.
Konunun sonunda “onlar-bizler”e geleceği belliydi.
Umarım şimdi yazacaklarımı kimse zorla farklı anlamaya çalışmaz ?
Konu bütüncül düşünmeyi gerektiriyor. Şöyle ki..
Bence bahsi geçen ülkelerin sandığımız kadar hayranlığımızı kazanmayı hak ettiğini hiç sanmıyorum. Üstelik bizde de herkezin sorumsuz davrandığını söylemek doğru olmaz. Tabi doğru davranışta bulunanların yüzdesi bazı ülkelerde daha fazla olsa da neredeyse hiçbir ülkede yeterli durumda değil.
Düşünün çöp olarak etrafta gördüğünüz herşeyin geri dönüştürülme yahut yok olma olasılığı var. Bilim adamları plastik için bile onu metabolize edebilen 15 kadar bakteri türü buldular.
Bu cins artıkların hepsi makul bir zaman diliminde yok olabilmekte.
Fakat nükleer artıklar on binlerce sene başımızın belası olarak kalacaklar. Bunları üreten ülkeler ayni oranda şu andaki atmosferin, toprağın, suyun durumundan da ağırlıklı olarak sorumlular. Tabi bizim gibi ülkelerin de bu sorunlu durumdaki yerini küçümsediğim yok. Ama iklim konferanslarında bu ana sorumlu ve medeni (?) ülkelerin sorumluluktan kaçmak için yaptıkları dansözlükler midemi bulandırıyor.
Bu pirincin taşı nasıl ayıklanacak, bilen beri gelsin.
Tabi kendi küçük çevremize sorumluluk duymadan dünyamıza sorumluluk duymayı beklemek de gerçekçi olmamalı. O yüzden geçen sene Dalyan’da şehir içinde ilköğrenim öğrencilerinin öğretmenleriyle çevre temizliği için yollarda olduğunu görünce oldukça duygulandığımı hatırlıyorum. Şehirler arasında temizlik durumumuz daha yeterli olmasa da, yerleşim yerlerinin eskiye göre daha bakımsız olduğunu söylemek galiba haksızlık olur ?
Hele tüketimin günümüzdeki boyutları düşünülürse..
Tamam, şimdi söyleyeceklerimi bitirdim.
Artık kampingin tuvaletine girebilirsiniz..
.