1.2 Tdi Polo İle 81 Günde Türki̇ye Turu! Tam 14.089 Km!

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan basturk Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 27
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 4,844
akhisar 1.jpg
akhisar 2.jpg

akhisar 3.jpg

manisa 1.jpg

manisa 2.jpg

manisa 3.jpg


Bölüm 3 - Şehzadeler şehri Manisa.

Sabah erken saatlerde uyanıp yine yollara düştüm. Sanıyorum saat yedi civarında idi. Otoyoldan değil Akhisar üzerinden devam ettim. Yollardaki zeytin ağaçları çok güzeldi... Zeytin ağaçları arasında Akhisar'a doğru ilerledim. Akhisar yolun üzerinde olduğu için şehrin içine girdim ve iyi ki girmişim, küçük bir parkta oturup kahvaltı yaptım. Stadyumun hemen yanında, pazar sabahı sakinliği ile olacak kuşlar ötüşüyor, bir yandan da mahallenin horozu sabah oldu uyanın diye bağırıyor. Akhisar tarafımca çok sevildi ama merkeze gitmem gerekiyordu...

Manisa gezim iki aşamalı olacak, birincisi merkez ve onu artık tamamladık. İkincisi Kula ilçesinde bulunan kuladokya lakin harita üzerinde hesabıma göre Uşak ilinden oraya ulaşmak daha kolay olacak. Öyleyse ikinci aşama Kula, Uşak gezisinin sonunda olacak.

Manisa’ya varınca bir arkadaşım beni karşıladı. Yıllardır görüşmek kısmet olmadı lakin geçen on iki sene ardından, uzakta beni görünce hemen tanıdı, bende onu. Sarıldık... Yıllar ne çabuk geçmiş, geçiyor... Öyleyse zamanı iyi kullanmalı, daha çok gezmeli. Sağolsun Ali abi beni hızlıca parklar da gezdirdi.
Atatürk Kent Parkı ilk durağımız oldu. Oldukça sevimli olan bu parkta mini bir zipline varmış, yapmak istedik lakin şansımıza çalışmıyordu. Ardından Şehzadeler parkına uğradık, orası da oldukça güzeldi, masal bahçesi ve yanında bulunan müze görülmeye değerdi.

Seyfo meşhur imiş, yemeği seyfo da yedik ve Ağlayan kayaya doğru devam ettik. Oralarda kenti yukarıdan görme şansımız oldu. Ali abinin başka bir programı olduğu için ayrılmak zorunda kaldık lakin şehir hakkında oldukça fazla bilgi aldığım için ve yıllar sonra kendisi ile görüştüğüm için çok mutlu oldum.
Artık yalnız yürümeye başladım. Ağlayan kaya ararken yanlış yollara girmişim, gençlere sordum abi sen çok yanlış gelmişsin dediler. Kayayı buldum, meğer yanından geçmişiz.
1f605.png
Manisa kalesine de uğradım lakin kalıntı halinde... Yinede görülmeye değerdi. Aşağıya doğru indim Ulu Cami önünden geçtim ama restorasyon vardı ve oradan Muradiye camisini ziyaret ettim. Görünce anladım ki, Mimar Sinan eseri, küçüktü ama güzeldi.

Muradiye camisi önünde genç bir çocuk selfie yapmaya çalışıyor. Ben çekebilirim dedim, no Turkish dedi. Nerelisin dedim, Meksikalı çıktı. Biraz İspanyolca konuştuk, sanki kardeşini görmüş gibi sevindi. Ne arıyorsun burada dedim. Profilo da çalışıyor imiş, Meksika sevkiyatına bakıyormuş. Bu da ilginç bir not olarak burada kalsın. Çocukla neden fotoğraf çekilmedim bilmiyorum... Oysa kaleye birlikte gidelim demişti lakin ben oradan geliyorum dediğimde üzüldü. O benim geldiğim yöne, ben onun geldiği yöne yürüdük.

Sultan camisi de yakındı oraya da uğradım. Aslında şöyle Manisa Osmanlı da o kadar önemli bir şehir ki, siz nereye dönerseniz işte o yönde bir tarihi eser çıkıyor. Hepsini gezmek ve bulmak için değil bir gün belki bir hafta harcamak gerek.
Bedestenler, hanlar, müzeler pazar olduğu için kapalı idi. Hükmet konağı binası çok hoştu arkası da valilik olacak. Etrafında gezerken mutlu oldum ve Fatih kulesini aradım bayağı beş on dakika uğraştım. Çocuklara gençlere sordum, bilen çıkmadı... Sonunda buldum, üstünü branda ile kapatmışlar... Restore edilecek sanırım, çalışma varmış.
Oradan kalabalık caddelerde biraz yürüdüm, şehri tanımaya anlamaya çalıştım. İnsanları çok güzel soru sorunca nazikçe cevap alabiliyorsunuz, bu yönü çok hoşuma gitti. /100 Elektrikli otobüslerin olması çok güzeldi. Parklar da ücretsiz, demek belediye gerçekten çalışıyor. Şehrin bir sevdiğim tarafı ise her yerinde çeşme olması ve suyun içilebilir olması oldu. Çocuklar gibi çeşmeden su içmek çok keyifli oldu, çok sevdim.

Trafik kurallarına riayet edenler az... Hızlı araba sürenler bir hayli fazla lakin yol verende bir hayli çok lakin yayalar hiç riayet etmiyor. Kırmızı da geçen geçene... Bende büyük bir kavşakta kırmızı ışığı beklerken, orada bulunan gençler bana şöyle dediler "geçsene abi çok beklersin yoksa..." "geç geç korkma bir şey olmaz..." Bir şey olacağından değil gençler, bu bir saygı meselesi birinin geçme ihtimalini düşünerek, kimsenin hakkını yememe meselesi dedim. Sanırım beni anlamadılar fakat Tokyo da ara sokaklarda bile durup bekliyoruz, biliyoruz kimse gelmeyecek lakin gelirse bu saygısızlık olur. Bunu bizim gençlere nasıl anlatırım bilemedim.

Manisa oldukça güzeldi, hoş bir gün geçirdik. Sohbet ettik, gezdik, insanlara soru sorduk cevap bulduk. Bu yolculuğa küçük bir araba ile çıktım çünkü bu bir ön hazırlık. Arkadaşım John ile Kuala Lumpur da kahve içerken John bana arkadaşının Avustralya turundan bahsetmişti. 30.000 km tutacak ve bir Honda Jazz ile yapılacaktı ve o tur yapıldı. Bu da bizim Polo ile bir ön hazırlık aşamasında olduğumuz süreç çünkü John ayrıca şunları da eklemişti. Dört mevsimi olan muazzam bir coğrafya ve tarih ülkesinde yaşıyorsun, eğer bu turu yapabilirsen... Dünyanın her coğrafyasını geçebilirsin... Avustralya kıta yolculuğuna çıkabilir miyim? Onu zaman gösterecek... Öncesinde önümüzdeki turu bitirmeli fakat gittiğim her yol beni başka bir plana itiyor. Pandemi şartları azalırsa Nepal, Hindistan ve Sri Lanka turuna Ekim veyahut Kasım gibi çıkabilirim. Kıta turuna ise çokça zaman var, bu turun bitmesine bile çokça zaman var... Tüm dostlara selamlar ve sevgiler. Yarın kısmet olursa İzmir'e gideceğim ve oradan size merhaba diyeceğim.


 
Son düzenleme:

Etiketler
izmir (2).jpg

izmir (1).jpg

izmir (3).jpg

izmir (4).jpg

izmir (6).jpg


Bölüm 4 - Canım İzmir
2764.png


Yoğun geçen günün ardından geç yazılan bir yazı...
Ardımda bıraktığım her şehir ve insan... Hepsi çok özleniyor ve özlenecek. Her gittiğim şehirde sevilen bir taraf, her gittiğin yolda bir öncekini anımsamak... Türkiye canım Türkiye...

Sabah erken kalmak yerine biraz geç kalktım... Evet evet bir parça tembellik... Geç dediysek öğlenden sonra değil... Saat yedi gibi idi lakin bir gözüm açık, diğeri kapalı... Saat sekiz gibi tam anlamı ile kalktım... Kahvaltı, hazırlık derken çıkışım saat dokuz oldu. Sabah kalktığımda, karşımda duran dağ... Manisa’yı sevmek için bir neden gibi karşımda duruyordu.
İzmir'e gelmek kolay oldu, halamın evinin önüne kadar sadece kırk km sürdü lakin halam altınolukta olunca planları değiştirmem gerekti. Bu yolculuk aslında şehirleri görme ve daha büyük bir yolculuğa ön hazırlık içindi lakin artık benim için anlamı daha büyük. Bu kadar çok sevildiğimi, bu kadar çok dost biriktirmiş olduğumu görme şansım oluyor.
Daha önce bahsetmiştim hava muhalefeti nedeniyle on gün kadar ertelenen bu gezinin ilk başlangıcında bir arkadaşım İzmirde bana eşlik etmek için izin almıştı. On gün gecikme sonunda ikinciye izin alan arkadaşımın ile bir iletişim sıkıntısı yüzünden günü birlikte geçiremedik lakin akşam kapısına dayandım ve kırk yıl hatırı olan kahveyi birlikte içtik.

Kardeşim günlük mü tutuyorsun, bu gezinin hikayesi nerede diye soran olacaktır.
1f605.png
Bir müsade, günlüğe devam ediyorum. Sevgili arkadaşım Mehmet Baran'a bulunduğum konumu haber verdim. İstersen olduğun yerden alalım dedi, estağfurullah ben geleyim dedim ve yanına gittim. Böylece İzmir programı başlamış oldu.

Benim arabam uzun bir yolculukta olduğum için artık iki kişi için bile elverişli değil, Mehmet abinin arabası ile yollara düştük. Öncelikle kendisine bir daha teşekkür ediyorum, işini gücünü bırakıp benimle tüm gün gezdi. Gezdi ama yolun sonunda oldukça yoruldu.
1f605.png
Gezmek güzeldir ama yorucudur ve ben her gün bu tempoda yürüyor ve geziyorum.
Güne Ekonomi üniversitesinin hemen yanında kahve içmekle başladık. Ardından inciraltına gittik, bir müze ziyaretim yine kapalı olması nedeniyle iptal oldu... İnciraltı çok güzel ve hoştu. İnsanın yürüyünce yürüyesi geliyor... Ardından Alsancak, arabayı park edip tramvay ile devam ettik.

Saat kulesi ardından Kemeraltında yürüdük... Sokaklar eski ziyaretlerime göre daha az kalabalıktı... Sanırım alışveriş merkezi kültürüne biraz yenik düşmüş bir durum lakin yinede kalabalıktı ve çok eğlendik.
Söğüş yeme kararı ardından meşhur olan Cimbom da söğüş yedik üstüne kızlarağası hanında soda ve kahve içtik. Hemen ardından vapur ile Karşıyakaya geçip oradan Pasaporta geri döndük. Mehmet abi sağolsun bomba yemeden olmaz dedi ve meşhur olan Çelebi ye gittik, kapı kuyruk...
1f605.png
Eee dedi buraya kadar geldik, artık bekleyeceğiz. Gerçekten dediği kadar varmış,
Deniz havası çok güzel geldi. Vakit dar olsa bile güzel bir program yaptık. Ardından Asansöre doğru uzandık, Asansör ile bir aşağı indik, bir yukarı çıktık. İzmirde araç park etmek biraz sıkıntılı... Neyse ki memlekete katma değer katan bu sevimli sanayici canım abimin neredeyse her sokakta bir tanıdığı var, selam vermemiz yeterli oldu. Ne hoş bir gündü, İzmir ne güzeldi... Hava güzel olunca İzmir daha bir yaşanası geldi.

Yalnız fuar alanı ise taşınmış, yeni alan sadece fuar adını taşıyor olmalı, ruhunu asla... Fuar ile ilgili bir gezimiz bu nedenle olmadı. Trafik çok akıcı bir şekilde devam ediyor bu nedenle İzmir daha da sevilesi. Aslında biriken bu dostluklara ne satırlar yazsam az, bu güzel şehire ne desem az. Bu akşam ki yazı maalesef kötü oldu çünkü şehir çok büyüktü ve beni yordu. Belki ilerleyen zamanda daha düzgün bir İzmir yazısı yazabilirim ve bunlarda not olarak kalır. Bu arada sevgili halamla da akşam olunca buluştuk.

Yarın ise bir il değil, iki ilçe olacak gibi duruyor. Kısmetse Selçuk (Efes) ardından ise Kuşadası... İzmirde şuan yağmur var lakin kim bilir, güneş bana yanlışlıkla göz kırpar ise çocukluğumun geçtiği Kuşadası plajında denize bile girebilirim. Tüm dostlara selam ve sevgiler.

 

sirince.jpg

efes.jpg

efes1.jpg

meryem ana.jpg

kusadasu.jpg


Bölüm 5 - Selçuk (Efes) - Kuşadası

Dün boyoz konusunu atlayınca, sabah İzmir'in boyozu bize geldi... Yanında yumurta yeniyor imiş aslında pek yumurta sevmem lakin boyoz ile çok güzeldi. İzmir'e sabah yağmur çilemekteydi, aklımdan geçen Selçuk yakın oraya da yağar mı?
Bunu görmek için Selçuk istikametine sürmek gerek, öyleyse sürelim... Artık gri tonlu otoyolları kullanmıyorum. Bir köy, bir ağaç, bir köpek ve belki yağmur altında tarlada çalışan işçiler... Bunları görmek için otoyolda olmamak gerek... Herkesin telaşı varmış gibi hızlı sürüyorlar, oysa herkes bir yere varacak...

Sahi neydi o yolun adı? Okulun adı? Hani şu Buca dan sonra Gaziemire doğru giderken kullandığımız, ormanlık ve yeşil yol... İzmir'in içinde böyle bir yol, yolun üstünde küçük bir köy... Otoyolda olsan görme şansın yok. Otoyolda olmamanın zorlukları da var... Öyle yerlerde radarlar var ki, girmemek için çok uğraşmak gerekiyor.
O güzel yoldan Aydın yoluna girdim. Torbalı istikametinde ilerledim hatta yakıt aldım. Sonra Selçuk... Ne güzel şehir Selçuk lakin belediyeye halen kırgınım... Belediyenin haberi yok ama olsun ben kırıldım... İlk durağım Şirince köyü, şirin bir köy lakin ticari... Kahvemi içip Artemis Tapınağına indim. Ardından Efes Antik Kenti...

Girişte Jandarma komutanı kimlik soruyor, gbt yapacak imiş... İçimden diyorum suçlu adam antik kent gezmeye gelir mi? Gerçekten gelir mi? Belediye otopark için 25 lira istiyor... Belediyeye kırgınlığım bu 25 lira mevzusu değil tabi... İkinci yirmi beş lira mevzusu... Ayrıca şirince yoluna bir çalışma yapmış, nereden gideceğiz belli değil.
Neyse efendim Efes Antik Kenti içinde gezmeye başladım. Bugün beşinci gün olmuş, hiç durmadan geziyorum. Sabah kalkıyorum, araba sürüyorum ve park edince hemen yürümeye başlıyorum... Dur durak yok... Bir yerde bünye bugün yavaş yürü demiş olmalı ve ağır ağır yürüdüm. Efes'e hayatım boyunca kaç defa gittim bilmiyorum lakin sayısını unuttuğum kadar çok... Ailem beni oraya çok sık götürürdü, alışkanlık olmuş benimde yolum düşünce muhakkak uğruyorum. Kentin belirli kısımlarında restorasyon hakim, gezmesi her zaman olduğu gibi keyifliydi. Arkamı kütüphaneye verip, çıkınca yokuşu güneş açtı... Açan güneşle biraz daha mutlu oldum ve yürüdüm.

Ardından Meryem Ana Evine çıktım. Yine jandarma kimlik istedi... Sonra yine belediye... Hani demiştim ya kırgınım, şu ikinci yirmi beş meselesi... Yerli yabancı diye turisti ayırdın onu anladık, ben aşağıya arabamı park ettim parayı aldın ve ben yukarı çıkınca arabamı park ederken benden yine para alıyorsun. Eskiden de böyleydi lakin belediye 25+25 alıp üstüne birde adam başı 15 lira giriş parası topluyor. Meryem Ana Evine girince ise bağış için istek var, belediye oranın bakımı için para vermiyormuş, bakım oraya aitmiş... Belediyeye kırgınım... Jandarmaya da öyle... Çıkarken gördüm, antik kent girişine radar koymuşlar efendim yola radar koyun anlarım... Antik kent gezmeye gelen insandan kimlik, gezmeye gelen insana tuzak gibi radar koymak nedir?
Baktım oralar çok karışmış, Göksel dedim belediye üstümüzden ceketi almadan Kuşadası'nda olalım. Sürdüm Kuşadasına doğru... Ne güzeldi palmiyeler... Kuştur yoluna arabayı park ettim, şortumu ararken baktım ki, güneş kaçıp gitmiş. Çocukluğumun plajına adım attım ama denize giremedim. Girerdim lakin ısınma problemi olacaktı, öyle ise hasta olmamak için girmemeli dedim. Arabayı merkeze doğru götürüp park ettim.

Yürüdüm Kuşadası'nda, güvercin adasından başlayarak, kervansaray a girdim. Sahilde yürüdüm... Kaybolmak istedim ama başaramadım. Çok güzel bir kent. Henüz sezonu değil, onun için çok sakin... Şuan bu yazıyı el heykeli ile güvercin ada arasında bir bankta oturmuş öyle yazıyorum. Hava çok soğuk değil, kahvemi yudumluyorum ve yazıyorum. Kuş adasında bulunmak hoştu, yıllar sonra yollar beni buraya getirmiş. Bazen diyorum ki, bazı yollar hiç bitmese ve hep gitsek...
Yarın Aydın... Aydın küçük gibi görünen lakin arkadaşımın, sevenimizin çok olduğu bir il. Bende hepinizi seviyorum, bende hepinize selam gönderiyorum. Yakında yine denizle kavuşacak olduğumuz günler yakın.

 

Ekli dosyayı görüntüle 639905
Ekli dosyayı görüntüle 639906
Ekli dosyayı görüntüle 639907
Ekli dosyayı görüntüle 639908
Ekli dosyayı görüntüle 639909

Bölüm 5 - Selçuk (Efes) - Kuşadası

Dün boyoz konusunu atlayınca, sabah İzmir'in boyozu bize geldi... Yanında yumurta yeniyor imiş aslında pek yumurta sevmem lakin boyoz ile çok güzeldi. İzmir'e sabah yağmur çilemekteydi, aklımdan geçen Selçuk yakın oraya da yağar mı?
Bunu görmek için Selçuk istikametine sürmek gerek, öyleyse sürelim... Artık gri tonlu otoyolları kullanmıyorum. Bir köy, bir ağaç, bir köpek ve belki yağmur altında tarlada çalışan işçiler... Bunları görmek için otoyolda olmamak gerek... Herkesin telaşı varmış gibi hızlı sürüyorlar, oysa herkes bir yere varacak...

Sahi neydi o yolun adı? Okulun adı? Hani şu Buca dan sonra Gaziemire doğru giderken kullandığımız, ormanlık ve yeşil yol... İzmir'in içinde böyle bir yol, yolun üstünde küçük bir köy... Otoyolda olsan görme şansın yok. Otoyolda olmamanın zorlukları da var... Öyle yerlerde radarlar var ki, girmemek için çok uğraşmak gerekiyor.
O güzel yoldan Aydın yoluna girdim. Torbalı istikametinde ilerledim hatta yakıt aldım. Sonra Selçuk... Ne güzel şehir Selçuk lakin belediyeye halen kırgınım... Belediyenin haberi yok ama olsun ben kırıldım... İlk durağım Şirince köyü, şirin bir köy lakin ticari... Kahvemi içip Artemis Tapınağına indim. Ardından Efes Antik Kenti...

Girişte Jandarma komutanı kimlik soruyor, gbt yapacak imiş... İçimden diyorum suçlu adam antik kent gezmeye gelir mi? Gerçekten gelir mi? Belediye otopark için 25 lira istiyor... Belediyeye kırgınlığım bu 25 lira mevzusu değil tabi... İkinci yirmi beş lira mevzusu... Ayrıca şirince yoluna bir çalışma yapmış, nereden gideceğiz belli değil.
Neyse efendim Efes Antik Kenti içinde gezmeye başladım. Bugün beşinci gün olmuş, hiç durmadan geziyorum. Sabah kalkıyorum, araba sürüyorum ve park edince hemen yürümeye başlıyorum... Dur durak yok... Bir yerde bünye bugün yavaş yürü demiş olmalı ve ağır ağır yürüdüm. Efes'e hayatım boyunca kaç defa gittim bilmiyorum lakin sayısını unuttuğum kadar çok... Ailem beni oraya çok sık götürürdü, alışkanlık olmuş benimde yolum düşünce muhakkak uğruyorum. Kentin belirli kısımlarında restorasyon hakim, gezmesi her zaman olduğu gibi keyifliydi. Arkamı kütüphaneye verip, çıkınca yokuşu güneş açtı... Açan güneşle biraz daha mutlu oldum ve yürüdüm.

Ardından Meryem Ana Evine çıktım. Yine jandarma kimlik istedi... Sonra yine belediye... Hani demiştim ya kırgınım, şu ikinci yirmi beş meselesi... Yerli yabancı diye turisti ayırdın onu anladık, ben aşağıya arabamı park ettim parayı aldın ve ben yukarı çıkınca arabamı park ederken benden yine para alıyorsun. Eskiden de böyleydi lakin belediye 25+25 alıp üstüne birde adam başı 15 lira giriş parası topluyor. Meryem Ana Evine girince ise bağış için istek var, belediye oranın bakımı için para vermiyormuş, bakım oraya aitmiş... Belediyeye kırgınım... Jandarmaya da öyle... Çıkarken gördüm, antik kent girişine radar koymuşlar efendim yola radar koyun anlarım... Antik kent gezmeye gelen insandan kimlik, gezmeye gelen insana tuzak gibi radar koymak nedir?
Baktım oralar çok karışmış, Göksel dedim belediye üstümüzden ceketi almadan Kuşadası'nda olalım. Sürdüm Kuşadasına doğru... Ne güzeldi palmiyeler... Kuştur yoluna arabayı park ettim, şortumu ararken baktım ki, güneş kaçıp gitmiş. Çocukluğumun plajına adım attım ama denize giremedim. Girerdim lakin ısınma problemi olacaktı, öyle ise hasta olmamak için girmemeli dedim. Arabayı merkeze doğru götürüp park ettim.

Yürüdüm Kuşadası'nda, güvercin adasından başlayarak, kervansaray a girdim. Sahilde yürüdüm... Kaybolmak istedim ama başaramadım. Çok güzel bir kent. Henüz sezonu değil, onun için çok sakin... Şuan bu yazıyı el heykeli ile güvercin ada arasında bir bankta oturmuş öyle yazıyorum. Hava çok soğuk değil, kahvemi yudumluyorum ve yazıyorum. Kuş adasında bulunmak hoştu, yıllar sonra yollar beni buraya getirmiş. Bazen diyorum ki, bazı yollar hiç bitmese ve hep gitsek...
Yarın Aydın... Aydın küçük gibi görünen lakin arkadaşımın, sevenimizin çok olduğu bir il. Bende hepinizi seviyorum, bende hepinize selam gönderiyorum. Yakında yine denizle kavuşacak olduğumuz günler yakın.

Okuyarak takibe devam ediyoruz efendim. Elinize sağlık.
 

Meryem ana girişinde o geniş otopark alanına girdiğimizde gişeden 25 TL otopark parası ve kişi başı 15 TL alıyorlardı ,siz nasıl ikinci kez para kaptırdınız anlayamadım.
Köprünün ortasınada gişe koyun diyen adam mı oranın belediye başkanı oldu?

Gezi ve yazınızı İlgi ile takip ediyorum.

Mini uyarı: "Lakin" i çok sık kullanıyorsunuz.
 



Okuyarak takibe devam ediyoruz efendim. Elinize sağlık.
Çok teşekkür ediyorum, selam ve sevgiler.

Meryem ana girişinde o geniş otopark alanına girdiğimizde gişeden 25 TL otopark parası ve kişi başı 15 TL alıyorlardı ,siz nasıl ikinci kez para kaptırdınız anlayamadım.
Köprünün ortasınada gişe koyun diyen adam mı oranın belediye başkanı oldu?

Gezi ve yazınızı İlgi ile takip ediyorum.

Mini uyarı: "Lakin" i çok sık kullanıyorsunuz.
Merhaba, Efes otoparkında 25 TL ödüyorsunuz, yukarıya çıkınca ayrıca otopark ve giriş parası almaları bana yersiz geliyor. Toplam olarak 50 TL alsın ve Meryem anaya girebilirsin desin ama sürekli olarak fiş kesmek daha cazip sanırım. Şirince içerisinde araba park etmeye yer bulmakta zor, orada da sürekli olarak paralı parklar mevcut, böyle bir yolculuğa çıkan biri için park paraları elbette çok mühim değil fakat toplamda maliyeti yükseltiyor.

Takibiniz ve değerli yorumlarınız için çok teşekkür ediyorum. Uyarınız dikkate alınacaktır. Bu paylaştığım yazılar gezi anında özellikle akşamları boş vakitlerde yazmaya çalıştığım yazılardır, sabah arabayı kullanıp, devamında gezip ve akşam yine arabada uyumak inanın sizi öyle yoruyor ki, lakinlere, fakatlara dikkat edecek gücünüz kalmıyor. :smiley: Vakit bulabilirsem bu geziyi bir kitap haline getirmek fikrindeyim, uyarınızı kitap üzerinde değerlendireceğim. Bu gezinin ikinci bölümü, bot ile Türkiye kıyıları hazırlığına ise bu kış Mısır gezimden sonra başlamak niyetindeyim.

Görüşmek dileği ile, sevgiler.
 

Çok teşekkür ediyorum, selam ve sevgiler.

.... Bu gezinin ikinci bölümü, bot ile Türkiye kıyıları hazırlığına ise bu kış Mısır gezimden sonra başlamak niyetindeyim.

Botla sahilleri gezmek derken motorsuz değildir herhalde,
Araçların giremeyeceği dolayısıyla kirletilmemiş bakir sahiller bulmanın keyfine doyamayacaksınız.
Bunun planlamasınıda bir ara buradan paylaşırmısınız.
 

Botla sahilleri gezmek derken motorsuz değildir herhalde,
Araçların giremeyeceği dolayısıyla kirletilmemiş bakir sahiller bulmanın keyfine doyamayacaksınız.
Bunun planlamasınıda bir ara buradan paylaşırmısınız.

Yolculuğun rotası hazır, memnuniyetle kısa bilgi vermek isterim. Hazırlık süreci başladığında, burada başka bir başlık altında süreci ve gelişmelerini paylaşırız.

Bahsettiğiniz üzere motorsuz bir gezi ancak kano ile mümkün olabilir fakat çok zaman alacağı için birinci tercihimiz olmadı. Türkiye kıyıları düşüncemi bir çok deniz vasıtası ile düşünsem bile son kararım bir bot oldu. Bunun nedeni kıyılara bir botun daha kolay yanaşması ve karaya çekilmesi ve nakliyesinin ise daha basit olmasıdır.

Yolculuk bir parça zorlu olacak çünkü kısa bir bot ile bu yolculuk gerçekleşecek, 2.90 - 3.10 gibi fiber tabanlı ve 6 beygirlik bir motor düşünüyorum. Bu kombinasyon oldukça hafif olacağı için botu kıyıya çekmek çok kolay olacak ve konaklama kısmını sahillerde yapacağım.

Yolculuk planlaması şu şekilde;

Saros körfezinden başlayarak (Yunanistan Sınırı), Çanakkale boğazına girerek, Tekirdağ sahil şeridini takip edecek ve İstanbul boğazını geçtikten sonra İğneada istikametine döneceğim. Bulgaristan sınırına ulaştığımda ilk etapta Trakya yarımadasını tamamı ile bitirmiş olacağım.

İğneada ardından Hopa'ya kadar ilerleyecek (Gürcistan sınırına ulaşacağım) Hopa ardından ne kadar vaktimiz olduğuna bakacak orada Van gölü için karar vereceğim. Eğer vakit uygun ise botu muhtemel olarak otobüs altında Van gölüne götürmek mümkün olacaktır. Van, Gevaş, Tatvan, Ahlat, Adilcevaz ve Erciş yaparak Van gölünün tamamını gezdikten sonra botu tekrar İskenderun'a nakiye edeceğim.

Buradan Hümeyra plajından başlayacağım çünkü Suriye sınırına en yakın bölge buralar, Akdeniz ve Ege kıyılarını yavaş yavaş ilerledikten sonra Çanakkale boğazı önünde kalan vakit ve enerjime bakacağım, eğer vakit, nakit ve sağlık durumum el verir ise bu sefer boğazdan içeri girerek Marmara denizinin diğer hattını gezerek devam edeceğim.

Ön görülen plan bu şekildedir, bot tercih edilmesinin nedeni nakliye, düşük maliyet, pratik olarak tek başına kıyıya alınabilmesi ve buna benzer bir çok etkendir.
 

Yolculuğun rotası hazır, memnuniyetle kısa bilgi vermek isterim. Hazırlık süreci başladığında, burada başka bir başlık altında süreci ve gelişmelerini paylaşırız.

.......

Yolculuk bir parça zorlu olacak çünkü kısa bir bot ile bu yolculuk gerçekleşecek, 2.90 - 3.10 gibi fiber tabanlı ve 6 beygirlik bir motor düşünüyorum. Bu kombinasyon oldukça hafif olacağı için botu kıyıya çekmek çok kolay olacak ve konaklama kısmını sahillerde yapacağım.


Ön görülen plan bu şekildedir, bot tercih edilmesinin nedeni nakliye, düşük maliyet, pratik olarak tek başına kıyıya alınabilmesi ve buna benzer bir çok etkendir.

Çok zor ve yorucu yolculuk olacağı belli fakat o kadarda keyif veren gezi olacak.Hayırlı olsun.

Botla gezerken özellikle karadenizin dalgalarına, denizin hava şartlarına,kıyıdan dolaşırken gizli sığ kayalıklara aşırı dikkat etmelisiniz dememe gerek yok sanırım.
Telefonunuza deniz haritaları uygulamasını da indirmeyi de unutmayın.
Son olarakta can yeleğiniz sürekli üstünüzde olmalı diye hatırlatma yapayım.
Temiz su sorunu içinde mini arıtma cihazlarının bulunmasıda çok yararlı olacaktır.

Doğada kullanılacak Arıtma cihazları için bilgi veren site linki

Bizlerede değişik bir alternatif sunmuş olacağınız içinde şimdiden teşekkür ederim

 

Buradan Hümeyra plajından başlayacağım çünkü Suriye sınırına en yakın bölge b

Çok zor ve yorucu yolculuk olacağı belli fakat o kadarda keyif veren gezi olacak.Hayırlı olsun.

Botla gezerken özellikle karadenizin dalgalarına, denizin hava şartlarına,kıyıdan dolaşırken gizli sığ kayalıklara aşırı dikkat etmelisiniz dememe gerek yok sanırım.
Telefonunuza deniz haritaları uygulamasını da indirmeyi de unutmayın.
Son olarakta can yeleğiniz sürekli üstünüzde olmalı diye hatırlatma yapayım.
Temiz su sorunu içinde mini arıtma cihazlarının bulunmasıda çok yararlı olacaktır.

Doğada kullanılacak Arıtma cihazları için bilgi veren site linki

Bizlerede değişik bir alternatif sunmuş olacağınız içinde şimdiden teşekkür ederim

Elbette her yolculuk zorlu ve yorucu, ilk etap karadan Türkiye yolculuğu bile zorlu idi çünkü 81 gün hem araba idare edip, hem durmadan gezmek inanın oldukça zor.

Karadeniz mayıs ve haziran aylarında özellikle sabah saatlerinde genelde sakin olur, Akdeniz bir parça daha zorlayıcı bir denizdir. Yıllardır denizin üstünde hatta içinde olan biri olarak oluşabilecek hava şartlarını ve olumsuz durumları önceden tahmin etme durumundayım fakat denizin şakası elbette yoktur.

Telefona navigasyondan ziyade muhtemelen Garmin Striker gibi bir navigasyonu botta bulundurabilirim. Ekipman önerileriniz varsa elbette değerlendirmek isterim.

Açık deniz yüzücüsü olarak uzun saatler kulaç atabilir ve su üzerinde kalabilirim fakat can yeleğini muhakkak üzerimde bulunduracağım, bunun nedeni ise sıcak havalar, yorgunluk, sürekli küçük bir taşıt üzerinde zorlu koşullarda gitmek gibi etkenler bünyeyi kötü etkiyelebilir ve bayılma durumları olabilir, eğer bayılır ve suya düşerseniz ne kadar iyi yüzdüğünüzün bir önemi yoktur. Can yeleği muhakkak olacaktır.

Sık sık yakıt alınacak, liman ve şehirlere girilecek. Artık hemen her yazlık bölgede marketlerde var, bu nedenle su problemi çekeceğimi düşünmüyorum çünkü kıyılara yakın olacağız.

Aklınıza gelen, değişik önerileriniz, ekipman önerileriniz olursa lütfen yazınız. Bu büyük bir yolculuk olacak ve her türlü bilgiye ve düşünceye açık olmalıyız. İlginiz ve takibiniz için teşekkür ederim, selamlar ve sevgiler.
 



......

Aklınıza gelen, değişik önerileriniz, ekipman önerileriniz olursa lütfen yazınız. Bu büyük bir yolculuk olacak ve her türlü bilgiye ve düşünceye açık olmalıyız. İlginiz ve takibiniz için teşekkür ederim, selamlar ve sevgiler.

Denizle tek ilgim yüzmek ve zaman zamanda klasik tekne turlarından öteye gitmedi.
Bu nedenle size ekipman önerme bilgisine sahip değilim maalesef.
 

Merhaba dostum.
Ben de bu yaz araba ile (arabada uyuyarak) Türkiye turuna çıkmayı düşünüyorum.
Aracı düzenleme ve yanımıza almamız gereken malzemeler; gece aracı park ederken nereleri seçmeli/seçmemeli gibi konularda da tavsiyelerinizi bekliyoruz.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,743
Mesajlar
1,523,046
Kayıtlı Üye Sayımız
166,559
Kaydolan Son Üyemiz
Sercantetik

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst