.
Rant açısından haklısınız. Ben ilkokula giderken İstanbul, Bakırköy’de başlayıp, Maltepe’de biterdi. Şimdi haritaya baktım, Maltepe yakınlarında böyle bir yer, dediğiniz sebeplerden gerçekçi olmamalı.
Peki resmî kurumları bıraktık, karavancıların kendi sorunlarına ilgisizliğine ne demeli ?
Kimse darılmasın, bu başlıkta durumun ne olduğu veya neden çözüme varamıyacağı üzerine paylaşımlar gırla giderken, “Gelin beraberce…” cümlesiyle başlayan tek birine rastlanmamasının sebebi ne olmalı ?
Halbuki yazlıklar için kooperatifçilik geleneğimiz de var..
Hadi Maltepe etrafı zorlu, Karadeniz’e veya Düzce’ye doğru da mı hiç bir uygun alan yok ?
Burada birlik olunamamasını öncelikli nedenlerinden birisi zaten Türkiye'de karavancılık olgusunun pandemi ile birlikte birden insanların hayatına girmesi. 2 yılda karavan sayısı kaç misli arttır sayamıyorum bile. İkinci temel sebep ise karavancıların arkadasında durabilecek bir dernek olmaması. Tabii burada dernek tarafından bakarsak kimse üye olmak istemiyor, destek olmak istemiyor, aylık ücret aidat ödemek istemiyor. Kamp ve karavan derneğinin içeriğini bilmiyorum ama genel dernekçilik düzenini bildiğim için bunları yazıyorum. Yani dernekler birşey yapamıyor, hem kanunen hem de üye ve maddi bakımından desteksiz bırakılmış. Türkiye'de insanlar Avrupa'daki gibi değil. Örneğin İngiltere'de yaşadığım dönemden biliyorum ki orada helikopter ambulans için bile halk kendi arasında para topluyor. Halk bir gün bu ambulasın kendisine hizmet edebileceğini biliyor. Fakat Türkiye'de iş bu kadar basit değil. 80 sonrası gelişmelerin insanların topluluk bilinci ile hareket etmemesine katkısı büyük. Ayrıca derneklerde, yardım kuruluşlarında o kadar çok yolsuzluk oldu ki kimsenin bu kuruluşlara güveni kalmamış durumda. Ekonomik sıkıntılar başka bir boyutu. Ayrıca İstanbul gibi metropollerde insanlar o kadar çok zamanını işte ve işten eve yolda geçiriyor ki hayatta başka bir şeyle uğraşacak, bir derneğe üye olup katkı koyacak zaman kalmıyor. Tüm bu maddeleri topladığınızda insanlar sizin dediğiniz "Gelin hep beraber....." cümlelerini kuramıyor. Ayrıca karavancıların bile istekleri birbirinden çok farklı. O yüzden de toplu bir uzlaşma zor.
Önce teorik bir çerçeve çizmek lazım. Maltepe Park örneğindeki karavan durumu ile İstanbul'da karavancıların durumunu birbirinden ayırmak lazım. İstanbul'da yapılması gerekenleri ben olsam aşağıda yazacağım gibi sınıflara ayırırım.
1- Öncelikle benim gibi motokaravanını tek araç olarak kullanan insanların varlığı kabul edimeli. Bunun bir motorlu araç olduğu ve kamp yapmadığı halde trafikte kullanılabildiği anlaşılmalı ve buna göre otopark düzenlemeleri yapılmalı.
2- İstanbul'a karavanla gelen turistler için 3-4 günlük konaklama alanları yaratılmalı. Bunlar şehre ve ulaşım güzergahlarına yakın olmalı. Yani direk şehrin kalbinde olmasına gerek yok. Avrupa'nın bir çok kentinde olan Park & Ride noktaları gibi bir metro istasyonun yanına vs. yapılabilirler.
3- Çekme karavanı olan yada motokaravanı sadece tatilden tatile kullanan insanların karavan depolama sorunlarına çözüm üretecek uygun fiyatlı depolama yada uzun süreli park alanları yaratılmalı. Bunlar karavanlarında insanların yaşaması için değil tamamen park edil çıkmak üzere kurgulanmalı ve fiyatları uygun olmalı. Bu şekilde her köşe başında bir çekme karavan görmeyiz ve çekme karavan sahipleri de araçlarının çalınma korkusundan kurtulurlar.
4- Karavanlarını bir yere koyup (genellikle çekme karavanlar) burayı İstanbul'da ikinci bir ev, yazlık ev olarak kullanmak isteyen kişiler için kamp alanları geliştirilmeli. Zaten bunu özel girişimler, sermayesi ve girişimcilik kafası olan insanlar çok güzel yapıyor.
5- Şehir hayatının içerisinde bile olsa karavanda 7/24 yaşamak isteyen insanların varlığının kabul edilmesi bu kişiler için karavan yaşam alanlarının yapılması. Bu alanlarında yine bir raylı sistem ile entegrasyonu olduğu sürece şehrin içerisinde olması gerekmiyor.
Belki sizlerde bu gruplara ek yaparsınız ama Türkiye'de karavancı diyince benim aklıma gelen burada yazdığım, ihtiyaçları ve beklentileri birbirinden farklı 5 grup. Çözüm üretmek istiyorsak ilk başta bu grupları tespit etmek, ihtiyaçlarını anlamak, beklentilerini bilmek ve buna göre çözüm geliştirmek gerekir. Örneğin ben burada kendimi 1. gruba koydum. Zaten motokaravan kullanmamın temel nedeni bana her yerde her koşulda özgürlük sağlaması. Bu yüzden hem şehir içinde hem şehir dışında zaten kampa giren bir insan değilim. Aracımın fiziksel koşulları el verdiğince zaten insanların olmadıkları yerlere gitmeyi seçen bir insanım. Bu gün İstanbul'da dünyanın en iyi şehir kampingini yapsanız yine girmem. Ama aracımı şehir içinde trafik kurallarına göre özgürce kullanmak ve otoparklardan haksızlığa uğramadan yararlanmak isterim. Bu 5 gruptan bir başka insan ise karvanını çalınma korkusu olmadan düşük maliyetli bir park alanına koymak ister, başkası 7/24 güvenlikli yaşayacağı bir yer.
O yüzden öncelikli olarak bir kurum ya da kuruluşun öncülük etmesi ile bir karavan çalıştayı düzenlenmesi güzel olur. Bu gruplardan insanlar gelip isteklerini söyler. Ortaklaşmalar ortaya çıkar. 5 grup mu var, yoksa daha fazlamı ortaya çıkar. çalıştay raporu yayınlanır. Bu metin ile daha belirli istekler ile yerel yönetimin karşısına çıkabilir. İşte tam da bu noktada yazımın başına tekrar dönmenizi rica ediyorum. Bu koşullarda kim öncülük edecek? İşte asıl mesele burada.