Sizi ağırlayan arkadaşlarınızın misafirperverliği beni çok etkiledi. İnsanların size mihmandarlık yapmak için işi gücü ( muhtemelen çocuğunu ) bırakıp binlerce km yol yapması çok enteresan. Başka bir ülkede de herhangi bir gezginin başına gelebilecek tatsızlıklar yaşamışsınız. Yazınızı okurken bir yandan da ülkemizi ziyaret edenler acaba neler yaşıyorlar diye düşünmeden edemedim. İşini layıkıyla yapanları tenzih ederim ama taksici müsveddeleri tarafından soyulanlar, eğlence mekanı diye adeta sürüklenerek götürüldüğü batakhanelerde canını zor kurtaranlar kimbilir ülkemizi nasıl anlatıyorlar. Her gün adım adım arap bedevi kültürü tarafından istila edilen ülkemiz dışarıdan bakan birine nasıl görünüyor?
Şu an yaşadığım şehir olan Bursa da bazen nerede olduğumu karıştırıyorum. Kim misafir kim ev sahibi artık belli değil. Bir zamanlar şehrin kalbi, en güzel semtleri olan altıparmak ve çarşamba' ya girmek sınır kapısından geçmek ile eşdeğer. Şehir yaşamı, ticaret ve kültür de doğal olarak etkileniyor. Yemek deyince ağır kokulu tavuk , eğlence deyince nargile ön plana çıkıyor, esnaf fiyatları ona göre belirliyor. Uludağ' a teleferikle çıkmak şehir halkı için artık çok zor. Biniş alanı işgal altında ve bir kişi 40 tl, zaten otelciler de yerli halk gelmesin istiyor hatta utanmadan günübirlikçiler bize yük oluyor diye beyanat bile verebiliyor. Şehir trafiği de ( bursa tümsek değil ama rögar kapaklarından ön takım yaptırmayan araç kalmamıştır herhalde. herhangi bir rögar çukuruna girmeden 100mt gidemezsiniz, gitmek için slalom yapmalısınız ) İran da gördüğünüzden pek farklı değil. Şu haliyle şehirde yaşayan biri olarak ben bile rahatsızlık duyarken dışarıdan gelen neler düşünür?
İlk fırsatta yapacağınız güzel bir gezi ile moral bulmanız dileğiyle, selamlar.