basturk
Ana Kamp
- Mesajlar
- 30
- Tepkime Puanı
- 65
Bölüm 3 - Şehzadeler şehri Manisa.
Sabah erken saatlerde uyanıp yine yollara düştüm. Sanıyorum saat yedi civarında idi. Otoyoldan değil Akhisar üzerinden devam ettim. Yollardaki zeytin ağaçları çok güzeldi... Zeytin ağaçları arasında Akhisar'a doğru ilerledim. Akhisar yolun üzerinde olduğu için şehrin içine girdim ve iyi ki girmişim, küçük bir parkta oturup kahvaltı yaptım. Stadyumun hemen yanında, pazar sabahı sakinliği ile olacak kuşlar ötüşüyor, bir yandan da mahallenin horozu sabah oldu uyanın diye bağırıyor. Akhisar tarafımca çok sevildi ama merkeze gitmem gerekiyordu...
Manisa gezim iki aşamalı olacak, birincisi merkez ve onu artık tamamladık. İkincisi Kula ilçesinde bulunan kuladokya lakin harita üzerinde hesabıma göre Uşak ilinden oraya ulaşmak daha kolay olacak. Öyleyse ikinci aşama Kula, Uşak gezisinin sonunda olacak.
Manisa’ya varınca bir arkadaşım beni karşıladı. Yıllardır görüşmek kısmet olmadı lakin geçen on iki sene ardından, uzakta beni görünce hemen tanıdı, bende onu. Sarıldık... Yıllar ne çabuk geçmiş, geçiyor... Öyleyse zamanı iyi kullanmalı, daha çok gezmeli. Sağolsun Ali abi beni hızlıca parklar da gezdirdi.
Atatürk Kent Parkı ilk durağımız oldu. Oldukça sevimli olan bu parkta mini bir zipline varmış, yapmak istedik lakin şansımıza çalışmıyordu. Ardından Şehzadeler parkına uğradık, orası da oldukça güzeldi, masal bahçesi ve yanında bulunan müze görülmeye değerdi.
Seyfo meşhur imiş, yemeği seyfo da yedik ve Ağlayan kayaya doğru devam ettik. Oralarda kenti yukarıdan görme şansımız oldu. Ali abinin başka bir programı olduğu için ayrılmak zorunda kaldık lakin şehir hakkında oldukça fazla bilgi aldığım için ve yıllar sonra kendisi ile görüştüğüm için çok mutlu oldum.
Artık yalnız yürümeye başladım. Ağlayan kaya ararken yanlış yollara girmişim, gençlere sordum abi sen çok yanlış gelmişsin dediler. Kayayı buldum, meğer yanından geçmişiz.
Muradiye camisi önünde genç bir çocuk selfie yapmaya çalışıyor. Ben çekebilirim dedim, no Turkish dedi. Nerelisin dedim, Meksikalı çıktı. Biraz İspanyolca konuştuk, sanki kardeşini görmüş gibi sevindi. Ne arıyorsun burada dedim. Profilo da çalışıyor imiş, Meksika sevkiyatına bakıyormuş. Bu da ilginç bir not olarak burada kalsın. Çocukla neden fotoğraf çekilmedim bilmiyorum... Oysa kaleye birlikte gidelim demişti lakin ben oradan geliyorum dediğimde üzüldü. O benim geldiğim yöne, ben onun geldiği yöne yürüdük.
Sultan camisi de yakındı oraya da uğradım. Aslında şöyle Manisa Osmanlı da o kadar önemli bir şehir ki, siz nereye dönerseniz işte o yönde bir tarihi eser çıkıyor. Hepsini gezmek ve bulmak için değil bir gün belki bir hafta harcamak gerek.
Bedestenler, hanlar, müzeler pazar olduğu için kapalı idi. Hükmet konağı binası çok hoştu arkası da valilik olacak. Etrafında gezerken mutlu oldum ve Fatih kulesini aradım bayağı beş on dakika uğraştım. Çocuklara gençlere sordum, bilen çıkmadı... Sonunda buldum, üstünü branda ile kapatmışlar... Restore edilecek sanırım, çalışma varmış.
Oradan kalabalık caddelerde biraz yürüdüm, şehri tanımaya anlamaya çalıştım. İnsanları çok güzel soru sorunca nazikçe cevap alabiliyorsunuz, bu yönü çok hoşuma gitti. /100 Elektrikli otobüslerin olması çok güzeldi. Parklar da ücretsiz, demek belediye gerçekten çalışıyor. Şehrin bir sevdiğim tarafı ise her yerinde çeşme olması ve suyun içilebilir olması oldu. Çocuklar gibi çeşmeden su içmek çok keyifli oldu, çok sevdim.
Trafik kurallarına riayet edenler az... Hızlı araba sürenler bir hayli fazla lakin yol verende bir hayli çok lakin yayalar hiç riayet etmiyor. Kırmızı da geçen geçene... Bende büyük bir kavşakta kırmızı ışığı beklerken, orada bulunan gençler bana şöyle dediler "geçsene abi çok beklersin yoksa..." "geç geç korkma bir şey olmaz..." Bir şey olacağından değil gençler, bu bir saygı meselesi birinin geçme ihtimalini düşünerek, kimsenin hakkını yememe meselesi dedim. Sanırım beni anlamadılar fakat Tokyo da ara sokaklarda bile durup bekliyoruz, biliyoruz kimse gelmeyecek lakin gelirse bu saygısızlık olur. Bunu bizim gençlere nasıl anlatırım bilemedim.
Manisa oldukça güzeldi, hoş bir gün geçirdik. Sohbet ettik, gezdik, insanlara soru sorduk cevap bulduk. Bu yolculuğa küçük bir araba ile çıktım çünkü bu bir ön hazırlık. Arkadaşım John ile Kuala Lumpur da kahve içerken John bana arkadaşının Avustralya turundan bahsetmişti. 30.000 km tutacak ve bir Honda Jazz ile yapılacaktı ve o tur yapıldı. Bu da bizim Polo ile bir ön hazırlık aşamasında olduğumuz süreç çünkü John ayrıca şunları da eklemişti. Dört mevsimi olan muazzam bir coğrafya ve tarih ülkesinde yaşıyorsun, eğer bu turu yapabilirsen... Dünyanın her coğrafyasını geçebilirsin... Avustralya kıta yolculuğuna çıkabilir miyim? Onu zaman gösterecek... Öncesinde önümüzdeki turu bitirmeli fakat gittiğim her yol beni başka bir plana itiyor. Pandemi şartları azalırsa Nepal, Hindistan ve Sri Lanka turuna Ekim veyahut Kasım gibi çıkabilirim. Kıta turuna ise çokça zaman var, bu turun bitmesine bile çokça zaman var... Tüm dostlara selamlar ve sevgiler. Yarın kısmet olursa İzmir'e gideceğim ve oradan size merhaba diyeceğim.
Son düzenleme: