ozgyildir
Kamp I
Uzun zamandır aklımızda olan ama cesaret edemediğimiz arabayla balkanları gezmeyi 1 günde kararlaştırdık ve yola çıktık.Yola çıktığımızda bile yapabilmiyiz diye düşünmeden edemiyorduk çünkü cebimizde sadece 500 euro ve yeşil pasaportlarımız vardı.Ama hayat maceralarla güzeldi ve ilerde yaşlandığımızda grurla hatırlayacağımız anılarımızın olmasını istiyorduk.İşde başlıyoruz,bizim gibi eşiyle sevdiğiyle arabasına atlayıp tur yapmak isteyenlere faydalı olması dileğiyle...
18.07.2011
İpsala sınır kapısında arabanın yeşil kaskosu,yurtdışı ehliyeti vs derken 430 TL yi 15 dakikada bayılıverdik.Temmuz ayı olmasına rağmen sınır kapısı kalabalık değildi tek kalabalık dutty free önündeydi,ama ilk defa sınırı geçeceğimiz için şaşkın ördek hali vardı üzerimizde.Arabanın işlemlerini çabucak hallettikten sonra yeşil pasaportlarımızın ilk damgasını 15 TL ye yurt dışı çıkış harcı pulunu veren amcamız vuruyor.Bismillah diyerek bizde ayrıcalıklar dünyası olarak gördüğümüz dutty freeye dalıyoruz.Birkaç şişe şarap ve tanesi 4.5 tlden parliament alıp yunan sınırına doğru sürüyoruz arabamızı,içimizde çocuk neşesi var ama cem yılmazın pasaport polisini anlattığı skeç aklımıza gelince ilk sınır geçmenin sıkıntısı ve yapmacık gülümseme alıyor yerini ve yunan polisi pasaporta damgayı vurmadan içimiz rahat etmiyor.Ne olduğunu anlamıyoruz bile arabamızla yunan polisine yaklaşıp camdan pasaport, yeşil sigortayı veriyoruz, damgayı vuruyor ve 'hadi devam et diyor'.Olay bu kadar basit ve işde yunanistandayız,hiçde korkulacak,sahte gülümseme yapılacak bir durum yok.Yunanistana girince yunan otoyolu bizi karşılıyor.İlk konusmalarımızın konusu buraların aynı bizim topraklara benzemesi oluyor,yetiştirilen ürünler,dağlar,tepeler hep aynı.Yolumuz üzerinde otoyolun sağında solunda camisi olan köyler var.Bir fırsat bulup otoyoldan çıkıyor ve camisi olan bir köye giriyoruz.Yolumuza ilk çıkan kişi beyaz badanalı evin duvarına yaslanmış olan yaşlı amcaya selamün aleyküm diyerek kimliğimizi belli etmeye çalışıyoruz.Aleyküm selam diyor amca ama biz bunla yetinmeyip 'türk müsün amca'gibi saçma bir soru sorunca bastonunu kaldırıp 'türküm beea'diyor bize Amcayı kızıdırdığımızı anılıyoruz ve o anda yanımıza yaklasan arabaya ürkek bakıslarla bakarken arabadakiler bize güzel türkçeyle 'hoşgeldiniz 'diyor.Meğer arabadakiler tuzcuköy köyünün camii imamı ve müezziniymiş,biraz muhabbet ettikten ve yol tarifi aldıktan sonra tekrar otobana girerek yolumuza devam ediyoruz.Yunanistana girmeden önce arabanızda mutlaka su,ıslak mendil,yiyecek,içecek,full depo yakıt ,yunanistan haritası bulundurun çünkü bunların hepsine ihtiyac duyacaksınız.özellikle ıslak mendil(tuvaletlerinde bizim gibi su sistemi yok) ve yunan haritasına(yazıları anlasılmayacak kadar farklı,yunanca) .Otoban kenarında bizde olduğu gibi petrol istasyonu yok.Tabeladaki yazıları anlayamayınca harita alma sevdasıyla otoyolan cıkıp Aleksandrapoli ye giriyoruz ama çok vakit kaybedip ve de harita bulamayarak tekrar otoyola çıkıyoruz.Eğer aracınız bizimki gibi LPG li ise ilk gas istasyonu kavaladan dramaya giden yolda,otoyolda yok.Bizde hem biraz mola olması amacıyla hemde yunan halkıyla karısıp kaynasma için kavalaya giriyoruz.Saat daha 5 ve bütün dükkanlar kapalı,haftanın belli günleri 3den sonra çalışmazlarmış,niye battıkları belliBizde kavalanın boş caddelerinde biraz dolaşıp turist gibi foto çekiyoruz.
[attachment=1]
Burada dikkatimiz çeken şey petrol istasyonları bizdeki gibi büyük değil ,bir binanın altındaki dükkanda 2-3 pompa hepsi bu
[attachment=2]
ve LPG yani gas diyorlar yaygın değil.İlk bulduğumuz gas istasyonda boşalmış olan depomuzu 18 euroya dolduruyor selaniğe (thesselaniki)doğru devam ediyoruz.Yolda 2 radara rastlıyoruz ama sağolsun karşıdan gelen yunanlı şoför kardeşler selektör yapıp bizi uyarıyorlarAksam saat 9 gibi www.couchsurfing.com dan tanışıp misafir olacağımız yunanlı ailenin evini arıyoruz.Ülkeler farklı,şehirler farklı,yazılar farklı olunca evi bulmak biraz zor oluyor tabikide.Bir sokakta dönüp durduğumuzu gören motorlu bir yunanlı kardeş akdeniz sıcakkanlılığını göstererek bizi adrese teslim ediyorYunanlı aile kapıda bizi karsılayıp biraz hoşbeşden sonra gümrükten aldığımız türk sarabını çam sakızı coban armağanı misali veriyoruz ellerine,evin hanımı anastasia bunun altında kalır mı açsınızdır diyerek aksam yemekleri türlü getiriyor önümüze
[attachment=3]
biz türlüleri yerken evin beyi yorgos da uzoları kapıp geliyor.Yemekten sonra uzonun eşliğinde sıcak sohbet derken yatma zamanı geliyor, anastasia kalacağımız studio dairenin anahtarını verip kalinihta(iyi geceler)diyerek yatıyoruz.
18.07.2011
İpsala sınır kapısında arabanın yeşil kaskosu,yurtdışı ehliyeti vs derken 430 TL yi 15 dakikada bayılıverdik.Temmuz ayı olmasına rağmen sınır kapısı kalabalık değildi tek kalabalık dutty free önündeydi,ama ilk defa sınırı geçeceğimiz için şaşkın ördek hali vardı üzerimizde.Arabanın işlemlerini çabucak hallettikten sonra yeşil pasaportlarımızın ilk damgasını 15 TL ye yurt dışı çıkış harcı pulunu veren amcamız vuruyor.Bismillah diyerek bizde ayrıcalıklar dünyası olarak gördüğümüz dutty freeye dalıyoruz.Birkaç şişe şarap ve tanesi 4.5 tlden parliament alıp yunan sınırına doğru sürüyoruz arabamızı,içimizde çocuk neşesi var ama cem yılmazın pasaport polisini anlattığı skeç aklımıza gelince ilk sınır geçmenin sıkıntısı ve yapmacık gülümseme alıyor yerini ve yunan polisi pasaporta damgayı vurmadan içimiz rahat etmiyor.Ne olduğunu anlamıyoruz bile arabamızla yunan polisine yaklaşıp camdan pasaport, yeşil sigortayı veriyoruz, damgayı vuruyor ve 'hadi devam et diyor'.Olay bu kadar basit ve işde yunanistandayız,hiçde korkulacak,sahte gülümseme yapılacak bir durum yok.Yunanistana girince yunan otoyolu bizi karşılıyor.İlk konusmalarımızın konusu buraların aynı bizim topraklara benzemesi oluyor,yetiştirilen ürünler,dağlar,tepeler hep aynı.Yolumuz üzerinde otoyolun sağında solunda camisi olan köyler var.Bir fırsat bulup otoyoldan çıkıyor ve camisi olan bir köye giriyoruz.Yolumuza ilk çıkan kişi beyaz badanalı evin duvarına yaslanmış olan yaşlı amcaya selamün aleyküm diyerek kimliğimizi belli etmeye çalışıyoruz.Aleyküm selam diyor amca ama biz bunla yetinmeyip 'türk müsün amca'gibi saçma bir soru sorunca bastonunu kaldırıp 'türküm beea'diyor bize Amcayı kızıdırdığımızı anılıyoruz ve o anda yanımıza yaklasan arabaya ürkek bakıslarla bakarken arabadakiler bize güzel türkçeyle 'hoşgeldiniz 'diyor.Meğer arabadakiler tuzcuköy köyünün camii imamı ve müezziniymiş,biraz muhabbet ettikten ve yol tarifi aldıktan sonra tekrar otobana girerek yolumuza devam ediyoruz.Yunanistana girmeden önce arabanızda mutlaka su,ıslak mendil,yiyecek,içecek,full depo yakıt ,yunanistan haritası bulundurun çünkü bunların hepsine ihtiyac duyacaksınız.özellikle ıslak mendil(tuvaletlerinde bizim gibi su sistemi yok) ve yunan haritasına(yazıları anlasılmayacak kadar farklı,yunanca) .Otoban kenarında bizde olduğu gibi petrol istasyonu yok.Tabeladaki yazıları anlayamayınca harita alma sevdasıyla otoyolan cıkıp Aleksandrapoli ye giriyoruz ama çok vakit kaybedip ve de harita bulamayarak tekrar otoyola çıkıyoruz.Eğer aracınız bizimki gibi LPG li ise ilk gas istasyonu kavaladan dramaya giden yolda,otoyolda yok.Bizde hem biraz mola olması amacıyla hemde yunan halkıyla karısıp kaynasma için kavalaya giriyoruz.Saat daha 5 ve bütün dükkanlar kapalı,haftanın belli günleri 3den sonra çalışmazlarmış,niye battıkları belliBizde kavalanın boş caddelerinde biraz dolaşıp turist gibi foto çekiyoruz.
[attachment=1]
Burada dikkatimiz çeken şey petrol istasyonları bizdeki gibi büyük değil ,bir binanın altındaki dükkanda 2-3 pompa hepsi bu
[attachment=2]
ve LPG yani gas diyorlar yaygın değil.İlk bulduğumuz gas istasyonda boşalmış olan depomuzu 18 euroya dolduruyor selaniğe (thesselaniki)doğru devam ediyoruz.Yolda 2 radara rastlıyoruz ama sağolsun karşıdan gelen yunanlı şoför kardeşler selektör yapıp bizi uyarıyorlarAksam saat 9 gibi www.couchsurfing.com dan tanışıp misafir olacağımız yunanlı ailenin evini arıyoruz.Ülkeler farklı,şehirler farklı,yazılar farklı olunca evi bulmak biraz zor oluyor tabikide.Bir sokakta dönüp durduğumuzu gören motorlu bir yunanlı kardeş akdeniz sıcakkanlılığını göstererek bizi adrese teslim ediyorYunanlı aile kapıda bizi karsılayıp biraz hoşbeşden sonra gümrükten aldığımız türk sarabını çam sakızı coban armağanı misali veriyoruz ellerine,evin hanımı anastasia bunun altında kalır mı açsınızdır diyerek aksam yemekleri türlü getiriyor önümüze
[attachment=3]
biz türlüleri yerken evin beyi yorgos da uzoları kapıp geliyor.Yemekten sonra uzonun eşliğinde sıcak sohbet derken yatma zamanı geliyor, anastasia kalacağımız studio dairenin anahtarını verip kalinihta(iyi geceler)diyerek yatıyoruz.