Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan eftaLYa Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 50
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 9,305

Etiketler
Ynt: Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)

Çok güzel fotograflar... Gezdiğim yerleri yeni görmüş gibi oldum karelerinizle...)))
 

Ynt: Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)

IMG_2752.jpg


IMG_2756.jpg


IMG_2616.jpg


IMG_2617.jpg


IMG_2630.jpg
 





Ynt: Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)

Esra'nın tavan renkleri 10 numara olmuş. Melekler ve şeytanlar filmini andırdı.

Yalnız ufuklar ayasofyada buz patenini nerden bulmuşlar :p Gizli yerlere girmişler anlaşılan :D
 

Ynt: Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)

Bir de tripod ile girebilseydik :smiley: Ahhh ah... Ama ben bu izin olayını araştıracağım. ve kaç liraymış :smiley:
Tripod ile çekim profesyonel sayılıyormuş :D Tripodu olan herkes profesyonel fotoğrafçı yani ;D ;D
 

Ynt: Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)

ufukozkan' Alıntı:
Elinize sağlık Çok güzel kareler. Bir şeyi merak ettim..

Ziyaretçilere ne kadarı açık? ikinci soru, burası TBMM ye mi bağlı? teşekkürler...

Ayasofya'nın tamamı açık değil. İçerde I. Mahmut Kütüphanesi kapalı mesela; fakat dış camekandan içerisi görülebiliyor. Birkaç bölüm daha var kapalı ama genelde açık diyebiliriz. Zaman zaman bazı bölümler restorasyondan ötürü de kapalı olabiliyor. Mesela giriş narteksinin bir kısmı şu anda kapalı. Dış kısımda arka bölümde bulunan imaret daima kapalı idi, türbeler geçtiğimiz aylara kadar hep kapalı idi, nihayetinde açıldı.

Ayasofya müze olarak Kültür Bakanlığı'na bağlı. Dolmabahçe, Yıldız gibi saraylar TBMM'ye bağlı. Ama Topkapı Sarayı Kültür Bakanlığı'na bağlıdır. Bu arada "müzekart" sadece Kültür Bakanlığı'na bağlı müze ve ören yerlerinde geçiyor.

Esra hakaten güzel kareler. Allahtan tripod ile sınırlamışlar bunu, ya SLR'ler giremez deselerdi. :smiley:
 

Ynt: Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)

arkadaşlar güzelbir pazar günü geçirmişsiniz, maalesef yeni üye olunca siteyi tam keşfedemedim, yeni etkinliklerin nerde yayınlandığı nasıl bakabilecğimi maalesef geç öğrendim, aslında hemen hemen her akşam bakıyordum ama kaçırmışım, şehir içinde böyle tanışma veya biryerde yemek etkinliği düzenlenmesini istemiştim, tam fıırsatmış kaçırdım, Ufukk söyleyince ve kareleri de görünce üzüldüm, inşallah bir başka etkinlikte görüşmek üzere ,
 

Ynt: Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)

Ufukk arkadaşıta da yok yok, motorla gazlar gider, suyun dibine dalar , buzun üstünde uçar gider , ayağı daha yeni iyileşmiş olmasına rağmen maşallahhh ufukkk
 




Ynt: Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)

Fotoğraflar için çok teşekkürler, gitmiş kadar olduk sayenizde.
 

Ynt: Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)



gzb-sultanahmet-31-01-2010-73.jpg



İmparatorluk katedrali ve doğudaki Hıristiyanlık âleminin ana patrikliğinin merkezi olması sebebiyle, buradaki ayinler kendine özgü bir şekilde yönetilirdi. Ortadaki muazzam alan, amacı kısmen imparatorun görkemini ilan etmek olan geçit törenleri ve ayin için ayrılmıştı. Ayinin başlangıcında imparator, narteksteki merkezi bronz kapıdan geçerek içeri girer, din adamları ve saray erkânı ile güney nefin doğu ucundaki tahtına doğru ilerlerdi. Ayinin en can alıcı noktasında, Tanrı'nın yeryüzündeki vekili olma hakkını kullanarak patrikle birlikte ikonostasisin arkasındaki en kutsal yere geçerek sunaktaki ekmek ve şarabı kutsardı. Kubbenin altındaki merkezi alan, şaşaalı gösteri şeklindeki geçit törenlerinin yapıldığı sahne gibiydi. Halk bunları yan neflerden ve galerilerden izlerdi. Kadınlar galerilerde yer alırken erkekler yan neflerde ayakta dururdu


uzunca bir zamandır kubbe restarasyondaydı. Obama gelecek diye iskele söküldü. sonradan biraz daha ileriye tekrar kuruldu. burası ise o iskelenin altında kaldığı için görülemiyordu.
 

Ynt: Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)




gzb-sultanahmet-31-01-2010-62.jpg



Galerilerde Hıristiyan mozaiklerinin çoğu, on dokuzuncu yüzyıla kadar kaldıktan sonra badanalanarak örtülmüştür. Apsis yarım kubbesinde yer alan Meryem ve Çocuk İsa mozaiği ise hiçbir zaman örtülmemiştir. Öylece bırakılmasına neden olarak, Hz. Muhammed'in Meryem'e hürmet duyduğu ve Mekke'deki Kabe'de tüm suretleri yok ederken, Meryem ve Çocuk İsa'nın bir suretini korumuş olduğu gösterilmektedir
 

Ynt: Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)

IMG_2617.jpg




gzb-sultanahmet-31-01-2010-72.jpg




gzb-sultanahmet-31-01-2010-69.jpg




Osmanlılar, Hıristiyanlara ait bir şehri zaptettiklerinde ana kiliseyi camiye dönüştürürler, ikincisini de Hıristiyanların kendi ibadetlerinde kullanmalarına izin verirlerdi. Fatih, Pantokrator Kilisesi'ni Rum Ortodoks patriğine bahşetmiş, Ayasofya'nın da derhal Müslümanların ibadetine açılması için hazır hale getirilmesini emretmiştir. Yapı, pek çok yönden, cami olarak kullanılmaya çok uygun olmakla birlikte bazı önemli değişikliklerin yapılması da gerekmekteydi.

Kilisenin ekseni Mekke'ye doğru değil, doğuya yönelik olduğundan on derece daha güneye doğru, yeni eksende bir mihrap inşa edildi. Minber de aynı yöne çevrildi. Buna ek olarak, mihraptan Mekke'ye doğru uzanan, kıble ekseniyle dik açı oluşturacak şekilde apsise açılan yere, iki geniş basamak yapıldı. İlk minber ve mihrap çabucak yapılmış ve daha sonra da bugün hâlâ duran, daha kalıcı tasarımlarla değiştirilmiştir. İslam'ın zaferinin güçlü sembolleri olarak mihrabın yanındaki duvarlara Hz. Muhammed'e ait seccadeler ve zafer sancakları asılmıştır. Bunlar, bugün yerinde bulunmamaktadır ancak I. Süleyman'ın 1526 yılındaki Macaristan seferi sırasında Buda Katedrali'nden savaş ganimeti olarak alınan devasa şamdanlar mihrabın yanında hâlâ durmaktadır.



Ayasofya'daki son büyük restorasyon, şatafatlı barok stilindeki Dolmabahçe Sarayı'nı inşa ettiren padişah I. Abdülmecid döneminde yapılmıştır.Restorasyon işiyle İsviçreli mimar Gaspare Fossati'yi görevlendirdi.. Gaspare Fossati'nin kardeşi Giuseppe de onunla ortak olmuş ve yoğun çalışmalarında işbirliği yapmışlardır.Fossati Kardeşler, yeri uygun olmayan hünkâr mahfilini apsisten kaldırarak kuzeydoğu eksedrada, apsisin kuzeyindeki payeye yeni bir mahfil inşa etmişlerdir. Bu mahfil padişahı suikastçılardan korumak amacıyla daha yükseğe inşa edilmiştir. Öndeki altın yaldızlı kafes ise padişahın görünmeden oturabilmesini sağlamaktadır. Mermerden oyulmuş bu kafes, Türk rokoko tarzını anımsatsa da sütunlar Bizans'a aittir. Sütunların üçü Fatih Camii'nin avlusunda bulunmuş, diğerleri de uyacak şekilde yeniden yapılmıştır. Fossati Kardeşler eski mihrap ve minberi de yenileriyle değiştirmiştir. Her ikisi de şekil yönün den orijinallerine benzemekte ancak işçilikleri daha kötü olarak değerlendirilmektedir. Mihrap aşırı derecede süslüdür.
 



Ynt: Gezenbilir Fotoğraf Gezisi ve Tanışma Toplantısı (31 Ocak 2010)



gzb-sultanahmet-31-01-2010-53.jpg




gzb-sultanahmet-31-01-2010-28.jpg





Güzel yazılmış bir hattı okumak lalenin kokusunu almaya benzer.
Kazasker Mustafa İzzet Efendi

Hat sanatı İslam'ın en önemli sanatıdır çünkü Allah'ın kelamını kayda geçirmekte ve nakletmektedir. Kuran'da yazı yazmaya ilişkin olarak, 'insanoğluna kalemle öğreten'Tanrının tasviri de dahil pek çok atıf bulunmaktadır. Esasen Allah'ın Ebedi Hattat olarak tasvirleri İslam şiirinde yer almaktadır ve güzel yazının ilahi kökenli olduğu ima edilmektedir. Bu nedenle hattatların, mimarlar ve minyatür ustalarından daha yüksek bir statüye sahip olması hiç de şaşırtıcı gelmemektedir. Osmanlı padişahları hattatları mükemmel nitelikte el yazması Kuranlar, kütüphaneleri için özenilerek yazılmış belgeler ve camilerini süslemek için kitabeler yazmakla görevlendirerek, ustalıklarına yeni boyutlar katmaları için teşvik etmişlerdir. Abdülmecid de bu padişahlardan biridir; o dönemin önde gelen hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin yazdığı kitabeleri, Fossati onun namına yerlerine asmıştır. Bu eserler Ayasofya'nın cami olarak kimliğini en güçlü şekilde ortaya koymaktadırlar. Eserlerini göreceğiniz birçok büyük hattat gibi, Kazasker Mustafa İzzet Efendi de çok yönlü bir kişiliğe sahipti. Sayısız zarif hat eseri yaratmasının yanı sıra usta bir müzisyendi. Kamış kalemle gösterdiği mahareti neyle de göstermekteydi. Küçük bir çocukken sesinin güzelliği II. Mahmut'un dikkatini çekmiş ve sarayda eğitim almasını emretmişti. Hat sanatını, Galatasaray Mektebi Sultanisi'nde, büyük usta Yeserizade Kazasker Mustafa İzzet'ten öğrenmiş ve daha sonra bu ismi kendisi de almıştır. Saraydaki yaşamdan bıkınca Hac için Mekke'ye gitmiş ve söz verdiği halde dönmeyerek yaşamını ibadetle ve kendini Tanrıya adayarak geçirmeyi tercih etmiştir. Ancak padişah onu, II. Beyazıt Camiinde ilahi okurken sesinden tanımış ve firarından ötürü affederek geri getirmiştir. Eyüp'te imamlık da dahil çeşitli makamlarda görev yaptıktan sonra Sultan Abdülmecid tarafından Rumeli Kazaskerliği ve baş ulemalık görevlerine getirilmiştir. Bu arada hat sanatını her gün uygulamaya devam etmiş, bu sanatı şehzadelere de öğretmiştir.

Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Ayasofya için 7,6 m çapında sekiz adet ahşap levha hazırlamış ve bunlar kubbeyi ve yarım kubbeleri tutan payelere, galeri hizasında asılmıştır. Payelerin üst taraflarında asılı duran on yedinci yüzyıl kitabelerinin yerine konulan bu levhaların boyutları muazzamdır. Çoğu camilerde olduğu gibi, bu levhalarda kutsal isimler olan Allah, Muhammed ve ilk dört halife (Ebubekir, Ömer, Osman, Ali) ile Hz. Muhammed'in şehit mertebesine ulaşan torunları Hasan ve Hüseyin'in adları yer almaktadır. Muazzam iç mekânın ölçeğiyle uyumlu olan bu levhalar, bugüne kadaryapılanların en büyüğüdür. Bunlar, serbest kıvrımların ve güçlü dikey çizgilerin sanatçıya ifade özgürlüğü tanıdığı sülüs üslubunun tüm gücünü ortaya koymaktadırlar. Hattat şatafatlı kenar süslemeleri yapmamış, harfleri düz zemin üzerine hareketli bir bağlantıyla yerleştirmiştir.


Kazasker Mustafa İzzet Efendi kubbenin ortasındaki kitabenin de yaratıcısıdır. Kitabede şöyle yazılıdır:

Bismillâhirrahmânirrahim; Allah göklerin ve yeryüzünün nurudur. Işık onun kendisidir; camdan giren ya da sabah yıldızının saçtığı ya da yanan kordan yayılan değil.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,745
Mesajlar
1,523,067
Kayıtlı Üye Sayımız
166,560
Kaydolan Son Üyemiz
yalnisdost

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst