k_akkus
Ana Kamp
BATUM GEZİSİ
Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar,
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Gönlünde incelik barındırmayanlar.
Pablo Neruda
Gönlümüzde inceliğin olup olmadığını bilmem ama okumayı, müzik dinlemeyi ve yolculuğa çıkmayı seven 3 arkadaş ağır ağır ölmemek için, bu yıl da Batum’a gidelim dedik. (Geçen yıl Ukrayna’daydık.)
Yalova’dan Batum’a gitmenin aslında en zahmetsiz yolu Yalova Otogarı’ndan otobüse binip, Batum Otogarı’nda inmek. Ama yol 20 saate yakın sürüyor. O kadar bol zaman yok. Zamandan kazanalım diyerek uçakla gitmeye karar verdik.
İstanbul’dan Batum’a uçakla gitmenin üç yolu var:
Birincisi İstanbul’ dan direk Batum’a uçmak. En kısa ama en pahalı yol bu. 11 Ocak 2018’ de; 7 Mayıs gidiş, 11 Mayıs dönüş için bilet fiyatı 600 liraydı.
İkinci yol, aynı uçağa Hopa bileti alıp binmek. Hopa’da havaalanı olmadığı için paraşütle atlıyorsunuz demeyeceğim.!! Uçak Batum’a iniyor. Hopa yolcuları polis gözetiminde Hopa’ya kadar getirilip bırakılıyor. Hopa’dan tekrar Batum’a herkes kendi olanaklarıyla gidiyor. Bilet ücreti 344 TL.
THY’nin 6.30 ve 16.15 ‘te olmak üzere iki seferi var. Yalova’dan sabah uçağına yetişmek imkansız. Bir gün önceden gidip havalimanında sabahlamak gerekiyor. 16.15 uçağı da 19.00’ da Batum’a iniyor. Hopa’ya git, geri Batum’a dön gün bitmiş olacak…
Biz de üçüncü yolu, İstanbul’dan Trabzon’a uçakla gidip, oradan otobüsle Batum’a geçmeyi yeğledik. İstanbul’dan Trabzon’a uçak biletini gidiş dönüş kişi başı 214 liraya aldık. (Pegasus )
Batum’da 4 gece kalmayı planladık. Booking.com’dan 2 yatak odalı, merkezde bir ev kiraladık. Holiday House Spiridi, 3 kişi 4 gece için 410 lira ödeyeceğiz. ( Gidişimize 1 hafta kala ev sahibi caydı. Rehberimiz aynı fiyata başka bir yer ayarladı.)
Batum’un tarihi ve turisttik yerlerini hakkıyla gezebilmek için internet sitelerinde kendisinden övgüyle bahsedilen rehber Mert İnan’la bir günlük hizmet karşılığı 100 dolara anlaştık. (Gerçi kendisini hiç görmedik. Yardımcısı Ömer, bizi sınır kapısında karşıladı. Eve yerleştirdi. Daha sonra da şehri gezdirdi. Batum gerçekten küçük bir kent. Gezmesi kolay. Aradığınız her şeyi bulabiliyorsunuz. Türkçe oldukça yaygın. Rehbere gerek yok.)
Bu hazırlıklardan sonra internet üzerinden Batum’la ilgili bilgi toplamaya başladım. Bir de baktım ki Batum’a gitmeyen kalmamış. Yüzlerce tanıtım yazısı var. Sanki Batum’a gitmeyeni dövüyorlar.!! Sınır geçişinde pasaport istenmemesi, sadece nüfus cüzdanı ile geçilebilmesi nedeniyle Doğu Karadeniz ve civarından Batum’a gitmeyen yok gibi.
7 Mayıs 2018’ de Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan 10.20’ de kalkan uçağımız 1.15 saat sonra deniz doldurularak yapılmış, çok da büyük olmayan Trabzon Havaalanına indi.
Havaalanı çıkışında Havaş servisleri var. Şehir merkezine, Rize’ye ve Hopa’ya yolcu taşıyorlar.
Hopa servisi Rize’ye kadar hiçbir yerde durmuyor. Rize’den sonra Çayeli, Pazar, Ardeşen, Fındıklı ve Arhavi’ye uğrayarak Hopa’ya varıyor. Ardeşen’de 15 dakika çay ve ihtiyaç molası var. Yol üç saat sürüyor.
Trabzon Rize arasındaki irili ufaklı ilçe ve kasabalarda inecekler Rize servisine biniyorlar. Havaalanı Rize 16, Hopa 27 lira. (Mayıs 2018)
Hopa’da son durakta inince hemen yanda taksiler var. 50 liraya sınıra gidiyorlar. İster tek binip 50 lira verirsiniz, isterseniz dörtlü grup yapıp 12.50 liraya gidebilirsiniz.
Şansımıza Sarp Gümrük kapısı kalabalık değildi. Kapıda önce çıkış pulu alıyorsunuz. (15 TL) Pulun yapışık olduğu çıkış formuna adınızı soyadınızı, kimlik numaranızı, doğum tarihinizi yazıp kimliğinizle birlikte görevli polise veriyorsunuz. Çıkış kaydınız yapılıp form mühürlenerek geri veriliyor.
Sarp sınır kapısında inşaat var. Sac levhalarla kaplı uzuuun bir yolu yürüyerek Gürcistan kapısına geliyorsunuz. Görevli kimliğinize bakıp elinizdeki formu onaylıyor. Artık Gürcistan’dasınız. Elinizdeki o formu iyi saklayın dönüşte ihtiyacınız olacak. Ne üst baş ne çanta araması yapan var. Hatta gümrük memuru bile yoktu. Elimizi kolumuzu sallaya sallaya geçtik.
Kapıdan çıkar çıkmaz -her yerde olduğu gibi- taksiciler karşılıyor sizi. Az ileride de dolmuşlar var. Biz rehberimizi bekleyeceğimiz için sakin bir köşeye çekildik. Meydanda taksiler, dolmuşlar, özel araçlar, bisikletliler ve ince ince yağan yağmur var. Döviz bürosunun sundurmasına sığındık, rehberimizi bekliyoruz. Döviz büroları ve büfeler yan yana sıralanmışlar.
Yanı başımızdaki sigortacı Türk plakalı araçlara yurtdışı trafik sigortası yapıyor. “Bu sigorta olmadan sınırdan nasıl geçtiniz?” diye soruyorum. Avrupa ve Balkanlar’da onlarca kez arabamla sınır geçişi yaptım, ilk sorulan evrak bu sigortaydı. “Yaptırmazsan dönüşte ağır cezası var dediler, bıraktılar.” diyor Ankaralı şoför.
Az sonra rehberimiz Ömer, arabasıyla gelip bizi alıyor. Eve kadar 17 km.’lik bir yolumuz var. Yol boyunca etrafa bakarak konuşuyoruz. Geçtiğimiz yerlerde fakirlik gözle görülebiliyor. Sovyetlerden kalma binaların bakımsızlığı bizi şaşırtıyor.
3000 m. yükseklikteki Mescit Dağı’ndan doğup, Batum’dan denize dökülen, dünyanın en hızlı akan ve en derin nehirlerinden biri olan Çoruh Nehri üzerinden geçerek Batum’a varıyoruz. (Çoruh Nehrinin uzunluğunu bazı kaynaklar 376, bazıları ise 466 km. olarak vermekteler. Nehrin 24 km.’si Gürcistan topraklarından geçerek Karadeniz’e dökülür.)
Ev sahibimizle buluşup, 27 katlı binanın14. katındaki dairemize yerleşiyoruz. Balkondan çevredeki binalara ve manzaraya bakıyoruz.
Sovyetler Birliği zamanında Rusya’nın Antalya’sı olan Batum, bugün de turizm alanında önemli yatırımlara ev sahipliği yapıyor. Etrafımızda gördüğümüz çok katlı binalar bu yatırımların bir parçası.
Gökyüzüne doğru özgürce yükselen binalarda inşaatlar devam ediyor.
Bu modern yapıların yanında, Sovyet döneminden kalan ve hala bütün canlılığıyla içinde yaşam süren binalarsa oldukça büyük bir tezat teşkil ediyor.
Balkonda yeterince oyalandığımıza karar vererek kenti keşfe çıkıyoruz. Rehberimizle sabah buluşacağımız için keşif gezimizi yalnız yapacağız.
Doğup büyüdüğüm kentin deniz kenarında olmasından dolayı denizi olan kentleri çok severim. Ayrıca denizi olan kentte insan kaybolmaz. Denize sırtınızı veya yüzünüzü dönüp, yolunuzu ve yönünüzü bulabilirsiniz.
Biz de evden çıkıp yüzümüzü denize dönüp yürüyoruz. 5 dakika sonra sahildeyiz. Hava kararmak üzere. Tek tük ışıklar Karadeniz’in o kapkara görünümünü aydınlatmaya yetmiyor.
Batum’un boydan boya uzanan 6 km.’lik bir sahili var. Deniz bu akşam inadına durgun. Benim yıllar önce öğretmenlik yaptığım Karasu’da bütün hırçınlığıyla sahili döven deniz bu mu? Burada Karadeniz iyice uysallaşmış veya güzel yüzünü bize gösteriyor.
Sahil küçük çakıl. Kum pek yok. Geçtiğimiz yazdan kalmış küçük kulübeler, şezlonglar, tahta yollar, ağaç oturaklar yazın yine gelmesini bekliyorlar gibi…
Çakıl sahilin hemen yanında yürüyüş ve bisiklet yolları, onların yanında da ağaçlandırılmış gezinti yolu var. Bu bölgeye araç girmiyor.
Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar,
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Gönlünde incelik barındırmayanlar.
Pablo Neruda
Gönlümüzde inceliğin olup olmadığını bilmem ama okumayı, müzik dinlemeyi ve yolculuğa çıkmayı seven 3 arkadaş ağır ağır ölmemek için, bu yıl da Batum’a gidelim dedik. (Geçen yıl Ukrayna’daydık.)
Yalova’dan Batum’a gitmenin aslında en zahmetsiz yolu Yalova Otogarı’ndan otobüse binip, Batum Otogarı’nda inmek. Ama yol 20 saate yakın sürüyor. O kadar bol zaman yok. Zamandan kazanalım diyerek uçakla gitmeye karar verdik.
İstanbul’dan Batum’a uçakla gitmenin üç yolu var:
Birincisi İstanbul’ dan direk Batum’a uçmak. En kısa ama en pahalı yol bu. 11 Ocak 2018’ de; 7 Mayıs gidiş, 11 Mayıs dönüş için bilet fiyatı 600 liraydı.
İkinci yol, aynı uçağa Hopa bileti alıp binmek. Hopa’da havaalanı olmadığı için paraşütle atlıyorsunuz demeyeceğim.!! Uçak Batum’a iniyor. Hopa yolcuları polis gözetiminde Hopa’ya kadar getirilip bırakılıyor. Hopa’dan tekrar Batum’a herkes kendi olanaklarıyla gidiyor. Bilet ücreti 344 TL.
THY’nin 6.30 ve 16.15 ‘te olmak üzere iki seferi var. Yalova’dan sabah uçağına yetişmek imkansız. Bir gün önceden gidip havalimanında sabahlamak gerekiyor. 16.15 uçağı da 19.00’ da Batum’a iniyor. Hopa’ya git, geri Batum’a dön gün bitmiş olacak…
Biz de üçüncü yolu, İstanbul’dan Trabzon’a uçakla gidip, oradan otobüsle Batum’a geçmeyi yeğledik. İstanbul’dan Trabzon’a uçak biletini gidiş dönüş kişi başı 214 liraya aldık. (Pegasus )
Batum’da 4 gece kalmayı planladık. Booking.com’dan 2 yatak odalı, merkezde bir ev kiraladık. Holiday House Spiridi, 3 kişi 4 gece için 410 lira ödeyeceğiz. ( Gidişimize 1 hafta kala ev sahibi caydı. Rehberimiz aynı fiyata başka bir yer ayarladı.)
Batum’un tarihi ve turisttik yerlerini hakkıyla gezebilmek için internet sitelerinde kendisinden övgüyle bahsedilen rehber Mert İnan’la bir günlük hizmet karşılığı 100 dolara anlaştık. (Gerçi kendisini hiç görmedik. Yardımcısı Ömer, bizi sınır kapısında karşıladı. Eve yerleştirdi. Daha sonra da şehri gezdirdi. Batum gerçekten küçük bir kent. Gezmesi kolay. Aradığınız her şeyi bulabiliyorsunuz. Türkçe oldukça yaygın. Rehbere gerek yok.)
Bu hazırlıklardan sonra internet üzerinden Batum’la ilgili bilgi toplamaya başladım. Bir de baktım ki Batum’a gitmeyen kalmamış. Yüzlerce tanıtım yazısı var. Sanki Batum’a gitmeyeni dövüyorlar.!! Sınır geçişinde pasaport istenmemesi, sadece nüfus cüzdanı ile geçilebilmesi nedeniyle Doğu Karadeniz ve civarından Batum’a gitmeyen yok gibi.
7 Mayıs 2018’ de Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan 10.20’ de kalkan uçağımız 1.15 saat sonra deniz doldurularak yapılmış, çok da büyük olmayan Trabzon Havaalanına indi.
Havaalanı çıkışında Havaş servisleri var. Şehir merkezine, Rize’ye ve Hopa’ya yolcu taşıyorlar.
Hopa servisi Rize’ye kadar hiçbir yerde durmuyor. Rize’den sonra Çayeli, Pazar, Ardeşen, Fındıklı ve Arhavi’ye uğrayarak Hopa’ya varıyor. Ardeşen’de 15 dakika çay ve ihtiyaç molası var. Yol üç saat sürüyor.
Trabzon Rize arasındaki irili ufaklı ilçe ve kasabalarda inecekler Rize servisine biniyorlar. Havaalanı Rize 16, Hopa 27 lira. (Mayıs 2018)
Hopa’da son durakta inince hemen yanda taksiler var. 50 liraya sınıra gidiyorlar. İster tek binip 50 lira verirsiniz, isterseniz dörtlü grup yapıp 12.50 liraya gidebilirsiniz.
Şansımıza Sarp Gümrük kapısı kalabalık değildi. Kapıda önce çıkış pulu alıyorsunuz. (15 TL) Pulun yapışık olduğu çıkış formuna adınızı soyadınızı, kimlik numaranızı, doğum tarihinizi yazıp kimliğinizle birlikte görevli polise veriyorsunuz. Çıkış kaydınız yapılıp form mühürlenerek geri veriliyor.
Sarp sınır kapısında inşaat var. Sac levhalarla kaplı uzuuun bir yolu yürüyerek Gürcistan kapısına geliyorsunuz. Görevli kimliğinize bakıp elinizdeki formu onaylıyor. Artık Gürcistan’dasınız. Elinizdeki o formu iyi saklayın dönüşte ihtiyacınız olacak. Ne üst baş ne çanta araması yapan var. Hatta gümrük memuru bile yoktu. Elimizi kolumuzu sallaya sallaya geçtik.
Kapıdan çıkar çıkmaz -her yerde olduğu gibi- taksiciler karşılıyor sizi. Az ileride de dolmuşlar var. Biz rehberimizi bekleyeceğimiz için sakin bir köşeye çekildik. Meydanda taksiler, dolmuşlar, özel araçlar, bisikletliler ve ince ince yağan yağmur var. Döviz bürosunun sundurmasına sığındık, rehberimizi bekliyoruz. Döviz büroları ve büfeler yan yana sıralanmışlar.
Yanı başımızdaki sigortacı Türk plakalı araçlara yurtdışı trafik sigortası yapıyor. “Bu sigorta olmadan sınırdan nasıl geçtiniz?” diye soruyorum. Avrupa ve Balkanlar’da onlarca kez arabamla sınır geçişi yaptım, ilk sorulan evrak bu sigortaydı. “Yaptırmazsan dönüşte ağır cezası var dediler, bıraktılar.” diyor Ankaralı şoför.
Az sonra rehberimiz Ömer, arabasıyla gelip bizi alıyor. Eve kadar 17 km.’lik bir yolumuz var. Yol boyunca etrafa bakarak konuşuyoruz. Geçtiğimiz yerlerde fakirlik gözle görülebiliyor. Sovyetlerden kalma binaların bakımsızlığı bizi şaşırtıyor.
3000 m. yükseklikteki Mescit Dağı’ndan doğup, Batum’dan denize dökülen, dünyanın en hızlı akan ve en derin nehirlerinden biri olan Çoruh Nehri üzerinden geçerek Batum’a varıyoruz. (Çoruh Nehrinin uzunluğunu bazı kaynaklar 376, bazıları ise 466 km. olarak vermekteler. Nehrin 24 km.’si Gürcistan topraklarından geçerek Karadeniz’e dökülür.)
Ev sahibimizle buluşup, 27 katlı binanın14. katındaki dairemize yerleşiyoruz. Balkondan çevredeki binalara ve manzaraya bakıyoruz.
Sovyetler Birliği zamanında Rusya’nın Antalya’sı olan Batum, bugün de turizm alanında önemli yatırımlara ev sahipliği yapıyor. Etrafımızda gördüğümüz çok katlı binalar bu yatırımların bir parçası.
Gökyüzüne doğru özgürce yükselen binalarda inşaatlar devam ediyor.
Bu modern yapıların yanında, Sovyet döneminden kalan ve hala bütün canlılığıyla içinde yaşam süren binalarsa oldukça büyük bir tezat teşkil ediyor.
Balkonda yeterince oyalandığımıza karar vererek kenti keşfe çıkıyoruz. Rehberimizle sabah buluşacağımız için keşif gezimizi yalnız yapacağız.
Doğup büyüdüğüm kentin deniz kenarında olmasından dolayı denizi olan kentleri çok severim. Ayrıca denizi olan kentte insan kaybolmaz. Denize sırtınızı veya yüzünüzü dönüp, yolunuzu ve yönünüzü bulabilirsiniz.
Biz de evden çıkıp yüzümüzü denize dönüp yürüyoruz. 5 dakika sonra sahildeyiz. Hava kararmak üzere. Tek tük ışıklar Karadeniz’in o kapkara görünümünü aydınlatmaya yetmiyor.
Batum’un boydan boya uzanan 6 km.’lik bir sahili var. Deniz bu akşam inadına durgun. Benim yıllar önce öğretmenlik yaptığım Karasu’da bütün hırçınlığıyla sahili döven deniz bu mu? Burada Karadeniz iyice uysallaşmış veya güzel yüzünü bize gösteriyor.
Sahil küçük çakıl. Kum pek yok. Geçtiğimiz yazdan kalmış küçük kulübeler, şezlonglar, tahta yollar, ağaç oturaklar yazın yine gelmesini bekliyorlar gibi…
Çakıl sahilin hemen yanında yürüyüş ve bisiklet yolları, onların yanında da ağaçlandırılmış gezinti yolu var. Bu bölgeye araç girmiyor.