Kamptaki Tehlikeler

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan abdüll Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 53
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 27,438
Kamptaki Tehlikeler

bazi arkadaslar bocek , kene vs gibi durumlar icin cadirin etrafina cember şeklinde kükürt döktüklerini söylemişlerdi
 

Etiketler
Ynt: Kamptaki Tehlikeler

haşmet' Alıntı:
benim korkum yılanlar,sürüngenler,ben ve çocuklarım çok korkuyoruz,duyduğum kadarıyla yılanlar ter kokusuna gelirmiş,önlem olarak neler yapabiliriz paylaşırsanız sevinirim,
*Kamp yaptığımız alanın yada çadırımızın etrafına yanık yağ dökmek etkili olabilirmi


Affınıza sığınarak tecrübelerimi paylaşmak istiyorum.


1-Yılanlar: Öncelikle belirtmeliyim ki yılan sokması en tehlikeli durumlardan biridir. Bayburt bölgesinde Ağustos sıcağında dayanamayıp bir dereye çıplak ayak girip kenardan suyu seyrediyordum. Bir ara iki ayağım arasındaki bileğim kalınlığında bir kütüğe dikkatim celbetti. Kütük dilini çıkarıp içeri sokunca durumun vahametini kavradım. Tam iki ayağım arasında ve her iki ayak bileğimden sadece 10 cm uzakta bir yılan başı duruyordu. Göz göze bakıştığımızı söylesem yalan olmaz. Uzunluğu yaklaşış 1 m civarında kalınlığı rahatlıkla bileğimden biraz ince. Öyle kamuflaj olmuş ki fark etmemişim. Kıpırdamadan 5 sn durdum ve Allah'ın yardımıyla manevra yaparak benden uzaklaştı.


Yine bir kamp alanında balık avı için kullandığım oltaların yanında açıkta bıraktığım bir tavuk parçası için bir yılanın ölü tavuk kokusuna geldiğini gördüm.


Bir balık avında ayaklarımda kasık çizme dedikleri (bele kadar lastik çizme) bir çizme olduğu halde balık tutuyordum. 1,5m uzunluğunda bir yılan üzerime doğru yüzerek tam iki bacağım arasından bulanık suya dalışa geçti ve gövdesini bana sürterek kayboldu. Daha sonra aynı yere birkaç defa daha gidince balık tuttuğum yerin 5 m ilerisindeki su içindeki bir söğüdün gövdesinin bu yılanın meskeni olduğunu tesadüfen fark ettim.


Özetle: Yılanların %90'ı ayak titreşimlerini hisseder ve siz onu fark etmeden yolunuzdan kaybolur. Ancak bir yılan gizlendiğini düşünüyorsa veya bedensel olarak sizi alt edebileceğini düşünüyorsa yolunuzdan çekilmez ve sizin yolunuzu değiştirmenizi istemek gibi bir kibre kapılır. Bu %10 gurup söz konusu riski yaratan guruptur. Özellikle çalı çırpı toplarken dikkatli olun. Altını göremediğiniz çalı çırpıyı öncelikle çizmenizle tekmeleyerek öteleyin. Kütük ve taşların arasından taş kaldırırken dikkatli olun. Yılanlar genelde taşların ve kütüklerin arasına gizlenerek fare türü hayvanları av olarak beklerler. Ayağınızda mutlaka bileğinizi saran çizme olmalı, çadırlar sürekli güvenlik fermuarları kapalı tutulmalı her an ama!!! Öteberiye mont elbise atılmamalı bunlar malzemeleriniz her zaman çadır içinde olsun çadır kapalı olsun !!! Gece yatarken dışarıda bot bırakıyorsanız giymeden önce ters çevirip silkeleyin. Sudaki yılan sokmaz diye bilinen şey yanlıştır !!! Her yılan çok iyi bir yüzücüdür... Su yılanı ve tehlikeli bir yılanı deneğimsiz bir göz ayıramaz. Kamp işleriyle haşirneşir bir arkadaşım yılan sokmaları için bir telefon numarasını sürekli rehberinde hazır tutuyordu. Bu numara arandığında panzehir temin etmenin mümkün olduğunu söylemişti. Numarayı sonradan kaybettim bulursam sizinle o telefen numarasınıda paylaşacağım.


2-Domuzlar: Domuzla karşılaşırsan 30m koş manevra yap efsanesi bir hikaye...Elinizde tam donanımlı bir tüfek olsa ve çok iyi bir avcı bile olsanız domuz çok tehklikeli bir hayvandır. Üzerinize gelen bir domuzu gördüğünüz andan itibaren 5 sn içinde koşarak üzerine atlayabileceğiniz bir otomobil, otomobil büyüklüğünde bir kaya veya bir ağaç yoksa domuz sürüsü sizi parçalar. Dişleri bir ustura gibi çalışır. İlk darbesinde bacaklarınız işlevsiz kalır, olduğunuz yere çöker kalırsınız.


Özet: Domuzlar alçak ve sık bitki örtüsünü severler, vadi tabanlarına yakın dolaşırlar, açık düzlükleri, kayalık bölgeleri sevmezler. Topraktaki ayak izlerinden bölgede domuz faaliyeti olup olmadığını anlarsınız. Veya sağı solu tarlaları deli gibi eşelerler. Toprağı öyle harman duman ederlerki sanki bölgede düzensiz öbek öbek tarlanın sürülmüş olduğu intibahı sizde uyanır...


3-Ayılar: Ayılar çok tehlikeli hayvanlardır. Yavruları varsa, yaşam bölgelerine bilmeden girmişseniz ve 200m yakınına sokulmuşsanız sizi tehdit olarak algılar ve üzerinize saldırırlar. Ağaca kayaya tırmanmak faydasızdır. Bir otomobilin kapısını yetişkin bir ayı çekip koparabilir. Bir kanyon içinde ilerlerken, taze bir çamurun için ayı ayak izine rastlamıştık. Kanyon sık ağaçlıktı ve çok dardı 3 saattir ilerliyorduk ve geliş istikametimizde ayı yoktu. İlerlediğimiz istikamette olduğu kesindi, geri dönmedik ama yusufcuğuda yanımıza alarak kanyon içinde yürüyüşümüzü sürdürdük. %90 önümüze çıkacağınıda biliyorduk. Bir ara sağ yanımızı kanyon duvarlarından birine vererek sol yanımızı açıkta bırakarak kendimizce emniyet aldık, ancak akşama doğru kanyondan çıktığımızda ayı falan yoktu. yağmur bastırınca kanyondan çıktık ve orman içinde güç bela ancak çadır kuracak kadar 5x5 m bir açıklık bulduk. Ağaçların ve bitkilerin sıklığından görüşümüz yok denecek kadar azdı diyebilirim ki en fazla 10-12m... Yemek pişirdik ve yorgunluktan akşam 9'da uyuduk. Gece saat 23-24 sularında birisinin sinsice bize yaklaşmaya çalıştığını fark ettik. Sinsice diyorum çünkü bu yaklaşan şey her neyse, ayağını ağır ağır atıyordu ve her adım atışında ince dalları ister istemez kırıyordu. Hızla çadırdan çıktık ve askerlikte klasik öğretilen gece dinlemesi moduna geçtik (gözlere değil kulaklara güvenme!) yaklaşmaya çalışanın bir insan olduğunu düşünüyorduk çünkü gerçekten sinsize geliyordu. Her adım atışında yerdeki dalları çıtırdattığında bir süre sessizce bekleyip o da dinlemeye geçiyordu. karşılıklı bu soluksuz teyakkuz halinde beklemek ne kadar sürdü bilmiyorum ama bir ömür desem yeridir. Çünkü gelen kişi açıkça iyi niyetli değildi sinsice adımlıyordu. Daha sonra dal çıtırdamalarına gecenin karanlığından gelen çamurdaki "vıccııııkk" sesleride eklendi. İşte o anda filim koptu çünkü o vıcık sesini bir insan çıkaramazdı daha iri cüsseli bir canlı olmalıydı. Gecenin karanlığında 15 derece açı içerisinde 20 m uzağımızdan bir ayının bize doğru yaklaşmakta olduğuna 3 arkadaş emin olduk. İnsana karşı bir tedbir olarak aldığımız yayılma ve gizlenme stratejisini hızla terk edip, sönmekte olan ateşimizi küllerinden hızla alevlendirdik. Kısa süre içinde attığımız odunlarla ateşi oldukça canlı hale getirdik ve sırt sırta verdik... Ateşin şiddetlenmesiyle birlikte ayı bizden uzaklaştı...Sonradan fark ettik ki o gün ilk kamp deneğimi olan bir arkadaş, yediği sucuğun atıklarını ve yemediği kısımlarını açıkta bırakmış. Hayvanında haliyle gece vakti canı sucuk çekmiş heralde...Bizi yemeği düşündüğünü düşünmüyorum çünkü...amacı sucuğu sessizce nasıl araklarım yanii... halbuki dese bize seve seve vereceğiz..Daha sonra aynı yerden gündüz vakti geçtiğimde gördüm ki bizim gece vakti aceleyle seçtiğimiz kamp bölgesi resmen bir ayı cennetiymiş, çünkü her 10-15 m bir ayı izine rastlıyorduk her yer bu hayvanın 1-2 gün önce yaptığı dışkılarla doluydu. Yani bizim kanyon çıkışı, yorgun, aç ve yağmur nedeniyle aceleyle kamp kurduğumuz yer aslında ayı inlerinin etrafda bolca bulunduğu bir böllgeymiş...


