Dünyada ve Türkiye’de Mağaracılık:
Mağaralar üzerindeki ilk bilimsel araştırmalar, 18 inci yüzyılın ikinci yarısından sonra başlamaktadır. Nagel, 1743’de Moravya'da 136 m. derinliği bulunan Masocha Uçurumu’na, Lloyd ise, 1770’de İngiltere’de Derbyshire'de Eldon-Hole Mağarası’na girerek bilinen ilk mağaracılık faaliyetlerini gerçekleştirmişlerdir. Avusturyalı Lindler 1840-1841 de Istirya'da ilk kez 322 m. derinliğe inerek, Tiryeste şehrinin su ihtiyacını temin maksadıyla Trebiciano Mağarası’nı tetkik etmiştir.
Amerika’nın Kentucky eyaletinde bulunan “Mammoth Cave” sistemi 1854’de Owen'in, 1897’de de Hovey ve Ellsworth Call'un çalışmaları ile tanınmıştır. Mammoth Mağarası 100 kilometreyi aşan galerileri ve 563.270 metrelik toplam uzunluğu ile bugün için dünyanın en büyük mağara sistemi olarak bilinmektedir.
Bilimsel ve çağdaş mağaracılığın öncülüğü Fransız Edouard-Alfred Martel'e atfedilir. Martel'in çalışmaları çağdaş mağaracılığın temelini oluşturmaktaysa da, ondan yüzyıl kadar önce birçok kaşif mağaralara yönelmiş, o dönem için rekor sayılabilecek derinliklere inmişlerdir. Martel, mağara araştırmaları sırasında ip merdiven, manyetolu telefon ve katlanan sandal gibi birçok malzemeyi de kullanmış ve bu tür yeniliklerde de öncü olmuştur. “Boşluklar ve Bilinmeyen Fransa” adlı öykü benzeri raporlarıyla da mağaracılığın popüler hale gelmesine katkıda bulunmuştur.
Martel'den sonra gelen diğer bir büyük isim de Norbert Casteret'tir. Casteret, Martel'den farklı olarak, ailesiyle ya da tek başına, daha amatörce çalışmalar yapmıştır. Casteret, gelişmiş aletler kullanmaktan genellikle kaçınmış, hatta aydınlatma için gaz lambası yerine mum kullanmayı tercih etmiştir. Bu ısrarlı amatörlüğüne rağmen en az Martel kadar önemli keşiflerde bulunmuştur. “Yeraltında On Yıl”, “Mağaralarım” gibi önemli eserler vermiştir.
Sonraki zamanlarda, mağaracılıkta kullanılabilecek araçların icat edilmesiyle mağaracılık daha yaygın hale gelmiştir. Bunların ilki Fransız mühendis Robert de Joly'nin tasarladığı alüminyum çubuklu merdivendir. Diğer yandan Bruno Dressler'in buluşu olan “Jummar” (cumar) da mağaracılıkta çıkışı daha kolay hale getirmiştir. Günümüze kadar bu tür aletlerin sayısı giderek artmış, şu an kullanılmakta olan modern aletlere kadar gelinmiştir.
Günümüzde mağaracılık popüler doğa sporları arasında yer almaktadır. Yurt dışında konu ile ilgili birçok kulüp ve bu kulüplerin bağlı olduğu ulusal mağaracılık federasyonları altında çalışmalar sürdürülmektedir. Pek çok ülkenin mağaracıları kendi ülkelerindeki mağaraların araştırmasını bitirmiş, yurt dışına faaliyetler düzenlemeye başlamışlardır. Hemen hemen her ülkenin ulusal bir mağara kurtarma örgütü vardır.
Ülkemiz, mağara ve yeraltı dereleri açısından dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olmasına rağmen yurt dışında 1880'lü yıllarda başlayan mağaracılık ve mağarabilimle ancak 1900'lü yıllarda tanışmıştır.
Türkiye'de ilk mağara araştırması 1927 yılında, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Profesörü Raymond Hovasse tarafından İstanbul-Yarımburgaz Mağarası'nda mağara hayvanları üzerinde yapılan incelemedir. İkinci araştırma ise Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Profesörü Cemal Alagöz'ün 1944 yılında Coğrafya Kurumu Bülteni'nde ve ayrı bir baskı halinde yayınlanan Türkiye'de Karst Olayları adlı incelemesidir.
Bunlardan sonra, İsveçli K. Lindberg'in 1949 ve 1950 yıllarında Anadolu'da mağaralarda yaşayan hayvanlar üzerinde yaptığı araştırmalar gelmektedir. Bu araştırmalar 1952-1954 yıllarında Fransa'da Ulusal Speleoloji Komitesi ve Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nin ortak yayın organı olan Annales de Speleologie'de Birkaç Türk Mağarası Üzerine Notlar adıyla yayınlanmıştır. 1955 yılında, Temuçin Aygen ve arkadaşlarının Konya Ermenek Maraspoli Mağarası'nda yapmış olduğu araştırma ise ilk ekip çalışması olmuştur.
1955-1964 yılları arasında özellikle Temuçin Aygen'in çabalarıyla Türkiye'de çok sayıda mağara araştırılmıştır. 1964 yılında Ankara'da Mağara Araştırma Cemiyeti'nin (bugünkü adıyla Mağara Araştırma Derneği) kurulmasıyla mağaracılık çalışmaları hız kazanmıştır.
1973 yılında, ülkemizin mağaracılıkla ile ilgili ilk üniversite kulübü olan Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü (BÜMAK) kurulmuştur. Yine 1978 yılında Jeomorfolog Dr.Nuri Güldalı tarafından MTA'ya bağlı bir birim kurularak mağaracılıkla ile ilgili ilk resmi çalışmalar başlatılmıştır. 1980 sonlarına doğru Ankara'da MAD’ın katkılarıyla birçok üniversite kulübü kurulmuş ve mağaracılık çalışmaları yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır.
1994 yılında MAD ve BÜMAK’ın ortak bir bildirisi ile Türkiye Mağaracılar Birliği’nin kuruluşu açıklanmış, bu tarihten sonra çeşitli kulüp ve derneklerin katılımıyla organizasyon çalışmaları geliştirilmeye başlanmıştır.
Bugün Türkiye Mağaracılar Birliği, ülke çapındaki tüm mağaracıları bir araya toplayan, aktif, düzenleyici ve üretken bir çatı vazifesi görmektedir.
--------------------------------------------------------------------------------
Kaynak : Mağara Araştırma Derneği
Mağaralar üzerindeki ilk bilimsel araştırmalar, 18 inci yüzyılın ikinci yarısından sonra başlamaktadır. Nagel, 1743’de Moravya'da 136 m. derinliği bulunan Masocha Uçurumu’na, Lloyd ise, 1770’de İngiltere’de Derbyshire'de Eldon-Hole Mağarası’na girerek bilinen ilk mağaracılık faaliyetlerini gerçekleştirmişlerdir. Avusturyalı Lindler 1840-1841 de Istirya'da ilk kez 322 m. derinliğe inerek, Tiryeste şehrinin su ihtiyacını temin maksadıyla Trebiciano Mağarası’nı tetkik etmiştir.
Amerika’nın Kentucky eyaletinde bulunan “Mammoth Cave” sistemi 1854’de Owen'in, 1897’de de Hovey ve Ellsworth Call'un çalışmaları ile tanınmıştır. Mammoth Mağarası 100 kilometreyi aşan galerileri ve 563.270 metrelik toplam uzunluğu ile bugün için dünyanın en büyük mağara sistemi olarak bilinmektedir.
Bilimsel ve çağdaş mağaracılığın öncülüğü Fransız Edouard-Alfred Martel'e atfedilir. Martel'in çalışmaları çağdaş mağaracılığın temelini oluşturmaktaysa da, ondan yüzyıl kadar önce birçok kaşif mağaralara yönelmiş, o dönem için rekor sayılabilecek derinliklere inmişlerdir. Martel, mağara araştırmaları sırasında ip merdiven, manyetolu telefon ve katlanan sandal gibi birçok malzemeyi de kullanmış ve bu tür yeniliklerde de öncü olmuştur. “Boşluklar ve Bilinmeyen Fransa” adlı öykü benzeri raporlarıyla da mağaracılığın popüler hale gelmesine katkıda bulunmuştur.
Martel'den sonra gelen diğer bir büyük isim de Norbert Casteret'tir. Casteret, Martel'den farklı olarak, ailesiyle ya da tek başına, daha amatörce çalışmalar yapmıştır. Casteret, gelişmiş aletler kullanmaktan genellikle kaçınmış, hatta aydınlatma için gaz lambası yerine mum kullanmayı tercih etmiştir. Bu ısrarlı amatörlüğüne rağmen en az Martel kadar önemli keşiflerde bulunmuştur. “Yeraltında On Yıl”, “Mağaralarım” gibi önemli eserler vermiştir.
Sonraki zamanlarda, mağaracılıkta kullanılabilecek araçların icat edilmesiyle mağaracılık daha yaygın hale gelmiştir. Bunların ilki Fransız mühendis Robert de Joly'nin tasarladığı alüminyum çubuklu merdivendir. Diğer yandan Bruno Dressler'in buluşu olan “Jummar” (cumar) da mağaracılıkta çıkışı daha kolay hale getirmiştir. Günümüze kadar bu tür aletlerin sayısı giderek artmış, şu an kullanılmakta olan modern aletlere kadar gelinmiştir.
Günümüzde mağaracılık popüler doğa sporları arasında yer almaktadır. Yurt dışında konu ile ilgili birçok kulüp ve bu kulüplerin bağlı olduğu ulusal mağaracılık federasyonları altında çalışmalar sürdürülmektedir. Pek çok ülkenin mağaracıları kendi ülkelerindeki mağaraların araştırmasını bitirmiş, yurt dışına faaliyetler düzenlemeye başlamışlardır. Hemen hemen her ülkenin ulusal bir mağara kurtarma örgütü vardır.
Ülkemiz, mağara ve yeraltı dereleri açısından dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olmasına rağmen yurt dışında 1880'lü yıllarda başlayan mağaracılık ve mağarabilimle ancak 1900'lü yıllarda tanışmıştır.
Türkiye'de ilk mağara araştırması 1927 yılında, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Profesörü Raymond Hovasse tarafından İstanbul-Yarımburgaz Mağarası'nda mağara hayvanları üzerinde yapılan incelemedir. İkinci araştırma ise Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Profesörü Cemal Alagöz'ün 1944 yılında Coğrafya Kurumu Bülteni'nde ve ayrı bir baskı halinde yayınlanan Türkiye'de Karst Olayları adlı incelemesidir.
Bunlardan sonra, İsveçli K. Lindberg'in 1949 ve 1950 yıllarında Anadolu'da mağaralarda yaşayan hayvanlar üzerinde yaptığı araştırmalar gelmektedir. Bu araştırmalar 1952-1954 yıllarında Fransa'da Ulusal Speleoloji Komitesi ve Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nin ortak yayın organı olan Annales de Speleologie'de Birkaç Türk Mağarası Üzerine Notlar adıyla yayınlanmıştır. 1955 yılında, Temuçin Aygen ve arkadaşlarının Konya Ermenek Maraspoli Mağarası'nda yapmış olduğu araştırma ise ilk ekip çalışması olmuştur.
1955-1964 yılları arasında özellikle Temuçin Aygen'in çabalarıyla Türkiye'de çok sayıda mağara araştırılmıştır. 1964 yılında Ankara'da Mağara Araştırma Cemiyeti'nin (bugünkü adıyla Mağara Araştırma Derneği) kurulmasıyla mağaracılık çalışmaları hız kazanmıştır.
1973 yılında, ülkemizin mağaracılıkla ile ilgili ilk üniversite kulübü olan Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü (BÜMAK) kurulmuştur. Yine 1978 yılında Jeomorfolog Dr.Nuri Güldalı tarafından MTA'ya bağlı bir birim kurularak mağaracılıkla ile ilgili ilk resmi çalışmalar başlatılmıştır. 1980 sonlarına doğru Ankara'da MAD’ın katkılarıyla birçok üniversite kulübü kurulmuş ve mağaracılık çalışmaları yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır.
1994 yılında MAD ve BÜMAK’ın ortak bir bildirisi ile Türkiye Mağaracılar Birliği’nin kuruluşu açıklanmış, bu tarihten sonra çeşitli kulüp ve derneklerin katılımıyla organizasyon çalışmaları geliştirilmeye başlanmıştır.
Bugün Türkiye Mağaracılar Birliği, ülke çapındaki tüm mağaracıları bir araya toplayan, aktif, düzenleyici ve üretken bir çatı vazifesi görmektedir.
--------------------------------------------------------------------------------
Kaynak : Mağara Araştırma Derneği