Merhaba Arkadaşlar,
Forumda çekme karavan deneyimlerimizi paylaşmak adına daha önce benzer bir forumda yazdığım "sahip olduğum otomobil-karavan ikililerine ait teknik bilgi ve deneyimlerimi" burada tekrar veriyorum :
"
......
Benim 1994 yılından beri 3 farklı karavanım ve bu karavanları çeken 3 farklı otomobilim oldu. Aynı karavanı 2 farklı araçla çektiğiniz zaman araçlar arasındaki farkı, aynı araçla 2 farklı karavanı çektiğiniz zaman da karavanlar arasındaki farkı daha iyi anlayabiliyorsunuz.
İlk aracım 1981 model (110 HP/140 Nm tork) Audi 80 GLE idi. Bu araçla 2 yıl boyunca 1991 model 750kg 430 Can karavanı çektim. Karavancılığa yeni başlamış biri olarak bir çok şeyi bu ikili de öğrendim. En çok "arkada karavan gezinmesini" bu ikilide yaşadım. Ancak bunun sebebinin aracın zayıf amortisörleri ve yanlış karavan yüklemesi olduğunu anlamam epey zaman aldı. Motora sibop ayarı, arka amortisörlerin değişimi ve karavanı doğru yükleme ardından karavan çekmek çok daha kolaylaşmıştı. Karavan ise çok büyük olmamakla beraber 2 yaşında oğlum eşim ve bana yetiyordu. (Ayakları indirip kaldırmak insanı ter içinde bırakır, öndeki küçük joker teker hem zor kalkıp iner hem de kuma saplanırdı, içi basit ama mobilyaları sağlamdı).
[attachment=1]
Can karavanı takip eden 4 yıl boyunca ikinci aracım olan station kasalı, otomatik vitesli Opel Rekord 2,2 İ (115 HP, 182 Nm tork) ile çektim. Ağırlık ve motor hacmi ile bu araç karavan çekimini çok daha kolay bir hale getiriyordu. Ayrıca otomatik vitesin getirdiği konfor ve güvenlik de çok rahatlatıcıydı. Arka amortisörlerindeki yükseklik ayarlama özelliği sürüş güvenliğini çok olumlu etkiliyordu. Araçta bir diğer özellik ise arkadan çekişli olmasıydı. Bu araçla en gevşek zeminli yolda bile olsa karavanlı/karavansız hiç bir zaman patinaj yapmadım. Daha önce Audi'yle bir seferinde gevşek zeminli bir yokuşta -karavan arkada- araba patinaja düşmüş ve kalkıncaya kadar lastikleri harab olmuştu. (Arabası önden çekişli olanları korkmasına gerek yok yalnızca bizim o zaman yaptığımız gibi fazla maceraya girmeyin yeter).
[attachment=2]
Sıra bu kez karavan değişimine gelmişti. Eşimin mutfağın ve genel olarak karavanın küçüklüğünden yakınması ve kızımın dünyaya gelmesi ile beraber daha büyük bir karavana ihtiyaç duymaya başladık. Bu kez içinde duş ve tuvalat de olsun istiyorduk. Neticede 2000 yılında aynı yıl yapılıp deprem endişesiyle evin önünde beklemiş ancak içinde hiç yatılmamış 525 saly lüx model bir karavan aldık. İç-dış görüntüsü ve verdiği konforuyla bir anda sınıf atlamış gibi hissetik kendimizi. Artan karavan ağırlığına rağmen (1000 kg) daha dengeli bir karavandı ve çekerken daha az yoruyordu. Eklediğim pek çok ilave özelliğe ve hacmi ile verdiği rahatlığa rağmen aldığım günden sattığım güne kadar "deprem dönemi karavanı" olduğunu hep hatırlattı bana.
[attachment=3]
2003 yılına geldiğimizde sıra tekrar araba değişimine gelmişti. Aslında Opel Rekord iyi bir karavan çekicisydi ama klima olmadığı için çoluk çocuk yolda bunalmamak için karavan yolculuklarını geceleri yapmaya başlamıştım. Bu da zaman zaman riskler oluşturabiliyordu. Bir seferinde gece önümdeki aracın çarpıp tam yolumun üstünde bıraktığı iri bir köpeğin cesedi önümde kalmıştı. Hızım 85-90 arasıydı. Manevra yapıp köpeğin kenarından geçmek karavanı devirmek anlamına gelecekti. Ben de tam ortaladım ve üzerinde geçtim. Dengemizi bozmadan geçmeyi başardık ama egsozumuz dağılmıştı. Gecenin bir vakti Polatlı'da tamirci bulup yaptırmış sonra devam etmiştik. Bir seferinde de gece son anda farkettiğim bir çuvalın üzerinden geçmiştim. Sanırım içinde sert bir şey yoktu, hasarsız geçmiştik o zaman. Gerçi insan araba değiştirmeyi kafasına koyunca bahane bulmak zor değil ama biz biraz da bu yönlerden değerlendirdik o tarihte. Alacağımız araç otomatik vitesli(daha az yoran ve daha konforlu), arkadan çekişli(patinaja düşmez), station(geniş hacimli yüklere uygun), klimalı ve mümkünse de dizel olmalıydı. 2 yıl aradıktan sonra biraz da borçlanarak 1991 model 300 dizel Mercedes aldık. Araba istediğimiz tüm özelliklere sahipti. Ayrıca Opelde manuel olan arka yükseklik ayarı bu arabada otomatikdi. Yani ne kadar yüklerseniz yükleyin, karavan arkadan ne kadar basarsa bassın araba -ve dolayısıyla karavan- yere paralel kalıyor ve sürüş güvenliği bozulmuyordu. Mercedesin ağırlığı Opele göre 300 kg daha fazlaydı ama 6 silindirli (113 HP/192 Nm tork) motora sahip Mercedes karavanla Opelden daha iyi performans veriyordu. Üstelik yüksek ağırlığı karavan çekerken daha dengeli bir sürüş sağlıyordu. Aracın performans ve motor soğutmasını etkilediği için klimayı karavan çekerken beklediğim kadar yoğun kullanamak mümkün olmuyor ancak yine de belli bir eğime kadar klimayı kullanabiliyorum.
[attachment=4]
Arabanın verdiği güven ve yeni karavanın geniş hacmine güvenerek bir de kayık ve motor aldık ve onu da yüklere ekledik. Kayık katlanabilir özelikte ilginç bir taşıt. İlk anda insan tereddüt yaşasa da bu kayık Göcek adalarına ailemi taşıyacak kadar performansa sahipti. Katlanabilme özelliği de kayığı karavancılar için ideal bir tercih haline getiriyordu.
(http://www.porta-bote.com/)
Kayığı karavanın üzerine yaptığım portatif bir üst bagaj ile taşıyordum. İndirip çıkarmak çok zor olmamakla beraber bağlamak için biraz uğraşmak gerekiyordu. Kayığı daha kolay taşıyabilme arayışları yeni karavanın ilk sinyalleriydi aslında. Çocuklar da büyümüşler ve yeni yatma düzenine ihtiyaç doğmuştu. Karavanı değiştirme konusunda eşimle mutabık kalınca 2005 sonbaharında yaptığım çizimlerle karavan imalatçılarını dolaşmaya başladım. Başoğlu firması kendi standart üretimlerinden çıkmak istemedi. Saly ve Erba karavan firmaları "yaparım" dedi ama ben tercihimi Erba'dan yana kullandım. Tek dingilli ve 550 cm boyunda tasarladığım bu karavan imalatla ilgili kısıtlar ve kulanım kolaylıkları dikkate alınarak 570 cm boyuna çıktı. Özellikleri ile oldukça konforlu bir karavan ancak çekebilmek için minimum benim sahibi olduğum gibi ağır ve güçlü bir araç gerekiyor.
2006 yılı martında teslim aldığım karavanla tatil hayalleri kurarken aracımzla ilgili ortaya çıkan bir sorun o yıl yeni yaptırdığımız karavan için "ev önü hapsi" anlamına geliyordu. Peki biz ne yapacaktık ? Yıllardır hemen tüm tatillerimizi karavanla gerçekleştiren bir aile olarak aklımıza gelen tek tatil türü yine kampçılıktı. Karavandaki tüm malzemelerin üzerine 2 tane de çadırı koyup bu kez küçük arabamız ve römorkumuzla Datçanın yolunu tuttuk. 1,6 litre Turbo dizel motorlu Golfümüz, tıka basa yüklediğimiz bagajı, üstten taşan römorku ve tavandaki kayıkla çok iyi bir performansla bizi götürüp getirdi. Ben de böylece Turbosu olan dizellerin römork çekerken daha az etkilendiğini görmüş oldum.
[attachment=5]
Devam edecek...
Forumda çekme karavan deneyimlerimizi paylaşmak adına daha önce benzer bir forumda yazdığım "sahip olduğum otomobil-karavan ikililerine ait teknik bilgi ve deneyimlerimi" burada tekrar veriyorum :
"
......
Benim 1994 yılından beri 3 farklı karavanım ve bu karavanları çeken 3 farklı otomobilim oldu. Aynı karavanı 2 farklı araçla çektiğiniz zaman araçlar arasındaki farkı, aynı araçla 2 farklı karavanı çektiğiniz zaman da karavanlar arasındaki farkı daha iyi anlayabiliyorsunuz.
İlk aracım 1981 model (110 HP/140 Nm tork) Audi 80 GLE idi. Bu araçla 2 yıl boyunca 1991 model 750kg 430 Can karavanı çektim. Karavancılığa yeni başlamış biri olarak bir çok şeyi bu ikili de öğrendim. En çok "arkada karavan gezinmesini" bu ikilide yaşadım. Ancak bunun sebebinin aracın zayıf amortisörleri ve yanlış karavan yüklemesi olduğunu anlamam epey zaman aldı. Motora sibop ayarı, arka amortisörlerin değişimi ve karavanı doğru yükleme ardından karavan çekmek çok daha kolaylaşmıştı. Karavan ise çok büyük olmamakla beraber 2 yaşında oğlum eşim ve bana yetiyordu. (Ayakları indirip kaldırmak insanı ter içinde bırakır, öndeki küçük joker teker hem zor kalkıp iner hem de kuma saplanırdı, içi basit ama mobilyaları sağlamdı).
[attachment=1]
Can karavanı takip eden 4 yıl boyunca ikinci aracım olan station kasalı, otomatik vitesli Opel Rekord 2,2 İ (115 HP, 182 Nm tork) ile çektim. Ağırlık ve motor hacmi ile bu araç karavan çekimini çok daha kolay bir hale getiriyordu. Ayrıca otomatik vitesin getirdiği konfor ve güvenlik de çok rahatlatıcıydı. Arka amortisörlerindeki yükseklik ayarlama özelliği sürüş güvenliğini çok olumlu etkiliyordu. Araçta bir diğer özellik ise arkadan çekişli olmasıydı. Bu araçla en gevşek zeminli yolda bile olsa karavanlı/karavansız hiç bir zaman patinaj yapmadım. Daha önce Audi'yle bir seferinde gevşek zeminli bir yokuşta -karavan arkada- araba patinaja düşmüş ve kalkıncaya kadar lastikleri harab olmuştu. (Arabası önden çekişli olanları korkmasına gerek yok yalnızca bizim o zaman yaptığımız gibi fazla maceraya girmeyin yeter).
[attachment=2]
Sıra bu kez karavan değişimine gelmişti. Eşimin mutfağın ve genel olarak karavanın küçüklüğünden yakınması ve kızımın dünyaya gelmesi ile beraber daha büyük bir karavana ihtiyaç duymaya başladık. Bu kez içinde duş ve tuvalat de olsun istiyorduk. Neticede 2000 yılında aynı yıl yapılıp deprem endişesiyle evin önünde beklemiş ancak içinde hiç yatılmamış 525 saly lüx model bir karavan aldık. İç-dış görüntüsü ve verdiği konforuyla bir anda sınıf atlamış gibi hissetik kendimizi. Artan karavan ağırlığına rağmen (1000 kg) daha dengeli bir karavandı ve çekerken daha az yoruyordu. Eklediğim pek çok ilave özelliğe ve hacmi ile verdiği rahatlığa rağmen aldığım günden sattığım güne kadar "deprem dönemi karavanı" olduğunu hep hatırlattı bana.
[attachment=3]
2003 yılına geldiğimizde sıra tekrar araba değişimine gelmişti. Aslında Opel Rekord iyi bir karavan çekicisydi ama klima olmadığı için çoluk çocuk yolda bunalmamak için karavan yolculuklarını geceleri yapmaya başlamıştım. Bu da zaman zaman riskler oluşturabiliyordu. Bir seferinde gece önümdeki aracın çarpıp tam yolumun üstünde bıraktığı iri bir köpeğin cesedi önümde kalmıştı. Hızım 85-90 arasıydı. Manevra yapıp köpeğin kenarından geçmek karavanı devirmek anlamına gelecekti. Ben de tam ortaladım ve üzerinde geçtim. Dengemizi bozmadan geçmeyi başardık ama egsozumuz dağılmıştı. Gecenin bir vakti Polatlı'da tamirci bulup yaptırmış sonra devam etmiştik. Bir seferinde de gece son anda farkettiğim bir çuvalın üzerinden geçmiştim. Sanırım içinde sert bir şey yoktu, hasarsız geçmiştik o zaman. Gerçi insan araba değiştirmeyi kafasına koyunca bahane bulmak zor değil ama biz biraz da bu yönlerden değerlendirdik o tarihte. Alacağımız araç otomatik vitesli(daha az yoran ve daha konforlu), arkadan çekişli(patinaja düşmez), station(geniş hacimli yüklere uygun), klimalı ve mümkünse de dizel olmalıydı. 2 yıl aradıktan sonra biraz da borçlanarak 1991 model 300 dizel Mercedes aldık. Araba istediğimiz tüm özelliklere sahipti. Ayrıca Opelde manuel olan arka yükseklik ayarı bu arabada otomatikdi. Yani ne kadar yüklerseniz yükleyin, karavan arkadan ne kadar basarsa bassın araba -ve dolayısıyla karavan- yere paralel kalıyor ve sürüş güvenliği bozulmuyordu. Mercedesin ağırlığı Opele göre 300 kg daha fazlaydı ama 6 silindirli (113 HP/192 Nm tork) motora sahip Mercedes karavanla Opelden daha iyi performans veriyordu. Üstelik yüksek ağırlığı karavan çekerken daha dengeli bir sürüş sağlıyordu. Aracın performans ve motor soğutmasını etkilediği için klimayı karavan çekerken beklediğim kadar yoğun kullanamak mümkün olmuyor ancak yine de belli bir eğime kadar klimayı kullanabiliyorum.
[attachment=4]
Arabanın verdiği güven ve yeni karavanın geniş hacmine güvenerek bir de kayık ve motor aldık ve onu da yüklere ekledik. Kayık katlanabilir özelikte ilginç bir taşıt. İlk anda insan tereddüt yaşasa da bu kayık Göcek adalarına ailemi taşıyacak kadar performansa sahipti. Katlanabilme özelliği de kayığı karavancılar için ideal bir tercih haline getiriyordu.
(http://www.porta-bote.com/)
Kayığı karavanın üzerine yaptığım portatif bir üst bagaj ile taşıyordum. İndirip çıkarmak çok zor olmamakla beraber bağlamak için biraz uğraşmak gerekiyordu. Kayığı daha kolay taşıyabilme arayışları yeni karavanın ilk sinyalleriydi aslında. Çocuklar da büyümüşler ve yeni yatma düzenine ihtiyaç doğmuştu. Karavanı değiştirme konusunda eşimle mutabık kalınca 2005 sonbaharında yaptığım çizimlerle karavan imalatçılarını dolaşmaya başladım. Başoğlu firması kendi standart üretimlerinden çıkmak istemedi. Saly ve Erba karavan firmaları "yaparım" dedi ama ben tercihimi Erba'dan yana kullandım. Tek dingilli ve 550 cm boyunda tasarladığım bu karavan imalatla ilgili kısıtlar ve kulanım kolaylıkları dikkate alınarak 570 cm boyuna çıktı. Özellikleri ile oldukça konforlu bir karavan ancak çekebilmek için minimum benim sahibi olduğum gibi ağır ve güçlü bir araç gerekiyor.
2006 yılı martında teslim aldığım karavanla tatil hayalleri kurarken aracımzla ilgili ortaya çıkan bir sorun o yıl yeni yaptırdığımız karavan için "ev önü hapsi" anlamına geliyordu. Peki biz ne yapacaktık ? Yıllardır hemen tüm tatillerimizi karavanla gerçekleştiren bir aile olarak aklımıza gelen tek tatil türü yine kampçılıktı. Karavandaki tüm malzemelerin üzerine 2 tane de çadırı koyup bu kez küçük arabamız ve römorkumuzla Datçanın yolunu tuttuk. 1,6 litre Turbo dizel motorlu Golfümüz, tıka basa yüklediğimiz bagajı, üstten taşan römorku ve tavandaki kayıkla çok iyi bir performansla bizi götürüp getirdi. Ben de böylece Turbosu olan dizellerin römork çekerken daha az etkilendiğini görmüş oldum.
[attachment=5]
Devam edecek...