Bir arkadaşım elinde sopa yazlığında yürüyüşe geçiyor ve ormana giriyor yanında kangal köpeği var ve bu güçlü anadolu çoban köpeği ona büyük güven veriyor. Gerisini onun sözlerinden aktarıyorum. "Bir anda 15-20 m ilerimizden çalılar arasından patikaya bir ayı indi. Kangal köpeğim cesurca üzerine atıldı. Havladı, ayının etrafında döndü, hamleler yaptı, atak hareketlerle geri çekildi, çevik hamlelerle tekrar saldırdı. Ama ayıda tık yok, tepki vermiyor. Aradan 15-20 sn geçince ayı köpeğe bir hamle yaptı. Kangalımı yakaladı, adeta bir insan gibi sağlı sollu Osmanlı tokadıyla bir güzel patakladı. Köpeğim öyle bir şaşkına döndü ki gururla manzarayı seyreden ben bir anda köpeğimin yanımdan hızla köye doğru koştuğunu gördüm. 15 m ötemdeki ayıyla baş başa kalmıştım. Köpeğim artık benden 100m uzakta ve ardına bakmadan kaçıyordu. Ayı bana bir süre baktı ve sonra tekrar çalıların arasına girdi kayboldu."


Özetle: Kamp bölgenizi seçmek için arazide ilerlerken daima yerlerdeki izlere dikkat edin. Ayılar ağır cüsseleriyle yumuşak toprakta her zaman ayak izi bırakırlar, dışkıları okkalıdır. Bir dışkı görürde "yuh bunu hangi ayı yaptı" diyorsanız o görgüsüz ayı bir ayıdır !!! Öbek öbek koca bir el kadar dışkılardır bunlar. Sabahtan akşama kadar böğürtlen türü şeyler yiyip sık dışkıya çıkarlar... Ayıdan kaçıp kurtulma, bağırıp kaçırma teknikleri fasarya....Öncelikle ayının ayak izlerinden ve dışkılarından o sizi önceden fark etmeden siz onu fark edin, bölgesinde olduğunuzu bilin ve bölgeye mümkünse girmeyin. Güzergah değiştirin mümkünse...bir kamp alanı yapma şansınız varsa ve etrafta ayı yaşamı olduğunu anlıyorsanız her zaman KOCAMAN BİR KAMP ATEŞİNİZ OLSUN ve SÖNMESİNE İZİN VERMEYİN !!!
 

Kamptaki Tehlikeler

beagle' Alıntı:
Affınıza sığınarak tecrübelerimi paylaşmak istiyorum.


1-Yılanlar: Öncelikle belirtmeliyim ki yılan sokması en tehlikeli durumlardan biridir. Bayburt bölgesinde Ağustos sıcağında dayanamayıp bir dereye çıplak ayak girip kenardan suyu seyrediyordum. Bir ara iki ayağım arasındaki bileğim kalınlığında bir kütüğe dikkatim celbetti. Kütük dilini çıkarıp içeri sokunca durumun vahametini kavradım. Tam iki ayağım arasında ve her iki ayak bileğimden sadece 10 cm uzakta bir yılan başı duruyordu. Göz göze bakıştığımızı söylesem yalan olmaz. Uzunluğu yaklaşış 1 m civarında kalınlığı rahatlıkla bileğimden biraz ince. Öyle kamuflaj olmuş ki fark etmemişim. Kıpırdamadan 5 sn durdum ve Allah'ın yardımıyla manevra yaparak benden uzaklaştı.


Yine bir kamp alanında balık avı için kullandığım oltaların yanında açıkta bıraktığım bir tavuk parçası için bir yılanın ölü tavuk kokusuna geldiğini gördüm.


Bir balık avında ayaklarımda kasık çizme dedikleri (bele kadar lastik çizme) bir çizme olduğu halde balık tutuyordum. 1,5m uzunluğunda bir yılan üzerime doğru yüzerek tam iki bacağım arasından bulanık suya dalışa geçti ve gövdesini bana sürterek kayboldu. Daha sonra aynı yere birkaç defa daha gidince balık tuttuğum yerin 5 m ilerisindeki su içindeki bir söğüdün gövdesinin bu yılanın meskeni olduğunu tesadüfen fark ettim.


Özetle: Yılanların %90'ı ayak titreşimlerini hisseder ve siz onu fark etmeden yolunuzdan kaybolur. Ancak bir yılan gizlendiğini düşünüyorsa veya bedensel olarak sizi alt edebileceğini düşünüyorsa yolunuzdan çekilmez ve sizin yolunuzu değiştirmenizi istemek gibi bir kibre kapılır. Bu %10 gurup söz konusu riski yaratan guruptur. Özellikle çalı çırpı toplarken dikkatli olun. Altını göremediğiniz çalı çırpıyı öncelikle çizmenizle tekmeleyerek öteleyin. Kütük ve taşların arasından taş kaldırırken dikkatli olun. Yılanlar genelde taşların ve kütüklerin arasına gizlenerek fare türü hayvanları av olarak beklerler. Ayağınızda mutlaka bileğinizi saran çizme olmalı, çadırlar sürekli güvenlik fermuarları kapalı tutulmalı her an ama!!! Öteberiye mont elbise atılmamalı bunlar malzemeleriniz her zaman çadır içinde olsun çadır kapalı olsun !!! Gece yatarken dışarıda bot bırakıyorsanız giymeden önce ters çevirip silkeleyin. Sudaki yılan sokmaz diye bilinen şey yanlıştır !!! Her yılan çok iyi bir yüzücüdür... Su yılanı ve tehlikeli bir yılanı deneğimsiz bir göz ayıramaz. Kamp işleriyle haşirneşir bir arkadaşım yılan sokmaları için bir telefon numarasını sürekli rehberinde hazır tutuyordu. Bu numara arandığında panzehir temin etmenin mümkün olduğunu söylemişti. Numarayı sonradan kaybettim bulursam sizinle o telefen numarasınıda paylaşacağım.


2-Domuzlar: Domuzla karşılaşırsan 30m koş manevra yap efsanesi bir hikaye...Elinizde tam donanımlı bir tüfek olsa ve çok iyi bir avcı bile olsanız domuz çok tehklikeli bir hayvandır. Üzerinize gelen bir domuzu gördüğünüz andan itibaren 5 sn içinde koşarak üzerine atlayabileceğiniz bir otomobil, otomobil büyüklüğünde bir kaya veya bir ağaç yoksa domuz sürüsü sizi parçalar. Dişleri bir ustura gibi çalışır. İlk darbesinde bacaklarınız işlevsiz kalır, olduğunuz yere çöker kalırsınız.


Özet: Domuzlar alçak ve sık bitki örtüsünü severler, vadi tabanlarına yakın dolaşırlar, açık düzlükleri, kayalık bölgeleri sevmezler. Topraktaki ayak izlerinden bölgede domuz faaliyeti olup olmadığını anlarsınız. Veya sağı solu tarlaları deli gibi eşelerler. Toprağı öyle harman duman ederlerki sanki bölgede düzensiz öbek öbek tarlanın sürülmüş olduğu intibahı sizde uyanır...


3-Ayılar: Ayılar çok tehlikeli hayvanlardır. Yavruları varsa, yaşam bölgelerine bilmeden girmişseniz ve 200m yakınına sokulmuşsanız sizi tehdit olarak algılar ve üzerinize saldırırlar. Ağaca kayaya tırmanmak faydasızdır. Bir otomobilin kapısını yetişkin bir ayı çekip koparabilir. Bir kanyon içinde ilerlerken, taze bir çamurun için ayı ayak izine rastlamıştık. Kanyon sık ağaçlıktı ve çok dardı 3 saattir ilerliyorduk ve geliş istikametimizde ayı yoktu. İlerlediğimiz istikamette olduğu kesindi, geri dönmedik ama yusufcuğuda yanımıza alarak kanyon içinde yürüyüşümüzü sürdürdük. %90 önümüze çıkacağınıda biliyorduk. Bir ara sağ yanımızı kanyon duvarlarından birine vererek sol yanımızı açıkta bırakarak kendimizce emniyet aldık, ancak akşama doğru kanyondan çıktığımızda ayı falan yoktu. yağmur bastırınca kanyondan çıktık ve orman içinde güç bela ancak çadır kuracak kadar 5x5 m bir açıklık bulduk. Ağaçların ve bitkilerin sıklığından görüşümüz yok denecek kadar azdı diyebilirim ki en fazla 10-12m... Yemek pişirdik ve yorgunluktan akşam 9'da uyuduk. Gece saat 23-24 sularında birisinin sinsice bize yaklaşmaya çalıştığını fark ettik. Sinsice diyorum çünkü bu yaklaşan şey her neyse, ayağını ağır ağır atıyordu ve her adım atışında ince dalları ister istemez kırıyordu. Hızla çadırdan çıktık ve askerlikte klasik öğretilen gece dinlemesi moduna geçtik (gözlere değil kulaklara güvenme!) yaklaşmaya çalışanın bir insan olduğunu düşünüyorduk çünkü gerçekten sinsize geliyordu. Her adım atışında yerdeki dalları çıtırdattığında bir süre sessizce bekleyip o da dinlemeye geçiyordu. karşılıklı bu soluksuz teyakkuz halinde beklemek ne kadar sürdü bilmiyorum ama bir ömür desem yeridir. Çünkü gelen kişi açıkça iyi niyetli değildi sinsice adımlıyordu. Daha sonra dal çıtırdamalarına gecenin karanlığından gelen çamurdaki "vıccııııkk" sesleride eklendi. İşte o anda filim koptu çünkü o vıcık sesini bir insan çıkaramazdı daha iri cüsseli bir canlı olmalıydı. Gecenin karanlığında 15 derece açı içerisinde 20 m uzağımızdan bir ayının bize doğru yaklaşmakta olduğuna 3 arkadaş emin olduk. İnsana karşı bir tedbir olarak aldığımız yayılma ve gizlenme stratejisini hızla terk edip, sönmekte olan ateşimizi küllerinden hızla alevlendirdik. Kısa süre içinde attığımız odunlarla ateşi oldukça canlı hale getirdik ve sırt sırta verdik... Ateşin şiddetlenmesiyle birlikte ayı bizden uzaklaştı...Sonradan fark ettik ki o gün ilk kamp deneğimi olan bir arkadaş, yediği sucuğun atıklarını ve yemediği kısımlarını açıkta bırakmış. Hayvanında haliyle gece vakti canı sucuk çekmiş heralde...Bizi yemeği düşündüğünü düşünmüyorum çünkü...amacı sucuğu sessizce nasıl araklarım yanii... halbuki dese bize seve seve vereceğiz..Daha sonra aynı yerden gündüz vakti geçtiğimde gördüm ki bizim gece vakti aceleyle seçtiğimiz kamp bölgesi resmen bir ayı cennetiymiş, çünkü her 10-15 m bir ayı izine rastlıyorduk her yer bu hayvanın 1-2 gün önce yaptığı dışkılarla doluydu. Yani bizim kanyon çıkışı, yorgun, aç ve yağmur nedeniyle aceleyle kamp kurduğumuz yer aslında ayı inlerinin etrafda bolca bulunduğu bir böllgeymiş...


Bir arkadaşım elinde sopa yazlığında yürüyüşe geçiyor ve ormana giriyor yanında kangal köpeği var ve bu güçlü anadolu çoban köpeği ona büyük güven veriyor. Gerisini onun sözlerinden aktarıyorum. "Bir anda 15-20 m ilerimizden çalılar arasından patikaya bir ayı indi. Kangal köpeğim cesurca üzerine atıldı. Havladı, ayının etrafında döndü, hamleler yaptı, atak hareketlerle geri çekildi, çevik hamlelerle tekrar saldırdı. Ama ayıda tık yok, tepki vermiyor. Aradan 15-20 sn geçince ayı köpeğe bir hamle yaptı. Kangalımı yakaladı, adeta bir insan gibi sağlı sollu Osmanlı tokadıyla bir güzel patakladı. Köpeğim öyle bir şaşkına döndü ki gururla manzarayı seyreden ben bir anda köpeğimin yanımdan hızla köye doğru koştuğunu gördüm. 15 m ötemdeki ayıyla baş başa kalmıştım. Köpeğim artık benden 100m uzakta ve ardına bakmadan kaçıyordu. Ayı bana bir süre baktı ve sonra tekrar çalıların arasına girdi kayboldu."


Özetle: Kamp bölgenizi seçmek için arazide ilerlerken daima yerlerdeki izlere dikkat edin. Ayılar ağır cüsseleriyle yumuşak toprakta her zaman ayak izi bırakırlar, dışkıları okkalıdır. Bir dışkı görürde "yuh bunu hangi ayı yaptı" diyorsanız o görgüsüz ayı bir ayıdır !!! Öbek öbek koca bir el kadar dışkılardır bunlar. Sabahtan akşama kadar böğürtlen türü şeyler yiyip sık dışkıya çıkarlar... Ayıdan kaçıp kurtulma, bağırıp kaçırma teknikleri fasarya....Öncelikle ayının ayak izlerinden ve dışkılarından o sizi önceden fark etmeden siz onu fark edin, bölgesinde olduğunuzu bilin ve bölgeye mümkünse girmeyin. Güzergah değiştirin mümkünse...bir kamp alanı yapma şansınız varsa ve etrafta ayı yaşamı olduğunu anlıyorsanız her zaman KOCAMAN BİR KAMP ATEŞİNİZ OLSUN ve SÖNMESİNE İZİN VERMEYİN !!!
yazdiklarinizi okurken bir ara kanim dondu :smiley:)
faydali bilgiler icin tesekkurler
 


Ynt: Kamptaki Tehlikeler

14 yaşında bir köy düğününe katılmıştım. Düğün bir bahçede yapılıyordu. Bende bir duvar kenarında ayakta duruyordum. Bir ara yoruldum ve duvara yaslanmak istedim. Duvarda serçe parmağımın girmeyeceği incelikte boydan boya dikine bir yarık vardı. Kıyafetim kirlenmesin diye iki elimi üst üste koyup, popom hizasında koydum ve duvara öyle yaslandım. Duvar ve popom arasında ellerim vardı. Bir ara duvara yasladığım ellerimden birinde korkunç bir acı hissettim. Hızla elimi çektim ancak kanayan herhangi bir yer yoktu. Bir iki saniye içinde ellerimdeki ağrı korkunç derecede artmaya başladı. Acıya dayanamayıp kaldığım eve döndüm. Yol boyunca ellerimdeki ağrıyı hissediyordum. Eve geldiğimde parmaklarımın ve avuç içimin şişmeye başladığını fark ettim. 20-30 dakika içinde parmaklarımın kalınlığı iki katına çıkmıştı. Avuç içi çukuru kaybolmuş şişerek düzleşmişti. Ağrı iyice şiddetlenmişti ve şiştiği için parmaklarımı kapatamıyordum. Köy halkı ilk teşhisi hemen koydu. "Elimi yasladığım çatlaktan bir akrep tarafından sokulmuştum." Çok şükür ölmeyecektim ama çok acı çekecektim. Sonra taze yoğurt getirdiler. Ne faydası vardı bilmiyorum ama elimin her yerine yoğurt sürdüler diye hatırlıyorum. 1-2 saat sonra dirseklerime kadar kolum şişti ve bu şişlik yanılmıyorsam 1 hafta sürdü. 2.gün ağrı kayboldu ardından tatlı bir kaşıntı başladı....


Kırsalda bir sağlık ocağında doktor için bekliyorduk. İçeri 35 yaşlarında bir adam geldi. Bu adamın sol kolu omuzlarına kadar çıplaktı ve dirsek omuz arasını bir bez kayış yardımıyla bağlamıştı (ilkyardım dilinde turnike atılmıştı) Bu adamın turnike atılan kolu çok kötü şişmişti !! ve morarmaya başlamıştı. Adam bize doktoru sordu. İçeride hasta var dedik. Bekleme esnasında sohbet fırsatı buldum ne oldu dedim. "evin bahçe duvarını onarmak istedim, bahçemde onarım için biraz taş getirtmiştim. İhtiyatsızca taşlardan birini alayım derken yılan soktu" dedi. Adamın kolunu görünce irkilmemek elde değildi. Çizgi filmlerdeki terminatör kolu gibi olmuştu. Sonra oradan ayrıldık. Ama hep şunu merak etmişimdir. Adam yılan sokmasından sonra doğru bir iş yaparak koluna turnike atmıştı. Böylece yılan zehrinin kalbine pompalanmasını ve oradan da tüm vücuda yayılmasını engellemişti. Ancak turnike en fazla 20 dk bağlı kalabilir. Eğer 20 dk sonra o bağı oradan sökmezseniz kolunuza taze kan gitmediği için kolunuz kangren olur ve kesilme riskiyle karşı karşıya kalır. Sanırım turnike atıldıktan sonra hızla sokulan yeri bıcakla çizerek kanı akıtma işlemi yapılmadığı için bu adamın kolu geçen süreyi de düşünürsek kangren riski taşıyordu. Çünkü yanılmıyorsam olay üzerinden 2 saat geçmişti sağlık ocağına ulaştığında...


