Ynt: İstanbul da Etkinlik Yok mu?
Ve dosttan gelen yeniyıl mesajını yudumlamak;
"Hepsi birbirinden değerli dostlarımız, 27000 yıl önce bir hamile kadın elinde 13 çentikli bir boynuzla resmedildi, meşhur “ Laussel’in Toprak Anası ”diye bilinen betimlemenin üstüne. Dahomey’lerin Gleti’si, Sümerlerin Nanna’sı, Antik Mısır’ın Mehet-uret’i, Grek ve Romalıların Hecate, Artemis ve Selena’sı olan, kimi zaman ay tanrıçası , kimi zaman samanyolunun ve yıldızların annesiydi, zamanı saydırmaya başlayan.
Varolmayı, doğuşu, sürekli yenilenmeyi simgeliyordu bu takvimler. Her ne kadar birçok toplum hep bir ay takvimine sahip olmaya devam ettiyse de, sonrasında, toprağa sahip olmak ve tarımla başlayan güneşin belirlediği dönemlerin takvimleri, dolayısıyla zaman kalıpları ortaya çıktı. Güneş takvimlerinde, Afrika’nın efendileri antik Mısırlıları, Ortadoğu’nun büyük hükümdarları Sümerler izledi. Toprağı işlemek, takvimi bilmeyi gerektiriyordu. Varolmanın sürekliliğini unutan insan, kaybettiğini sürekli bir şeylere sahip olmaya uğraşarak telafi etmeye çalıştı. Sahip olma güdüsü, başlangıçtaki kadar masum kalamadı, sonrasında güç tutkusuna dönüştü..
Gücün temsilcilerinden Sezar, Mısır’da bilge Acoreus’u dinleyip, Nil’in Sirius doğmadan taşmadığını öğrenince, güvenilir güneş takvimini bilmenin ötesinde sahip olmaya çalıştı. Roma’ya döndüğünde ay takvimini değiştirip, isimleri Latince sayılarla belirlenen, onuncu ay anlamında Dicembre gibi isimler taşıyan ayları da tekrar düzenledi. Takvimi oturturken, adını kendinin verdiği “son karmaşa yılı”nı da 445 gün yaptı..Bazen sadece sıkıntılar nedeniyle uzun geçtiği hissi veren yılların aksine, M.Ö 46 gerçekten uzun bir yıldı. Sezar, yeniden doğuşun simgesi olduğu için doğanın canlanması ile birlikte Mart’ta başlayan yeni yılı, kış gün dönümüne yaklaştırıp, Ocak’ta başlattı. Aylara gün ekleyerek, yılı 365 güne getirdi. Senato da beşinci ay Quintilius’un ismini Juilus(July)’a çevirerek onu onurlandırdı.
Geçen asırlar, 13 çentikli boynuzu ve yaşamın, var olmanın akıcılığını unutturmaya devam etti. Öyle ki bazıları 13’ü uğursuz bile ilan etti. Güneş takviminin güvenilirliği, sahip olma ve güçle ilgili ihtirasları gizledi.
İnsanlığı utandıran savaşlar, hırslarla oluşan ve içinde boğulduğumuz labirentler, tabiatta olduğu gibi yeniden o doğuşa, yenilenmeye, varlığımızın kaynakları ile tekrar bütünleşmeye duyulan ihtiyacın göstergeleri.. Krizler, savaşlar, felaketler, hayata yeniden ve yeni bir şekilde bakmaya ihtiyaç duyuran olgular. Hayyam demiş ya;
Ey dünya gidişinden haberi olmayan
Sen yoksun aslında, yel üstündedir cihan
Varlığımız iki yokluğun arasında
Bir hiçsin sen, bir yerdesin sen, tümden hiç olmayan..
İki yokluğun arasında, olmayan bir yerde, hala yenilenmeye, güneş takvimlerinin sınırladığı çerçevelerin haricinde akıp giden yaşama, ne olursa olsun yeniden doğacak güce ve azme yer var. Marcus Aerilius’un dediği gibi , “içimizde iyilik pınarı var, sonsuza kadar kazarsanız sonsuza kadar akar.” İnsanoğullarının içinde geleceği şekillendirecek bu gücün kaynağı da var. Yeter ki kazmaya devam….
Yeni başlayan yılın, her türlü zorlukla başa çıkabileceğiniz gücün içinizden fışkırdığı, sadece bir yıl olarak sizi kalıpların içine hapsetmeyip, yaşamınızı taptaze yenilediği, bilim, akıl ve bilgeliğin önderliğinde her tür işlerinizde başarı , evinizde sağlık, mutluluk, huzur, çoşku ve güzellik dolu günler getirmesini diliyoruz.
Dostça sevgi ve saygılarımızla,
Verda & Muhittin AYKUT
Mimar &Renovatör
"