İstanbul da Etkinlik Yok mu?

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan AOCENKER Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 50
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 12,075

Etiketler

Ynt: İstanbul da Etkinlik Yok mu?

Hava güzel, orman güzel, çamur güzel, didişmek güzel,

ya çirkinlikler ?

Plakamı yine çamur yedi.
Onca vida, pul, sabirlemeye rağmen bir küçük hata ve plaka kayıp.
Başka ?

Ormana atılan demir döküm banyo küveti. Büyük boy.
Bir plazanın tüm ısıcamları.
Her ağaç (çam) altına yayılmış çöpler.

Gelecek sefere eldiven, büyük battal torba, toplamaya devam.
Ve bir toplama alanı yapılması i.çin Orman v e Çevre Bakanlığına,

Belediyelere
Büyük Şehir Belediye Başkanlığına
Orman Bölge Müdürlüğüne yazmaya devam.


Ve belliki bir kamyon alışkanlık edinmiş. Her gün topladığı molozları ormaya yayıyor.
Kamera sistemi.
Orman girişlerine.

Neden güzelliklerimizi muhafaza etmemizde bazı insanların hiyaneti ile karşı karşıyayız ?
Hiyanet bu değil ise nedir ?
Hain'lik ?
 

Ynt: İstanbul da Etkinlik Yok mu?

zaferkutun' Alıntı:
Sesimizi duyan yokmu diye haykırıyoruz ama ses veren yok.Sonra site tat vermemeye başlıyor kopuyoruz .Bir süre sonra bir posta hayırdır epeydir giriş yapmıyorsunuz diye vay be benim ile ilgileniyorlarmış meğer diyoruz.fakat daha sonra ben bu filmi daha önce seyretmiştim diyorum.Mesaj alınmıştır herhalde .Benim anlıyamadığım başmı çok başmı yok Herşey gönlünüzce olsun mutlu yıllar

güzel bir izlenim olmuş
 

Ynt: İstanbul da Etkinlik Yok mu?

İnternetin bu yönüne bayılıyorum :smiley:
Onca etkinlik yazısını görmezden geleceksiniz.
Ve kinaye yazılarına devam edeceksiniz.
İnternet ortamını, bir "düz" haberleşme ortamı yerine,
bir "serzeniş ortamı" olarak, bir "protesto mekânı" olarak kullanacaksınız.

Doğrusu, "kaynaşma, anlaşma" ortamı olmalıdır.

Saygılar.
 



Ynt: İstanbul da Etkinlik Yok mu?

off 2 selamlar ... öncelikle pazar organizasyonlarınız için sizi tebrik etmek istiyorum bayıldım bi o kadar heveslendim hala devam ediyor mu ?
 

Ynt: İstanbul da Etkinlik Yok mu?

barkınmete' Alıntı:
off 2 selamlar ... öncelikle pazar organizasyonlarınız için sizi tebrik etmek istiyorum bayıldım bi o kadar heveslendim hala devam ediyor mu ?

Devam ediyor.
Bir ettirmesek, sizler geleneğe sahip çıkıyorsunuz.
Hiç kaleme alacağım aklıma gelmezdi.
Dün bir parkur yaptık ki;
inroad, bu kadar güzel olur.

Ben bir "neolitik çağ" tercüman rehberi (1958), tur operatörü (1960), (yerine göre sekiz otobüs aynı hafta üç ayrı destinasyona, düzenlemiş biri olarak)

dün 66 yaşımda ilk defa gördüğüm güzellikleri anlatabilmek için,
ya "memleket olağanüstü güzel" demeliyim.
Ya "yok böyle bir güzllik ve zenginlik demeliyim.

Ben bu güzergâhı ilk defa gördüm ve hayran kaldım.
Neresi mi ?
Bundan sonraki mektup ta.
 

