20 yıl kadar önce sahil doldurulmadan, çakıl taşları üzerindeki tahta masalarda, denizin şıpırtısı dostların kadeh seslerine, anason buğusu portakal çiçeği ve okaliptus kokularına, yakamozlar gözlerimizdeki pırıltıya eşlik ederdi Göcek'te.
Güneş bir başka doğar, rüzgar bir başka eserdi Göcek'te. Dağların arasına gizlenmiş bu saklı cennette bildiğimiz zaman ölçülerinin dahi dışında yaşardı insanlar. Okulda teneffüse çıkan çocuklar her daim önlük ceplerinde taşıdıkları oltalarla iskeleye hücum eder, balık tutarlardı. Burada zamanı, okulu ve dersleri unutan yumurcakları öğretmen gelip iskeleden toplardı.
Ne olduğunu anlayamadan buldozerler giriverdi sahile. Önce çirkin moloz, kaya, toprak yığınları, ardından beton.. Para birimi olarak Türk Lirası'nın Göcek'i terk ettiği yıllarda portakal bahçeleri yavaş yavaş yerini villalara, kesilen okaliptuslar da sözümona çevre düzenlemesi adı altında güdük palmiyelere bıraktı yerinı. Sağa sola yerleştirilen saksı içindeki begonviller, acem boruları marifeti gizlemeye yetmedi.
İlk kez 10 yıl kadar önce rastladım limanda yüzen patlıcan, domates, çürümüş sebze artıkları ve zifte bulanmış pet şişelere. Eski bir dostu, sevgilimi kaybetmiş kadar üzüldüm. Ağlamak istedim, Göcek'i bu hale getiren zihniyete olan öfkem acımı bastırdı, ağlamayı beceremedim.
İlk gençlik yıllarımın yarım kalan aşkıydı Göcek. Muhayyer kürdi makamında "Elbet bir gün buluşacağız" semai'mdi .. Ellerimin arasından ve dahi hayallerimden öylece sıyrılıp gidiverdi. Koynunda yatlar, katlar.. Zengin koca ümidiyle terkeden vefasız bir sevgili gibi.
Fiziksel ve ruhsal kirlenişinin boyutunu geçen yaz uğradığımızda iyice anladım. İskeleler ve sahil şeridi tamamen tel örgülerle çevrilmişti. Girişte kocaman bir yazı; "Parası bol olmayan, iskelede yatı bağlı olmayan giremez!"
Böyle yazmıyor tabi. Yazı benim hayal ürünüm. Ama algım kesinlikle doğru.
Bunun yerine tel örgüler üzerinde Turmepa'nın kocaman bir bez afişi; Alay eder gibi; "Denizler hepimizindir, denizlerimizi temiz tutalım" !!?...
Nah hepimizin!.. Sadece parası bol olanın. Oranın köylüsü olsanız bile ayağınızın ucunu dahi sokamazsınız denize.
Özel marinalarda bu durumu anlarım. Milyon dolarlık yatların arasına öyle her isteyen elini kolunu sallayarak giremez. Ama belediye sınırları içerisinde yer alan dahası yerleşim yerinin merkezinde sahil şeridinin halka tel örgülerle kapatılmasını anlayamıyorum. Bu vandallıktır, cahilliktir, öngörüsüzlüktür. Açık bir ayrımcılıktır. O tel örgülerin salt görünüm ve genel manzara açısından bile ne kadar çirkin olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Kendi yaşadığınız beldede kendi belediyenizin deniziniz ile aranıza tel örgü çektiğini düşünür bir. Denizi mahkumlar gibi tel örgüler, parmaklıklar arasından seyrediyorsunuz.
Akıl alır gibi değil. Ama daha da garibi, en başta karşı çıkması gereken yerli halkın buna karşı çıkmayışı.
Demek ki alan razı, satan razı.
Ulaşım da kolaylaştı. Dağı delip tünel yapmışlar. Daha kalabalık olursa ileride tel örgülere elektrik de verirler belki. Böyle başa böyle tarak!
Göcek'iniz size mubarek olsun! Ben bir daha uğramam. Aklımdan, fikrimden, kalbimden çoktan silip attım.
Bu vefasız sevgili zengin koca adayından hayır geleceğini sanıyorsa fena halde aldanıyor. Kirli emellere çoktan alet olmuş, hatta belki bir sonraki müşteriyi beklemekte!