ki en az 2 yıllık çekme karavan çekme tecrübesine eriştiğimi düşünüyorum Atalarımız boşa dememişler; bir musibet bin nasihattan evladır...
Bayram tatilini fırsat bilip çoluk çocuk ilk kampımızı nihayet keyifle Çanakkale Kum Kamp'ta gerçekleştirdik. En sonunda ben de gerçek bir karavancı oldum diyebilirim sanırım. Çok güzel insanlarla tanıştık ve çok güzel bir kültürün içinde bulduk kendimizi. Kamp tatili kısmına diyecek yok. Tek kelime ile kusursuzdu. Tarihi yarım adada doğa ile denizin muhteşem birleşmesi üstüne bir de Çanakkale'nin tüyleri diken diken eden atmosferi eklenince tadından yenmiyor.
Yola çıkmadan bir gün önce çekici aracımızın lastiklerini kapıda yazan römorka uygun basınçla şişirip (bizim çekici araç için öne 32 arkalara 35) İstanbul'da yattığı kampta dengeli yüklememizi yaptık. Ağır yüklerimizi dingil üstüne denk gelecek şekilde sabitledik. Kıyafet gibi hafif yükleri de ön taraftaki raflara yerleştirdik. Raflara ve buzdolabımıza organizerlerimizi yerleştirip tencere, tava, düzgün marketlerde ve internette bulamadığımız ancak "bir milyoncu" olarak tabir edilen alelade bir mahalle züccaciyesinde bulduğumuz sert melamin tabak çanaklarımızı ve yangın tüpümüzü sabitledik. Zaten akü, tv, buzdolabı ve ebers d2 arka tarafta olduğundan arka tarafa hiç yük yüklemedik.
Çekici aracım 2006 model benzinli otomatik suzuki grand vitara. Korktuğum konulardan birisi karavanı çekici araca bağlamaktı. Çeki topuzunu hizalayıp bir geri görüş kamerası taktırmıştık yola çıkmadan önce. Bu şekilde kapline yanaşmam son derece kolay oldu. Topuzu kapline taktıktan sonra elektrik kablolarını takıp kontrol ettik ve son olarak emniyet telini topuza taktık. Fren kilidini açtıktan sonra yola çıkmaya hazırdık.
Karavanla birlikte ilk yürüdüğümüzdeki o garip his 20 dakika sonra yerini keyife bıraktı. Forumdan edindiğim bilgiler sağolsun araç ile karavanın ağırlık dengesi gayet uyumlu oldu. Bu sayede daha önceleri forumda okuduğum tecrübelerdeki yandan kamyon ya da otobüs rüzgarı yediğinde aracın şeridinin kayması vs. gibi bir şey yaşamadık.
Ne zaman aynaya baksam karavan arkadan dengeli bir şekilde peşimizden geliyordu. İstanbul çıkışına kadar 60-80 arası bir hızla seyir halindeydim. Ara sıra 90'lara dayanmışım farkında olmadan ancak çok kısa sürelerdi. Ayna demişken bir es verelim. Ben çekici aracın geniş aynalarına güvenip karavan aynası almamıştım. Ben yaptım siz yapmayın. Ayna ne kadar geniş ve büyük olursa olsun sadece karavanın bir kısmını görebiliyorsunuz. Sadece virajlarda arkamı görebildim. Onun dışında geri taraf olarak kör yolculuk ettim diyebilirim.
Buradan çıkartılacak ders; bu aynalardan mutlaka alınacak ve aracın aynaları şerit takibi için kullanılırken karavan aynaları arkayı takip için kullanılacak.
İstanbuldan çıkıp Tekirdağ'ı geçtikten sonra Malkara'ya doğru yaklaştığımızda aklımıza bayram trafiği ihtimali geldi ve google haritaları açtık. Haritalar Malkara'ya girmeden iç yollardan bir kestirme öneriyordu. Hadi gidelim dedik.
Google'a göre Malkara'ya girmeden Evreşe yoluna gireceğiz ve Evreşe'den tekrar ana yola bağlanacaktık. Başlarda yolun tek şerite düşmesi dışında bir problem yoktu. 40-50km hızla gidilebiliyordu. Ancak google bizi köy yollarına saptırdıkça yollar köstebek yuvasına dönmeye başladı. Buralarda mecburi olarak hızımı ortalama 10-15km'ye kadar düşürmek durumunda kaldık. İlerledikçe yol şartları daha beter hale gelmeye başladı. Bazı bölgelerde toprak kaymaları olmuş ve yol iyice daralmıştı. Aynaları yola indirip o şekilde bu yollarda bir şekilde ilerledik. Daha ileriye gittiğimde Çanakkale köprüsü çalışmalarına denk geldim. Çanakkale boğaz köprüsü otoyolu bu yol üzerine kurulacakmış. Bu nedenle bazı bölgeleri kazıp toprak haline getirmişler. Yer yer mıcır dökmüşler. Bu şekilde dikkatli bir şekilde ilerlerken yol birden bire tahminen 1 km'lik ben diyim 15 sen de 20 derecelik mıcır toprak karışımı rampa haline döndü. Gözümü karartıp emektar çekiciyi aldım arazi vitese hadi aslan parçası dedim. Verdim gazı. Ya tırmanacağım ya bırakacağım karavanı orada traktör arayacağım sonra. Neyse emektar beni pek şaşırtmadan keçi gibi tırmandı 5000 devirde o yokuşu. O yokuştan sonra yol nispeten standart köy yoluna döndü. yine köstebek yuvası gibi yollarda ilerlerken birden bire yağmur yağmaya başladı. Bardaktan boşanır gibi yağsa sorun değil de sadece yolları ıslatıp tozu ıslatacak kadar yağıyor namussuz. Tam kayabileceğimiz ortam oluştu sözün özü.
Ben bitsin artık bu yol diye hanımla çocuklara çaktırmadan dua ederken bu defa çıktığımız o rampanın inişi karşıma çıktı. Vitesi manuale çekip önce 3e sonra 2ye attım. Yolun eğiminden karavan araca yaslanıp fren yapmaya başladığında ıslak ve kaygan zemin nedeniyle karavan arkamda birden bire yalpalamaya başladı. Hızım deseniz yokuşun ivmesiyle en fazla 40-50. Aracım nispeten ağır olmasına rağmen yine de sağa sola aracı yalpalatacak bir ağırlık uyguluyordu. İşte burası tüm bildiklerinizi uygulayacağınız ve fizik kurallarını kullanarak doğaçlama yapacağınız an oluyor. Forumdan bir yazıda sol aynadan gördükçe fren yaparak kontrol altına almaktan bahsediyordu. Tam da bunu uygulayarak hem çekicinin hızını düşürebildim hem de karavanın salınımını durdurabildim.
Burada bir es verelim. Ben bu yalpalama durumunu çok araştırmıştım. Üstadların da başlarını çok ağrıtmışımdır. En korktuğum şeydi karavanın arkamda dans etme ihtimali. Bilimsel araştırmalara, tezlere kadar bu konuyu araştırdım. Ancak benim araştırmalarım en sık olan yan rüzgara ve hıza bağlı yılan hareketleriydi. Hangi hızdaki yan rüzgarda karavanın hangi hızından sonra bu slalom başlıyora kadar araştırmıştım. Ancak yaşadığım durum yabancı 1-2 forumda karşıma çıkmıştı ancak çok seyrek konusu açılan bir konuydu. O nedenle hazırlıksız yakalandım denilebilir.
Bu şoku da atlattıktan sonra bir köy çeşmesi bulup karavanın çamur ve gübreyle batan ön cephesini bir güzel yıkayıp stresimizi attıktan sonra yine yola çıktık. Nihayet evreşe tabelasını gördüğümüzde tamı tamına 3 saat geçmişti. Nihayet ana yola çıkabildik.
Sonuç olarak Google'ın sana kestirme buldum 1,5 saat yerine 52 dakika dediği 45km'lik Malkara-Evreşe yolunu toplamda 3 saatte bitirebildim.
Buradan kendime çıkarttığım derslere gelince;
1- Asla ana yoldan ayrılma (En önemli ders).
2- Navigasyon kullanmak gerekiyorsa rotanı iyice incelemeden yola çıkma.
2- Çekme karavan kullanacaksan çekici aracını çok iyi tanı ve limitlerini bil.
3- Yağışlı havada eğimi fazla yokuş aşağı inerken mümkün olan en kontrollü şekilde tork desteği ile in.
4- Stabilizatör bu gibi durumlarda ciddi anlamda işe yarayabilir. İlk fırsatta bir stabilizatör taktır.
5- Acil durumlar için çekme karavan dinamiği ve güvenliği ile ilgili okunması gereken herşeyi oku.
Bu tecrübelerden sonra ana yola çıktığımda çekme karavan kullanmak artık çok kolay bir şeydi benim için. Yollar tek şeride düştü sahil kıvrımlarından Eceabat'a yaklaştıkça. Arkamda ara sıra 5-10 araçlık kuyruklar oluşuyordu ancak yol duble olana kadar problem çıkarmıyorlardı, çok fazla kulağım da çınlamadı Nihayet Eceabat'a ulaştık ve abide yolundaki kampa doğru yol almaya başladık. Kampa giden son 8-10 km'lik yol tüm karavancı üstadların bahsettiği gibi dar ve inişli çıkışlıydı. Muhtemelen Malkara-Evreşe köy yolu tecrübem olmasaydı zorlanabilirdim ancak bu yol da o yoldan sonra yağ gibi aktı ve 6 yerine 8 saat sonunda nihayet Kamp alanına ulaştık.
Bu arada belirtmeden geçmeyeyim. Kamp alanına adım attığımız andan itibaren o güzel insanların hemen yardıma koşmaları ve karavanı gösterilen yere park etmemize yardımları gerçekten oturmuş bir kültürün sonucu. Böyle bir karşılama ve komşuluk ile karşılanınca siz de yeni gelenlere aynı yardımlarda bulunuyorsunuz ve kültür transferi hızlıca gerçekleşmiş oluyor. Ne meslekler var kamp alanında ne maddi seviyeler, ne de plaza türkçesi. Herkes olduğu gibi. Olması gerektiği gibi.
İki de fotoğraf ekleyeyim;
Konuyu yeni kamplara çıktıkça güncelleyeceğim.
Seçimden sonra yeni kamplara yol aldıkça devam edecek...
Hikayede çekme karavancının korkulu rüyası karavanın savrulmasından tutun da şehir içine ve çökmüş köy yollarına girmeye kadar, yağmur yağarken toprak ve mıcır yolda gitmeye kadar sakıncalı ne varsa mevcut. Bu şekilde geçirdiğim 180 dakika neticesinde inanın ki en az 2 yıllık çekme karavan çekme tecrübesine eriştiğimi düşünüyorum Atalarımız boşa dememişler; bir musibet bin nasihattan evladır...
Bayram tatilini fırsat bilip çoluk çocuk ilk kampımızı nihayet keyifle Çanakkale Kum Kamp'ta gerçekleştirdik. En sonunda ben de gerçek bir karavancı oldum diyebilirim sanırım. Çok güzel insanlarla tanıştık ve çok güzel bir kültürün içinde bulduk kendimizi. Kamp tatili kısmına diyecek yok. Tek kelime ile kusursuzdu. Tarihi yarım adada doğa ile denizin muhteşem birleşmesi üstüne bir de Çanakkale'nin tüyleri diken diken eden atmosferi eklenince tadından yenmiyor.
Yola çıkmadan bir gün önce çekici aracımızın lastiklerini kapıda yazan römorka uygun basınçla şişirip (bizim çekici araç için öne 32 arkalara 35) İstanbul'da yattığı kampta dengeli yüklememizi yaptık. Ağır yüklerimizi dingil üstüne denk gelecek şekilde sabitledik. Kıyafet gibi hafif yükleri de ön taraftaki raflara yerleştirdik. Raflara ve buzdolabımıza organizerlerimizi yerleştirip tencere, tava, düzgün marketlerde ve internette bulamadığımız ancak "bir milyoncu" olarak tabir edilen alelade bir mahalle züccaciyesinde bulduğumuz sert melamin tabak çanaklarımızı ve yangın tüpümüzü sabitledik. Zaten akü, tv, buzdolabı ve ebers d2 arka tarafta olduğundan arka tarafa hiç yük yüklemedik.
Çekici aracım 2006 model benzinli otomatik suzuki grand vitara. Korktuğum konulardan birisi karavanı çekici araca bağlamaktı. Çeki topuzunu hizalayıp bir geri görüş kamerası taktırmıştık yola çıkmadan önce. Bu şekilde kapline yanaşmam son derece kolay oldu. Topuzu kapline taktıktan sonra elektrik kablolarını takıp kontrol ettik ve son olarak emniyet telini topuza taktık. Fren kilidini açtıktan sonra yola çıkmaya hazırdık.
Karavanla birlikte ilk yürüdüğümüzdeki o garip his 20 dakika sonra yerini keyife bıraktı. Forumdan edindiğim bilgiler sağolsun araç ile karavanın ağırlık dengesi gayet uyumlu oldu. Bu sayede daha önceleri forumda okuduğum tecrübelerdeki yandan kamyon ya da otobüs rüzgarı yediğinde aracın şeridinin kayması vs. gibi bir şey yaşamadık.
Ne zaman aynaya baksam karavan arkadan dengeli bir şekilde peşimizden geliyordu. İstanbul çıkışına kadar 60-80 arası bir hızla seyir halindeydim. Ara sıra 90'lara dayanmışım farkında olmadan ancak çok kısa sürelerdi. Ayna demişken bir es verelim. Ben çekici aracın geniş aynalarına güvenip karavan aynası almamıştım. Ben yaptım siz yapmayın. Ayna ne kadar geniş ve büyük olursa olsun sadece karavanın bir kısmını görebiliyorsunuz. Sadece virajlarda arkamı görebildim. Onun dışında geri taraf olarak kör yolculuk ettim diyebilirim.
Buradan çıkartılacak ders; bu aynalardan mutlaka alınacak ve aracın aynaları şerit takibi için kullanılırken karavan aynaları arkayı takip için kullanılacak.
İstanbuldan çıkıp Tekirdağ'ı geçtikten sonra Malkara'ya doğru yaklaştığımızda aklımıza bayram trafiği ihtimali geldi ve google haritaları açtık. Haritalar Malkara'ya girmeden iç yollardan bir kestirme öneriyordu. Hadi gidelim dedik.
Google'a göre Malkara'ya girmeden Evreşe yoluna gireceğiz ve Evreşe'den tekrar ana yola bağlanacaktık. Başlarda yolun tek şerite düşmesi dışında bir problem yoktu. 40-50km hızla gidilebiliyordu. Ancak google bizi köy yollarına saptırdıkça yollar köstebek yuvasına dönmeye başladı. Buralarda mecburi olarak hızımı ortalama 10-15km'ye kadar düşürmek durumunda kaldık. İlerledikçe yol şartları daha beter hale gelmeye başladı. Bazı bölgelerde toprak kaymaları olmuş ve yol iyice daralmıştı. Aynaları yola indirip o şekilde bu yollarda bir şekilde ilerledik. Daha ileriye gittiğimde Çanakkale köprüsü çalışmalarına denk geldim. Çanakkale boğaz köprüsü otoyolu bu yol üzerine kurulacakmış. Bu nedenle bazı bölgeleri kazıp toprak haline getirmişler. Yer yer mıcır dökmüşler. Bu şekilde dikkatli bir şekilde ilerlerken yol birden bire tahminen 1 km'lik ben diyim 15 sen de 20 derecelik mıcır toprak karışımı rampa haline döndü. Gözümü karartıp emektar çekiciyi aldım arazi vitese hadi aslan parçası dedim. Verdim gazı. Ya tırmanacağım ya bırakacağım karavanı orada traktör arayacağım sonra. Neyse emektar beni pek şaşırtmadan keçi gibi tırmandı 5000 devirde o yokuşu. O yokuştan sonra yol nispeten standart köy yoluna döndü. yine köstebek yuvası gibi yollarda ilerlerken birden bire yağmur yağmaya başladı. Bardaktan boşanır gibi yağsa sorun değil de sadece yolları ıslatıp tozu ıslatacak kadar yağıyor namussuz. Tam kayabileceğimiz ortam oluştu sözün özü.
Ben bitsin artık bu yol diye hanımla çocuklara çaktırmadan dua ederken bu defa çıktığımız o rampanın inişi karşıma çıktı. Vitesi manuale çekip önce 3e sonra 2ye attım. Yolun eğiminden karavan araca yaslanıp fren yapmaya başladığında ıslak ve kaygan zemin nedeniyle karavan arkamda birden bire yalpalamaya başladı. Hızım deseniz yokuşun ivmesiyle en fazla 40-50. Aracım nispeten ağır olmasına rağmen yine de sağa sola aracı yalpalatacak bir ağırlık uyguluyordu. İşte burası tüm bildiklerinizi uygulayacağınız ve fizik kurallarını kullanarak doğaçlama yapacağınız an oluyor. Forumdan bir yazıda sol aynadan gördükçe fren yaparak kontrol altına almaktan bahsediyordu. Tam da bunu uygulayarak hem çekicinin hızını düşürebildim hem de karavanın salınımını durdurabildim.
Burada bir es verelim. Ben bu yalpalama durumunu çok araştırmıştım. Üstadların da başlarını çok ağrıtmışımdır. En korktuğum şeydi karavanın arkamda dans etme ihtimali. Bilimsel araştırmalara, tezlere kadar bu konuyu araştırdım. Ancak benim araştırmalarım en sık olan yan rüzgara ve hıza bağlı yılan hareketleriydi. Hangi hızdaki yan rüzgarda karavanın hangi hızından sonra bu slalom başlıyora kadar araştırmıştım. Ancak yaşadığım durum yabancı 1-2 forumda karşıma çıkmıştı ancak çok seyrek konusu açılan bir konuydu. O nedenle hazırlıksız yakalandım denilebilir.
Bu şoku da atlattıktan sonra bir köy çeşmesi bulup karavanın çamur ve gübreyle batan ön cephesini bir güzel yıkayıp stresimizi attıktan sonra yine yola çıktık. Nihayet evreşe tabelasını gördüğümüzde tamı tamına 3 saat geçmişti. Nihayet ana yola çıkabildik.
Sonuç olarak Google'ın sana kestirme buldum 1,5 saat yerine 52 dakika dediği 45km'lik Malkara-Evreşe yolunu toplamda 3 saatte bitirebildim.
Buradan kendime çıkarttığım derslere gelince;
1- Asla ana yoldan ayrılma (En önemli ders).
2- Navigasyon kullanmak gerekiyorsa rotanı iyice incelemeden yola çıkma.
2- Çekme karavan kullanacaksan çekici aracını çok iyi tanı ve limitlerini bil.
3- Yağışlı havada eğimi fazla yokuş aşağı inerken mümkün olan en kontrollü şekilde tork desteği ile in.
4- Stabilizatör bu gibi durumlarda ciddi anlamda işe yarayabilir. İlk fırsatta bir stabilizatör taktır.
5- Acil durumlar için çekme karavan dinamiği ve güvenliği ile ilgili okunması gereken herşeyi oku.
Bu tecrübelerden sonra ana yola çıktığımda çekme karavan kullanmak artık çok kolay bir şeydi benim için. Yollar tek şeride düştü sahil kıvrımlarından Eceabat'a yaklaştıkça. Arkamda ara sıra 5-10 araçlık kuyruklar oluşuyordu ancak yol duble olana kadar problem çıkarmıyorlardı, çok fazla kulağım da çınlamadı Nihayet Eceabat'a ulaştık ve abide yolundaki kampa doğru yol almaya başladık. Kampa giden son 8-10 km'lik yol tüm karavancı üstadların bahsettiği gibi dar ve inişli çıkışlıydı. Muhtemelen Malkara-Evreşe köy yolu tecrübem olmasaydı zorlanabilirdim ancak bu yol da o yoldan sonra yağ gibi aktı ve 6 yerine 8 saat sonunda nihayet Kamp alanına ulaştık.
Bu arada belirtmeden geçmeyeyim. Kamp alanına adım attığımız andan itibaren o güzel insanların hemen yardıma koşmaları ve karavanı gösterilen yere park etmemize yardımları gerçekten oturmuş bir kültürün sonucu. Böyle bir karşılama ve komşuluk ile karşılanınca siz de yeni gelenlere aynı yardımlarda bulunuyorsunuz ve kültür transferi hızlıca gerçekleşmiş oluyor. Ne meslekler var kamp alanında ne maddi seviyeler, ne de plaza türkçesi. Herkes olduğu gibi. Olması gerektiği gibi.
İki de fotoğraf ekleyeyim;
Konuyu yeni kamplara çıktıkça güncelleyeceğim.
Seçimden sonra yeni kamplara yol aldıkça devam edecek...