Ynt: Aynı Haftada Hem Çöl Hem Kum Ve Deniz...tunus...
eski kentteki çarşıları detaylı olarak anlatan bir yazı
d- Çarşılar
SUK EL-ATTARİN: Burası: bir parfüm çarşısıdır. Arap kentlerinin birçoğunda koku pazarları bulunur ve bunlar genellikle camilere yakındır. Ama, özellikle: Tunus parfümleri: çok dikkatli bir oranda bir araya getirilmiş ve tarifi hala büyük bir özenle saklanan, 100’den fazla malzemeden oluşur ve çok önem kazanmaktadır. Günümüzde, burada az sayıda parfüm üreticisinin kaldığı görülüyor. Eski dönemlerdeki, özgün ve pahalı parfümlerin yerini: günümüzde ucuz ve modern kokular almıştır. Küçücük dükkanlarda: binlerce parfüm çeşidini ve koku cinsini bulmak mümkün. Bunlar arasında öne çıkanlar: gül, yasemin, lavanta, portakal çiçeği, vanilya, sandal ağacı, tarçın, vanilya, karanfil, amber, misk. Bunların yanında bazı hayvansal salgı maddeleri (misk kedisi, kunduz gibi) de bulunabiliyor. Burası: tam bir koku cenneti. Burada: hazır parfümlerden satın alabileceğiniz gibi, kendiniz için beğeninize göre, özel parfüm de hazırlatabilirsiniz. Parfümcüler çarşısından çıkıyoruz. İlk kuzeye döndüğümüzde, Zeytüne camisinin batı duvarı boyunca uzanan, Suk des Etoffes (Kumaşçılar çarşısı) nı görüyoruz. Hemen sağda: başka bir çarşı var.
SUK DES TAPİS (HALI ÇARŞISI): Satıcılar, bizim ülkemizde de olduğu gibi, hoşunuza gideceğini düşündükleri halı ve kilimleri hemen yere sererek sergilerler.
SUK DES ORFEVRES (KUYUMCULAR ÇARŞISI): Burada, adındanda anlaşılacağı üzere, altın ve gümüş işlenen ve satılan kuyumcular var. Vitrinler: inci, mercan, altın, gümüş ve diğer değerli taşlar ve madenlerden yapılmış ürünlerle doludur.
Yürümeye devam ettiğinizde: Suk de la Laine (Yüncüler çarşısı: burada terziler ve dokuma tezgahları bulunan dükkanlar var), Suk des Femmes (Kadınlar çarşısı: burada, Tunuslu kadınlar tarafından tercih edilen ve kullanılan beyaz ve krem renkli peçe kumaşları satılıyor) ve biraz ilerleyince, bu kez tarihi bir çarşı, Suk el Berka görülüyor. Suk el Berka: bir zamanlar Berberi korsanlar tarafından, ele geçirilen esirlerin satıldığı bir köle pazarı imiş. Ancak, 1840 yılında kapatılmış.
En büyük çarşılardan biri Grand Souq des Chechias’dır. Yaklaşık 15.000 kişinin çalışması ile yapılan bir milyon fes bu çarşıda yapılıyor ve tüm dünyaya satılıyormuş. Tunuslu erkeklerin giydiği kırmızı keçe şapkaları Souq des Chechias’ta yapılıyor. Bu keçe şapkaların yapımı 17. yüzyılda Tunus’un en büyük endüstrilerinden biriydi. Fes olarak da bilinen bu şapkalar Tunus’ta ‘’chechia’’ olarak adlandırılıyor. Yaklaşık 15 bin zanaatkâr yılda bin milyon chechia yapar ve bunlar dünyanın dört bir yanına ihraç edilirdi. Çöl Gülü bir Tunus güzelliğidir. Kumların altında yeraltı sularıyla birleşen kalsiyum fosfatın yarattığı, çiçeğe benzer, kristal oluşum ülkenin her yerinde satılıyor. Doğal renkli olanları tercih edilmeli.
Medine Tunus’un 6 kapısı bulunmaktadır. Babul Sadun’da bu kapılardan birisi. Bu kapıdan çıktıktan sonra bir anda kendimizi yeniden Burgiba caddesinde buluyoruz.Burgiba caddesi üzerinde gezinmeye devam ederken saat kulesinin önünde durduk. Çevresini saran kaldırım üzerinde oturan insanlarla sohbet ederken, bu saat kulesinin aynısının Tunus’taki tüm şehirlerde yapıldığını ve Zeynel Abidin bin ali bu saatleri yaptırdığında, bir konuşma yaparak “artık her yerde saatler gözünüzün önünde olacak, bizim için vakit çok önemli” dediğini öğreniyoruz.
Büyük düşünür İbn-i Haldun: Tunus caddelerini gezerken, şehrin orta yerine yapılmış koca bir heykel dikkatimizi çekiyor. 27 mayıs 1332 tarihinde Tunus’ta doğan, asıl adı Abdurrahman olan 14. Yüzyılın büyük arap tarihçisi, doğu ve batı’daki ilk tarih filozofu, hatta sosyolojinin habercisi olarak tanınan İbn Haldun’un heykeli. Fransız sömürgesi döneminde yapılan kilisenin karşısına yerleştirilmiş heybetli heykeliyle âdete batı’ya meydan okuyor.