Gelelim hikayeye.
Planımız sabah erken yola çıkıp kayınpeder ve kayın valideyi Ankara'ya düğüne yetiştirip, oradan Rıfat ve Hoca'ya selam verip yola devam etmekti, aracın son eksiklerini tamamlamak için hanımda bende sabaha kadar uyuyamadık zaten, saat 06-00 gibi anca yola çıkabildik, malum aracın daha ilk seferi, neresi kopacak neresi düşecek, ne bozulacak bunlarda önemliydi, üstelik diğer araçtan sökülme 105A lık bir sulu akümüz vardı ve zaman bulabilirsek akülerimizide tamamlamalıydık.
ve düğüne zar zor yetişebildik çünki Muğla yolunda yıllar süren otoyol çalışması hala bitmemişti ve uzun yolda süratimiz 10-20 km ler gibiydi, aracın ağırlığını henüz bilmiyorduk 75 lt su ile yola çıktık, ve Denizli yolunda ilk molamızı vererek kahvaltımızı yaptık, yol düzelmeye başlamıştı artık az az basabiliyorduk derken pilav döküldü molası verdik, anladıkki dolaba bir kilit lazımmış, lazımmışta sadece eksik o değilki dolap aklımıza gelsin, derken eksikleri anlaya anlaya Ankaraya yaklaşırken akü almayı planladığımız arkadaşı telf ile aradık, kendisi basit bir hesap yaparak oraya kaçta varacağımızı anlayınca " siz maden o kadar yoldan geliyorsunuz bekleyeyim bari " dedi, neyse sonuna gelmeden düğünü yakaladık, sonra arkadaşı aradım ve adresi alıp yanına gittik aküleri alacaz ama banka kartımı o acele ile yanıma almamış olduğumu orada farkettik, fakat saolsun güvene dayalı olarak aküleri vermekle kalmadı birde araca monte etti, oh artık rahattık, fakat saat gecenin bir vakti olmaya başlamıştı, Rıfat ve Hoca için baya geç olmuştu, ben Ankaranın o kargaşasında konaklayacak yer bulamadım ve 1-2 saat daha gidelim dedik. ve otoyolda kamyonların bol olduğu bir yerde konakladık, sabah ilk adres safranbolu idi ve macera başladı..
Araç tahminimden iyi çıktı, bunlar gerçekten hamal araçlarmış, işçiliğimde fena çıkmadı henüz dökülen veya kopan bir yer yok, yok diyorum çünki geçtiğimiz bir çok yol resmen Ay'ın yüzeyi gibiydi ve bunlarda sert, fazla esnemeyen araçlar.