Abant, Mudurnu, Nallıhan, Beypazarı, Göynük, Taraklı, Geyve, Sapanca

Abant, Mudurnu, Nallıhan, Beypazarı, Göynük, Taraklı, Geyve, Sapanca

Rota bu idi. inroad. D140, D150, D160.

Tamamen simültane. Doğaçlama. Nmluya sürülmüş mermi gibi. Ne zaman ne tarafa yönleneceği, "o an kararlaştırılan".

Bu yönü ile de heyecan verici. Ürpertici.

Arabaya bindiğimizde (Cumartesi 10:30) nereye gideceğimiz belli değildi. Hangi tip arabalarla gideceğimiz dahi. İki çeker, dört çeker.

Hava güneş. Karlı. Soğuk.
İğneada dedik. Eskişehir. Abant güzeldir.

Berceste Düzce'de çorba içtik, fırın köfte, patlıcan.
Patlıcan değil. Tatlı sanki. Yumuşacık. Eşim griye çalan renginden patlıcana yönelirken, ben fırın çağrışımından köfteye yönelmiştim. Köfte sert olmuş. Ekmeği yok. Bir de fırında kurumuş. I-ıh.
Ama Bercestenin lavaboları. Harika. O kapı kolları, otomatik açılan, el değmeden. O camlı kapılar. Hakim beyaz renk. Tertemiz. Beş yıldızlı otellerde nadir bulunan bir temizlik ve zarafet.

Yola devam. Güneş. Karlar. Abant. Yürüyüş. Buzlu kuytular. Bizi gün batmadan otel aramaya yönlendiriyor.
"Mudurnu yolu açık mı ?"
"Açık."

Yer yer virajlarda buzlu zemin. Ama güneş bizi Mudurnuya ulaştırıyor. 17 km.
Otel Moderno eski Hükümet Konağı. Kişi başı 35 TL oda kahvaltı. Ve Mudurnu Pazarı. Alışveriş. Bir küçük Tahtakale. Sonra çay molası. Belediye Başkanı. Çay yanına Trabzon işi yumurtalı kıymalı pide, sucuklu, kaşarlı, lahmacun. Hepsi çok leziz.
Ama gözümüz Meram Lokantasında.

Ahçıbaşı pir-ü pak. Kolalı kukuletası, lacivert tulumu, güleryüzü ve tavuk but kemiksiz ızgara hafif soslu. Ve muhabbet. Ve kahveler az, orta.
Ve lobby, tv, hasbıhâl. Ve uyku. Ve kuru spğuk. Ve rakım yaklaşık 750 metre. Soğuk ama üşümedik.

Pazar, çay, kahvaltı otelde. Ve yola koyulduk.
Kavşakta dahi pazarlıklar sürüyordu;
"Nallıhan, Göynük." Önce Nallıhan sonra Göynük.

Ve geleceğin kayak merkezi sanki sırtını Uludağ'a dayamış Bursa'sı, Nallıhan. Hem modern hem otantik. Adalet Ağaoğlunun memleketi. Taptuk Emre'nin. Yunus Emre'nin hocası. Han ziyareti, dolanma. Muhteşem dopğa ve yükseklerde kar manzaraları.
Çevrede şelaleler, dereler, Hasan Polatkan Baraki, Gökçedere Barajı ve kendine çeken Beypazarı yolu 60 km.
Evet ? Hayır ? Ankara sınırlarındayız. Hayır bu sefer Göynük. Çünkü akşam erken oluyor. Gidiş dönüş 120 km ve sallanmalar. Öğle yemeğini Göynük Paşazade de yiyelim.
Hem bugün pazar. Beypazarı kalabalık olur. Ankaralılarla.

Ya Eskişehir 120 km ?
Onu da başka bir tura bırakalım.

İstikamet Göynük.
At Yayla. Sünnet Göl, Sülüklü, Çubuk...
OffRoad alanları, çamlar, yalçın dağlar...
Doyumsuz diyebilirmiyiz ?

Demez isek nereye diyeceğiz ?

Yürüyüş, foto...

Göynük. Alışveriş, Paşazade.

Güveç, mantı, sarma... kahveler.
Ve Geyve yolunda Hacı Hasanlarda yalçın dağlara bakış.

"Sanki İsviçre diyeceğim." Yanlış.

Burası Türkiye. Anadolu. Osmanlının atayurdu.

Beypazarı, Söğüt, İznik, Dokurcun, Çayırhan çatalı.

Haftalar, aylar, yıllar yetmez, tanımaya, gezmeye.

Sapanca göl kıyısında SaSa'da akşam çayı, karışık tost eşliğinde, gördüklemizi hazmetmeye çalışırken, daha niceleri buraları gezmek, görmek, yerlileri ile tanışma fırsatlarını düşler olduk.

Akşam evlere eriştik.
Doymadık.
Acıktık.
Bu gelenek sürsün istedik.
Gezmek, yeni yerler, yeni tadlar.

Kalın sağlıcakla.
 

İlt: Abant, Mudurnu, Nallihan, Beypazari, Goynuk, Tarakli, Geyve, Sapanca

Nesini sevdim ?

Dogalligini. Bu topraklar dogalligini kaybetmemis.
Sanki tarihten fiskiriyor.
Ayni siyaseti yasiyor.
Ayni gazeteleri okuyor,
ayni televizyonlari seyrediyor,
ama insanlik, yasamaya devam ediyor.

Biliyorum ornek istiyorsunuz.
Kanit.
Sehir aliskanligi.
Soylenenleri "duz mantik" kabul edip algilamak yetmiyor size.
Zira "maket uzerinden 3050 kisiye satilan 150 daire gibi"

insanlik olmemis dendiginde "Nasil yani ?" oluyorsunuz.

Iste bir ornek.

Yer Abant seyirlik terasi.
Karsilikli iki bank.
Karsi bankta belki bir kari koca genc cift oturuyor. Yas araligi 30-35 diyelim.
Ankarali gibi.

Biz de karsilarindaki bankta resim cekiliyoruz.
Bir ara karsi ciftle goz goze geliyoruz.
Gulumseniliyor.

Sonra erkek soruyor.

"Bu bankta oturmak, resim almak isterseniz. Buyurun."

Bir an honk oluyoruz.
Sasiriyoruz.
Istihza ariyoruz. Eglenme, dalga gecme.
Yok hayir.
Yalin. Oz. Turkce.
"Isterseniz buyurun."

Halbuki o bank isiga ters.

Tekrar gulumsuyoruz. Karsilikli.

"Nerelisiniz" diye soruyorum.

Zonguldakli.
"Zonguldak cok guzelmis" diyorum.
"Deniz kenarinda yar uzerinde guzel bir otel varmis."

"Biz Ankarada yasiyoruz" diyorlar.
Birden bir arkadaslik gelisiyor...

Insanlik, yasiyor. "Buyurun burada oturmazmisiniz ?"

Ornek iki. Bu sefer kotu ornek.

Sapanca kiyisi SaSa tesisi.
Kiyida masalar. Bazilarinin koltuklari diger masalara tasinmis.
Bos bir masa buluyorum. Dort koltuk bulmak gerek.
Bir tane hanimlara tasiyorum.
Digerini bos bir arka masadan almaya hamlediyorum, benden gec kalan bana kotu bakiyor.
"Kacirdik bu herife kaptirdik sandelyeyi" diyor
icinden. Bakislarindan belli. Dostane degil. Buyur hic yok.
Agzindan lokmasi alinan yaratik davranisi.
Halbuki cevre bos sandalye dolu. Biri olmaz ise digeri.
Arada gececek bu saliseler dahi insanlari irrite ediyor.
Burada insanlik ? olmus. Vahsi bir icgudu hakim.

Ornek uc. Tekrar iyi.

Mudurnu. Cay iciliyor.
Bir masada yasli uc erkek hararetli tartisiyorlar.
"Ben bana yapana yaparim arkadas !""Mudurnu icin bu gune kadar ne yapmis ki milletvekili cikmak istiyor buradan."

Bu lafa dikkat kesiliyorum. Burasi da Istanbul olmus diyorum icimden. Eyvah derken, ayni adam lafinin dikkat cektigini anlayinca bize donup "Hosgeldiniz" diyor.
"Hosbulduk."
Tekrar tartismaya devam ediyorlar. Sonra susuyorlar.
"Kaptirdik. Ozur dileriz." Yasli basli adamlar. Derhas konuyu degistiriyorlar. Sonra devam etmeyi kararlastiriyorlar. Bizimle selamlaip, uc adam dagiliyor. Giderken biri masamiza sokuluyor. El uzatiyor. "Hosgeldiniz" diyor, "Ben Mudurnu Belediye Baskani..."

Insanlik olmemis.

Buralari bu sebeple doyumsuz.
Dogalgaz yok. Evet kamu binalarinda ucuz isli tozlu komur yakiliyor, genizler yaniyor ama, dogal burasi.
Insani dogal. Tabiat el degmemis. Heyecan verici.
Kerpicten evler de var oturulmayan. Modern binalarda iclerinde yasanan.
Ve korunmaya adanan soylu binalar.

Ve el degmemis doga. Camlar. Karlar. Duzgun yollar.

Bu sebeple sevdim bu dogayi. Bu dortgeni. Sogut, Iznik, Mudurnu, Beypazari, ...
 




İlt: Abant, Mudurnu, Nallihan, Beypazari, Goynuk, Tarakli, Geyve, Sapanca

Gezi bitti. Koltuğumuza kurulduk. Haberler, diziler, esrardan titreyen eller, polisi atlatma bilmişlikleri, siyasal öngörüsüzlükler, yağma, talan, yalan, dolan, modern hayat diye yutturulan, kültürümüzde "tek dişi kalmış canavar" olarak adlandırılan, ne anlam verebileceğimizi bilemediğimiz dizeler...

Ve bir yanda, yeşil, mavi, beyaz...

islerle kirlenmemiş beyaz, traktör izi dahi görülmeyen yeşil çizgiler...
tabiatın ördüğü, karın yeşerttiği...

heybetli dağlar, silsileler, başı dik yarlar, kayalar...

Orada yürüyen bir yaşlı nene, dede, erişmek için menzile...

hayat da sürüyor, tabiat yaşıyor, ama hırssız, düzenbazlıksız, doğal, narin, barışık...

İşte bu düzen cezbetti, bu doğa, bu atmosfer, bu dinginlik içerisindeki barışıklık.
Bu gezi tadı da bu idi, anlamı da. Tekrar ettirmek arzusu da.
 

İlt: Abant, Mudurnu, Nallihan, Beypazari, Goynuk, Tarakli, Geyve, Sapanca

Dahası mı ?
Var.

Eşim açısından.
Herkes kafasında geziden birşeyler özümlerken,
eşim, birden;

"Ben oralarda yaşayamam. Çok sessiz. Hayat yok."

deyiverdi.
"Hayat yok."

Herhalde şunu tanımlamak istiyordu;
"Metrocity yok. Salı Pazarı yok. Ulus Pazarı. Safranbulu gibi, "Açık Hava Konserleri ya da Fasıllar".

Öylesine kalakaldım.
Aynı "olaylardan" farklı neticeler çıkarmak, İngiliz araştırmacıların çalışmasına göre "beyinin algılama prosedürü (sorunu demiyorum, olay çıkmasın)" ile ilgi imiş.

Buradan yola çıkarak, erkeklerin (Marslılar), daha bir doğaya yatkın, hanımların (Venüslüler), daha bir "bildik medeniyet" taraftarı olduklarını bir kere daha düşündüm.
Hanımlar "kargaşadan" medeniyet algılıyorlar. Beyler doğanın dinginliğinde "haz" üretiyorlar.

Ne diyelim.
Ya uyacaksın. Ya uyacaksın.
Kimi eşine uyuyor.
Kimi eş, eşine.
 

Ynt: İstanbul da Etkinlik Yok mu?

Selamlar

Bütün yazı anlatım çok güzel
Son bölüm hırpalayıcı haşin;
Ben oralarda yaşayamam !
15 - 20 senedir ben de aynı dertten muzdarip ve perişanım.
Av yapmaya giderdim hafta sonları arkadaşlarla göz yaşlarıyla ugurlandım, göz yaşlarıyla karşılandım av olayı bitti
Scuba dalışı yapıyordum 1994 yılında bir arkadaşım dalışta rahmetli oldu o da bitti
yaptığım diğer sporlar kulüp çalışması gerektiriyordu onlara zaten izin verilmedi ve bitti
Dag bayır gezelim bari yazlıktayken gidelim dedim işte çocuklar işte falan işte filan yani sessiz sakin hayat yok orda yaşanmaz dendi o da bitti
O zaman bir jeep alıcam arabayı sen kullan zaten şehir içi trafik beni bozuyor dedim tamam dendi tam jeep 'i alıyorum işte şu ihtiyaç işte ne kadar bencilsin o da bitti
Gömeç Karaagaç ta yazlığım var asoss ve hasan bogulduya gecen yaz çıkabildik ama bol miktarda alibey adası kipa burhaniye ayvalık yani hep kalabalık
Arabaya bin avm torbalarla alış veriş bu torbalarla alınanların çöpe atılışı ve yüklendiğim kilolar dogadan habersiz yetiştidiğimiz çocuklar gittikçe obezleşen bir nesil
Cana can katan bütün yaşam kaynaklarının ter temiz havanın ve huzurun bulunduğu yerlerin yaşanamazlığı !
Kararımı verdim yaşanacak yeri bulmak için ben oralarda yaşayamam diyene sormak lazım hafta içi hafta sonu fark etmez eşime sorucam Kadıköye 200- 250 km. mesafede en yaşanmaz yer neresi diye ve rotamı planlıycam, en azından bir doğa yürüyüşü bir temiz hava almak için.


Saygılar.
 


Ynt: İstanbul da Etkinlik Yok mu?

[table][tr][td]BOZO' Alıntı:
Selamlar

Bütün yazı anlatım çok güzel
Son bölüm hırpalayıcı haşin;
Ben oralarda yaşayamam !
15 - 20 senedir ben de aynı dertten muzdarip ve perişanım.
Av yapmaya giderdim hafta sonları arkadaşlarla göz yaşlarıyla ugurlandım, göz yaşlarıyla karşılandım av olayı bitti
Scuba dalışı yapıyordum 1994 yılında bir arkadaşım dalışta rahmetli oldu o da bitti
yaptığım diğer sporlar kulüp çalışması gerektiriyordu onlara zaten izin verilmedi ve bitti
Dag bayır gezelim bari yazlıktayken gidelim dedim işte çocuklar işte falan işte filan yani sessiz sakin hayat yok orda yaşanmaz dendi o da bitti
O zaman bir jeep alıcam arabayı sen kullan zaten şehir içi trafik beni bozuyor dedim tamam dendi tam jeep 'i alıyorum işte şu ihtiyaç işte ne kadar bencilsin o da bitti
Gömeç Karaagaç ta yazlığım var asoss ve hasan bogulduya gecen yaz çıkabildik ama bol miktarda alibey adası kipa burhaniye ayvalık yani hep kalabalık
Arabaya bin avm torbalarla alış veriş bu torbalarla alınanların çöpe atılışı ve yüklendiğim kilolar dogadan habersiz yetiştidiğimiz çocuklar gittikçe obezleşen bir nesil
Cana can katan bütün yaşam kaynaklarının ter temiz havanın ve huzurun bulunduğu yerlerin yaşanamazlığı !
Kararımı verdim yaşanacak yeri bulmak için ben oralarda yaşayamam diyene sormak lazım hafta içi hafta sonu fark etmez eşime sorucam Kadıköye 200- 250 km. mesafede en yaşanmaz yer neresi diye ve rotamı planlıycam, en azından bir doğa yürüyüşü bir temiz hava almak için.


Saygılar.


Satırlarınızı, yaşamışlık duygusu ile okudum.
Tüm satırların ne anlamla yazıldığını kavrayanları görmek ne güzel.

Şüphesiz ki bunca satır, sadece kişisel tatmin için yazılmıyor.
Yazılış sebebi şudur; "geçtiğimiz yollara, dönüş için, takipeden için işaret bırakmak. Track kaydı."

Aynı yol kolay ulaşılsın, dönüş yolu kolay erişilsin. Temel amaçlar bunlar.
Bir de "her evde pişen aşın" aslında tüm evlerde tekrar tekrar pişirilip yenmesi gerçeğinin altının çizilmesidir.

Bir de gündelik zevk ve uğraşlardan makro hedefler, ulusal hedefler çıkarılmasıdır.

O ulusal hedefler şunlardır;

- Ülkemiz çok güzel, çok zengin.
- Ülkemize sahipçıkabilmek için, çalışmalı ve anlamalıyız.
- Akılı ve sürekli adımlar atmalıyız.
- Zenginliği işlemeli, kirletmemeli, sahip çıkmalıyız.

Yani çöpümüzü toplayıp, tasnifleyip, (recycle) geri dönüşüme hazırlamalıyız.
Yemeli içmeli ve fakat israf etmemeliyiz.
Yerken yanımızdakini de düşünmeliyiz...

gibi binlerce iyiniyet.
Taaa çocukluğumuzdan başlayan, ahlakî, dinsel öğütler, terbiyeler, gelenek, görenek, töre...

Bir de şu tabii;

Bu topralar üzerinde yaşayan 72 milyonun yarısı hayatın başında. 16 milyon ilköğretim üyesi, 8 milyon belki okul öncesi, 8 milyon belki lisans öğrencisi, üretim arafesinde.

Yani 72 milyonun yarısı çalışıp diğer yarısına bakıyor, eğitiyor, örnek oluyor.

Bizler ikinci yarıdakiler, ilk yarıdakilere örnek olurken

onlara yaşama zevki
çalışma aşkı ve sebebi
iyi icra edilecek meslekler yaratmalıyız.

İşte bu pencereden bakınca,
gezi
offroad
inroad
turizm
kültür ve tarih
arkeoloji
tabiat
flora

büyük önem kazanıyor.

Sözün özü geçtiğimiz mekanlarda en az beş yeni kış sporları merkezi,
turizm merkezi,
doğa sporları alanlarını barındıracak zengin kültür içerikli alanları bir gün içerisinde geçiverdik.

O zenginlikler orada bozulmadan duruyor,
yatırım bekliyor.
Akıllı yatırım, çevreyi bozmayan. Tahrip etmeyen.

Ve eşlerimiz bu keşiflere "soğuk".
Yani analarımız.

Peki ne yapmalıyız ?

Şunu;

offroad'u sadece bir "çamur muhabbeti" görmeyen ama erişilmesi zor mekanlara ulaşma aracıda olarak görmek.
Bu alana eşlerimizi kazanmak.

Yani bizlerle birlikte onlara doğada bir sosyal çevre bir medeniyet ortamı sağlamak.

Nasıl mı becereceğiz ?

Yazarak, konuşarak, hard offroadlar yanında soft offroadlarda kültürlerimizi kaynaştırarak.

Sürecek...
 




Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,878
Mesajlar
1,524,990
Kayıtlı Üye Sayımız
166,664
Kaydolan Son Üyemiz
d1esell

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst