Ynt: Geleneksel 2. Gezenbilir Anıtkabir Ziyareti (17 Ocak 2009)
Anıtkabir'in içerisinde yer alan Kurtuluş Savaşı Müzesini gezerken rehberimiz bizi fotoğraf çekmememiz konusunda uyardı.
Ben de makineyi off durumuna getirdim. Taa ki Atatürk'ün balmumundan yapılan heykelini görene dek... Müzede çekebildiğim tek fotoğraf... Anıtkabir'in en büyüleyici anlarından biri...
Koç Holding, dünyanın en ünlü balmumu heykel müzesi Londra Madame Tussauds’teki Atatürk heykelinin bir örneğini yaptırmış ve Anıtkabir Müzesi'nde sergilemeye başlamış...
İşte o heykel...
Müzede dolaşırken duvardaki inanılmaz tablolardan ve rehberimizin bize anlattıklarından etkilenmemek mümkün değildi. Ağlamamak için gözyaşlarımızı zor tuttuk.
Belki de tutamadık... Bu vatan kolay kazanılmadı. Bu topraklar hiç kolay kazanılmadı. Bunu orda bir kez daha yüreğimizde hissettik.
Rehberimizin bize anlattığı, biraz da internetten araştırdığım kadarıyla müze hakkında kısa da olsa size bilgi vermek istiyorum.
Çünkü burada fotoğraf çekilmiyor. Sadece bakmanıza izin veriyorlar... Ressam Aydın Erkman’ın eskizleri, Moskova Sanat Akademisinde,
Azerbaycanlı ve Rus ressamlar tarafından büyük duvar resimlerine dönüştürülmüş... Resim ve maketler o kadar ustaca birleştirilmiş ki,
maketin bittiği ve resmin başladığı ara çizgiyi fark edemiyorsunuz bile...
Diğer bir ustalık ise "göz" lerde... 20 metrelik duvar resimlerinin her noktasından size bakan, yürüdükçe sizi takip eden gözleri şaşkınlıkla izliyorsunuz.
Sakarya Panoramasındaki bir topun namlusu ise bir başka usta işi, panorama boyunca yürürken topun istikametinin nasıl değiştiğini anlamaya çalışmayın, zaten anlaşılmıyor.
Panoya sol taraftan bakarken topun istikameti sağ tarafı, sağ taraftan bakarken ise sol tarafı gösteriyor. Gitmeyenlerin mutlaka gidip görmesi lazım.
Yazmakla da, fotoğraf çekmekle de bu muazzam eserler anlatılamaz... Mutlaka o atmosferi yaşamanız lazım...
Müzeden çıktıktan sonra baktım Nilsun, Berk'in fotoğraflarını çekiyor. Ben ikisini de çektim.
Veee artık Anıtkabir'den ayrılık vakti gelmişti. İstemeyerek de olsa Anıtkabir'den ayrılıyorduk.