Ynt: Nerede Ne Yemeli ?
antakya'da yayınlanan Hataylife dergisinde iki yıla yakın zaman yerel restoranların beğendiğim yemeklerini "lezzete yolculuk" adı altında yazdım. Aşağıdaki yazı güzel ülkemden aklımda kalan unutamadığım lezzetlerin bir özeti idi buraya ekleyeyim dedim.
Damağımda Kalanlar: Tabak Tabak Türkiye Lezzetleri
Şubat 2010’da HatayLife dergisinin çıkış hazırlıkları yapıldığı günlerde İsmail Bey’le konuşurken o güne kadar zaman zaman farklı yerlerde yazdığım yazılardan aklımda kalanlardan hareketle dergi için gezi yazıları yazar mısınız diye bir teklif getirdi. Ben de karşı atak yapıp, dergiye her ay düzenli yemek ve yemek yenilecek mekan değerlendirmesi yazsam nasıl olur diye farklı bir teklif getirdim. Hemen gelecek hafta için derginin ilk sayısındaki yazıya konu olan Aktepe Lezzet Lokantasına gittik, sonraki yazılarımızda da izlediğimiz metodla yemeğimizi yedik, bize servis edilen yemekleri fotoğrafladık, yemek sonunda hesabımızı ödedik sonra senelerdir tanısam da Mehmet Amca’ya 10 dakika vaktiniz var mı diyerek oradaki masalardan birinde mekanla ilgili ayrıntıları not ettik. Gittiğimiz mekanda bize servis edilenler yazı yazılacağı bilinmeden vatandaş olarak gidildiğinde sizin de yiyeceğiniz yemeklerdi. Zaten bir kısım mekanlardan bazısı 17 yıllık müşterisi olduğum ve defalarda ziyaret ettiğim yerlerdi. Onyedisi Hatay’dan birisi Gaziantep’ten toplam 18 mekan yazdım. Bu mekanlarda hedef, mekanın kalitesinden ve genel olarak servis edilen tüm yemeklerin kalitesinden ziyade kendi ölçütlerimde “eşsiz ve özel” lezzete sahip en az bir yemek servis edilmesiydi. Tabi bir Antep’li olarak bu değerlendirmelerde damağımın daha iyi değerlendirdiğini düşündüğüm kebaplar başı çekti. Eşsiz tencere yemeklerine sahip Hatay Mutfağının bu örneklerinin Hatay’lıların yedikleri şekilde orijinal halleri ile sunulan bir mekanın ender bulunması gerçekten eksiklik. Hatay tencere yemeklerinin Hatay’lı olmayanların da yiyebileceği şekilde yumuşatılarak kaliteli ve hijyenik olarak hoş ve misafir ağırlanabilecek yerlerde sunulduğu mekanlar az da olsa şükür ki var. Hatay mutfağı ve restoran kültürünün vazgeçilmezleri mezeler konusunda ise standartlaşma ve lezzetlerin sabitlenmesi en azından malzeme kalitesinin bu şehrin yeme içme kültürünü oluşturan işletmelerce oturup konuşulması, tartışılması ve bu konuda en azından üniversitede bir araştırma merkezinin kurulması ve en kısa sürede bu konuda yarı bilimsel ama medyatik yanı ağır basan bir toplantının düzenlenmesi taraftarıyım.
Yakın zamanda Türkiye’nin en geniş katılımlı doğa sporları forumunda (
www.gezenbilir.com) “Türkiye’de bu 25 şeyi yapmadan göçüp gitmeyin” başlığına nazire olsun diye eklediğim 10 yerde yemek yemeden göçüp gitmeyin konusunu buraya taşımak istedim. Bu ay sabit bir mekanı yazmayıp son 20-25 senedir en az bir kez yemek yiyip hayran kaldığım damağımda kalan lezzetlerin sunulduğu mekanları isim ve ayrıntı vermeden sadece yemek adı ve sathi bir tarifle vereceğim. Ama emin olun oralara yolunuz düştüğünde o mekanları bulup o lezzetleri tattığınızda harcadığınız efora değecek. Hatta birçoğu sadece o lezzeti tatmak üzere tarif edilen yerlere gitmenize tek başına değecek lezzetler. Yemek programlarında keşfedilmiş, artık çok bilinen yerler haline gelmiş mekanlar bahsimizin dışındadır.
1. Antep’te Halil Usta’da kebabın keyfine varın, siz sadece bana sırayla tüm kebaplardan getirin diye talimatı verip sonrasını onlara bırakın. Sabah erkenden kalealtında cartlak kebabı yapmaya başlayıp sabah 7-8 gibi dükkanı kapatan ciğer kebapçısında ciğerle kahvaltı yapın. Sabah kalkamam derseniz Et balık kurumu yanındaki salaş dükkanlarda ciğer kebabı yiyin.
2. Bitlis’te çarşı içindeki büryancıda sabah 11 gibi koca bir tabak büryanı gövdeye indirin ya da sabah 5 gibi yine büryancılarda çıkan avşor çorbasını kaşıklayın. Eğer Bitlis’ten bu iki yemeği denk getirecek saatte geçemediyseniz oturup halinize ağlayın.
3. İğneada’da limanın arkasındaki tepedeki salaş balıkçıda eylül ekim gibi, teknelerin az önce getirdiği lüferlerden yapılan lüfer ızgarayı yiyin. Diğer aylar için lezzet garantisi yoktur.
4. Antep’te bir mahalle kasabının hazırladığı sarımsak kebabını (nisan sonundan mayıs sonuna kadar), soğan kebabını (kış aylarında), ya da orta yağlı koyun eti ile hazırlanmış Antep lahmacununu (malzemeye soğan koyarsa kasabı vurun, o lahmacunu da yemeyin) yiyin.
5. Maraş-Kayseri yolunda Döngel Mağaraları civarında salaş kamyoncu lokantalarında bulabildiğiniz en genç kuzu etinden yapılmış, yöreden toplanan odun ateşinde pişirilen pirzolanın tadına varın.
6. Erzurumda fırıncılık meslek yüksek okulunda yapılmış ekmekleri tadın ve “bu ekmek ise bize ekmek diye bugüne kadar sunulan mamüller ne” diye hayat muhasebenizi yapın. Yine Erzurumda koyun etinden yapılmış cağ kebabından patlayıncaya kadar yiyin. Belki Antakyalılar için künefenin yerini tutmaz ama kadayıf dolmasını gövdeye indirin.
7. Rize Kavrun Yaylasında yaylanın ortasındaki kahvehanede sabah 5 gibi çıkan poğaçalardan sıcakken yiyin.
8. Hala yapan bir yer bulup Samsun Vezirköprü’de sabah 5 gibi servis edilen etle yapılan paça terbiyeli çorbayı kaşıklayın. Öğle yemeğinde arabalarda satılan kuzu kızartmadan yarım kilo yiyin (bence en iyisi semaverciler çarşısının içindeki arabadan yiyin)
9. Antakya civarında özellikle Harbiye tarafındaki köylerde ya da Samandağ’ın köy kasaplarında kağıt kebabı yaptırıp, içinin malzemesini tamamen kasaba bırakıp, bulduğunuz ilk yeşillikte kağıt kebabını üzerine konulan pide, birkaç parça pişmiş domates ve acı biberle birlikte içselleştirin.
10. Çorumda Kaymakçı bölgesinde kuzu pirzola yapan yerlerden birinde bal ve kaymak üstüne her biri tek lokmalık pirzolaların tadına varın.
11. Yukarıda bahsedilenleri değil tatmak bahsini ilk kez duyuyorum diyorsanız zaten siz teorik olarak yaşamadığınızdan dert etmeyin sayfayı çevirince hepsi geçecek.