Bir önceki mesajımda yılanlarla aramda meydana gelen birkaç tatsız hadiseyi anlatmıştım. Başıma gelenler, akrep sokması, bu sağlık ocağındaki adamın durumu, birkaç yılanla yakın temas, bende biraz yılan konusunu sevimsiz hale getirmişti. Arkadaşlara dedim ki..."Ben doğa adamıyım, ama şu yılan işini çözmem lazım..!!!" Düşündük, taşındık ve psikolojide korkunun üzerine git teoreminden yola çıkmaya karar verdik. Annem hep şöyle derdi "kişi kendisinin doktorudur." Bende kendimin doktoru olacaktım. Neyse... Doğayla baş başa olduğumuz bir gün, arkadaşlara dedim ki, bu işi bugün çözüyoruz. Onlarda haliyle "Neyi ve nasıl dediler ?" Dedim, ben bu tedirginliğimle yüzleşmek istiyorum, "Artık hazırım !!! Bir yılan bulacağız ve ben buna dokunacağım, evirip, çevirip inceleyeceğim..." Bir anda hepimiz kampı terk edip, yılan aramaya koyulduk. Ellerimizde de ucu çatallı sopalarla...Çatal sopa işini de TV'den National Geographic'ten öğrenmişiz, ama arkadaşlarıma sorarsan herkes anadan doğma bu işi biliyor havasında... bir yandan yılan arıyoruz, bir yandan içim "%90 yeter yüzleşeceğim diyor !" içimdeki o geri kalan %10 yusufcuk birden %90' cesaretimi boğuyor "inşallah bulamayız manyak mısın sen diyor" Yılanı ara tara işi uzadıkça geriliyorum ! Bu kadar çabadan sonra yılanı bulup da hayvanla yüzleşemiyorum demek olmaz. Olmaz demem benim karizmayı mı çizecek, bu yorgunluktan sonra arkadaşlarımı mı kızdıracak emin değilim. Tam ben bir deliyim. İyi de arkadaşlarımın akıl sağlığı nerede? Onlarda elde sopa, ciddi ciddi yılan arıyoruz. Ara, tara, yok yok...Aramazsan yılan her yerde...Ama arıyoruz ya, çıkmadı yılan mılan...Biz yorgun argın döndük kamp yerine...İçimdeki %90 yüzleşme arzusu, artık %10 yusufu boğmuş durumda! yılanı bulamadık ya nasılsa, bana bir cesaret gelmiş, arkadaşlara cesaret havasıda atmışım. Bir garip gurur kibir bende...Süzüyorum etrafımdakileri... Bir yandan kendi kendime hayıflanıyorum. Yüzleşme fırsatı kaçtı diye...böbürleniyorum iiçimdeki yusufu insafsızca eziyorum. Yusufcuk sinmiş içimde, gıkı çıkmıyor... Dere kenarındaki kamp alanında tulumlar üzerinde keyifle birşeyler içiyoruz. Arkadaşlardan biri "Al işte" dedi "Senin yılan geliyor!!!" Harbiden bir baktım, akan küçük derede yılanın biri akış yönünde salına salına geliyor... İlk heyecanla korkuyu unutup fırladım o yöne. Çocukluğumdan bildiğim bir teknikle yılanı yakalayacağım... Çocukken amca ve dayılarımdan çok görmüştüm bu tekniği.. yılanlar suda güzel yüzerler...akan sularda genelde akıntı yönüne doğru koyu verirler kendilerini..Dere içine doğru bir sopa uzatırsanız, yılanlar yüzeye yakın yüzdükleri için fark etmeden sopanın üzerinden geçerler. Sopayı aniden kaldırdınız mı, yılan birden can havliyle sopanıza sarılırlar, sizde kıyıya alırsınız yılanı... Aynen öyle yaptım ve yılanı kıyıya aldık...Arkadaşlar çatal sopalarla orasından burasından kıskaca aldı hayvanı...Yılan artık kıvranıyor çatal sopalar arasında ama nafile...Biri dedi "hadi buyur, şimdi al eline !" Arkadaş iyide al diyince alınmıyor ki "Sen önce kafasını sağlam tut..tutuyor musun? emin misin? Yusuf hortluyor içimde yine..!!!" Arkadaşlardan biri "tutuyoruz sen kuyruğundan tut kaldır" "Niye kuyruk abi" Diğer diyor "ben askerde komandoydum, kuyruğundan tutuyorduk çiğ yiyorduk bunları, çok yedik bunlardan, komando Allah!!!" Sen onu gel benim külahıma anlat... Askerlik yapıpda konserve yedim diyen görmedim ben... Alayınız yılan yemişsiniz..İyide be abi ben nerde yaptım o zaman bu askerliği... biz niye yemedik...Diğeri arkadaş diyor "hiç mi belgesel izlemedin...Kuyruğundan tutacaksın, hızla kaldıracaksın, başı aşağıda kalsın ama doğrulamaz korkma, al hadi yılan kaçacak" İçimdeki yusuf diyor "buyur hadi, sen kaşındın" Abisi o belgeselleri bende izledim ama, orada tutan ben değildim..adamlar lap diye alıyor, hayvan kuzu gibi oluyor, sorun yok ! sorun yok sorun yokkkkk..diyorum...


Derken ben hayvanı kuyruğundan tuttum..."Başını ben demeden bırakmayın !!!" "tamam tamam merak etme" diyorlar..hayvan kuyruğuyla parmaklarımı bir kavrıyor..sanki mengene, öyle böyle değil bu hayvan, sanki kaslı, dışarıdan göründüğü gibi olmadığını o anda kavrıyorum. Bir şeyler ters ama ne çözemiyorum ! Düşünecek zamanda yok zaten. Sonra "bırakın kafasını" dedim, onlar yılanı bırakınca, ben kuyruğundan tutarak havaya kaldırdım. Aynı anda yılan tın mısın demeden rahatlıkla sarktığı yerden doğruldu ve bana bir hamle yapmaya kalktı. Hamlesini yapmadan hissedince, elimden fırlattım attım...Yılan tekrar kendini suya attı...çekti gitti...Arkadaşlar "Ne oldu !" dediler..Dedim "Ne olduğunu sizi eve bırakırken ayrıntısıyla ananıza anlatacağım. Sokuyordu hayvan, hani doğrulamıyordu komandolar !!!!!!!"


SUNUÇ:


1-Korkunuzla cahil cühela şekilde yüzleşmeyin.


2-Hatta bu tür korkularınızla mümkünse yüzleşmeyin. Bırakın korkunuz korku olarak kalsın.


3-Yılanlar kuyruğundan tutup sarkıtınca doğrulamaz, sokamaz hikeyesine inanmayın ! Hele bunu askerliğini Komando olarak yapanlardan duyorsanız hiç inanmayın. Demek ki bizim komando tugaylarında öğretmiyorlar... Bu arkadaşlar Amerikan komandosu falan !


4-Belgesellerde gördüğümüz şeyleri yapmaya kalkmayın. Hatta bence her belgeselde bu uyarının yazması lazım. Bilmediğimiz bir teknik var sanırım. Yoksa mantıken bu hayvan dallardan nasıl sarkıp tekrar dala dönebiliyor... Bunu önceden neden düşünmedim, sonradan aklım başıma geliyor, o da ayrı bir mevzu


4-Yılanların lastik gibi görünmesi sizi aldatmasın, iki parmak kalınlığındaki bir yılanın sıkma gücü, sanırım bir inşaat işçisinin parmaklarınızı sıkması gibi birşey...Boğa yılanının koca geyiklerin kemiğini nasıl olup da sıkarak kırdıklarına artık şaşmıyorum doğrusu


Yılanlardan hala dedirginim..ama doğaya çıkarken bunu kendime itiraf etmesem de tedirginliğimi baskılamayı başarıyorum.
Özellikle yılanların kış uyku dönemlerinde, yüksek rakımlarda (genelde yılan olmadığı için) daha rahat hareket ettiğimi hissediyorum. Ayaklarımda güzel bir bot ve üzerinde tozluk olduğunda, korkusuzca uzun otların arasında dolaşabiliyorum...Çünkü bunlar varken korkmanın anlamsız olduğunu biliyorum....
 



Ynt: Kamptaki Tehlikeler

Faydalı bilgileri bizlerle paylaşan değerli arkadaşlara teşekkür ederim ;D Yusuf 'un motosikletçilerin selesinde olduğunu düşünürdüm; meğer kampçılarla da akraba imiş ;D ;D
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,764
Mesajlar
1,523,474
Kayıtlı Üye Sayımız
166,584
Kaydolan Son Üyemiz
ouzdede08

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst