Ynt: Tralleis Kamper ile Akyaka-Hisarönü-Datça
İkinci gün sonuna doğru dolan atıksu depomuzu boşaltmak için uygun bir yere gittik, ben depoyu boşaltırken eşim de biriken bulaşıkları yıkadı, dönüşte komşu kafeden temiz suyumuzu da tamamlayınca kampımıza aynı yerde devam ettik.Akşam dostlarımızla mehtap altında çaylı çiğdemli güzel saatler geçirdik. Önümüzde demirli yelkenlilerde yaşayanlar keyfimizi kıskanıp "neden biz de karavan almadık" diye dertlendiler ::lgh
Yine güzel ve serin bir uykuyla sabahı karşıladık. Geziye çıkarken eşim benden "deniz kıyısında uyumayı, denizi görerek uyanmayı ve kahvaltı yapmayı" istemişti. Tüm tatil boyunca sadece ilk gece bunu yerine getiremedim, ama diğer günlerde sanırım kendimi affettirdim :bow
Kahvaltı sonrası denize girip Palamutbükü'nden ayrıldık. Niyetimiz Knidos'a gitmek...
Yolda gördüğümüz badem ağaçlarından bir tanesini rahmetli dedem oraya dikmişti, biz de torunları olarak bir kaç tane badem hakkımızı tahsil ettik ::trm
Bademlerin dışı halen yeşil olmasına rağmen artık gevremiş bir kabuk halinde, kolaylıkla sıyrılıyor, içinden ise tazesi iç kabuğu kırılarak çıkartılıyor.
Badem bakınırken knidos yolunu ıskalayınca hiçbirimizin canı dönmeyi istemedi. Devam edip Mesudiye'ye gittik.
Mesudiye küçük bir yerleşim yeri sahili tamamen kafe-restoran ve beach club işgalinde. Sahil yolu iki aracın geçemeyeceği kadar dar. Müsait olan bir alana park edip denize girecekken yanımıza gelen bir bayan pansiyonlarına ait park yerinde olduğumuzu uzun kalacaksak ücret ödememiz gerektiğini söyleyince denize girip çıkacak kadar izin alıyoruz. Denizi güzel ve temiz. Antalya olimpos sahiline benziyor. Serinleyince ayrılıp sahill boyunca ilerliyoruz. Sol tarafta adını şimdi hatırlayamadığım başka bir koy daha var. Ama sıkış tepiş, duracak bir nokta bile yok. Adeta salı pazarındaymışız gibi. Bulduğumuz çıkışa kendimizi zor atıp kaçıyoruz...
Mesudiye genel görüntüleri...