Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan seyr-ü zafer Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 1,172
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 197,536
Ekli dosyayı görüntüle 54439 Foruma yeni üye oldum. Bir ay önce tamamladığım uzun soluklu seyahati paylaşmak istedim. Gezi rotası: İzmir, Ankara, Hatay, Suriye, Lübnan, Suriye, Ürdün, Mısır, Libya, Tunus, İtalya, Slovenya, Hırvatistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Makedonya, Yunanistan, İzmir. Karayoluyla ve yalnız gittim. Bu rota dahilinde spesifik sorularınız varsa cevaplayabilirim. Şimdilik az sayıda fotoğrafı yüklüyorum, yakın zamanda hikaye kısmını da yazacağım.
[attachment=1]
Mısır/Batı Çölü


[attachment=2]
Ürdün/Vadi Rum


[attachment=3]
Mısır/Sakkara


[attachment=4]
Tunus/Sahra Çölü


[attachment=5]
Mısır/Luxor/Krallar Vadisi
 

Etiketler
Foruma yeni üye oldum. Bir ay önce tamamladığım uzun soluklu seyahati paylaşmak istedim. Gezi rotası: İzmir, Ankara, Hatay, Suriye, Lübnan, Suriye, Ürdün, Mısır, Libya, Tunus, İtalya, Slovenya, Hırvatistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Makedonya, Yunanistan, İzmir. Karayoluyla ve yalnız gittim. Bu rota dahilinde spesifik sorularınız varsa cevaplayabilirim. Şimdilik az sayıda fotoğrafı yüklüyorum, yakın zamanda hikaye kısmını da yazacağım.
[attachment=1]
Mısır/Batı Çölü


[attachment=2]
Ürdün/Vadi Rum


[attachment=3]
Mısır/Sakkara


[attachment=4]
Tunus/Sahra Çölü


[attachment=5]
Mısır/Luxor/Krallar Vadisi
 


Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Libya'da Trablus'tan çölün derinliklerine Ghadames'e doğru yolalıyordum, gün bitmek üzereydi ve defalarca durup fotoğraf çekerek zaman geçirdiğimdem hedefe ulaşamamıştım. Önümdeki ve arkamdaki onlarca kilometre boyunca hiçbir yerleşim yoktu. Çöle doğru yolun yaklaşık 1 kilometre kadar uzağında ufak 2 baraka gördüm ve oraya yöneldim, zira kum fırtınasından dışarıda tek başıma çadır kurup yatmam imkansızdı, dışarıda gözümü dahi zor açabiliyordum. Barakanın içindeki divana uzanıp içimden" Oh ne güzel terk edilmiş ev buldum." derken iki saat sonra ufak bir koyun sürüsüyle çobanı geldi. Adı Cuma, Sudanlı. Birbirimizin dilini bilmiyorduk ama evrensel vücut diliyle kolayca iletişim kurduk. O bana çay ikram etti ben ona süt meyve ve konserve verdim, çok sevindi. Sabah güneş doğarken kalktığımda fotoğrafı çektim ve vedalaştık. O sürüsüyle vahaya ben Ghadames'e doğru yola koyulduk.
Gezgin ruhu başka birşey. :smiley:
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km


“Ben böyle bir yaşamı giderek daha çok özlüyorum şahsen.Emeklilik hayalleri olmayan beni, bunu andıran hayalleri kurarken bulmaya başladım yavaş yavaş...Emeklilik... Çünkü ancak o zaman özgür kalabiliyoruz tam olarak...”

“Çoğu zaman özlediğim bu sadeliğe birgün kavuşabileceğimi bilmeden tükeniyorum yavaş yavaş bende...Çoğumuz ne bugünümüzü istediğimiz gibi yaşayabiliyoruz ne de hayalini kurduğumuz ya da kurmadığımız herhangi bir şekil geleceğimize kavuşabiliyoruz.Ne yaptığımızı bilmeden hayatımızı yavaş yavaş tüketip gidiyoruz...”

“Bir Akdeniz köyünde, taştan tapılmış duvarlarıyla,mermer mozaik tabanlı, denizin engin ve çivit mavisini ayakları altına almış ön bahçesinde, çiçeklerin yeşerip sarmaşıkların sarkaçlardan sarktığı, kahvaltı masası ve çıtı pııtı minderli ferforje sandalyeleri gökyüzünün mavi kubbesince çerçevelenmiş ,kedilerin gölge altlarında gündüz uykusuna kıvrıldığı, küçük sade bir ev...”



Lizz,

Hayata dair bu kadar tespit yapabiliyorken ve üşenmeden cümleler kuruyorken, ömrünü boşuna geçirdiğini zannetmem, yalnız emekliliğin özgürlük getirmeyeceği kesin, yaşlanmak insanın özgürlüğünü de istekliliğini de azaltıyor, mevcut tatilleri blok şekilde alıp ertelemeden uzaklara gitmekte, ya da amacın dinlenmekse tenha diyarlarda pinek tatiller yapmakta fayda var. Kırkıma merdiven dayadığım bu günlerde, gidebildiğim mesafeler ve imkanlarım artsa da yine 25 yaşıma dönüp 10 beygirlik motorsikletimle çıktığım memleket turlarında yaşadığım heyecanı tekrarlamak isterdim, neyse işte, tükenişi durduramasam da, tükenirken mutlu kalmaya gayret ediyorum artık eskisinden daha fazla.

Taş ev projem vardı benim de. Bodrum’dan Gökova’ya Mazı, Çökertme, Ören üzeri bir sahil yolu gider, çoğu insan geçmemiştir. İşte o yolun Ören’den sonraki kısmı çok güzel. O arada denizi gören sırtlarda,yüksekte bir taş evim olsun isterdim. Benim ki hayalden öte hafif hafif para biriktirdiğim bir projeydi. Evin dış duvarları kesme değil şekilsiz gri taşlardan yapılacak, taşların arası silme derzle doldurulmayacak, kanallar bırakılacak, tüm pencereler ve ahşap zeminli terasa açılacak tavandan tabana sürgülü cam kapı çerçeveleri de ahşaptan yapılacak, masrafı azaltmak ve ahşabın ömrünü uzatmak için toz boya ve bezir yağı kullanılacak. Terasta sabit pergule ve çatı yerine, güneş gittikten sonra tamamen açılabilen bir tente olacak, daha da çok detayı var.

Şimdi artık tercihim değişti, seyahat etmek, bir yere sabitlenmekten daha cazip geliyor, oturduğum evi boyamıyorum bile, güzel görünmesin diye... Dilerim sen evine kavuşursun, bu arada taş ustası kalmamış memlekette, araştırmıştım, “Abi biz sadece bahçe duvarı örebiliriz, ev yapamayız.” demişlerdi.

Erkek egemen konumuza getirdiğin “kadın bakışı” için sağol.
Zafer aferim sana. Ne güzel düşüncelerin var imrendim doğrusu.
 



Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km



İnsanlığın geleceğe güzelliklerden çok çöp ve yokoluş bıraktığını görenlerdenim ben de ve ne yazık ki hiç yaşamadığım geçmişlere özlemim giderek artıyor. Gitmeyi planladığın yerlerin kaçmadığını, er geç görebileceğini söylemiştin ya, inan onlar da eski hallerinde kalmıyorlar, Ayder Yaylası 15 sene önce cennetti, şimdi turizm çöplüğü, İshak Paşa Sarayı etkileyiciydi, şimdi üzerinde plastik çatı var, öyle veya böyle zaman ve zihniyet herşeyi yıkıyor giderek daha da hızla. Eskiden insanlar estetik ve görkem uğruna ömürlerini vermişler, tek binayı, tek anıtı tamamlayabilmek için yıllarca uğraşmışlar, şimdilerde bunların restorasyonu bile doğru düzgün yapılamıyor. Bu yaz Van'a gittiğimde kalenin aşağısında arkeolojik kazı yapıyordu İstanbul Üniversitesi'nden bir grup, ekip başkanı merakla baktığımı görünce alana davet etti ve yapılanları detaylı şekilde anlattı, o arada kendisine kalenin restorasyonuyla ilgili sorular yönelttim, adamlar eski taş kaleyi neredeyse yıkıp yeniden yapıyorlar ve restore edilen bölüm uzaktan bozuk dişlerin arasındaki altın kaplama diş gibi sakil görünüyor. İşin aslını öğrendim, restorasyon planı akademik kurullardan çıktıktan sonra, uygulama müteahite veriliyormuş, bildiğin betonarme bina ustaları da tamiratı yapıyorlarmış.
Üniversite hayatım(yurt ve fakülte), 120 yıllık binalardan oluşan görkemli bir kampüste geçmişti(Boğaziçi), o süslü, asil taş binalarda yaşamak ve eğitim görmek okul aidiyetime ve sevgime ciddi katkı sağlamıştı. Bir pencere pervazı düşün, penceresi sürgülü yukarıya doğru açılıyor ve kocaman, dışına iki sandalye koyup geceleri Boğaz’ın ışıklarını ve geçen gemileri izlerdik, bahsettiğim yer balkon değil, pencere önü. Mimari inceliklerle dolu bir ortamda dört yılımı geçirdiğim için kendimi şanslı sayıyorum.
Bu arada Hasankeyf gezin kesinleşirse, fotoğrafını koyduğum çocuklar ve diğerleri kalem, defter ve saç tokası istemişlerdi, para değil malzeme istiyorlar. Yanında biraz hediye götürürsen onları çok mutlu edebilirsin, hangilerinin hakettiğini gözlerinden, tavırlarından ayırdedebilirsin kolayca, gittiğinde aramana gerek yok, zaten yanına geleceklerdir. Okuduğun ve not bıraktığın için sağol.
Zafer ne yüce gönüllü bir insansın sen öyle? Teşekkür ediyorum her şey için.
 


Zafer kefiye yakışmış. Yaser Arafat a benzemişsin. :smiley:

Teşekkürler gösterdiğin ilgi için. Arap ülkelerini gezerken renk renk örtüleri, gittiğim ülkenin bağlama tarzında takıyordum. O güneş altında cidden gerekiyor bu. Üzerini sürekli ıslatıyorsun, klima etkisi yaratıyor. Beyzbol şapkasıyla gezmek garip kaçacaktı sonuçta.

Tuhaftır, Türkiye'de bunu bağlayıp dışarıya çıktığımda tip tip bakıyorlar, birkaç kez laf da atmışlardı. Az kala başıma kötü işler geliyordu.
 





Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Mısır’ı huzurlu gezmek için öneriler.

Mısır diğer tüm Arap ülkeleri gibi elindeki imkan ve potansiyeli hakkıyla değerlendiremeyen bir memleket. Mevcutlar ve eksikler seksenli yıllarda Türkiye’nin kitle turizmini keşfedip bu alanda kendini geliştirmeye başladığı ilk dönemleri anımsatıyor, hem zihniyet olarak, hem de uygulamada. Turistik anlamda değerlendirilebilecek çok şey var, uçsuz bucaksız kumsallar, sıcak ve yağışsız hava, tertemiz deniz, su üstü ve sualtı aktiviteleri, dini ve etnik kültürel çeşitlilik, büyük uygarlıkların bıraktığı tarihi miraslar, rengarenk çöller, iyi niyetli ve sıcakkanlı insanlar, daha sayamadığım şeyler. Ancak, ülkedeki diğer tüm alanlarda hakim Arap kolektif karakteri turizm sektörünün de kaderini belirliyor. Hizmetlerin ve fiyatların standardı yok, herşey ite kaka yürüyor, yerel halk ülkelerini ziyaret eden yabancılardan para kazanmak istiyor, ama yatırım yapılmıyor, belli bir hizmet kalitesinde uzlaşılamıyor, herkes bildiğini okuyor, para kazanabilmek uğruna ezberlediği köhne yaklaşımları ve iletişim biçimlerini, uzun vadede kendisini ve çevresinde aynı işi yapanları zarara uğratacak şekilde sergiliyor. Turizmden para kazanan bu insanlar bir ortak akla ulaşsa, aynı turist sayısıyla iki kat gelir elde edebilirler. Tabii, söylediğim şey gerçekleşebilse turist sayısı da aynı kalmaz, katlanarak artar. Dünyanın farklı köşelerindeki tekdüze ve avuç kadar ülkelerin bile turizmden Mısır’a nazaran çok daha fazla para kazandıklarını bilmek onlar adına üzücü. Benim gibi maddi imkanları kısıtlı ve gittikleri ülkeleri oldukları gibi kabul edip, uyum sağlayarak dolaşanlar için çok büyük sorun değil belki, ama para sahibi ve konfor, düzen arayan turistler için bu ülkede bazı zorluklar mevcut, özellikle de mal ve hizmet alımlarında.
Turistik amaçlı yapılan hemen hemen tüm alışverişlerde, pazarlık etme gerekliliği var. Verilen fiyatı beğenmeyip, ağzınızı dahi açmadan dönüp gitmeye yeltendiğinizde bile, satıcı açısından pazarlık kendiliğinden başlıyor. Karşısında bu kadar isteksiz müşteriyi gören esnaf hemen “Sen ne kadar ödersin?” diye soruyor. İşte meselenin özü bu, aslında kontrol parayı ödeyecek kişide, ama bu durum pratikte, tecrübeli ve psikolojik baskı üstadı Mısır esnafı tarafından kolayca tersine çevrilebiliyor. Kazık yiyenler genelde doğu kültürlerindeki “pazarlık” kavramını pek bilmeyenler. Endüstrileşmiş ve kapitalist düzeni oturtmuş ülkelerde, üretilen mal ve hizmetlerin kalitelerine göre üç aşağı beş yukarı bir maliyet hesabı vardır, onun üzerine konan kar rakamı, nihai satış meblağını dağlar kadar değiştirmez. Örneğin Almanya’da veya Amerika’da bir yere taksiyle gidecekseniz ödeyeceğiniz para arabadan arabaya iki kat fark etmez, Mısır’da ise bu mümkündür, yolda durup, taksicilere fiyat sorduğunuzda hepsi ayrı rakam söyler, üstelik verilen fiyatların hepsi gerçeğinin misliyle fazladır. Hediyelik eşya satan dükkanlarda da benzer durumlar yaşanır, otellerde ve lokantalarda ise fiyatlar o kadar oynak değil, pazarlık payı yok ya da sınırlı. Tüm bu anlattıklarımdan Mısır esnafının sahtekar veya dolandırıcı olduğu sonucu çıkarılmasın. Sinsice ve zorla ticaret yapmaya çalışmıyorlar, tek yöntemleri var, onu uygulamakta diretiyorlar; fahiş fiyat söylemek. Tekrar vurgulamak isterim, o söylenen fiyatlar bile batı standartlarında fazla sayılmaz.
Mısır’a gidenler önceden az çok bu durumu bilirlerse, ülkede mecburen kurmaları gereken parasal ilişki eziyet olmaktan çıkar.
Örnek vermek gerekirse ben Kahire içinde ulaşımımı taksiyle sağlarken şöyle bir yöntem uyguladım. İlk binişimde yarım saat uğraşarak az sayıdaki taksimetreli taksilerden bulup, taksimetreyi açma şartıyla bindim. Böylelikle mesafeye göre ne kadar ücret ödeneceği ortaya çıktı. Daha sonraki seferlerde basit bir şehir haritası üzerinden gideceğim mesafeyi, bildiğiniz cetvel pergel hesabıyla kabaca ölçüp uzaklığı tespit ediyor ve çıkan rakamın ücretini biraz yukarı yuvarlayarak yola koyuluyordum. Taksiyi durdurup önce gideceğim yeri söylüyor sonra elimde o mesafe için ödeyeceğim parayı gösteriyordum. Adamların ezberi bozuluyordu tabii, önce biraz yüzleri asılıyor, sonra götürüyorlardı, ben aslında Mısırlının ödediği ücreti veriyordum. Kaleden otele dönerken hemen çıkışta bekleyen taksicilere fiyat sordum 50 Mısır Poundu dediler, yürümeye devam ettim hemen 30 Pounda düştüler, dönüp bakmadım bile. Caddeye çıkıp bir taksiyi durdurdum ve uygun gördüğüm ücreti gösterdim, sorunsuz geri döndüm. Ne kadar mı ödedim? 15 Pound..
Söylediğim gibi taksi, hediyelik eşya ve turistik hizmetler dışında eşit mal ve hizmete ödenen fiyatlar çok değişmiyor..

Mısır’da diğer hazırlıklı bulunulması gereken şey özellikle turistik kesimlerde sektörle bağlantısı olanların yanınıza gelip önce dostane sohbet etmeye başlaması, ardından size bir şeyler satmak üzere alıp götürmek istemesi. Gerçekten istemiyorsanız, kesin dille reddedin, en fazla üç tekrardan sonra gideceklerdir. Yine turistik bölgelerde başa sıklıkla gelen şey; çevrenizden istediğiniz yardım karşılığında bahşiş alma beklentisi var, bu açıkça söylense de söylenmese de beklenti var. Ben hak ettiklerini düşündüğüm insanlara sembolik bahşiş verdim, tatlı zorlama kıvamında dayatanlara para vermedim..

Benzer turist kazıklama eğilimi Türkiye’de de var doğrusu, sadece biz maruz kalmıyoruz. Gündüz vakti taksilerde gece tarifesi açılması, Kapalıçarşı gibi turist yoğunluğu fazla çarşılarda gelenlere satış yapabilmek için sıkı markaj uygulanması ülkemizde de gerçekleşen şeyler, o yüzden karşılaştığım koşulları yönetmekte pek zorlanmadım gezi boyunca.

Seyahatin tümünü düşündüğümde daha iyi anlayabiliyorum; Ortadoğu’dan Afrika’ya, oradan İtalya’ya, Balkanlara sıçramak mesafe ve iklim farklılıklarının da ötesinde zorluklar içeriyordu. Başta akla pek getirilmese de, kültürel farklılıklara uyum sağlama kabiliyeti yolculuğun gidişatını belirleyen en önemli etkenlerden biri haline geldi. Bizzat tecrübe etmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim; Türkiye’de büyükşehirde büyümüşseniz, büyürken memleketin her tarafını dolaşıp köylerindeki, kasabalarındaki hayatlara şahitlik etmişseniz, oraların insanlarıyla diyalog kurmuşsanız, dünyanın hiçbir köşesinde sırtınız kolay kolay yere gelmez, Msır’daki insanla da kaynaşırsınız, İtalya’daki lokantada oturup acemilik çekmeden yemek de ısmarlayıp yersiniz. Yunanlıyla da sohbet edecek konunuz, söylediklerini anlayacak kapasiteniz mevcuttur, Libya çöllerindeki köy kahvelerinde karşılaştığınız insanlarla da rahatlıkla iletişim kurarsınız..

Zafer çok güzel ve faydalı tespitler. Teşekkürler. Anlatım tarzın insanda aynı geziyi yapma isteğim uyandırıyor doğrusu.
 


Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Benim güzel feluccam.
O anda aklıma gelen şeyi teklif ettim patronları Zekeriya’ya. “Kayık gezintisini yarın yaparım, ama akşam yatacak yerim yok sizin feluccalardan birinde kalmak istiyorum.” dedim. Şaşırdı, durakladı, ardından kabul etti. Ömer’i döşek sermek için kayığa yolladı.


İşte budur.
 





Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Vietnam, Kamboçya ve Tayland'ı kapsayan birbuçuk ay süren geziden salimen döndüm. Seyahat yoğun ve güzel geçti, farklı diyarlar, insanlar ve tecrübeler...Vücudu getirdim de kalbim, kafam hala oralarda, bakalım nasıl normale döneceğim. Asya başlığında açacağım konuda bunları paylaşmaya çalışacağım. Bu konuyu takip eden, sürekli uğrayan ve not bırakan arkadaşlarıma haber vermek istedim...



Chiang Mai/Kuzey Tayland

[attachment=1]
Sonuçta o da bir tüylü kedi! Çok güzel.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,744
Mesajlar
1,523,066
Kayıtlı Üye Sayımız
166,559
Kaydolan Son Üyemiz
Sercantetik

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst