Edirne

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan VitaEsMorte Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 21
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 10,718

VitaEsMorte

Zirve
Mesajlar
2,896
Tepkime Puanı
39
Türkiye ile Yunanistan arasındaki Tekirdağ'ın kuzeyinde yer alan Edirne, yıllar boyu Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış ve 18. yüzyılda ise Avrupa'nın en büyük yedi şehrinden biri olmuştur.

100 yıl kadar bir süre Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olması buradaki tarihi ve mimari açıdan önemli yapıların sebebidir. Edirne, camileri, dini yapıları, köprüleri, eski pazar yerleri, kervansarayları ve saraylarıyla yaşayan bir açık hava müzesidir.

CAMİLER

ÜÇ ŞEREFELİ CAMİİ
Edirne'nin bir başka simgesidir. 1443-1448 yılları arasında Sultan II. Murat tarafından Konyalı Hacı Alaaddin'e yaptırılmıştır. Üç minaresi bulunan caminin her bir minaresinde ayrı bir motif bulunmakta, burmalı minaresi en dikkat çekeni olmaktadır. Camiye adını veren bir başka minare de üç şerefeli olanıdır ve bu minare 67 metrelik boyu ile dünyanın en yüksek minareleri arasında yer almaktadır.

ESKİ CAMİİ
Sultan II. Mehmet tarafından 1403-1414 yılları arasında yaptırılmıştır. Mimarı Konyalı Hacı Alaaddin'dir. Üzerindeki kitabelerin güzelliği ile dünyada ün yapmıştır.

II. BAYEZİD CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Sultan II. Bayezid tarafından 1484-1488 yılları arasında Tunca nehri kıyısında yaptırılmıştır. Dört duvara dayalı kubbesi ile dikkat çekmektedir. Caminin yanında Tabhane, Darülşifa, Medrese ve İmaretten ibaret bir de külliye bulunmaktadır. Burası zamanında akıl hastalarının su sesi ile tedavi edildikleri yer olarak bilinir. Külliye müzesi, 2004 yılı Avrupa Müze Ödülü'nü almıştır.

MURADİYE CAMİİ
Sultan II.Murat tarafından 1435-1436 yılları arasında Sarayiçi mevkiine bakan bir tepe üzerinde inşa ettirilmiştir. Çini mihrabı fevkalade güzeldir. Yanında XVIII.yy'dan kalma İmaret ve Hamma bulunmaktadır.


DİĞER CAMİLER
Yıldırım Camii, Defterdar Camii, Beylerbeyi Camii, Mezitbey Camii, Kadıbedrettin Camii, Sitti Sultan Camii.


ÇARŞILAR

Edirne, büyük ve güzel çarşılarıyla ün yapmıştır. Bu çarşıların günümüze kadar ayakta kalanları şunlardır;

Alipaşa Çarşısı, Arasta Çarşısı, Bedesten Çarşısı.


KERVANSARAYLAR


Edirne kervansarayları yapılarıyla tarihi zenginlik içermektedir. Günümüze kadar gelen kervansarayların en önemlileri şunlardır:

Rüstempaşa Kervansarayı (halen otel olarak kullanılmaktadır) Ekmekçioğlu Ahmet Paşa Kervansarayı.

MÜZELER

Etnografya Müzesi (Selimiye Camii arkasında)

İslam Eserleri Müzesi (Selimiye Camii bahçesinde)

Türk Psikiyatri Tarihi Müzesi (II. Beyazid Külliyesi)
 

Ynt: Edirne

Selimiye Camii konusunda daha ayrıntılı bir yazı yazmak istedim.

Mimar Sinan'ın "ustalık eserim" dediği Selimiye Camii, II. Sultan Selim'in emriyle 1569-1575 yılları arasında inşa edildi. Selimiye Camii, teknik mükemmelliği, boyutları ve estetik değerleriyle döneminin ve sonraki zamanların en muhteşem eseridir. Selimiye, Mimar Sinan'ın Osmanlı Türk cami mimarisinin merkezi, kubbeyi taşıyan mimari unsurların mühendislik problemlerini çözdüğü en başarılı anıtsal dini mimari örneğidir. 31.50 metre çapındaki merkezi kubbe, yan kubbeler kullanılmadan 8 büyük ayakla taşınması sayesinde geniş mekan arayışına en iyi çözüm yolu bulunmuştur. Yapının merkezi niteliğinin dışardan açıkça algılanmasına yardımcı olan bir diğer öğe de 70.89 metre yükseklikte üçer şerefeli dört minaresidir. Sinan, Selimiye'nin merkezi yapı özelliğini belirlerken, her yönden görülebilecek imkanı veren bilinçli yer seçimiyle de dikkati çekmektedir.

Selimiye Camii, klasik Osmanlı dönemi cami mimarisinin süsleme programını tüm boyutlarıyla tanıtması açısından da önemlidir. Çinileri, kalem işi bezemeleri, pencerelerindeki cam işçiliği örnekleri bunun belgeleridir. Hünkar mahfili, müezzin mahfili, minberi yapının önemine uygun düzeyde ele alınmıştır.

Çini süslemeleri 16. yüzyıl İznik çiniciliğinin doruk noktasına ulaştığının işaretleridir. Müezzin mahfilindeki Edirnekari kalem işleri klasik dönemin en seçkin örnekleridir. Revaklarla çevrili avlu ortasında yer alan mermer şadırvan mimari elemanların oransal mükemmelliğini dile getirir. Taş duvarla çevrili geniş dış avlu içinde yer alan Dar'ül Sıbyan, Dar'ül-Kurra, Dar'ül-Hadis Edirne Müzesi'nin çeşitli bölümleri olarak kullanılmaktadır. Yine müze haline getirilmiş olan medresenin çok zarif revaklı avlusu, ortasında şadırvanıyla dikkat çeker. Heybetle yükselen cami terasının altında uzanan Arasta, III. Sultan Murat zamanında Mimar Davut Ağa tarafından camiye vakıf olarak yapılmıştır.

Selimiye Camii eskiden kavak meydanı denilen yerdeki Yıldırım Beyazıt’ın saray arsası üzerine yapılmıştır.Camii Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu II.Sarı Selim Kıbrıs ganimetiyle Hassa Mimarı Koca Sinan’a yaptırılmıştır. (Yapım Yılları : 1569-1575) Yapımı 6 yıl sürmüş yapımında dört yüz kalfa ve on dört bin işçi çalışmıştır. Camii külliyesi ile beraber 22.022 m2 alanı kapsamaktadır. Camii dikdörtgen biçiminde olup 1620 m2 tutan iç kısmı bir kubbe ile örtülmüştür. Evliya Çelebi Camii için 27.760 kese akçe harcandığını yazmaktadır. Dışavlunun batı duvarı boyunca Selimiye Vakfiyesi ek olarak III.Murat tarafından kapalı bir çarşı yaptırılmıştır. Camii’nin içi takriben 6000 kişi almaktadır.Kubbesi Ayasofya kubbesinden 6 zira geniş 4 zira derindir. Külliyesinde 999 penceresi vardır. Çinileri orijinal ve kabartmadır. Şadırvan tarafındaki iki minaresi 3’er yolludur. Minberi tamamen mermer olup ve yan orta kısmı yekparelidir.

Kıbrıs adasını düşmandan alırsam Allah rızası için bir Camii yaptıracağım diyen II.Selim Kıbrıs’ı fethedince vaadini unutuyor. Fakat bir gece rüyasında Hz.Muhammed Efendimiz : “Ey Selim sözüne sadık ol vaadettiğin camiyi buraya yaptıracaksın” diye parmağıyla Edirne’yi gösteriyor.Bu sebepten Selimiye Camii Edirne’ye yapılıyor.

Kubbe yüksekliği Camii tabanından kilit taşına kadar 43.28 m. Kubbe çapının 31.30 m taban ile kilit taşı arasının 15.86 m olduğu Y.Mimar Sedat Çetintaş tarafından belirtilmiştir. Kubbe şeklindeki sekiz sütun üzerine 40 pencereli kubbe kasnağı bunun üstün nefis çinilerinden pirametik biçimde yapılmıştır.

Minberi 25 basamaklıdır. Minber 16. Asrın mermer işçiliğindendir. Yerli ve yabancı her göreni hayran bırakan bu eşsiz eser Mimar Sinan’ı dünyaya tanıtıp nasıl bir usta olduğunu öğrenmek için bu minber kafidir diyenler çoktur.

Cami’nin mihrabı duvar içine oyulmuş tamamen mermerdir. Mihrabın yan duvarlarını kaplayan mavi ,yeşil ,kırmızı ve beyaz rengarenk motiflerden meydana getirilen pek nefis çinilerin üst kısmında lacivert üzerine beyaz renkli ve iri yazılı olarak Amen er Resulü alt tarafa bölümler halinde yazılın Fatiha Suresidir. Böylece Mimar Sinan Mihrabı çok nefis motifli ve kabartma çiniler ile Amen er Resulü ve Fatiha Suresi ile süslenmiştir.

Cami’nin kubbesinin tek olması Allah’ın tek olduğunu, kubbesinin geniş olması Hıristiyan mimarlara galip gelindiğini ,caminin pencerelerinin 5 kademeli oluşu İslamın 5 şartını , vaaz kürsülerinin 4 tane oluşu İslam’da 4 tane mezhebin hak olduğunu, Selimiye Külliyesi'nin 32 tane kapısının olması İslamın 32 farzını ,arka minarelerde 6 yolun olması imanın 6 şartını , minarelerinde 12 şerefe olması camii yaptıran padişahın 12. padişah olduğunu sembol etmektedir.

Müezzin Mahfeli : Kubbenin altında 2 m. yüksekliğinde 12 mermer sütüna oturtulmuş müezzin mahfeli bulunmaktadır. Müezzin mahfelinin altında da mermer şadırvan vardır. Müezzin mahfelinin sol ön köşesindeki mermer sütün üzerinde kabartma bir lale motifi bulunmaktadır. Hakkında birkaç hikaye söylendi ise de Selimiye üzerinde XX. Yüzyıla kadar yazılmış eserlerde buna dair bir yazı bulunmadığını Dr.Rıfat Osman kaydetmiştir.

Hünkar Mahfeli : Caminin sol ön köşesinde 4 profil sütuna oturtulmuş Hünkar mahfeli vardır. Sütunlar 4 kemerle bağlanmıştır. Kemer araları ve duvarları yine zamanın nefis çinileri ile kaplanmıştır. Hünkar mahfeli çinilerinden bir kısmı 1877-78 Rus İşgali sırasında General Skoplef tarafından söktürülmüştür. Moskova Müzesi'ne gönderilmiş olup halen orada sergilenmektedir.

Minareler : Minarelerin her biri üçer şerefe olup harem tarafındaki minareler üç yolludur.Birinci yol,birinci şerefe ile üçüncü şerefeye;ikinci yol,ikinci şerefe ile üçüncü şerefeye;üçüncü yol ise doğrudan üçüncü şerefeye gider .Kıble yönündekiler birer yolludur. Minarelerin yüksekliği külah dahil 84 m, çapı 4 m üçüncü şerefeye kadar 250 basamaklıdır. Alem 2.5 metredir.

dsc0010jx0.jpg


dsc0015dx0.jpg


dsc0016tk8.jpg


dsc0026gd7.jpg
 

Ynt: Edirne

Kişisel önerilerim ise şunlar olacak:

Edirne'nin ciğer tavası meşhurdur. Merkezde birçok ciğerci var. Bundan tadabilirsiniz. Ayrıca badem ezmesi de çok güzel. İstanbul'da Bebek'te kilosunu 80 YTL'den aşağı bulamayacağınız badem ezmesini burada dörtte biri fiyatına bulabilirsiniz. Tavsiye olarak, Alipaşa Çarşısı'nın bitiminde Ezmecioğlu adlı yeri belirtebilirim. Buranın sahibi olan bey, bu işi dedesinden öğrenmiş ve hala devam ettiriyor. Bunun dışında çarşılarda meyva biçimli sabunlar, işlemeler ve el yapımı süpürgeler bulabilirsiniz. Hazır gelmişker Meriç Nehri'nin kıyısındaki çay bahçelerinde çay içmeyi de unutmayın.

dsc0037qs0.jpg


dsc0009qf5.jpg
 

Ynt: Edirne

KIRKPINAR GÜREŞLERİ

Anadolu 'da bulunan Osmanlılar, Edirne'nin fethinden önce (1361), Orhan Gazi devrinde, onun oğlu Süleyman Paşa komutasında Rumeli'ye geçerler (1356-1357).

Osmanlı Akıncıları, burada yaptıkları akınlar sırasında, savaşmadıkları ve mola verdikleri günlerde, zamanlarını, aralarında çeşitli sporlar yaparak değerlendirirlerdi.

Bir keresinde güreşe tutuşan 40 yiğit içinden ikisi, tutuştukları güreşi gece yarısına dek sürdürdükleri halde sonuçlandıramazlar ve ikisi de güreştikleri yerde can verir...

Arkadaşları bu iki yiğidi güreş yaptıkları yerde bulunan bir incir ağacının altına gömdükten sonra Edirne 'ye doğru akınlarına devam ederler.

Edirne'nin fethinden sonra Ahırköy çayırlığına geldiklerinde, o incir ağacının civarında billur kaynaklı bir suyun, Kırkpınar çayırlığına doğru aktığını görürler ve bu nedenle de "Kırktı bunlar. Bu yakaya ilk ayak basanlardır bunlar" diyerek o yere Kırkpınar adını verirler.

1361’de başlayan Kırkpınar Güreşleri :

1. 1828 – 1829 Osmanlı-Rus Savaşı nedeniyle Edirne Ruslar tarafından işgal edildiği için 1829 yılında yapılamamıştır.

2. 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı nedeniyle (1878-1879-1880-1881) yıllarında yapılamamıştır.(1877 yılı, Rumî takvimde 1293 yılına denk geldiği için bu savaş halk arasında 93 Harbi olarak bilinir).

3. 1912- 1913 Balkan Savaşları nedeniyle Edirne (16Mart 1913’ten 10 Temmuz 1913’e kadar) Bulgar işgalinde kaldığından 1913 Kırkpınar güreşleri yapılamamıştır.

4. I. Dünya Savaşı nedeniyle (1914-1918) yılları arasında yapılamadığı gibi savaştan sonra Trakya Yunan işgalinde kaldığı için 1919- 1920-1921-1922 yılları arasında da yapılamamıştır.

5. Türk ordusu 25 Kasım 1922’de Edirne’yi kurtardıktan sonra 1923 yılında Adalı Halil Pehlivan bugünkü Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı Edirne Saray içi’nde sembolik bir güreş düzenlenmiş ve kendisi de bu güreşlerde güreşmiştir.

6. Cumhuriyet tarihinin ilk Kırkpınar güreşleri Edirne Milli Eğitim Müdürü ve aynı zamanda Türk Ocağı başkanlığını da yapmakta olan İsmail Habib(Sevük)in öncülüğünde 30 Mayıs 1924’te Cuma günü Sarayiçi’nde yapılmıştır. Bundan sonra da her yıl Sarayiçi’nde yapıla gelmiştir.

gl01xi3.jpg


gl22it2.jpg


gl14pk3.jpg
 

Ynt: Edirne

3 yıl yaşadım ailemle Mudanya ya gelmeden.
Çok rahat bir kenttir. İnanılmaz geniş ve rahat insanlara sahiptir.
Yere bozuk para yuvarlansın, sesi duyan en az 5 kişi oynamaya başlar. ;D
Evim ana cadde üzerindeydi. Gece saat 3 te 4 de genç bayanları evlerine giderken görürdüm. Kimse ne sataşırdı ne laf atardı. O açıdan polisiye vakası az bir ildir. Ama hırsızlık olur evlerde.
Doğal gaz olmadığı için kışın kenti özellikle merkezi duman basar kötü kömürden.
Bahar aylarında benim gibi alerjisi olanlarında kavak ağaçlarının uçuşan parçacıklarından hayatı kayar.
Çok içki tüketilir. En az Edirne kadar büyük ilçesi Keşan ıda katarsak işin içine, ülkede en fazla içki tüketilen yerdir kişi başına vurulduğunda.
Çiftçisi zengindir ve tembeldir.
Keyifli bir yerdir. Soğuğu dert etmezlerse emekliler için ideal ötesi bir kenttir.
Ama soğuktur. Kışın insanı yıldıracak kadar soğuktur.
Ve birde çok uzaktır her yere. Hele güneye yada Ankara gibi merkeze gidiyorsanız yol insanı bayar.
Esnaflık zihniyeti yoktur. Senelerce avrupaya giden yol kent içinden geçtiğinden, en ufak bir ticari zeka gerektirmeden yıllarca iyi para kazanmışlar. Ama yol şehir dışına verilince apışıp kalmışlar. Çünkü avrupaya dönen gurbetçiler çıkış yapmadan ceplerindeki Türk lirasını bitirmeye çalışırlardı ve uyanık edirnelilerde 5 katına satarlardı mallarını. Artı birarada Yunanistandan gelenlere tonla mal sattılar aynı mantıkla. Ki o ara TL değil drahmi geçiyordu kentte heryerde. Sonra tabi İstanbula kadar uzanınca Yunanlılardan gelen tatlı karlarda bitti. Şimdi yeni yeni esnaflığı öğrenirler. O yüzden yerlileri örneğin bedesten den vb yerlerden alışveriş yapmaz. Kentteki para (özellikle çalışan kesimin parası) kente dönmeden migros, gima gibi alışveriş merkezleri kanalıyla İstanbula akar.
Birde kapıkule den çok geçinir. İnanılmaz rüşvet döner. İlk gittiğimde mesela biri son model Bmw ile geldiydi yanımıza. Kapıcı demişlerdi. Şok olmuştum. Meğer kapıkuleden yükünü bulanlara "kapıcı" deniyormuş. :D
Öğrenci ve askeri boldur doğal olarak. Hafta sonları sivil giysili tonla er görürsünüz sokaklarda. Halk pek sevmez, sağa sola arada sataştıkları için.
Öğrenciler ise genelde ev tutarlar. Ve çok sayıda cafe bar vardır şehir içinde.
Birde çok doktor vardır kentte. İyi de kazanırlar. Ama hep küçümserler Edirne yi. Lakin metropole gitmeye de cesaretleri yoktur.
20. yüzyıl başında Edirne Osmanlının 3. büyük kentiymiş İstanbul ve Kahire den sonra. Ki yahudi,rum yani gayrimüslim nüfusta çok yoğunmuş. Ne yazık ki artık kalmamış. Eski bir havra bile bakımsızlıktan yıkılmıştı. Oysa çok güzel bir yapıydı.
Yazı da kışı da ayrı güzeldir. Trakyanın tipik özelliklerini taşır...
Neyse bu kadar yeter sanırım.
Kısaca ülkemizin pek çok kentine göre çok daha yaşanılası ve çok daha modern bir kenttir Edirne.
 




Ynt: Edirne

Sağlık müzesini görmeden , badem ezmesi , kokulu meyve sabunları ve çingene süpürgesi almadan Edirne'den ayrılmayın derim ben .Peyniri de çok güzeldir. ;)
 


Ynt: Edirne

evet badem ezmesi şiddetle tavsiye edilir.ayrıca bi ek daha hayatımda ilk defa orada ciğer yedim adam gibi.. gerçekten süper . meriç kıyısında da bir cafe var orada da yine çay içebilirsiniz .
 

Ynt: Edirne

sevgili cem o cafe önceden karakol binasıymış ..çok güzel değil mi ?ama çok kalabalık oluyor 8)
 



Ynt: Edirne

özlem' Alıntı:
sevgili cem o cafe önceden karakol binasıymış ..çok güzel değil mi ?ama çok kalabalık oluyor 8)

biz gittiğimizde gayet sakindi.karakol binası mı bilmiyorum daha çok çarşı gibi bi yere benziyordu.ayrıca yunanistan sınırını da bulmaya gittik bulamadık döndük :D
 

Ynt: Edirne

Evet karakol binasıydı Cem..Yunanistan sınırınıda bulamamakla birşey kaybetmemişsiniz..Gitt gitt bak geri dön.Sinir bozucu.
 

Ynt: Edirne

Karaağaç'ın girişinden sağa dönmek gerekiyor sınıra gitmek için ama kesinlikle sinir bozucu iyi ki gitmemişin, o taraftan adamlar alışveriş merkezine girer gibi giriyor valla ya :p
 

Ynt: Edirne

Meriç Köprüsü
1842’de Abdülmecit zamanında yapımına başlanan ve 1847’de bitirilen köprü, Edirne - Karaağaç yolunda, Meriç Nehri üzerinde yer alıyor. Meriç Köprüsü; 263 metre uzunluk, 7 metre genişlikte, 13 ayak üzerinde 12 sivri kemerli olup yanlara doğru eğimli özellikler taşıyor. Mermer yazıtlı köşkü olan köprünün kubbesinde daha önceleri güneş motifi olduğu biliniyor.

bekleyizp4.jpg
 

Ynt: Edirne

Söğütlük mevkiinin büyük kısmı restoranlarla dolu ancak halen mesire yerleri mevcut
Meşhur tava ciğeri de halen 1 numara :smiley:

gulendam' Alıntı:
Meriç köprüsünün yakınlarında Söğütlük mevkii mesire yeri olarak bahar ve yaz aylarında Edirne halkının ve ziyaretçilerinin serinleme yeriydi. Ailem 1924 mübadelesinde Edirne ye göçetmiş. Tüm akrabalarım orada olduğu için her dini bayram ve her okul tatillerinde yaz kış Edirne ziyaretleri yaptık 1962/ 1978 yılları arasında. Sonra büyükbabalar, dedeler, anneanne ve babaanneler vefat ettikçe elimiz ayağımız kesildi o ilden. Yaklaşık 15 yıldır gidemedim. ama çocukluğumun Edirnesi nden aklımda kalanlar badem ezmesi, Edirne ciğer tavası, aynalı süpürgesi, kokulu meyve sabunları ve şimdi Tıp fakültesi alanı içinde bir zamanlar yer alan Teyzemlerin kiraz bahçeleri içinde doyasıya yediğim kirazlar.
Tabii rastladığım zamanlarda Sarayiçi Kırkpınar güreşleri.
Aslında güreş seyredenler babamlar ve akraba enişte, amca ve kuzenleri olup teyzeler, halalar, anneler ve ninelerle biz Sarayiçi ni daha çok mesire yeri olarak kullanırdık.
Şu an Söğütlük dediğim yer hala duruyor mu bilmiyorum ama en geniş mesire yeriydi.
Köfte ve ciğer tava da ağzımda kalan tat " Çakay Köfte" den dilimde kalanlar. annem in dayısının kızı ve damadına ait olan bu yer sahipleri köfte ve ciğer in ön hazırlığını o yıllarda evlerinde gelin kaynana hep birlikte yapıyorlardı.
Temizliği hakkında bu nedenle referans verebilirim. 1990 lı yıllarda salaş barakalar halinde olan bu köfteci Ali Paşa Çarşı kapısında dır.
lezzetinden taviz vereceklerine inanmıyorum. Çünkü o köftecide yetişen ustalar İstanbul un ünlü otellerinde Edirne ciğer tava yapımı konusunda çalışmaktadırlar.
 



Ynt: Edirne

evet arkadaşım aynen senin görüşlerine katılıyorum ÇAKAY KÖFTECİSİ 1952 den beri edirne de balık pazarında dede den toruna hala hizmet vermektedir site ismi vermek yasak sanırsam ama profilime bakarsan orada yazar
 

SON KONULAR - FORUM

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,906
Mesajlar
1,525,378
Kayıtlı Üye Sayımız
166,706
Kaydolan Son Üyemiz
Ayhnn

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst